» 2 / Bakara  85:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
Bakara Suresi = Inek Suresi
67-71. ayetlerinde Yahudilere kesilmesi emredilen inekten söz edildigi için bu ismi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

2:85 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Ama | siz | | öldürüyorsunuz | birbirinizi | ve çıkarıyorsunuz | bir grubu | sizden | | yurtlarından | birleşiyorsunuz | onlara karşı | günah | ve düşmanlıkla | ve eğer | size geldiklerinde | esir olarak | fidyelerini veriyorsunuz | ve o | yasaklanmış iken | size | onları çıkarmak | yoksa siz inanıyorsunuz da | bir kısmına | Kitabın | inkar mı ediyorsunuz | bir kısmını | nedir? | cezası | kimsenin | yapan | bunu | sizden | başka | rezil olmaktan | -nda | hayatı- | dünya | ve gününde | kıyamet | onlar itilirler | | en şiddetlisine | azabın | değildir | Allah | gafil | -dan | yaptıklarınız- |

S̃M ǼNTM HÙLÆÙ TGTLWN ǼNFSKM WTḢRCWN FRYGÆ MNKM MN D̃YÆRHM TƵÆHRWN ALYHM BÆLÎS̃M WÆLAD̃WÆN WÎN YǼTWKM ǼSÆR TFÆD̃WHM WHW MḪRM ALYKM ÎḢRÆCHM ǼFTÙMNWN BBAŽ ÆLKTÆB WTKFRWN BBAŽ FMÆ CZÆÙ MN YFAL Z̃LK MNKM ÎLÆ ḢZY FY ÆLḪYÆT ÆLD̃NYÆ WYWM ÆLGYÆMT YRD̃WN ÎL ǼŞD̃ ÆLAZ̃ÆB WMÆ ÆLLH BĞÆFL AMÆ TAMLWN
ṧumme entum hā'ulā'i teḳtulūne enfusekum ve tuḣricūne ferīḳan minkum min diyārihim teZāherūne ǎleyhim bil-iṧmi vel'ǔdvāni ve in ye'tūkum usārā tufādūhum vehuve muHarramun ǎleykum iḣrācuhum efetu'minūne bibeǎ'Di l-kitābi ve tekfurūne bibeǎ'Din femā cezā'u men yef'ǎlu ƶālike minkum illā ḣizyun l-Hayāti d-dunyā ve yevme l-ḳiyāmeti yuraddūne ilā eşeddi l-ǎƶābi ve mā llahu biğāfilin ǎmmā teǎ'melūne

ثُمَّ أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ أَنْفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرِيقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْ تَظَاهَرُونَ عَلَيْهِمْ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَإِنْ يَأْتُوكُمْ أُسَارَىٰ تُفَادُوهُمْ وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ إِخْرَاجُهُمْ أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذَٰلِكَ مِنْكُمْ إِلَّا خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَىٰ أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

Transcript Okunuş Türkçe
1. S̃M = ṧumme : Ama
2. ǼNTM = entum : siz
3. HÙLÆÙ = hā'ulā'i :
4. TGTLWN = teḳtulūne : öldürüyorsunuz
5. ǼNFSKM = enfusekum : birbirinizi
6. WTḢRCWN = ve tuḣricūne : ve çıkarıyorsunuz
7. FRYGÆ = ferīḳan : bir grubu
8. MNKM = minkum : sizden
9. MN = min :
10. D̃YÆRHM = diyārihim : yurtlarından
11. TƵÆHRWN = teZāherūne : birleşiyorsunuz
12. ALYHM = ǎleyhim : onlara karşı
13. BÆLÎS̃M = bil-iṧmi : günah
14. WÆLAD̃WÆN = vel'ǔdvāni : ve düşmanlıkla
15. WÎN = ve in : ve eğer
16. YǼTWKM = ye'tūkum : size geldiklerinde
17. ǼSÆR = usārā : esir olarak
18. TFÆD̃WHM = tufādūhum : fidyelerini veriyorsunuz
19. WHW = vehuve : ve o
20. MḪRM = muHarramun : yasaklanmış iken
21. ALYKM = ǎleykum : size
22. ÎḢRÆCHM = iḣrācuhum : onları çıkarmak
23. ǼFTÙMNWN = efetu'minūne : yoksa siz inanıyorsunuz da
24. BBAŽ = bibeǎ'Di : bir kısmına
25. ÆLKTÆB = l-kitābi : Kitabın
26. WTKFRWN = ve tekfurūne : inkar mı ediyorsunuz
27. BBAŽ = bibeǎ'Din : bir kısmını
28. FMÆ = femā : nedir?
29. CZÆÙ = cezā'u : cezası
30. MN = men : kimsenin
31. YFAL = yef'ǎlu : yapan
32. Z̃LK = ƶālike : bunu
33. MNKM = minkum : sizden
34. ÎLÆ = illā : başka
35. ḢZY = ḣizyun : rezil olmaktan
36. FY = fī : -nda
37. ÆLḪYÆT = l-Hayāti : hayatı-
38. ÆLD̃NYÆ = d-dunyā : dünya
39. WYWM = ve yevme : ve gününde
40. ÆLGYÆMT = l-ḳiyāmeti : kıyamet
41. YRD̃WN = yuraddūne : onlar itilirler
42. ÎL = ilā :
43. ǼŞD̃ = eşeddi : en şiddetlisine
44. ÆLAZ̃ÆB = l-ǎƶābi : azabın
45. WMÆ = ve mā : değildir
46. ÆLLH = llahu : Allah
47. BĞÆFL = biğāfilin : gafil
48. AMÆ = ǎmmā : -dan
49. TAMLWN = teǎ'melūne : yaptıklarınız-
Ama | siz | | öldürüyorsunuz | birbirinizi | ve çıkarıyorsunuz | bir grubu | sizden | | yurtlarından | birleşiyorsunuz | onlara karşı | günah | ve düşmanlıkla | ve eğer | size geldiklerinde | esir olarak | fidyelerini veriyorsunuz | ve o | yasaklanmış iken | size | onları çıkarmak | yoksa siz inanıyorsunuz da | bir kısmına | Kitabın | inkar mı ediyorsunuz | bir kısmını | nedir? | cezası | kimsenin | yapan | bunu | sizden | başka | rezil olmaktan | -nda | hayatı- | dünya | ve gününde | kıyamet | onlar itilirler | | en şiddetlisine | azabın | değildir | Allah | gafil | -dan | yaptıklarınız- |

[] [] [] [GTL] [NFS] [ḢRC] [FRG] [] [] [D̃WR] [ƵHR] [] [ÆS̃M] [AD̃W] [] [ÆTY] [ÆSR] [FD̃Y] [] [ḪRM] [] [ḢRC] [ÆMN] [BAŽ] [KTB] [KFR] [BAŽ] [] [CZY] [] [FAL] [] [] [] [ḢZY] [] [ḪYY] [D̃NW] [YWM] [GWM] [RD̃D̃] [] [ŞD̃D̃] [AZ̃B] [] [] [ĞFL] [] [AML]
S̃M ǼNTM HÙLÆÙ TGTLWN ǼNFSKM WTḢRCWN FRYGÆ MNKM MN D̃YÆRHM TƵÆHRWN ALYHM BÆLÎS̃M WÆLAD̃WÆN WÎN YǼTWKM ǼSÆR TFÆD̃WHM WHW MḪRM ALYKM ÎḢRÆCHM ǼFTÙMNWN BBAŽ ÆLKTÆB WTKFRWN BBAŽ FMÆ CZÆÙ MN YFAL Z̃LK MNKM ÎLÆ ḢZY FY ÆLḪYÆT ÆLD̃NYÆ WYWM ÆLGYÆMT YRD̃WN ÎL ǼŞD̃ ÆLAZ̃ÆB WMÆ ÆLLH BĞÆFL AMÆ TAMLWN

ṧumme entum hā'ulā'i teḳtulūne enfusekum ve tuḣricūne ferīḳan minkum min diyārihim teZāherūne ǎleyhim bil-iṧmi vel'ǔdvāni ve in ye'tūkum usārā tufādūhum vehuve muHarramun ǎleykum iḣrācuhum efetu'minūne bibeǎ'Di l-kitābi ve tekfurūne bibeǎ'Din femā cezā'u men yef'ǎlu ƶālike minkum illā ḣizyun l-Hayāti d-dunyā ve yevme l-ḳiyāmeti yuraddūne ilā eşeddi l-ǎƶābi ve mā llahu biğāfilin ǎmmā teǎ'melūne
ثم أنتم هؤلاء تقتلون أنفسكم وتخرجون فريقا منكم من ديارهم تظاهرون عليهم بالإثم والعدوان وإن يأتوكم أسارى تفادوهم وهو محرم عليكم إخراجهم أفتؤمنون ببعض الكتاب وتكفرون ببعض فما جزاء من يفعل ذلك منكم إلا خزي في الحياة الدنيا ويوم القيامة يردون إلى أشد العذاب وما الله بغافل عما تعملون

[] [] [] [ق ت ل] [ن ف س] [خ ر ج] [ف ر ق] [] [] [د و ر] [ظ ه ر] [] [ا ث م] [ع د و] [] [ا ت ي] [ا س ر] [ف د ي] [] [ح ر م] [] [خ ر ج] [ا م ن] [ب ع ض] [ك ت ب] [ك ف ر] [ب ع ض] [] [ج ز ي] [] [ف ع ل] [] [] [] [خ ز ي] [] [ح ي ي] [د ن و] [ي و م] [ق و م] [ر د د] [] [ش د د] [ع ذ ب] [] [] [غ ف ل] [] [ع م ل]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme Ama Then
أنتم | ǼNTM entum siz you
هؤلاء | HÙLÆÙ hā'ulā'i (are) those
تقتلون ق ت ل | GTL TGTLWN teḳtulūne öldürüyorsunuz (who) kill
أنفسكم ن ف س | NFS ǼNFSKM enfusekum birbirinizi yourselves
وتخرجون خ ر ج | ḢRC WTḢRCWN ve tuḣricūne ve çıkarıyorsunuz and evict
فريقا ف ر ق | FRG FRYGÆ ferīḳan bir grubu a party
منكم | MNKM minkum sizden of you
من | MN min from
ديارهم د و ر | D̃WR D̃YÆRHM diyārihim yurtlarından their homes,
تظاهرون ظ ه ر | ƵHR TƵÆHRWN teZāherūne birleşiyorsunuz you support one another
عليهم | ALYHM ǎleyhim onlara karşı against them
بالإثم ا ث م | ÆS̃M BÆLÎS̃M bil-iṧmi günah in sin
والعدوان ع د و | AD̃W WÆLAD̃WÆN vel'ǔdvāni ve düşmanlıkla and [the] transgression.
وإن | WÎN ve in ve eğer And if
يأتوكم ا ت ي | ÆTY YǼTWKM ye'tūkum size geldiklerinde they come to you
أسارى ا س ر | ÆSR ǼSÆR usārā esir olarak (as) captives,
تفادوهم ف د ي | FD̃Y TFÆD̃WHM tufādūhum fidyelerini veriyorsunuz you ransom them,
وهو | WHW vehuve ve o while it
محرم ح ر م | ḪRM MḪRM muHarramun yasaklanmış iken (was) forbidden
عليكم | ALYKM ǎleykum size to you
إخراجهم خ ر ج | ḢRC ÎḢRÆCHM iḣrācuhum onları çıkarmak their eviction.
أفتؤمنون ا م ن | ÆMN ǼFTÙMNWN efetu'minūne yoksa siz inanıyorsunuz da So do you believe
ببعض ب ع ض | BAŽ BBAŽ bibeǎ'Di bir kısmına in part (of)
الكتاب ك ت ب | KTB ÆLKTÆB l-kitābi Kitabın the Book
وتكفرون ك ف ر | KFR WTKFRWN ve tekfurūne inkar mı ediyorsunuz and disbelieve
ببعض ب ع ض | BAŽ BBAŽ bibeǎ'Din bir kısmını in part?
فما | FMÆ femā nedir? Then what
جزاء ج ز ي | CZY CZÆÙ cezā'u cezası (should be the) recompense
من | MN men kimsenin (for the one) who
يفعل ف ع ل | FAL YFAL yef'ǎlu yapan does
ذلك | Z̃LK ƶālike bunu that
منكم | MNKM minkum sizden among you,
إلا | ÎLÆ illā başka except
خزي خ ز ي | ḢZY ḢZY ḣizyun rezil olmaktan disgrace
في | FY -nda in
الحياة ح ي ي | ḪYY ÆLḪYÆT l-Hayāti hayatı- the life
الدنيا د ن و | D̃NW ÆLD̃NYÆ d-dunyā dünya "(of) the world;"
ويوم ي و م | YWM WYWM ve yevme ve gününde and (on the) Day
القيامة ق و م | GWM ÆLGYÆMT l-ḳiyāmeti kıyamet of [the] Resurrection
يردون ر د د | RD̃D̃ YRD̃WN yuraddūne onlar itilirler they will be sent back
إلى | ÎL ilā to
أشد ش د د | ŞD̃D̃ ǼŞD̃ eşeddi en şiddetlisine (the) most severe
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ÆLAZ̃ÆB l-ǎƶābi azabın punishment?
وما | WMÆ ve mā değildir And not
الله | ÆLLH llahu Allah (is) Allah
بغافل غ ف ل | ĞFL BĞÆFL biğāfilin gafil unaware
عما | AMÆ ǎmmā -dan of what
تعملون ع م ل | AML TAMLWN teǎ'melūne yaptıklarınız- you do.
