» 23 / Mü’minûn  :

Kuran Sırası: 23
İniş Sırası: 74
Müminun Suresi = Inananlar Suresi
Inananlarin basariya ulasacaklarindan bahsedildiginden bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118

23: için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Ömer Öngüt Meali
1: Müminler saâdete ermişlerdir.
2: Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.
3: Onlar ki, boş şeylerden yüz çevirirler.
4: Onlar ki, zekâtlarını verirler.
5: Onlar ki, mahrem yerlerini herkesten korurlar.
6: Ancak eşleri ve câriyeleri hariç. Doğrusu bunlar kınanamazlar.
7: Bu sınırı aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
8: O müminler ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
9: Namazlarına riâyet ederler.
10: İşte asıl vâris olacak olanlar bunlardır.
11: Onlar Firdevs cennetine vâris olacaklar, orada ebedî kalacaklardır.
12: Andolsun ki biz insanı süzme çamurdan yarattık.
13: Sonra onu sağlam bir karargâh olan rahimde nutfe hâline getirdik.
14: Sonra o nutfeyi alekaya (kan pıhtısına) çevirdik. Derken alekayı da mudğa (bir çiğnemlik et) yaptık. O mudğayı da kemikler hâline çevirdik. O kemiklere et giydirdik. Daha sonra onu bambaşka bir yaratılışla inşâ etttik. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir!
15: Sonra siz bunun arkasından hiç şüphesiz ki öleceksiniz.
16: Sonra da siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz.
17: Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.
18: Biz gökten, belli ölçü ve miktarda su indirdik ve onu yerin içine yerleştirdik. Şüphe yok ki bizim onu gidermeye de gücümüz yeter.
19: Onunla size içlerinde sizin için birçok meyveler bulunan hurma ve üzüm bahçeleri yetiştirdik. Siz onlardan yersiniz.
20: Size bir de Tur-i sînâ'dan çıkan bir ağacı var ettik. Bu ağaç hem yağ, hem de yiyenlere katık (zeytin) verir.
21: Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Onların karınlarındaki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha pek çok faydalar vardır. Ayrıca etlerinden de yersiniz.
22: Hem onların üstünde hem de gemilerin üstünde taşınırsınız.
23: Andolsun ki biz, Nuh'u kavmine gönderdik. Onlara: “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Hâlâ O'ndan korkmayacak mısınız?” dedi.
24: Bunun üzerine, kavminin içinden ileri gelen kâfirleri dediler ki: “Bu da sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Size üstün gelmek istiyor. Eğer Allah dilemiş olsaydı, melekler indirirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık. ”
25: “Bu, kendisinde delilik bulunan bir adamdır. Bir süreye kadar onu gözetleyin. ”
26: Nuh: “Ey Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et!” dedi.
27: Biz de ona şöyle vahyettik: “Bizim nezaretimiz altında ve vahyimiz uyarınca gemi yap! Bizim emrimiz gelip de fırın kaynamaya başlayınca, her cinsten birer çifti ve aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışında kalan âileni alıp gemiye bindir. O zulmedenler hakkında bana hiç yalvarma. Zira onlar mutlaka boğulacaklardır. ”
28: “Sen ve beraberindekiler, birlikte gemiye yerleştiğiniz zaman de ki: 'Bizi o zâlim kavimden kurtaran Allah'a hamdolsun. ”
29: “Ve de ki: Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen indirenlerin en hayırlısısın. ”
30: Şüphesiz ki bunda âyetler (ibretler) vardır. Çünkü biz, insanları imtihan etmekteyiz.
31: Sonra onların ardından başka bir nesil getirdik.
32: Onlara da kendi aralarından: “Allah'a kulluk edin, çünkü sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur, hâlâ Allah'tan korkmaz mısınız?” diyen bir peygamber gönderdik.
33: Onun kavminden, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz halde küfrederek ahirete kavuşmayı yalanlayan ileri gelenler dediler ki: “Bu da ancak sizin gibi bir insandır, sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor. ”
34: “Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız, ziyana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur. ”
35: “O size öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman tekrar hayata çıkarılacağınızı mı vâdediyor?”
