» 21 / Enbiyâ  :

Kuran Sırası: 21
İniş Sırası: 73
Enbiya Suresi = Peygamberler Suresi
agirlikli olarak peygamberlerden söz edildiginden bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112

21: için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Ahmet Varol Meali
1: İnsanların hesapları yaklaştı. Oysa onlar gaflet içinde, yüz çevirmektedirler.
2: Ne zaman kendilerine Rablerinden yeni bir uyarı gelse onu ancak alaya alarak dinlerler.
3: Kalpleri de eğlencededir. Zulmedenler: 'Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Şimdi siz gözünüz göre göre sihre mi gideceksiniz?' diye aralarında gizlice konuşurlar.
4: Dedi ki: 'Rabbim gökte de yerde de (her) sözü bilir. O, duyandır, bilendir.'
5: 'Hayır; bu ancak karışık rüyalardan ibarettir. Hayır, bunu o kendisi uydurmuştur. Hayır o bir şairdir. Öyle değilse öncekilere gönderildiği gibi bize bir ayet (mucize) getirsin' dediler.
6: Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir kent (halkı) iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecekler? [1]
7: Senden önce de (elçi olarak) kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkalarını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline [2] sorun.
8: Biz onları yemek yemeyen cesetler kılmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.
9: Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık. Aşırı gidenleri ise helak ettik.
10: Andolsun ki size içinde sizin için öğüt bulunan [3] bir kitap indirdik. Akıl etmiyor musunuz?
11: Biz zalim olan nice kenti helak ettik ve onlardan sonra başka kavimler var ettik.
12: Onlar zorlu azabımızı hissettiklerinde hemen oradan kaçıyorlardı.
13: 'Kaçmayın, size sağlanan refaha ve yurtlarınıza dönün. Olur ki sorguya çekilirsiniz.'
14: 'Yazık bize! Gerçekten biz zalimlermişiz' dediler.
15: Bu haykırmaları biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş kül yığını haline getirinceye kadar kesilmedi.
16: Biz göğü, yeri ve bu ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
17: Biz eğer bir eğlence edinmek isteseydik elbette onu kendi katımızdan edinirdik. Eğer yapacak olsaydık!
18: Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsınız o yokolup gitmiştir. Nitelemelerinizden dolayı yazık size!
19: Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun huzurundakiler O'na ibadette büyüklüğe kapılmazlar ve yorulmazlar.
20: Gece ve gündüz tesbih eder; hiç ara vermezler.
21: Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de onlar mı diriltecekler?
22: O ikisinde [4] Allah'tan başka ilahlar olsaydı ikisi de bozulup giderdi. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendirmelerinden münezzehtir.
23: O yaptığından sorumlu tutulmaz; oysa onlar sorumlu tutulurlar.
24: Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: 'Kesin delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların zikri [5] de, benden öncekilerin zikri de budur.' Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyor bundan dolayı onlar yüz çevirmektedirler.
25: Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona: 'Benden başka ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin' diye vahyetmiş olmayalım.
26: 'Rahman çocuk edindi' dediler. O münezzehtir. Hayır (melekler) şerefli kılınmış kullardır.
27: Onlar sözle (de olsa) O'nun önüne geçmezler ve onlar O'nun emriyle hareket ederler.
28: O (Allah) onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O'nun hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. O'nun korkusuyla titremektedirler.
29: Onlardan kim: 'Ben O'ndan ayrı bir ilahım' derse onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri işte böyle cezalandırırız.
30: İnkar edenler görmediler mi ki, göklerle yer bitişikken biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık? Hala iman etmeyecekler mi?
31: Yeryüzü onları sarsmasın diye üzerinde sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye orada geniş yollar açtık.
32: Göğü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlarsa ondaki ayetlerden yüz çevirmektedirler.
33: Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Her biri bir yörünge üzerinde yüzmektedir.
34: Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?
35: Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak biz sizi hayra da şerre de mübtela kılıyoruz. (Sonuçta) bize döndürüleceksiniz.
36: İnkar edenler seni gördüklerinde seni ancak alay konusu edinmektedirler. 'Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?' Oysa Rahman'ın zikrini [6] inkar edenler işte onlardır.
37: İnsan (adeta) 'acele'den yaratılmıştır. [7] Size ayetlerimi göstereceğim, benden aceleyle istemeyin.
38: Diyorlar ki: 'Eğer doğru sözlüler iseniz, şu vaad (kıyamet ve azap) ne zamandır?'
