CAUS – prefixed particle of cause V – 3rd person masculine singular perfect verb PRON – 3rd person masculine singular object pronoun الفاء سببية فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الله
|
ÆLLH
llahu
Allah
Allah
Elif,Lam,Lam,He, 1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah" لفظ الجلالة مرفوع
نكال
ن ك ل | NKL
NKÆL
nekāle
azabıyle
(with) an exemplary punishment
Nun,Kef,Elif,Lam, 50,20,1,30,
N – accusative masculine noun اسم منصوب
الآخرة
ا خ ر | ÆḢR
ÆL ËḢRT
l-āḣirati
sonun
(for) the last
Elif,Lam,,Hı,Re,Te merbuta, 1,30,,600,200,400,
N – genitive feminine singular noun اسم مجرور
والأولى
ا و ل | ÆWL
WÆLǼWL
velūlā
ve ilkin
and the first.
Vav,Elif,Lam,,Vav,Lam,, 6,1,30,,6,30,,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) N – genitive feminine noun الواو عاطفة اسم مجرور
Konu Başlığı: -
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken Allah onu, dünyâda da, âhirette de azaplandırarak helâk etmişti.
Adem Uğur : Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Ahmed Hulusi : Bunun üzerine Allâh, onu sonsuz yaşam boyutunun ve öndekinin (dünyanın) ibret verici azabı ile yakaladı.
Ahmet Tekin : Sen misin bunu diyen? Allah da onu âhirette Cehennemin en harlı yerinde yakarak, dünyada ordusuyla birlikte denizde boğarak, benzerlerine gözdağı ve ders olacak şekilde cezalandırdı.
Ahmet Varol : Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.
Ali Bulaç : Böylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
Ali Fikri Yavuz : Allah da onu dünya ve ahiret azabı ile yakalayıverdi.
Bekir Sadak : Allah bunun uzerine onu dunya ve ahiret azabina ugratti.
Celal Yıldırım : Bu yüzden Allah onu (öğüt ve ibret alınacak şekilde) Dünya ve Âhiret azâbıyla yakalayıverdi.
Diyanet İşleri : Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı.