» 2 / Bakara  167:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
Bakara Suresi = Inek Suresi
67-71. ayetlerinde Yahudilere kesilmesi emredilen inekten söz edildigi için bu ismi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

2:167 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
ve şöyle dediler | kimseler | uyan | keşke | | bizim için (mümkün olsaydı) | bir dönüş (dünyaya) | uzak dursaydık | onlardan | gibi | uzak durdukları | bizden | böylece | onlara gösterir | Allah | bütün fiillerini | hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) | onlara | ve değildir | onlar | çıkacak | -ten | ateş- |

WGÆL ÆLZ̃YN ÆTBAWÆ LW ǼN LNÆ KRT FNTBRǼ MNHM KMÆ TBRÙWÆ MNÆ KZ̃LK YRYHM ÆLLH ǼAMÆLHM ḪSRÆT ALYHM WMÆ HM BḢÆRCYN MN ÆLNÆR
ve ḳāle elleƶīne ttebeǔ lev enne lenā kerraten feneteberrae minhum kemā teberra'ū minnā keƶālike yurīhimu llahu eǎ'mālehum Haserātin ǎleyhim ve mā hum biḣāricīne mine n-nāri

وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَٰلِكَ يُرِيهِمُ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ

Transcript Okunuş Türkçe
1. WGÆL = ve ḳāle : ve şöyle dediler
2. ÆLZ̃YN = elleƶīne : kimseler
3. ÆTBAWÆ = ttebeǔ : uyan
4. LW = lev : keşke
5. ǼN = enne :
6. LNÆ = lenā : bizim için (mümkün olsaydı)
7. KRT = kerraten : bir dönüş (dünyaya)
8. FNTBRǼ = feneteberrae : uzak dursaydık
9. MNHM = minhum : onlardan
10. KMÆ = kemā : gibi
11. TBRÙWÆ = teberra'ū : uzak durdukları
12. MNÆ = minnā : bizden
13. KZ̃LK = keƶālike : böylece
14. YRYHM = yurīhimu : onlara gösterir
15. ÆLLH = llahu : Allah
16. ǼAMÆLHM = eǎ'mālehum : bütün fiillerini
17. ḪSRÆT = Haserātin : hasretler (pişmanlık kaynağı olarak)
18. ALYHM = ǎleyhim : onlara
19. WMÆ = ve mā : ve değildir
20. HM = hum : onlar
21. BḢÆRCYN = biḣāricīne : çıkacak
22. MN = mine : -ten
23. ÆLNÆR = n-nāri : ateş-
ve şöyle dediler | kimseler | uyan | keşke | | bizim için (mümkün olsaydı) | bir dönüş (dünyaya) | uzak dursaydık | onlardan | gibi | uzak durdukları | bizden | böylece | onlara gösterir | Allah | bütün fiillerini | hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) | onlara | ve değildir | onlar | çıkacak | -ten | ateş- |

[GWL] [] [TBA] [] [] [] [KRR] [BRÆ] [] [] [BRÆ] [] [] [RÆY] [] [AML] [ḪSR] [] [] [] [ḢRC] [] [NWR]
WGÆL ÆLZ̃YN ÆTBAWÆ LW ǼN LNÆ KRT FNTBRǼ MNHM KMÆ TBRÙWÆ MNÆ KZ̃LK YRYHM ÆLLH ǼAMÆLHM ḪSRÆT ALYHM WMÆ HM BḢÆRCYN MN ÆLNÆR

ve ḳāle elleƶīne ttebeǔ lev enne lenā kerraten feneteberrae minhum kemā teberra'ū minnā keƶālike yurīhimu llahu eǎ'mālehum Haserātin ǎleyhim ve mā hum biḣāricīne mine n-nāri
وقال الذين اتبعوا لو أن لنا كرة فنتبرأ منهم كما تبرءوا منا كذلك يريهم الله أعمالهم حسرات عليهم وما هم بخارجين من النار