Ama | siz | | öldürüyorsunuz | birbirinizi | ve çıkarıyorsunuz | bir grubu | sizden | | yurtlarından | birleşiyorsunuz | onlara karşı | günah | ve düşmanlıkla | ve eğer | size geldiklerinde | esir olarak | fidyelerini veriyorsunuz | ve o | yasaklanmış iken | size | onları çıkarmak | yoksa siz inanıyorsunuz da | bir kısmına | Kitabın | inkar mı ediyorsunuz | bir kısmını | nedir? | cezası | kimsenin | yapan | bunu | sizden | başka | rezil olmaktan | -nda | hayatı- | dünya | ve gününde | kıyamet | onlar itilirler | | en şiddetlisine | azabın | değildir | Allah | gafil | -dan | yaptıklarınız- |

[] [] [] [GTL] [NFS] [ḢRC] [FRG] [] [] [D̃WR] [ƵHR] [] [ÆS̃M] [AD̃W] [] [ÆTY] [ÆSR] [FD̃Y] [] [ḪRM] [] [ḢRC] [ÆMN] [BAŽ] [KTB] [KFR] [BAŽ] [] [CZY] [] [FAL] [] [] [] [ḢZY] [] [ḪYY] [D̃NW] [YWM] [GWM] [RD̃D̃] [] [ŞD̃D̃] [AZ̃B] [] [] [ĞFL] [] [AML]
S̃M ǼNTM HÙLÆÙ TGTLWN ǼNFSKM WTḢRCWN FRYGÆ MNKM MN D̃YÆRHM TƵÆHRWN ALYHM BÆLÎS̃M WÆLAD̃WÆN WÎN YǼTWKM ǼSÆR TFÆD̃WHM WHW MḪRM ALYKM ÎḢRÆCHM ǼFTÙMNWN BBAŽ ÆLKTÆB WTKFRWN BBAŽ FMÆ CZÆÙ MN YFAL Z̃LK MNKM ÎLÆ ḢZY FY ÆLḪYÆT ÆLD̃NYÆ WYWM ÆLGYÆMT YRD̃WN ÎL ǼŞD̃ ÆLAZ̃ÆB WMÆ ÆLLH BĞÆFL AMÆ TAMLWN

ṧumme entum hā'ulā'i teḳtulūne enfusekum ve tuḣricūne ferīḳan minkum min diyārihim teZāherūne ǎleyhim bil-iṧmi vel'ǔdvāni ve in ye'tūkum usārā tufādūhum vehuve muHarramun ǎleykum iḣrācuhum efetu'minūne bibeǎ'Di l-kitābi ve tekfurūne bibeǎ'Din femā cezā'u men yef'ǎlu ƶālike minkum illā ḣizyun l-Hayāti d-dunyā ve yevme l-ḳiyāmeti yuraddūne ilā eşeddi l-ǎƶābi ve mā llahu biğāfilin ǎmmā teǎ'melūne
ثم أنتم هؤلاء تقتلون أنفسكم وتخرجون فريقا منكم من ديارهم تظاهرون عليهم بالإثم والعدوان وإن يأتوكم أسارى تفادوهم وهو محرم عليكم إخراجهم أفتؤمنون ببعض الكتاب وتكفرون ببعض فما جزاء من يفعل ذلك منكم إلا خزي في الحياة الدنيا ويوم القيامة يردون إلى أشد العذاب وما الله بغافل عما تعملون

[] [] [] [ق ت ل] [ن ف س] [خ ر ج] [ف ر ق] [] [] [د و ر] [ظ ه ر] [] [ا ث م] [ع د و] [] [ا ت ي] [ا س ر] [ف د ي] [] [ح ر م] [] [خ ر ج] [ا م ن] [ب ع ض] [ك ت ب] [ك ف ر] [ب ع ض] [] [ج ز ي] [] [ف ع ل] [] [] [] [خ ز ي] [] [ح ي ي] [د ن و] [ي و م] [ق و م] [ر د د] [] [ش د د] [ع ذ ب] [] [] [غ ف ل] [] [ع م ل]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme Ama Then
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
أنتم | ǼNTM entum siz you
,Nun,Te,Mim,
,50,400,40,
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
هؤلاء | HÙLÆÙ hā'ulā'i (are) those
He,,Lam,Elif,,
5,,30,1,,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
تقتلون ق ت ل | GTL TGTLWN teḳtulūne öldürüyorsunuz (who) kill
Te,Gaf,Te,Lam,Vav,Nun,
400,100,400,30,6,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أنفسكم ن ف س | NFS ǼNFSKM enfusekum birbirinizi yourselves
,Nun,Fe,Sin,Kef,Mim,
,50,80,60,20,40,
N – accusative feminine plural noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وتخرجون خ ر ج | ḢRC WTḢRCWN ve tuḣricūne ve çıkarıyorsunuz and evict
Vav,Te,Hı,Re,Cim,Vav,Nun,
6,400,600,200,3,6,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
فريقا ف ر ق | FRG FRYGÆ ferīḳan bir grubu a party
Fe,Re,Ye,Gaf,Elif,
80,200,10,100,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
منكم | MNKM minkum sizden of you
Mim,Nun,Kef,Mim,
40,50,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
ديارهم د و ر | D̃WR D̃YÆRHM diyārihim yurtlarından their homes,
Dal,Ye,Elif,Re,He,Mim,
4,10,1,200,5,40,
N – genitive feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
تظاهرون ظ ه ر | ƵHR TƵÆHRWN teZāherūne birleşiyorsunuz you support one another
Te,Zı,Elif,He,Re,Vav,Nun,
400,900,1,5,200,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form VI) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
عليهم | ALYHM ǎleyhim onlara karşı against them
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
بالإثم ا ث م | ÆS̃M BÆLÎS̃M bil-iṧmi günah in sin
Be,Elif,Lam,,Se,Mim,
2,1,30,,500,40,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
والعدوان ع د و | AD̃W WÆLAD̃WÆN vel'ǔdvāni ve düşmanlıkla and [the] transgression.
