Ahmet Varol Meali |
|
1: İnsanların hesapları yaklaştı. Oysa onlar gaflet içinde, yüz çevirmektedirler. | |
2: Ne zaman kendilerine Rablerinden yeni bir uyarı gelse onu ancak alaya alarak dinlerler. | |
3: Kalpleri de eğlencededir. Zulmedenler: 'Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Şimdi siz gözünüz göre göre sihre mi gideceksiniz?' diye aralarında gizlice konuşurlar. | |
4: Dedi ki: 'Rabbim gökte de yerde de (her) sözü bilir. O, duyandır, bilendir.' | |
5: 'Hayır; bu ancak karışık rüyalardan ibarettir. Hayır, bunu o kendisi uydurmuştur. Hayır o bir şairdir. Öyle değilse öncekilere gönderildiği gibi bize bir ayet (mucize) getirsin' dediler. | |
6: Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir kent (halkı) iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecekler? [1] | |
7: Senden önce de (elçi olarak) kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkalarını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline [2] sorun. | |
8: Biz onları yemek yemeyen cesetler kılmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. | |
9: Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık. Aşırı gidenleri ise helak ettik. | |
10: Andolsun ki size içinde sizin için öğüt bulunan [3] bir kitap indirdik. Akıl etmiyor musunuz? | |
11: Biz zalim olan nice kenti helak ettik ve onlardan sonra başka kavimler var ettik. | |
12: Onlar zorlu azabımızı hissettiklerinde hemen oradan kaçıyorlardı. | |
13: 'Kaçmayın, size sağlanan refaha ve yurtlarınıza dönün. Olur ki sorguya çekilirsiniz.' | |
14: 'Yazık bize! Gerçekten biz zalimlermişiz' dediler. | |
15: Bu haykırmaları biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş kül yığını haline getirinceye kadar kesilmedi. | |
16: Biz göğü, yeri ve bu ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. | |
17: Biz eğer bir eğlence edinmek isteseydik elbette onu kendi katımızdan edinirdik. Eğer yapacak olsaydık! | |
18: Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsınız o yokolup gitmiştir. Nitelemelerinizden dolayı yazık size! | |
19: Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun huzurundakiler O'na ibadette büyüklüğe kapılmazlar ve yorulmazlar. | |
20: Gece ve gündüz tesbih eder; hiç ara vermezler. | |
21: Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de onlar mı diriltecekler? | |
22: O ikisinde [4] Allah'tan başka ilahlar olsaydı ikisi de bozulup giderdi. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendirmelerinden münezzehtir. | |
23: O yaptığından sorumlu tutulmaz; oysa onlar sorumlu tutulurlar. | |
24: Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: 'Kesin delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların zikri [5] de, benden öncekilerin zikri de budur.' Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyor bundan dolayı onlar yüz çevirmektedirler. | |
25: Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona: 'Benden başka ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin' diye vahyetmiş olmayalım. | |
26: 'Rahman çocuk edindi' dediler. O münezzehtir. Hayır (melekler) şerefli kılınmış kullardır. | |
27: Onlar sözle (de olsa) O'nun önüne geçmezler ve onlar O'nun emriyle hareket ederler. | |
28: O (Allah) onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O'nun hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. O'nun korkusuyla titremektedirler. | |
29: Onlardan kim: 'Ben O'ndan ayrı bir ilahım' derse onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri işte böyle cezalandırırız. | |
30: İnkar edenler görmediler mi ki, göklerle yer bitişikken biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık? Hala iman etmeyecekler mi? | |
31: Yeryüzü onları sarsmasın diye üzerinde sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye orada geniş yollar açtık. | |
32: Göğü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlarsa ondaki ayetlerden yüz çevirmektedirler. | |
33: Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Her biri bir yörünge üzerinde yüzmektedir. | |
34: Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? | |
35: Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak biz sizi hayra da şerre de mübtela kılıyoruz. (Sonuçta) bize döndürüleceksiniz. | |
36: İnkar edenler seni gördüklerinde seni ancak alay konusu edinmektedirler. 'Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?' Oysa Rahman'ın zikrini [6] inkar edenler işte onlardır. | |
37: İnsan (adeta) 'acele'den yaratılmıştır. [7] Size ayetlerimi göstereceğim, benden aceleyle istemeyin. | |