[ق و ل] [] [ت ب ع] [] [] [] [ك ر ر] [ب ر ا] [] [] [ب ر ا] [] [] [ر ا ي] [] [ع م ل] [ح س ر] [] [] [] [خ ر ج] [] [ن و ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقال ق و ل | GWL WGÆL ve ḳāle ve şöyle dediler And said
الذين | ÆLZ̃YN elleƶīne kimseler those who
اتبعوا ت ب ع | TBA ÆTBAWÆ ttebeǔ uyan followed,
لو | LW lev keşke """(Only) if"
أن | ǼN enne [that]
لنا | LNÆ lenā bizim için (mümkün olsaydı) for us
كرة ك ر ر | KRR KRT kerraten bir dönüş (dünyaya) a return,
فنتبرأ ب ر ا | BRÆ FNTBRǼ feneteberrae uzak dursaydık then we will disown
منهم | MNHM minhum onlardan [from] them
كما | KMÆ kemā gibi as
تبرءوا ب ر ا | BRÆ TBRÙWÆ teberra'ū uzak durdukları they disown
منا | MNÆ minnā bizden "[from] us."""
كذلك | KZ̃LK keƶālike böylece Thus
يريهم ر ا ي | RÆY YRYHM yurīhimu onlara gösterir will show them
الله | ÆLLH llahu Allah Allah
أعمالهم ع م ل | AML ǼAMÆLHM eǎ'mālehum bütün fiillerini their deeds
حسرات ح س ر | ḪSR ḪSRÆT Haserātin hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) (as) regrets
عليهم | ALYHM ǎleyhim onlara for them.
وما | WMÆ ve mā ve değildir And not
هم | HM hum onlar they
بخارجين خ ر ج | ḢRC BḢÆRCYN biḣāricīne çıkacak will come out
من | MN mine -ten from
النار ن و ر | NWR ÆLNÆR n-nāri ateş- the Fire.
ve şöyle dediler | kimseler | uyan | keşke | | bizim için (mümkün olsaydı) | bir dönüş (dünyaya) | uzak dursaydık | onlardan | gibi | uzak durdukları | bizden | böylece | onlara gösterir | Allah | bütün fiillerini | hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) | onlara | ve değildir | onlar | çıkacak | -ten | ateş- |

[GWL] [] [TBA] [] [] [] [KRR] [BRÆ] [] [] [BRÆ] [] [] [RÆY] [] [AML] [ḪSR] [] [] [] [ḢRC] [] [NWR]
WGÆL ÆLZ̃YN ÆTBAWÆ LW ǼN LNÆ KRT FNTBRǼ MNHM KMÆ TBRÙWÆ MNÆ KZ̃LK YRYHM ÆLLH ǼAMÆLHM ḪSRÆT ALYHM WMÆ HM BḢÆRCYN MN ÆLNÆR

ve ḳāle elleƶīne ttebeǔ lev enne lenā kerraten feneteberrae minhum kemā teberra'ū minnā keƶālike yurīhimu llahu eǎ'mālehum Haserātin ǎleyhim ve mā hum biḣāricīne mine n-nāri
وقال الذين اتبعوا لو أن لنا كرة فنتبرأ منهم كما تبرءوا منا كذلك يريهم الله أعمالهم حسرات عليهم وما هم بخارجين من النار

[ق و ل] [] [ت ب ع] [] [] [] [ك ر ر] [ب ر ا] [] [] [ب ر ا] [] [] [ر ا ي] [] [ع م ل] [ح س ر] [] [] [] [خ ر ج] [] [ن و ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقال ق و ل | GWL WGÆL ve ḳāle ve şöyle dediler And said
Vav,Gaf,Elif,Lam,
6,100,1,30,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو استئنافية
فعل ماض
الذين | ÆLZ̃YN elleƶīne kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
اتبعوا ت ب ع | TBA ÆTBAWÆ ttebeǔ uyan followed,
Elif,Te,Be,Ayn,Vav,Elif,
1,400,2,70,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لو | LW lev keşke """(Only) if"
Lam,Vav,
30,6,
COND – conditional particle
حرف شرط
أن | ǼN enne [that]
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب من اخوات «ان»
لنا | LNÆ lenā bizim için (mümkün olsaydı) for us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
كرة ك ر ر | KRR KRT kerraten bir dönüş (dünyaya) a return,
Kef,Re,Te merbuta,
20,200,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
فنتبرأ ب ر ا | BRÆ FNTBRǼ feneteberrae uzak dursaydık then we will disown
Fe,Nun,Te,Be,Re,,
80,50,400,2,200,,
RSLT – prefixed result particle
V – 1st person plural (form V) imperfect verb, subjunctive mood
الفاء واقعة في جواب الشرط
فعل مضارع منصوب
منهم | MNHM minhum onlardan [from] them
Mim,Nun,He,Mim,
40,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
كما | KMÆ kemā gibi as
Kef,Mim,Elif,
20,40,1,
P – prefixed preposition ka
SUB – subordinating conjunction
جار ومجرور
تبرءوا ب ر ا | BRÆ TBRÙWÆ teberra'ū uzak durdukları they disown
Te,Be,Re,,Vav,Elif,
400,2,200,,6,1,
V – 2nd person masculine plural (form V) imperative verb
PRON – subject pronoun
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
منا | MNÆ minnā bizden "[from] us."""
Mim,Nun,Elif,
40,50,1,
P – preposition
PRON – 1st person plural object pronoun
جار ومجرور
كذلك | KZ̃LK keƶālike böylece Thus
Kef,Zel,Lam,Kef,
20,700,30,20,
P – prefixed preposition ka
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
جار ومجرور
يريهم ر ا ي | RÆY YRYHM yurīhimu onlara gösterir will show them
Ye,Re,Ye,He,Mim,
10,200,10,5,40,
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الله | ÆLLH llahu Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
أعمالهم ع م ل | AML ǼAMÆLHM eǎ'mālehum bütün fiillerini their deeds
,Ayn,Mim,Elif,Lam,He,Mim,
,70,40,1,30,5,40,
N – accusative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
حسرات ح س ر | ḪSR ḪSRÆT Haserātin hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) (as) regrets
Ha,Sin,Re,Elif,Te,
8,60,200,1,400,
N – accusative feminine plural indefinite noun
اسم منصوب
عليهم | ALYHM ǎleyhim onlara for them.
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
وما | WMÆ ve mā ve değildir And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الواو استئنافية
نافية بمنزلة «ليس»
هم | HM hum onlar they
He,Mim,
5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
بخارجين خ ر ج | ḢRC BḢÆRCYN biḣāricīne çıkacak will come out
Be,Hı,Elif,Re,Cim,Ye,Nun,
2,600,1,200,3,10,50,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural active participle
جار ومجرور
من | MN mine -ten from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
النار ن و ر | NWR ÆLNÆR n-nāri ateş- the Fire.
Elif,Lam,Nun,Elif,Re,
1,30,50,1,200,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور

Konu Başlığı: [2:165-167] Putlaştırılanlar, Putlaştıranlara Karşı

Abdulbaki Gölpınarlı : Onlara uyanlar da muhakkak derler ki: Keşke bir kere daha dünyaya dönseydik de onlar bizden nasıl kaçındıysa biz de onlardan kaçınsaydık, çekinseydik. İşte Allah, onlara yaptıkları işleri, üstlerine çöken bir hasretten ibaret olarak gösterir. Onlar, ateşten dışarı çıkamazlar.
Adem Uğur : (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.
Ahmed Hulusi : (Endada) tâbi olmuşlar: "Keşke bize fırsat verilseydi de yaşadıklarımızı bir kere daha yaşasaydık, bu defa tâbi olduklarımızın bizden uzaklaşması gibi biz onlardan uzaklaşsaydık" derler. Böylece Allâh onlara yaptıklarının sonuçlarını acı pişmanlıklarla gösterir. Onların içlerinden gelen pişmanlık yanışının sonu gelmez!
Ahmet Tekin : Onlara uyanlar: 'Ah, keşke bizim için dünyaya bir dönüş fırsatı olsaydı da, onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık' derler. İşte azâbı gördükleri gibi, Allah pişmanlık üstüne pişmanlık duyacakları amellerini de onlara bir bir gösterecektir. Onlar bu ateşten de çıkamayacaklar.
Ahmet Varol : Bunun üzerine, uyanlar da: 'Bir kez daha elimize fırsat geçseydi de, onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık' derler. Böylece Allah, onların yaptıklarını iç çektirici (eyvah dedirtici) şeyler olarak kendilerine gösterir.[33] Onlar ateşten çıkacak da değildirler.
Ali Bulaç : (O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler.
Ali Fikri Yavuz : Ve öncülere tâbi olanlar da şöyle demektedir: “- Ah! Bizim için dünyaya bir dönüş olaydı da onlar bizden ayrılıp uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” İşte böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar hâlinde gösterecektir; ve onlar ateşten de çıkacak değillerdir.
Bekir Sadak : Uyanlar: «Keske bizim icin dunyaya bir donus olsa da, bizden uzaklastiklari gibi biz de onlardan uzaklassak» derler. Boylece Allah onlara, hasretini cekecekleri islerini gosterir. Onlar cehennemden cikmayacaklardir. *
Celal Yıldırım : (166-167) O zaman uyulanlar azabı görünce kendilerine uyanlardan uzaklaşırlar ve aralarındaki bütün bağlar kopuverir. Onlara uyanlar ise, «Ah! bir daha bizim için dünyaya dönüş olsaydı, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık» derler. Böylece Allah onlara yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar olarak gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir..
Diyanet İşleri : Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Uyanlar: 'Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak' derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.
Diyanet Vakfi : (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.
Edip Yüksel : Uyanlar şöyle diyecek: 'Keşke bir şansımız daha olsaydı da onların şimdi bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık.' Böylece ALLAH yaptıklarını pişmanlığa dönüştürür; ateşten çıkamazlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: «Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!» İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Uyanlar da şöyle demektedir: «Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onlar bizden kaçtıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! İşte böyle Allah, onlara bütün yaptıklarını üzerlerine çökmüş, pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar, ateşten çıkacak değillerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Tâbi olanlar da şöyle demektedir: Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsa idi de onların bizden teberri ettikleri gibi biz de onlardan teberri etse idik! İşte böyle Allah onlara bütün amellerini üzerlerine yığılmış hasretler halinde gösterecektir ve onlar o ateşten çıkacak değillerdir
Fizilal-il Kuran : Uyanlar o zaman «Keşke bir daha dünyaya geri dönebilseydik de şimdi onlar bizden nasıl uzaklaştılar ise bizde onlardan öyle uzak dursaydık» derler. Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını hayıflanmalar biçiminde gösterir. Onlar Cehennem'den çıkamayacaklardır.