Vav,Elif,Lam,Ayn,Dal,Vav,Elif,Nun,
6,1,30,70,4,6,1,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun
الواو عاطفة
اسم مجرور
وإن | WÎN ve in ve eğer And if
Vav,,Nun,
6,,50,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional particle
الواو استئنافية
حرف شرط
يأتوكم ا ت ي | ÆTY YǼTWKM ye'tūkum size geldiklerinde they come to you
Ye,,Te,Vav,Kef,Mim,
10,,400,6,20,40,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أسارى ا س ر | ÆSR ǼSÆR usārā esir olarak (as) captives,
,Sin,Elif,Re,,
,60,1,200,,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
تفادوهم ف د ي | FD̃Y TFÆD̃WHM tufādūhum fidyelerini veriyorsunuz you ransom them,
Te,Fe,Elif,Dal,Vav,He,Mim,
400,80,1,4,6,5,40,
V – 2nd person masculine plural (form III) imperfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وهو | WHW vehuve ve o while it
Vav,He,Vav,
6,5,6,
CIRC – prefixed circumstantial particle
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
الواو حالية
ضمير منفصل
محرم ح ر م | ḪRM MḪRM muHarramun yasaklanmış iken (was) forbidden
Mim,Ha,Re,Mim,
40,8,200,40,
N – nominative masculine indefinite (form II) passive participle
اسم مرفوع
عليكم | ALYKM ǎleykum size to you
Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
70,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
إخراجهم خ ر ج | ḢRC ÎḢRÆCHM iḣrācuhum onları çıkarmak their eviction.
,Hı,Re,Elif,Cim,He,Mim,
,600,200,1,3,5,40,
N – nominative masculine (form IV) verbal noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أفتؤمنون ا م ن | ÆMN ǼFTÙMNWN efetu'minūne yoksa siz inanıyorsunuz da So do you believe
,Fe,Te,,Mim,Nun,Vav,Nun,
,80,400,,40,50,6,50,
INTG – prefixed interrogative alif
SUP – prefixed supplemental particle
V – 2nd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
الهمزة همزة استفهام
الفاء زائدة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ببعض ب ع ض | BAŽ BBAŽ bibeǎ'Di bir kısmına in part (of)
Be,Be,Ayn,Dad,
2,2,70,800,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
الكتاب ك ت ب | KTB ÆLKTÆB l-kitābi Kitabın the Book
Elif,Lam,Kef,Te,Elif,Be,
1,30,20,400,1,2,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وتكفرون ك ف ر | KFR WTKFRWN ve tekfurūne inkar mı ediyorsunuz and disbelieve
Vav,Te,Kef,Fe,Re,Vav,Nun,
6,400,20,80,200,6,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ببعض ب ع ض | BAŽ BBAŽ bibeǎ'Din bir kısmını in part?
Be,Be,Ayn,Dad,
2,2,70,800,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine indefinite noun
جار ومجرور
فما | FMÆ femā nedir? Then what
Fe,Mim,Elif,
80,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
جزاء ج ز ي | CZY CZÆÙ cezā'u cezası (should be the) recompense
Cim,Ze,Elif,,
3,7,1,,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
من | MN men kimsenin (for the one) who
Mim,Nun,
40,50,
REL – relative pronoun
اسم موصول
يفعل ف ع ل | FAL YFAL yef'ǎlu yapan does
Ye,Fe,Ayn,Lam,
10,80,70,30,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
ذلك | Z̃LK ƶālike bunu that
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
منكم | MNKM minkum sizden among you,
Mim,Nun,Kef,Mim,
40,50,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
إلا | ÎLÆ illā başka except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
خزي خ ز ي | ḢZY ḢZY ḣizyun rezil olmaktan disgrace
Hı,Ze,Ye,
600,7,10,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
في | FY -nda in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الحياة ح ي ي | ḪYY ÆLḪYÆT l-Hayāti hayatı- the life
Elif,Lam,Ha,Ye,Elif,Te merbuta,
1,30,8,10,1,400,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
الدنيا د ن و | D̃NW ÆLD̃NYÆ d-dunyā dünya "(of) the world;"
Elif,Lam,Dal,Nun,Ye,Elif,
1,30,4,50,10,1,
ADJ – genitive feminine singular adjective
صفة مجرورة
ويوم ي و م | YWM WYWM ve yevme ve gününde and (on the) Day
Vav,Ye,Vav,Mim,
6,10,6,40,
"REM – prefixed resumption particle
T – accusative masculine time adverb → Day of Resurrection"
الواو استئنافية
ظرف زمان منصوب
القيامة ق و م | GWM ÆLGYÆMT l-ḳiyāmeti kıyamet of [the] Resurrection
Elif,Lam,Gaf,Ye,Elif,Mim,Te merbuta,
1,30,100,10,1,40,400,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
يردون ر د د | RD̃D̃ YRD̃WN yuraddūne onlar itilirler they will be sent back
Ye,Re,Dal,Vav,Nun,
10,200,4,6,50,
V – 3rd person masculine plural passive imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
إلى | ÎL ilā to
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
أشد ش د د | ŞD̃D̃ ǼŞD̃ eşeddi en şiddetlisine (the) most severe
,Şın,Dal,
,300,4,
N – genitive masculine singular noun
اسم مجرور
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ÆLAZ̃ÆB l-ǎƶābi azabın punishment?