36: “Heyhat! Vâdolunduğunuz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak!”
37: “Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Amma öldükten sonra tekrar diriltilecek değiliz. ”
38: “Bu adam sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir. Biz ona inanmayız. ”
39: Dedi ki: “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et. ”
40: Allah: “Az bir süre sonra şüphen olmasın ki pişman olacaklar. ” buyurdu.
41: Nitekim onları vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi. Biz onları bir süprüntü yığını hâline getirdik. Uzak olsun zâlim kavim!
42: Sonra onların ardından nice nesiller ortaya çıkardık.
43: Hiçbir millet ne süresinden ileri geçebilir, ne de geri kalabilir.
44: Sonra biz birbiri ardı sıra peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve hepsini efsane yaptık. Uzak olsun iman etmeyen kavim!
45: Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u âyetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
46: (45-46) Sonra Musa ve kardeşi Harun'u, Firavun ve erkanına mucizelerimiz ve apaçık delille gönderdik. Büyüklük tasladılar. Zaten mağrur bir topluluktular.
47: Dediler ki: “Biz, bizler gibi olan iki insana mı iman edeceğiz? Halbuki kavimleri (İsrâiloğulları) bize kölelik edip durmaktadır.
48: Böylece onları yalanladılar ve helâk edilenlerden oldular.
49: Andolsun ki biz Musa'ya, belki hidayet bulurlar diye kitap verdik.
50: Meryem oğlunu ve annesini bir âyet (mucize) kıldık. Her ikisini de yerleşmeye elverişli, suyu bulunan, yüksek bir yere yerleştirdik.
51: Ey peygamberler! Helâl ve temiz rızıklardan yiyiniz ve sâlih ameller işleyiniz. Doğrusu ben, ne yaparsanız hepsini bilirim.
52: Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde benden korkun.
53: Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
54: Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak.
55: Kendilerine servet ve oğullar vermekle zannediyorlar mı ki,
56: Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır onlar işin farkında değiller.
57: Onlar ki Rablerine olan saygıdan dolayı korkudan titrerler.
58: Rablerinin âyetlerine inanırlar.
59: Rablerine ortak koşmazlar.
60: Verdiklerini, Rablerinin huzuruna dönecekleri düşüncesi ile kalpleri ürpererek verirler.
61: İşte onlar hayır işlerine koşuşurlar ve onlar hayır için önde giderler.
62: Biz hiç kimseye gücünün üstünde teklifte bulunmayız. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap (Levh-i mahfuz) vardır ve onlara aslâ haksızlık edilmez.
63: Hayır! Onların kâlpleri bundan habersizdir. Onların bunun dışında da bir takım işleri vardır, bu işleri yapar dururlar.
64: Nihayet onların refah ve bolluk içinde olanlarını azap ile yakaladığımız zaman, hemen feryadı basarlar.
65: “Bugün artık boşuna feryat etmeyin! Çünkü size katımızdan bir yardım dokunmaz. ”
66: “Âyetlerim size okunuyordu da, siz topuklarınız üzerinde gerisin geri gidiyordunuz. ”
67: “Ona karşı büyüklük taslıyor, geceleri toplanarak hezeyanlar savuruyordunuz. ”
68: Onlar bu sözü iyice düşünmediler mi? Yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69: Yoksa peygamberlerini henüz tanıyamadılar da, onun için mi onu inkâr ediyorlar?
70: Yahut onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Hayır! O, kendilerine hakkı getirmiştir. Fakat onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.
71: Eğer hak onların heveslerine uysaydı, gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır! Biz onlara zikirlerini (şan ve şereflerini) getirdik. Fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.
72: Resulüm! Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin vereceği ücret daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73: Sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
74: Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan sapıyorlar.
75: Eğer biz onlara merhamet edip de başlarındaki sıkıntıyı giderseydik, şaşkınlık içinde azgınlıklarına devam eder dururlardı.
76: Andolsun ki biz onları azapla yakaladık. Yine de Rablerine boyun eğmediler, yalvarıp yakarmadılar.
77: Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, birden ümitsizliğe kapıldılar.
78: Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratıp veren O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz?