38: Diyorlar ki: 'Eğer doğru sözlüler iseniz, şu vaad (kıyamet ve azap) ne zamandır?' | |
39: İnkar edenler yüzlerinden de arkalarından da ateşi savamayacakları ve yardım göremeyecekleri zamanı bir bilselerdi. | |
40: Hayır o, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkına çevirecek. Artık ne onu geri çevirmeye güç yetirebilecekler ne de kendilerine süre tanınacak. | |
41: Andolsun senden önceki peygamberlerle de alay edildi. Ancak alay edenleri, alaya aldıkları şey kuşatıverdi. | |
42: De ki: 'Gece ve gündüz sizi Rahman'dan kim koruyabilir?' Hayır, onlar Rablerinin zikrinden [8] yüz çevirmektedirler. | |
43: Yoksa onların kendilerini bize karşı savunacak ilahları mı var? Onlar kendi kendilerine yardım etmeye güç yetiremezler. Bizim tarafımızdan ise yakınlık göremezler. [9] | |
44: Doğrusu biz onları ve atalarını yararlandırdık. Öyle ki ömür onlara uzun geldi. Bizim yere gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Şu halde üstün gelenler onlar mıdır? | |
45: De ki: 'Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum. Ama sağırlar uyarıldıklarında çağrıyı duymazlar.' | |
46: Andolsun ki onlara Rabbinin azabından ufak bir esinti dokunsa mutlaka: 'Yazık bize! Gerçekten biz zalimlermişiz' diyeceklerdir. | |
47: Kıyamet günü için adalet terazilerini koyarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. Bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa onu getiririz. Hesap görücü olarak biz yeteriz. | |
48: Andolsun biz Musa ile Harun'a takva sahipleri için bir ışık ve bir öğüt olarak hakkı batıldan ayıran kitabı (furkanı) verdik. | |
49: Onlar [10] Rablerinden gıyaben korkarlar ve onların kıyamet saatinden içleri titrer. | |
50: Bu (Kur'an) da, bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şimdi siz onu inkar mı ediyorsunuz? | |
51: Andolsun biz daha önce İbrahim'e doğru yolu bulma kabiliyeti vermiştik ve biz onu biliyorduk. | |
52: O babasına ve kavmine: 'Sizin kendilerine tapınmakta olduğunuz şu heykeller de nedir?' demişti. | |
53: Dediler ki: 'Biz atalarımızı onlara tapar bulduk.' | |
54: (İbrahim) dedi ki: 'Andolsun siz de atalarınız da açık bir sapıklık içine düşmüşsünüz.' | |
55: Onlar: 'Sen bize hakkı mı getirdin yoksa şaka yapanlardan mısın?' dediler. | |
56: Dedi ki: 'Hayır. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahitlik edenlerdenim. | |
57: Ve Allah'a yemin olsun ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım.' | |
58: Böylece belki ona başvururlar diye büyükleri dışında putları paramparça etti. | |
59: 'İlahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir' dediler. | |
60: 'Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını duyduk' dediler. | |
61: Dediler ki: 'Öyleyse onu insanların gözlerinin önüne getirin. Olur ki onlar da şahit olurlar!' | |
62: 'İlahlarımıza bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?' dediler. | |
63: 'Belki bu işi şu büyükleri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorlarsa onlara sorun!' dedi. | |
64: Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurarak: 'Şüphesiz sizsiniz asıl zalimler, siz' dediler. | |
65: Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler: 'Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilirsin!' | |
66: Dedi ki: 'Öyleyse Allah'ı bırakıp da size hiçbir yararı ve zararı olmayan şeylere mi tapıyorsunuz? | |
67: Size de Allah'tan ayrı taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz? | |
68: Dediler ki: 'Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin!' | |
69: Biz de dedik ki: 'Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol.' | |
70: Ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz asıl kendilerini hüsrana uğrattık. | |
71: Onu da Lut'u da içinde alemler için bereketler verdiğimiz yere (ulaştırıp) kurtardık. | |
72: Ona İshak'ı ve fazladan da Yakub'u bahşettik. Hepsini de salih kimseler eyledik. | |
73: Onları bizim emrimizle doğruya ileten önderler kıldık. Kendilerine hayırları işlemeyi, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi. | |
74: Lut'a da hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir kavimdiler. | |
75: Ve onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o salihlerdendi. | |
76: Nuh da daha önce yakarmıştı. Biz onun duasını kabul etmiş, böylece onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. | |
77: Ayetlerimizi yalanlayan kavme karşı ona yardım ettik. Onlar kötü bir kavimdiler, biz de onların tümünü suda boğduk. | |
