» 12 / Yûsuf  88:

Kuran Sırası: 12
İniş Sırası: 53
Yusuf Suresi = Yusuf Suresi
Hz. Yusuf’un hayati anlatildigi için bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111

12:88 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
böylece | girdiklerinde | onun huzuruna | dediler ki | EY/HEY/AH | SİZ! | vezir | bize dokundu | ve çocuklarımıza | darlık | ve geldik | bir sermaye ile | değersiz | tam ver | bize | ölçyü | ve tasadduk eyle | bize | çünkü | Allah | mükafatlandırır | tasadduk edenleri |

FLMÆ D̃ḢLWÆ ALYH GÆLWÆ ǼYHÆ ÆLAZYZ MSNÆ WǼHLNÆ ÆLŽR WCÙNÆ BBŽÆAT MZCÆT FǼWF LNÆ ÆLKYL WTṦD̃G ALYNÆ ÎN ÆLLH YCZY ÆLMTṦD̃GYN
felemmā deḣalū ǎleyhi ḳālū eyyuhā l-ǎzīzu messenā ve ehlenā D-Durru ve ci'nā bibiDāǎtin muzcātin feevfi lenā l-keyle ve teSaddeḳ ǎleynā inne llahe yeczī l-muteSaddiḳīne

فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُزْجَاةٍ فَأَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَا إِنَّ اللَّهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّقِينَ

Transcript Okunuş Türkçe
1. FLMÆ = felemmā : böylece
2. D̃ḢLWÆ = deḣalū : girdiklerinde
3. ALYH = ǎleyhi : onun huzuruna
4. GÆLWÆ = ḳālū : dediler ki
5. YÆ = yā : EY/HEY/AH
6. ǼYHÆ = eyyuhā : SİZ!
7. ÆLAZYZ = l-ǎzīzu : vezir
8. MSNÆ = messenā : bize dokundu
9. WǼHLNÆ = ve ehlenā : ve çocuklarımıza
10. ÆLŽR = D-Durru : darlık
11. WCÙNÆ = ve ci'nā : ve geldik
12. BBŽÆAT = bibiDāǎtin : bir sermaye ile
13. MZCÆT = muzcātin : değersiz
14. FǼWF = feevfi : tam ver
15. LNÆ = lenā : bize
16. ÆLKYL = l-keyle : ölçyü
17. WTṦD̃G = ve teSaddeḳ : ve tasadduk eyle
18. ALYNÆ = ǎleynā : bize
19. ÎN = inne : çünkü
20. ÆLLH = llahe : Allah
21. YCZY = yeczī : mükafatlandırır
22. ÆLMTṦD̃GYN = l-muteSaddiḳīne : tasadduk edenleri
böylece | girdiklerinde | onun huzuruna | dediler ki | EY/HEY/AH | SİZ! | vezir | bize dokundu | ve çocuklarımıza | darlık | ve geldik | bir sermaye ile | değersiz | tam ver | bize | ölçyü | ve tasadduk eyle | bize | çünkü | Allah | mükafatlandırır | tasadduk edenleri |

[] [D̃ḢL] [] [GWL] [Y] [EYH] [AZZ] [MSS] [ÆHL] [ŽRR] [CYÆ] [BŽA] [ZCW] [WFY] [] [KYL] [ṦD̃G] [] [] [] [CZY] [ṦD̃G]
FLMÆ D̃ḢLWÆ ALYH GÆLWÆ ǼYHÆ ÆLAZYZ MSNÆ WǼHLNÆ ÆLŽR WCÙNÆ BBŽÆAT MZCÆT FǼWF LNÆ ÆLKYL WTṦD̃G ALYNÆ ÎN ÆLLH YCZY ÆLMTṦD̃GYN

felemmā deḣalū ǎleyhi ḳālū eyyuhā l-ǎzīzu messenā ve ehlenā D-Durru ve ci'nā bibiDāǎtin muzcātin feevfi lenā l-keyle ve teSaddeḳ ǎleynā inne llahe yeczī l-muteSaddiḳīne
فلما دخلوا عليه قالوا يا أيها العزيز مسنا وأهلنا الضر وجئنا ببضاعة مزجاة فأوف لنا الكيل وتصدق علينا إن الله يجزي المتصدقين