39: İnkar edenler yüzlerinden de arkalarından da ateşi savamayacakları ve yardım göremeyecekleri zamanı bir bilselerdi.
40: Hayır o, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkına çevirecek. Artık ne onu geri çevirmeye güç yetirebilecekler ne de kendilerine süre tanınacak.
41: Andolsun senden önceki peygamberlerle de alay edildi. Ancak alay edenleri, alaya aldıkları şey kuşatıverdi.
42: De ki: 'Gece ve gündüz sizi Rahman'dan kim koruyabilir?' Hayır, onlar Rablerinin zikrinden [8] yüz çevirmektedirler.
43: Yoksa onların kendilerini bize karşı savunacak ilahları mı var? Onlar kendi kendilerine yardım etmeye güç yetiremezler. Bizim tarafımızdan ise yakınlık göremezler. [9]
44: Doğrusu biz onları ve atalarını yararlandırdık. Öyle ki ömür onlara uzun geldi. Bizim yere gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Şu halde üstün gelenler onlar mıdır?
45: De ki: 'Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum. Ama sağırlar uyarıldıklarında çağrıyı duymazlar.'
46: Andolsun ki onlara Rabbinin azabından ufak bir esinti dokunsa mutlaka: 'Yazık bize! Gerçekten biz zalimlermişiz' diyeceklerdir.
47: Kıyamet günü için adalet terazilerini koyarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. Bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa onu getiririz. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
48: Andolsun biz Musa ile Harun'a takva sahipleri için bir ışık ve bir öğüt olarak hakkı batıldan ayıran kitabı (furkanı) verdik.
49: Onlar [10] Rablerinden gıyaben korkarlar ve onların kıyamet saatinden içleri titrer.
50: Bu (Kur'an) da, bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şimdi siz onu inkar mı ediyorsunuz?
51: Andolsun biz daha önce İbrahim'e doğru yolu bulma kabiliyeti vermiştik ve biz onu biliyorduk.
52: O babasına ve kavmine: 'Sizin kendilerine tapınmakta olduğunuz şu heykeller de nedir?' demişti.
53: Dediler ki: 'Biz atalarımızı onlara tapar bulduk.'
54: (İbrahim) dedi ki: 'Andolsun siz de atalarınız da açık bir sapıklık içine düşmüşsünüz.'
55: Onlar: 'Sen bize hakkı mı getirdin yoksa şaka yapanlardan mısın?' dediler.
56: Dedi ki: 'Hayır. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahitlik edenlerdenim.
57: Ve Allah'a yemin olsun ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım.'
58: Böylece belki ona başvururlar diye büyükleri dışında putları paramparça etti.
59: 'İlahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir' dediler.
60: 'Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını duyduk' dediler.
61: Dediler ki: 'Öyleyse onu insanların gözlerinin önüne getirin. Olur ki onlar da şahit olurlar!'
62: 'İlahlarımıza bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?' dediler.
63: 'Belki bu işi şu büyükleri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorlarsa onlara sorun!' dedi.
64: Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurarak: 'Şüphesiz sizsiniz asıl zalimler, siz' dediler.
65: Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler: 'Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilirsin!'
66: Dedi ki: 'Öyleyse Allah'ı bırakıp da size hiçbir yararı ve zararı olmayan şeylere mi tapıyorsunuz?
67: Size de Allah'tan ayrı taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?
68: Dediler ki: 'Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin!'
69: Biz de dedik ki: 'Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol.'
70: Ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz asıl kendilerini hüsrana uğrattık.
71: Onu da Lut'u da içinde alemler için bereketler verdiğimiz yere (ulaştırıp) kurtardık.
72: Ona İshak'ı ve fazladan da Yakub'u bahşettik. Hepsini de salih kimseler eyledik.
73: Onları bizim emrimizle doğruya ileten önderler kıldık. Kendilerine hayırları işlemeyi, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.
74: Lut'a da hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir kavimdiler.
75: Ve onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o salihlerdendi.
76: Nuh da daha önce yakarmıştı. Biz onun duasını kabul etmiş, böylece onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
77: Ayetlerimizi yalanlayan kavme karşı ona yardım ettik. Onlar kötü bir kavimdiler, biz de onların tümünü suda boğduk.
78: Davud ve Süleyman da; hani halkın koyunlarının içine yayıldığı bir ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların hükümlerine şahittik.
79: Biz bunu(n hükmünü) Süleyman'a bildirdik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etmeleri üzere dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bütün bunları) yapan bizdik.
80: Ona, sizi savaşların şiddetinden korusun diye sizin için zırh yapmayı öğrettik. Ama siz şükrediyor musunuz?