78: Davud ve Süleyman da; hani halkın koyunlarının içine yayıldığı bir ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların hükümlerine şahittik. | |
79: Biz bunu(n hükmünü) Süleyman'a bildirdik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etmeleri üzere dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bütün bunları) yapan bizdik. | |
80: Ona, sizi savaşların şiddetinden korusun diye sizin için zırh yapmayı öğrettik. Ama siz şükrediyor musunuz? | |
81: Süleyman'a da şiddetle esen rüzgarı (boyun eğdirmiştik). O, onun emriyle içini bereketli kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bileniz. | |
82: Şeytanlardan onun için (denize) dalan ve bundan başka işler görenleri de (onun emrine vermiştik). Biz onları koruyorduk. [11] | |
83: Eyyub('u) da (an). Hani o Rabbine: 'Doğrusu bu dert bana dokundu ve sen merhametlilerin en merhametlisisin' diye yakarışta bulunmuştu. | |
84: Biz de onun duasını kabul ettik, üzerindeki derdi kaldırdık ve tarafımızdan bir rahmet, ibadet edenler için de bir ibret olarak ona ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını daha verdik. | |
85: İsmail, İdris ve Zulkifl('i) de (an). Hepsi sabredenlerdendi. | |
86: Onları da rahmetimize soktuk. Çünkü onlar salihlerdendi. | |
87: Balık sahibi (Yunus'u) da (an). Hani o öfkeli olarak gitmiş ve bizim kendisini darlığa sokmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıkların içinde: 'Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum' diye yakarışta bulunmuştu. | |
88: Biz de onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle kurtarırız. | |
89: Zekeriya('yı) da (an). Hani o: 'Rabbim beni yalnız başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın' diye yakarışta bulunmuştu. | |
90: Biz de onun duasını kabul ettik, ona Yahya'yı bahşettik ve hanımını (doğum yapmaya) elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışır, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Bize gönülden saygı duyarlardı. | |
91: O ırzını korumuş olan(ı) da (an) ki, biz ona ruhumuzdan üfledik, onu ve oğlunu alemler için bir ayet (ibret) kıldık. | |
92: İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin. | |
93: Onlar işlerini aralarında parçaladılar. [12] (Sonuçta) hepsi bize dönecektir. | |
94: Artık kim mü'min olarak salih ameller işlerse onun gayreti inkar edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız. | |
95: Bizim helak ettiğimiz bir şehre artık (dünya) hayatı haramdır. Şüphesiz onlar bir daha dönemezler. | |
96: Nihayet Ye'cuc ve Me'cuc('un setleri) açıldığında onlar her tepeden akın ederler. | |
97: Hak olan vaad yaklaşmıştır. İşte o zaman inkar edenlerin gözleri dışarı fırlar. 'Yazık bize! Doğrusu biz bundan gafletteydik. Hayır, biz zalimlerdik.' | |
98: Şüphesiz siz ve Allah'tan başka taptıklarınız cehennemin yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz. | |
99: Eğer onlar ilahlar olsalardı oraya girmezlerdi. Oysa hepsi orada sonsuza kadar kalacaktır. | |
100: Onlara orada şiddetli inlemeler vardır ve onlar orada duymazlar. | |
101: Bizden kendileri için önceden güzellik takdir edilmiş olanlar işte onlar oradan uzaklaştırılırlar. | |
102: Onun uğultusunu duymazlar ve onlar canlarının çektiği şeyler içinde sonsuzdurlar. | |
103: O en büyük korku onları tasalandırmaz. Melekler onları: 'İşte bu, size vaadedilmiş olan gününüzdür' diye karşılarlar. | |
104: O gün gökleri, kitapların sayfalarını dürer gibi düreriz. İlk yaratmaya başladığımız gibi onu iade ederiz. Bu bizim üzerimize bir vaaddir. Doğrusu biz (istediğimizi) yaparız. | |
105: Andolsun biz Zikir'den [13] sonra Zebur'da da: 'Şüphesiz Arz'a salih kullarım varis olacaklardır' diye yazmıştık. | |
106: Şüphesiz bunda kulluk eden bir topluluk için yeterli öğüt vardır. | |
107: Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. | |
108: De ki: 'Bana sizin ilahınızın ancak bir ilah olduğu vahyolunuyor. Artık siz Müslüman olacak mısınız?' | |
109: Eğer yüz çevirirlerse de ki: 'Size (gerçeği) eşit olarak bildirdim. Size vaadedilenin yakın mı yoksa uzak mı olduğunu ben bilemem. | |
110: Şüphesiz O, sözün açıktan söylenenini de bilir, gizlediklerinizi de bilir. | |
111: Bilemem, belki bu [14] sizin için bir imtihan ve belli bir süreye kadar bir yararlandırmadır.' | |
112: (Peygamber) dedi ki: 'Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Şüphesiz bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı kendinden yardım istenen Rahman'dır.' | |