[] [د خ ل] [] [ق و ل] [ي] [أ ي ه] [ع ز ز] [م س س] [ا ه ل] [ض ر ر] [ج ي ا] [ب ض ع] [ز ج و] [و ف ي] [] [ك ي ل] [ص د ق] [] [] [] [ج ز ي] [ص د ق]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLMÆ felemmā böylece So when
دخلوا د خ ل | D̃ḢL D̃ḢLWÆ deḣalū girdiklerinde they entered
عليه | ALYH ǎleyhi onun huzuruna upon him
قالوا ق و ل | GWL GÆLWÆ ḳālū dediler ki they said,
يا ي | Y EY/HEY/AH """O!"
أيها أ ي ه | EYH ǼYHÆ eyyuhā SİZ! You
العزيز ع ز ز | AZZ ÆLAZYZ l-ǎzīzu vezir """O Aziz!"
مسنا م س س | MSS MSNÆ messenā bize dokundu Has touched us
وأهلنا ا ه ل | ÆHL WǼHLNÆ ve ehlenā ve çocuklarımıza and our family
الضر ض ر ر | ŽRR ÆLŽR D-Durru darlık the adversity,
وجئنا ج ي ا | CYÆ WCÙNÆ ve ci'nā ve geldik and we have come
ببضاعة ب ض ع | BŽA BBŽÆAT bibiDāǎtin bir sermaye ile with goods
مزجاة ز ج و | ZCW MZCÆT muzcātin değersiz (of) little value,
فأوف و ف ي | WFY FǼWF feevfi tam ver but pay (in) full
لنا | LNÆ lenā bize to us
الكيل ك ي ل | KYL ÆLKYL l-keyle ölçyü the measure
وتصدق ص د ق | ṦD̃G WTṦD̃G ve teSaddeḳ ve tasadduk eyle and be charitable
علينا | ALYNÆ ǎleynā bize to us.
إن | ÎN inne çünkü Indeed,
الله | ÆLLH llahe Allah Allah
يجزي ج ز ي | CZY YCZY yeczī mükafatlandırır rewards
المتصدقين ص د ق | ṦD̃G ÆLMTṦD̃GYN l-muteSaddiḳīne tasadduk edenleri "the charitable."""
böylece | girdiklerinde | onun huzuruna | dediler ki | EY/HEY/AH | SİZ! | vezir | bize dokundu | ve çocuklarımıza | darlık | ve geldik | bir sermaye ile | değersiz | tam ver | bize | ölçyü | ve tasadduk eyle | bize | çünkü | Allah | mükafatlandırır | tasadduk edenleri |

[] [D̃ḢL] [] [GWL] [Y] [EYH] [AZZ] [MSS] [ÆHL] [ŽRR] [CYÆ] [BŽA] [ZCW] [WFY] [] [KYL] [ṦD̃G] [] [] [] [CZY] [ṦD̃G]
FLMÆ D̃ḢLWÆ ALYH GÆLWÆ ǼYHÆ ÆLAZYZ MSNÆ WǼHLNÆ ÆLŽR WCÙNÆ BBŽÆAT MZCÆT FǼWF LNÆ ÆLKYL WTṦD̃G ALYNÆ ÎN ÆLLH YCZY ÆLMTṦD̃GYN

felemmā deḣalū ǎleyhi ḳālū eyyuhā l-ǎzīzu messenā ve ehlenā D-Durru ve ci'nā bibiDāǎtin muzcātin feevfi lenā l-keyle ve teSaddeḳ ǎleynā inne llahe yeczī l-muteSaddiḳīne
فلما دخلوا عليه قالوا يا أيها العزيز مسنا وأهلنا الضر وجئنا ببضاعة مزجاة فأوف لنا الكيل وتصدق علينا إن الله يجزي المتصدقين

[] [د خ ل] [] [ق و ل] [ي] [أ ي ه] [ع ز ز] [م س س] [ا ه ل] [ض ر ر] [ج ي ا] [ب ض ع] [ز ج و] [و ف ي] [] [ك ي ل] [ص د ق] [] [] [] [ج ز ي] [ص د ق]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLMÆ felemmā böylece So when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
دخلوا د خ ل | D̃ḢL D̃ḢLWÆ deḣalū girdiklerinde they entered
Dal,Hı,Lam,Vav,Elif,
4,600,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
عليه | ALYH ǎleyhi onun huzuruna upon him
Ayn,Lam,Ye,He,
70,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
قالوا ق و ل | GWL GÆLWÆ ḳālū dediler ki they said,
Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
100,1,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
يا ي | Y EY/HEY/AH """O!"
Ye,Elif,
10,1,