Gültekin Onan : (O zaman yönetilip) Uyanlar (tabi olanlar) derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Tanrı, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle (veya: üzerlerine yığılmış hasretlerle; veya: pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak) gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler.
Hakkı Yılmaz : Onlara uyanlar da, “Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!” derler. İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış pişmanlık ve üzüntüler hâlinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkanlar da değillerdir.
Hasan Basri Çantay : Ve tâbi' olanlar şöyle demişdir: «Bizim için (dünyâye) bir dönüş olsaydı da (bugün) bizden uzaklaşdıkları gibi biz de (o gün) onlardan uzaklaşsaydık». Böylece Allah onlara bütün yapdıklarını hasret (ve nedamet) ler haalinde kendilerine gösterecekdir ve onlar cehennemden akıcılar da değildirler.
Hayrat Neşriyat : (O zaman) tâbi' olanlar şöyle derler: 'Keşke gerçekten bizim için (dünyaya) bir daha (dönüş) olsaydı da, onların (bugün) bizden uzaklaştıkları gibi (biz de) onlardan uzaklaşsaydık!' Böylece Allah, onlara bütün amellerini, kendi üzerlerinde (yığılmış) acı pişmanlıklar hâlinde gösterecektir! Onlar, o ateşten çıkacak kimseler de değildirler!
İbni Kesir : Uyanlar dediler ki: Bizim için dönüş olsaydı da bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık. Böylece onların bütün yaptıklarını Allah hasretler halinde kendilerine gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak değildirler.
İskender Evrenosoğlu : Ve o (Allah'tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek. Ve onlar ateşten çıkacak da değiller.
Muhammed Esed : Ve o tabi olanlar, "(Hayatta) ikinci bir fırsat yakalasaydık da onların bizi tanımazlıktan geldiği gibi biz de onları görmezden gelip reddetseydik!" diyecekler. Böylece, Allah yapıp ettiklerini onlara acı bir pişmanlık (duygusu) tattırarak gösterecektir; ve onlar ateşten çıkarılmayacaklardır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve o uyanlar diyeceklerdir ki: «Eğer bizim için bir kerre (dünyaya) dönüş olsa biz de onlardan teberri ederiz, onlar bizden teberri ettikleri gibi.» İşte Allah Teâlâ onlara emellerini üzerlerine nedâmetler halinde gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak kimseler de değildir.
Ömer Öngüt : Onlara uyup arkalarından gidenler: “Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!” derler. Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.
Şaban Piriş : Onların peşlerinden gidenler: -Keşke bizim için dünyaya bir daha dönüş olsaydı da, onların bizden kaçtıkları gibi biz de onlardan kaçsaydık derler. İşte Allah, onlara yaptıklarını böyle pişmanlıklar halinde gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.
Suat Yıldırım : Bunun üzerine tâbi olanlar şöyle dediler: "Ah ne olurdu, elimize bir fırsat geçse de onların bizden uzak durdukları gibi, Biz de onları bir reddetseydik! İşte Allah Teâlâ onlara, bütün yaptıklarını, en şiddetli pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onların o ateşten çıkacakları da yoktur.
Süleyman Ateş : Uyanlar, şöyle dediler; "Âh keşke bir daha dünyâya gitmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık!" Böylece Allâh, onlara işledikleri bütün fiilleri hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) gösterir. Ve onlar, ateşten çıkamazlar.
Tefhim-ul Kuran : (O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: «Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak, onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır) dık.» Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten de çıkacak değildirler.
Ümit Şimşek : Arkadan gidenler, o zaman, 'Keşke,' derler, 'bir fırsatımız daha olsa da, şimdi onların bizi reddettiği gibi biz de onları reddetsek!' İşte Allah onlara yaptıklarını böyle bir pişmanlık halinde gösterir. Artık onların ateşten çıkacakları da yoktur.
Yaşar Nuri Öztürk : İzleyenler şöyle demiştir: "Ne olurdu bir kez daha imkân verilse de şunların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak." Böylece Allah onlara, yapıp ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir. Ama artık ateşten çıkamazlar.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}