İskender Evrenosoğlu Meali |
|
1: Dalarak kuvvetle (söke söke) çekip alanlara andolsun. | |
2: Yumuşaklıkla (incitmeden) çekip çıkaranlara andolsun. | |
3: Yüzdükçe yüzenlere (akarak gidenlere) andolsun. | |
4: Ve de yarışarak öne geçenlere (andolsun). | |
5: Ve de emirle (işleri) tedbir edenlere (emri yerine getirip idare edenlere) (andolsun). | |
6: O gün, sarsan sarsacak. | |
7: Arkasından gelen (ikinci sarsıntı), onu (1. sarsıntıyı) takip edecek. | |
8: İzin günü kalpler (dehşetten) şiddetle çarpacaktır. | |
9: Onların bakışları korkudan zillet içindedir. | |
10: Derler ki: “Gerçekten biz mutlaka (mezardaki cesetlerimiz dirilerek) ilk halimize geri döndürülen kimseler mi olacağız?” | |
11: Biz çürümüş, dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı? | |
12: Dediler ki: “O zaman bu (dönüş, diriliş), hüsranlı bir dönüştür.” | |
13: Halbuki o (diriliş) sadece tek bir sayhadır. | |
14: İşte o zaman onlar yerin (toprağın) üstündedirler. | |
15: Sana Musa (A.S)'ın kıssası geldi mi? | |
16: Rabbi ona kutsal vadi Tuva'da nida etmişti (seslenmişti). | |
17: Firavuna git, muhakkak ki o azdı. | |
18: Ve de ona de ki: “Sen tezkiye olmak (nefsini temizlemek) ister misin?” | |
19: Ve: “Seni Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim).” de. Böylece huşû sahibi ol. | |
20: Bundan sonra ona büyük mucize gösterdi. | |
21: Fakat o (firavun) yalanladı ve isyan etti (asi oldu). | |
22: Sonra koşarak arkasını döndü. | |
23: Hemen (kavmini) topladı, sonra da (onlara) nida etti (seslendi). | |
24: Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.” | |
25: Bunun üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla ahzetti (yakalayıp helâk etti). | |
26: Muhakkak ki bunda, korkan kimse için elbette ibret vardır. | |
27: Yaratma bakımından siz mi yoksa bina ettiği sema mı daha kuvvetli? (Sizi yaratmak mı yoksa bina ettiği semayı mı yaratmak daha zor?) | |
28: Onun (semanın) tavanını yükseltti (yüksekliğini artırdı). Sonra da onu sevva etti (dizayn edip düzenledi). | |
29: Ve onun gecesini kararttı ve onun duhasını (aydınlığını ortaya) çıkardı. | |
30: Ve arz, bundan sonra da onu yayıp döşedi. | |
31: Ondan (yerden), onun suyunu ve merasını (yeşilliğini, otlağını) çıkardı. | |
32: Ve dağlar, ona (yeryüzüne), onları muhkem (sağlam) olarak yerleştirdi. | |
33: Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için). | |
34: Fakat o büyük (dayanılmaz) musîbet (kıyâmet vakti) geldiği zaman. | |
35: O gün insan ne için çalıştığını (ne yaptığını) tezekkür eder (düşünür). | |
36: Ve alevli ateş (cehennem), onu görecek olan kimseye açıkça gösterilmiştir. | |
37: Fakat, artık kim taşkınlık etmiş (haddi aşmış) ise. | |
38: Ve dünya hayatını tercih etmiş ise. | |
39: O taktirde, muhakkak ki alevli ateş (cehennem), o, barınacak yerdir. | |
40: Ve fakat, kim Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa). | |
41: O taktirde, muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir. | |
42: Sana o saatten (kıyâmetten) soruyorlar: “Onun vukuu ne zaman?” | |
43: Sende onun zikrinden (başka) ne var (onun beyanından başka bir bilgin yoktur). | |
44: Onun sonu, Rabbinedir. | |
45: Sen sadece, O'na huşû duyan, O'ndan korkanlar için bir uyarıcısın. | |
46: Sanki onlar, onu (kıyâmeti) görecekleri gün, sanki bir akşam veya kuşluk vaktinden başka (zamanları) kalmamış gibi olurlar. | |