Elif,Lam,Ayn,Zel,Elif,Be,
1,30,70,700,1,2,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وما | WMÆ ve mā değildir And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الواو استئنافية
نافية بمنزلة «ليس»
الله | ÆLLH llahu Allah (is) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
بغافل غ ف ل | ĞFL BĞÆFL biğāfilin gafil unaware
Be,Ğayn,Elif,Fe,Lam,
2,1000,1,80,30,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine indefinite active participle
جار ومجرور
عما | AMÆ ǎmmā -dan of what
Ayn,Mim,Elif,
70,40,1,
P – preposition
REL – relative pronoun
حرف جر
اسم موصول
تعملون ع م ل | AML TAMLWN teǎ'melūne yaptıklarınız- you do.
Te,Ayn,Mim,Lam,Vav,Nun,
400,70,40,30,6,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل

Konu Başlığı: [2:83-86] İsrailoğullarıyla Sözleşme

Abdulbaki Gölpınarlı : Sonra da sizler, o kişilersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz. Bir bölüğünüzü yerinden yurdundan çıkarıyorsunuz. Onların aleyhinde, kötülükte, düşmanlıkta bulunmak üzere birleşiyorsunuz. Elinize esir düşerlerse onlara karşılık esirler veriyor, gene onları yurtlarına sokmuyorsunuz. Halbuki onları yurtlarından çıkarmak bile haramdı size. Yoksa kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmına inanmıyor musunuz? İçinizde bunları yapanların kazancı, dünya hayatında ancak horluktan ibaret, kıyamet günüyse onlar daha çetin bir azâba atılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir ki.
Adem Uğur : Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.
Ahmed Hulusi : Hâlbuki siz birbirinizi öldürüyorsunuz, içinizden bir grubu yurtlarından çıkartıyorsunuz. Onlar aleyhine haksız yere düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Esir olup da geri getirilirlerse fidyelerini verip onları aranızdan çıkartıyorsunuz (oysa bu haramdı). Yoksa siz (Kitabın) hakikat bilgisinin bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların ereceği karşılık, dünya yaşamında rezil olmaktır. Kıyamet sürecinde ise azabın en şiddetlisine düçar olurlar! Allâh yaptıklarınızdan hakikatiniz olarak gâfil değildir.
Ahmet Tekin : Sonra siz Muhammed’in çağdaşları ve onların takipçileri, Allah’ın Tevrat’ta sizden aldığı taahhüde aykırı davranıyorsunuz. Birbirinize düşerek kendi kanınızı döküyorsunuz, içinizden bir kısmını yurtlarından çıkararak sürüyor, bilerek günah işlemekte ve düşmanlıkta onlara karşı birbirinize arka çıkıyorsunuz. Yurtlarından çıkarılıp sürülmeleri size haram kılınmış olduğu halde, size esir olarak geldikleri zaman onları karşılıklı fidyelerini ödeyip kurtarmaya çalışıyorsunuz. Kitabın, Tevrat’ın bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası, dünya hayatında zillettir. Kıyamet gününde ise en ağır cezaya çarpılacaklar. Allah işlediğiniz amellerden gafil değildir, amellerinize göre sizi cezalandıracak.
Ahmet Varol : Sonra yine sizler, birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir topluluğu yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlara karşı kötülük işleme ve düşmanlık konusunda birbirinize destek oluyorsunuz. Size esir olarak geldiklerinde fidyelerini verip kurtarırsınız. Oysa onları çıkarmak size haram kılınmıştır. [15] Yoksa Kitab'ın bir bölümüne inanıp bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanın cezası dünyada rezilliğe düşmekten başka ne olabilir? Böyleleri ahirette de en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. Allah sizin işlediklerinizden habersiz değildir.
Ali Bulaç : Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Ali Fikri Yavuz : (Kan dökmemek ve birbirinizi yurdlarınızdan çıkarmamak üzere ahd ve ikrardan) sonra sizler, o kimselersiniz ki, kendi adamlarınızı öldürüyorsunuz ve içinizden bir zümreyi yurdlarından çıkarıp aleyhlerinde zulüm ve düşmanlıkla birleşerek yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, esir olup size gelirlerse, mal karşılığında esir mübadelesi yaparsınız da yine onların yurdlarında kalmasına müsaade etmezsiniz. Halbuki, onların yurdlarından çıkarılması size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Tevrat ahkâmının bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şimdi sizden bu ahdi bozan kimsenin cezası, ancak dünyada rüsvaylık ve bayağılık, kıyamette en şiddetli azâba atılmaktır. Allah sizin bu ahdi bozmanızdan gâfil değildir.
Bekir Sadak : Sonra siz, birbirinizi olduren, aranizdan bir takimi memleketlerinden suren, onlara karsi gunah ve dusmanlikta birlesen, onlari cikarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabin bir kismina inanip, bir kismini inkar mi ediyorsunuz? Aranizda boyle yapanin cezasi ancak dunya hayatinda rezil olmaktir. Ahiret gununde de azabin en siddetlisine onlar ugratilirlar. Allah yaptiklarinizdan gafil degildir.