79: Sizi yeryüzünde yaratıp türeten de O'dur. Ve O'nun huzurunda toplanacaksınız.
80: Dirilten de O'dur, öldüren de O'dur. Gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
81: Hayır! Onlar öncekilerin dedikleri gibi dediler.
82: Dediler ki: “Ölüp de toprak ve kemik yığını hâline geldiğimiz zaman mı, biz mi diriltileceğiz?”
83: “Andolsun ki bu vaad bize de bizden önce geçen atalarımıza da yapılmıştı. Bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir. ”
84: De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım. Bu dünya ve onda bulunanlar kime âittir?”
85: “Allah'a âittir. ” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?”
86: De ki: “Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?”
87: “Allah'tır!” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz Allah'tan korkmaz mısınız?”
88: De ki: “Her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve idaresi) elinde olan, himaye eden, fakat himaye edilmeye muhtaç olmayan kimdir? Biliyorsanız söyleyin!”
89: “Allah'tır” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?”
90: Hayır! Biz onlara gerçeği getirdik. Amma onlar yalancıdırlar.
91: Allah evlât edinmemiştir. O'nunla beraber hiçbir ilâh yoktur. Eğer olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır gider ve biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir.
92: Allah görünmeyeni de görüneni de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.
93: De ki: “Ey Rabbim! Eğer onlara vaad edilen azabı bana mutlaka göstereceksen. ”
94: “O zaman ey Rabbim! Beni zâlimler topluluğu arasında bulundurma!”
95: Onlara vâdettiğimizi sana göstermeye biz elbette kâdiriz.
96: Sen kötülüğü en güzel bir usûlde defet! Çünkü biz onların vasıflandırmakta oldukları şeyi çok iyi biliriz.
97: De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. ”
98: “Ey Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım. ”
99: Nihayet onların her birine ölüm geldiği vakit der ki: “Rabbim! Beni dünyaya geri döndür. ”
100: “Belki yapmadan bıraktığımı tamamlar ve sâlih amel işlerim. ” Hayır, bu söylediği sadece kendi lâfıdır. Tekrar diriltilip kaldırılacakları güne kadar, önlerinde geriye dönmekten onları alıkoyan bir berzah vardır.
101: Sur'a üfürüldüğü o günün dehşetinden aralarında ne nesep (akrabalık) bağı kalır ne de birbirlerine bir şey sorabilirler.
102: Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.
103: Tartıları hafif gelenler, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir, cehennemde ebedî kalacaklardır.
104: Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.
105: “Âyetlerim size okunurken, onları yalanlayan siz değil miydiniz?”
106: Derler ki: “Ey Rabbimiz! Bedbahtlığımız bizi yenmişti, sapık bir topluluk olmuştuk. ”
107: “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar! Eğer bir daha günaha dönersek, doğrusu zulmetmiş oluruz.
108: Allah: “Yıkılıp gidin içerisine! Benimle konuşmayın!” buyurur.
109: Kullarımdan bir zümre: “Ey Rabbimiz! İnandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın. ” diyorlardı.
110: “Siz ise onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size benim zikrimi, beni anmayı unutturuyordu. Ve hep gülüyordunuz onlara!”
111: “Sabretmelerine karşılık bugün ben onları mükâfatlandırdım. İşte kurtulup murada erenler onlardır. ”
112: Allah onlara: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
113: Derler ki: “Ya bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Sayabilenlere sor!”
114: Allah: “Gerçekten pek az bir süre kaldınız. Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız!” buyurur.
115: “Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?”
116: Gerçek hükümdar olan Allah çok yücedir. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, çok şerefli olan Arş'ın Rabbidir.
117: Kim Allah ile beraber, varlığını ispat edecek hiçbir delil bulunmayan bir ilâha taparsa, o kimsenin hesabı Rabbinin katındadır. Gerçek şu ki kâfirler iflâh olmazlar.
118: De ki: “Ey Rabbim! Bağışla, merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın. ”


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]
Kurandan.org - "Kuran Sözlüğü Projesi" - Araştırma & İnceleme Sayfası [BETA]
{index.php}