Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
1: Andolsun şiddetle çekip alanlara. | |
2: Ve neşeli neşeli yürüyenlere. | |
3: Ve yüze yüze gidenlere. | |
4: Ve herkesi geçenlere. | |
5: Ve işi tedbîrle yapanlara. | |
6: O gün, bir sarsıntıdır, sarsar. | |
7: Ardından bir sarsıntı daha gelir çatar. | |
8: Yürekler, belinleyip korkar. | |
9: Gözleri yere dikilir. | |
10: Onlar derler ki: Çukura atıldıktan sonra mı dirileceğiz de çıkacağız? | |
11: Ufalanmış bir kemik yığını hâline geldikten sonra mı olacak bu iş? | |
12: Öyleyse derler, bu, pek ziyanlı bir dönüş. | |
13: Halbuki o, bir tek haykırış. | |
14: Derken onlar dümdüz bir yerde toplanırlar. | |
15: Gelmedi mi Mûsâ'ya âit söz sana? | |
16: Hani Rabbi, kutlu Tuvâ vâdisinde nidâ etmişti ona. | |
17: Git Firavun'a, şüphe yok ki o, azdı. | |
18: De ki: İster misin temizlenmeyi. | |
19: Ve sana Rabbinin yolunu göstereyim de korkasın, saygı duyasın? | |
20: Derken ona en büyük delîli göstermişti. | |
21: Oysa yalanlamıştı, karşı gelmişti. | |
22: Sonra da geri dönmüştü de koşup gitmişti. | |
23: Derken halkı toplamıştı da bağırmıştı. | |
24: Ben, sizin en yüce Rabbinizim demişti. | |
25: Derken Allah onu, dünyâda da, âhirette de azaplandırarak helâk etmişti. | |
26: Şüphe yok ki bunda bir ibret var korkanlara. | |
27: Sizi yaratmak mı daha güç sizce, yoksa göğü yaratmak mı? Onu kurdu. | |
28: Tavanını yüceltti, düzüp koştu. | |
29: Ve gecesini kararttı, kuşluk çağını meydana çıkarttı. | |
30: Ve yeryüzünü de bundan sonra yaydı, döşedi. | |
31: Oradan suyunu, otlağını çıkarıp meydana getirdi. | |
32: Ve dağlarını oturttu. | |
33: Sizin ve hayvanlarınızın faydası için. | |
34: Derken o pek büyük felâket gelip çatınca. | |
35: İnsan, o gün anlar, hatırlar neye çalıştığını. | |
36: Ve cehennem, belirtilir görene. | |
37: Artık kim azmışsa. | |
38: Dünyâ yaşayışını üstün tutmuşsa, | |
39: Artık cehennemdir onun yeri yurdu. | |
40: Ve ama kim, Rabbinin durağından korkup da nefsi, dileğinden çekmişse. | |
41: Şüphe yok ki cennettir onun yeri yurdu. | |
42: Senden sorarlar kıyâmeti, ne vakit kopacak? | |
43: Sen, onu ne bilirsin ki ne anlatacaksın? | |
44: Onun sonu, Rabbine âittir, o bilir. | |
45: Sen ancak, korkanı korkutansın. | |
46: Onu gördükleri gün, bir akşamcık yaşamışa dönerler yahut da günün kuşluk çağı. | |