Celal Yıldırım : Sonra siz o kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor da aleyhlerinde günah, düşmanlık ve haksızlıkla biribirinize yardım edip bileşiyorsunuz. (Bununla beraber) onlar size esir olarak gelecek olurlarsa fidyeleşir, (kurtuluş akçesi alıp verirsiniz). Halbuki onların (yurtlarından) çıkarılması size haram kılınmıştır. Yoksa Kitab'ın bir kısmına inanıyor, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz ? Sizden böyle yapanların cezası, ancak dünyada rüsvaylıktır; kıyamet gününde de en şiddetli azaba döndürülüp uğratılmaktadır. Allah yapageldiğiniz şeylerden habersiz değildir.
Diyanet İşleri : Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Diyanet İşleri (eski) : Sonra siz, birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımı memleketlerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları çıkarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
Diyanet Vakfi : Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.
Edip Yüksel : Tüm bunlardan sonra, sizler hala birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir grubu yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmanız zaten size haramken, bu yetmiyormuş gibi size esir düştüklerinde bir de onlardan fidye istiyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Böyle davrananların cezası dünya hayatında rezil olmak ve Diriliş Gününde de azabın en çetinine uğratılmaktan başka ne olabilir? ALLAH yaptıklarınızdan gafil değil.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar aleyhinde kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz. Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sonra sizler yine şöyle kimselersiniz ki kendi kendinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz, aleyhlerinde günah ve düşmanlıkla birleşip yardımlaşıyorsunuz. Şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkışıyorsunuz. Oysa çıkarılmaları size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizde böyle yapanlar sonuçta dünya hayatında rüsvaylıktan başka ne kazanırlar? Kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırlar. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sonra da sizler ta şunlarsınız ki kendilerinizi öldürüyorsunuz ve kendinizden bir firkayı diyarlarından çıkarıyorsunuz, aleyhlerinde ism-ü udvan ile birleşiyor tezahürde bulunuyorsunuz ve şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeğe kalkıyorsunuz, halbuki çıkarılmaları üzerinize haram kılınmış idi, ya siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmına küfür mü ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar binnetice Dünya hayatında bir rüsvalıktan başka ne kazanırlar, kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırlar, Allah yaptıklarınızdan gafil değildir
Fizilal-il Kuran : Buna rağmen biribirinizi öldürüyor ve içinizden bazılarını yurtlarından sürüyor, onlara karşı günah ve zulüm işlemek için aranızda işbirliği yapıyorsunuz. Onları sürgüne göndermeniz yasaklandığı halde sürgüne gönderiyorsunuz, sonra size esir olarak geldikleri taktirde fidye vererek kendilerini kurtarıyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka birşey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ağır azaba çarpılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Gültekin Onan : (Tüm bunlardan) sonra, sizler hala birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir bölümü (ferai) yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmanız zaten size haramken, bu yetmiyormuş gibi size esir düştüklerinde bir de onlardan fidye istiyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına küfür mü ediyorsunuz? Böyle davrananların cezası dünya hayatında rezil olmak ve diriliş gününde de azabın en çetinine uğratılmaktan başka ne olabilir? Tanrı yaptıklarınızdan gafil değildir.
Hakkı Yılmaz : (84,85) "Ve hani Biz, sizin kesin sözünüzü almıştık: “Kanlarınızı dökmeyeceksiniz, kendilerinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.” Sonra siz, tanıklık ederek ikrar verdiniz. Sonra, siz, işte o kimselersiniz; kendi kendinizi öldürüyorsunuz ve sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onların aleyhinde günah ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar size esir olarak gelirlerse de onlar için fidye/kurtarmalık almaya çalışırsınız. Hâlbuki o; onların çıkarılmaları, size harâmlaştırılmıştır. Peki, siz Kitab'ın bir bölümüne inanıp da bir bölümüne inanmıyor musunuz? Şu hâlde içinizden böyle yapanların alacağı karşılık dünya hayatında bir rüsvâlıktan başka nedir? Kıyâmet günü de azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan bilgisiz, duyarsız değildir. "
Hasan Basri Çantay : (Öyle oldukdan) sonra sizler, yine onlarsınız ki (işte) kendilerinizi öldürüyor, içinizden bir fırkayı yurdlarından çıkarıyor, aleyhlerinde günah ile, düşmanlıkla birleşib yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esîr olub gelirlerse kendileriyle fidyeleşir (esîr mübadelesi yapar, Yine onların; yurdlarında kalmasına müsâade etmez) siniz. Halbuki onların çıkarılması size haram kılınmışdı. Yoksa siz Kitabın (fidyeye âid) bir kısmına inanıyorsunuz da (Katl-i nefsi, nefyi, kötülükde yardımlaşmayı men' eden) bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapan (lar) ın cezası dünya hayaatında bir rüsvaylıkdan (esîr ve makhur yaşamakdan) başka (bir şey) değildir. Kıyamet gününde de onlar azabın en çetinine itileceklerdir. Allah, ne yaparsanız (hiç birinden) gaafil değildir.
Hayrat Neşriyat : (Bütün bunlardan) sonra, siz öyle kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyor ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı kötülükte ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esir olarak gelirlerse fidyelerini veri(p onları kurtarı)yorsunuz; hâlbuki o, (onların, yurtlarından) çıkarılmaları size haram kılınmıştı.Yoksa Kitâb’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık içinizden böyle yapanın cezâsı, dünya hayâtında rezîl olmaktan başka bir şey değildir! Kıyâmet gününde ise(onlar) azâbın en şiddetlisine uğratılırlar! Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.
İbni Kesir : Sonra sizler; birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımını yurtlarından süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkla birleşen, onları (yurtlarından) çıkarmak haram kılınmışken esir olarak geldiklerinde fidyeleşmeye kalkan kimselersiniz. Yoksa kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanın cezası; dünya hayatında rezil olmaktan başka birşey değildir. Kıyamet gününde ise onlar, azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
İskender Evrenosoğlu : Sonra siz, öyle kimselersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz ve onlara karşı günah ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, size esir olarak gelseler, onların yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış olduğu halde (onların yurtlarında kalmalarına izin vermeyip) fidye karşılığı değiştirirsiniz. Yoksa Kitab'ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında ancak rezilliktir. Kıyâmet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine maruz bırakılır. Ve Allah, yaptığınız şeylerden gâfil değildir.
Muhammed Esed : Buna rağmen yine sizlersiniz birbirinizi katleden ve -kesinlikle yasaklanmış olduğu halde- kendi halkınızdan bir kısmını yurtlarından süren, onlara karşı günahkarlık ve nefrette yarışıp yardımlaşan ve esir olarak elinize düştüklerinde onları ancak fidye alarak bırakan! Böyle yaparak, ilahi kelamın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öyleyse bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bütün dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir şey olmayacaktır. Zira Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Sonra siz o kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürürsünüz ve sizden olan bir fırkayı da yurtlarınızdan çıkarırsınız. Ve onların aleyhine mâsiyet ile, zulm ile yardımlaşıyorsunuz. Ve onlar size esir olarak gelince de onlar gibi fidyeleşmekte bulunuyorsunuz. Halbuki onların öyle yurtlarından çıkarılması sizin üzerinize haram bulunmuştur. Artık siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı eyliyorsunuz? İmdi sizden böyle bir fiilde bulunanların cezası, bu dünya hayatında zilletten başka değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine sevkolunacaklardır. Allah Teâlâ da sizin yaptıklarınızdan gâfil değildir aslâ.
Ömer Öngüt : Bu misakı kabul eden sizler yine birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Eğer esir düşüp gelirlerse (kurtulmaları için) fidyelerini veriyorsunuz. Oysa onları yurtlarından çıkarmak size haram kılınmıştır. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan aslâ gâfil değildir.
Şaban Piriş : Buna rağmen, yine birbirinizi öldüren, aranızdan bir grubu yurtlarından süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, -onları çıkarmak haramken- size esir olarak geldiklerinde fidyelerini veren kimselersiniz; yoksa, siz, kitabın bir kısmına inanıyorsunuz da bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanın cezası dünya hayatında rezil olmak ve kıyamet gününde azabın en şiddetlisine uğratılmaktan başka nedir? Allah sizin yaptıklarınızın hiç birinden gafil değildir.
Suat Yıldırım : Ama işte siz birbirinizi öldürüyor, bir kısmınızı yurdunuzdan çıkarıyor, onlara karşı günahta ve zulümde birbirinizi destekliyorsunuz. Bununla beraber, onlar esir olarak gelirlerse fidyelerini verip onları kurtarıyorsunuz. Halbuki aslında onların çıkarılması size haram kılınmıştı. Ne o, Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını red mi ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanların elde edeceği netice, dünya hayatında rüsvaylıktan başka bir şey değildir. Kıyamet günü ise en şiddetli azaba itilirler. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Süleyman Ateş : Ama siz yine birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz; onlara karşı günâh ve düşmanlık yapmakta birleşiyorsunuz, onları çıkarmak size yasaklanmış iken (çıkarıyorsunuz, sonra da) esir olarak geldiklerinde fidyelerini veriyor (kurtarıyor)sunuz. Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezâsı, dünyâ hayâtında rezil olmaktan başka nedir? Kıyâmet gününde de (onlar) azâbın en şiddetlisine itilirler. Allâh yaptıklarınızı bilmez değildir.
Tefhim-ul Kuran : Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp -çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.
Ümit Şimşek : Şimdi siz yine birbirini öldüren ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkaran kimselersiniz. Onlara karşı kötülükte ve azgınlıkta birbirinize arka çıkarsınız. Onlar size esir olarak getirildiklerinde ise fidyelerini verip onları kurtarırsınız. Oysa onları yurtlarından çıkarmak da size yasaklanmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden kim bunu yaparsa, onun cezası dünya hayatında rezillikten ibarettir; kıyamet gününde de onlar azabın en şiddetlisine uğratılır. Allah, sizin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Yaşar Nuri Öztürk : Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}