81: Süleyman'a da şiddetle esen rüzgarı (boyun eğdirmiştik). O, onun emriyle içini bereketli kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bileniz.
82: Şeytanlardan onun için (denize) dalan ve bundan başka işler görenleri de (onun emrine vermiştik). Biz onları koruyorduk. [11]
83: Eyyub('u) da (an). Hani o Rabbine: 'Doğrusu bu dert bana dokundu ve sen merhametlilerin en merhametlisisin' diye yakarışta bulunmuştu.
84: Biz de onun duasını kabul ettik, üzerindeki derdi kaldırdık ve tarafımızdan bir rahmet, ibadet edenler için de bir ibret olarak ona ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını daha verdik.
85: İsmail, İdris ve Zulkifl('i) de (an). Hepsi sabredenlerdendi.
86: Onları da rahmetimize soktuk. Çünkü onlar salihlerdendi.
87: Balık sahibi (Yunus'u) da (an). Hani o öfkeli olarak gitmiş ve bizim kendisini darlığa sokmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıkların içinde: 'Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum' diye yakarışta bulunmuştu.
88: Biz de onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle kurtarırız.
89: Zekeriya('yı) da (an). Hani o: 'Rabbim beni yalnız başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın' diye yakarışta bulunmuştu.
90: Biz de onun duasını kabul ettik, ona Yahya'yı bahşettik ve hanımını (doğum yapmaya) elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışır, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Bize gönülden saygı duyarlardı.
91: O ırzını korumuş olan(ı) da (an) ki, biz ona ruhumuzdan üfledik, onu ve oğlunu alemler için bir ayet (ibret) kıldık.
92: İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.
93: Onlar işlerini aralarında parçaladılar. [12] (Sonuçta) hepsi bize dönecektir.
94: Artık kim mü'min olarak salih ameller işlerse onun gayreti inkar edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız.
95: Bizim helak ettiğimiz bir şehre artık (dünya) hayatı haramdır. Şüphesiz onlar bir daha dönemezler.
96: Nihayet Ye'cuc ve Me'cuc('un setleri) açıldığında onlar her tepeden akın ederler.
97: Hak olan vaad yaklaşmıştır. İşte o zaman inkar edenlerin gözleri dışarı fırlar. 'Yazık bize! Doğrusu biz bundan gafletteydik. Hayır, biz zalimlerdik.'
98: Şüphesiz siz ve Allah'tan başka taptıklarınız cehennemin yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.
99: Eğer onlar ilahlar olsalardı oraya girmezlerdi. Oysa hepsi orada sonsuza kadar kalacaktır.
100: Onlara orada şiddetli inlemeler vardır ve onlar orada duymazlar.
101: Bizden kendileri için önceden güzellik takdir edilmiş olanlar işte onlar oradan uzaklaştırılırlar.
102: Onun uğultusunu duymazlar ve onlar canlarının çektiği şeyler içinde sonsuzdurlar.
103: O en büyük korku onları tasalandırmaz. Melekler onları: 'İşte bu, size vaadedilmiş olan gününüzdür' diye karşılarlar.
104: O gün gökleri, kitapların sayfalarını dürer gibi düreriz. İlk yaratmaya başladığımız gibi onu iade ederiz. Bu bizim üzerimize bir vaaddir. Doğrusu biz (istediğimizi) yaparız.
105: Andolsun biz Zikir'den [13] sonra Zebur'da da: 'Şüphesiz Arz'a salih kullarım varis olacaklardır' diye yazmıştık.
106: Şüphesiz bunda kulluk eden bir topluluk için yeterli öğüt vardır.
107: Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.
108: De ki: 'Bana sizin ilahınızın ancak bir ilah olduğu vahyolunuyor. Artık siz Müslüman olacak mısınız?'
109: Eğer yüz çevirirlerse de ki: 'Size (gerçeği) eşit olarak bildirdim. Size vaadedilenin yakın mı yoksa uzak mı olduğunu ben bilemem.
110: Şüphesiz O, sözün açıktan söylenenini de bilir, gizlediklerinizi de bilir.
111: Bilemem, belki bu [14] sizin için bir imtihan ve belli bir süreye kadar bir yararlandırmadır.'
112: (Peygamber) dedi ki: 'Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Şüphesiz bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı kendinden yardım istenen Rahman'dır.'


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]
Kurandan.org - "Kuran Sözlüğü Projesi" - Araştırma & İnceleme Sayfası [BETA]
{index.php}