أيها أ ي ه | EYH ǼYHÆ eyyuhā SİZ! You
,Ye,He,Elif,
,10,5,1,
VOC – prefixed vocative particle ya
N – nominative noun
أداة نداء
اسم مرفوع
العزيز ع ز ز | AZZ ÆLAZYZ l-ǎzīzu vezir """O Aziz!"
Elif,Lam,Ayn,Ze,Ye,Ze,
1,30,70,7,10,7,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
مسنا م س س | MSS MSNÆ messenā bize dokundu Has touched us
Mim,Sin,Nun,Elif,
40,60,50,1,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 1st person plural object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وأهلنا ا ه ل | ÆHL WǼHLNÆ ve ehlenā ve çocuklarımıza and our family
Vav,,He,Lam,Nun,Elif,
6,,5,30,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم منصوب و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
الضر ض ر ر | ŽRR ÆLŽR D-Durru darlık the adversity,
Elif,Lam,Dad,Re,
1,30,800,200,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
وجئنا ج ي ا | CYÆ WCÙNÆ ve ci'nā ve geldik and we have come
Vav,Cim,,Nun,Elif,
6,3,,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
ببضاعة ب ض ع | BŽA BBŽÆAT bibiDāǎtin bir sermaye ile with goods
Be,Be,Dad,Elif,Ayn,Te merbuta,
2,2,800,1,70,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine indefinite noun
جار ومجرور
مزجاة ز ج و | ZCW MZCÆT muzcātin değersiz (of) little value,
Mim,Ze,Cim,Elif,Te merbuta,
40,7,3,1,400,
N – genitive feminine plural indefinite (form IV) passive participle
اسم مجرور
فأوف و ف ي | WFY FǼWF feevfi tam ver but pay (in) full
Fe,,Vav,Fe,
80,,6,80,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperative verb
الفاء استئنافية
فعل أمر
لنا | LNÆ lenā bize to us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
الكيل ك ي ل | KYL ÆLKYL l-keyle ölçyü the measure
Elif,Lam,Kef,Ye,Lam,
1,30,20,10,30,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
وتصدق ص د ق | ṦD̃G WTṦD̃G ve teSaddeḳ ve tasadduk eyle and be charitable
Vav,Te,Sad,Dal,Gaf,
6,400,90,4,100,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular (form V) imperative verb
الواو عاطفة
فعل أمر
علينا | ALYNÆ ǎleynā bize to us.
Ayn,Lam,Ye,Nun,Elif,
70,30,10,50,1,
P – preposition
PRON – 1st person plural object pronoun
جار ومجرور
إن | ÎN inne çünkü Indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
الله | ÆLLH llahe Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – accusative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة منصوب
يجزي ج ز ي | CZY YCZY yeczī mükafatlandırır rewards
Ye,Cim,Ze,Ye,
10,3,7,10,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
المتصدقين ص د ق | ṦD̃G ÆLMTṦD̃GYN l-muteSaddiḳīne tasadduk edenleri "the charitable."""
Elif,Lam,Mim,Te,Sad,Dal,Gaf,Ye,Nun,
1,30,40,400,90,4,100,10,50,
N – accusative masculine plural (form V) active participle
اسم منصوب

Konu Başlığı: [12:88-98] İsrailoğulları Mısır'a Gidiyor

Abdulbaki Gölpınarlı : Huzûruna girdikleri zaman ey azîz dediler, biz de darda kaldık, açlığa düştük, âilemiz de ve pek değersiz bir karşılıkla geldik, bize zahîre ver ve tasadduk et bize, şüphe yok ki Allah lûtfedenleri sever.
Adem Uğur : Yusuf'un yanına girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır.
Ahmed Hulusi : (Daha sonra tekrar erzak için Mısır'a giden kardeşler) Onun (Yusuf'un) yanına girdiklerinde: "Ey Aziyz. . . Ailemiz büyük darlık ve sıkıntıya düştü. . . Pek değerli olmayan bir sermaye ile geldik. . . Bize tam ölçek ver ve bize bağışta bulun fazladan. . . Muhakkak ki Allâh bağışta bulunanları cezalandırır (karşılığını verir). "
Ahmet Tekin : Sonra tekrar Mısır’a gidip, Yûsuf’un huzuruna girince: 'Ey Devletlü vezir, biz ve ailemiz felâketler, sıkıntılar içinde, ekonomik dar boğazda, kıtlık seneleri yaşıyoruz. Pek az bir sermaye ile geldik. Bize dolu dolu ölçeklerle ver; ayrıca bize, zekâtına, sadakana sayarak bağışta bulun. Allah, imanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadaka, zekât verenleri, bağışta bulunanları mükâfatlandırır.' dediler.
Ahmet Varol : (Kardeşleri Yusuf'un) yanına girdiklerinde: 'Ey Aziz! Bize ve ailemize darlık dokundu ve pek değersiz bir sermaye ile geldik. Sen yine de bize tam ölçek ver ve bize ayrıca bağışta bulun. Allah bağışta bulunanları mükâfatlandırır' dediler.
Ali Bulaç : Böylece onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: "Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir."
Ali Fikri Yavuz : Bunun üzerine Yâkub’un oğulları Mısıra gidip Yûsuf’un huzuruna varınca şöyle dediler: “- Ey Vezir! Bize ve ailemize zaruret ve ihtiyaç çöktü; çok kıymetsiz bir sermaye ile de geldik. Yine bize tam ölçek zahire ver; ayrıca sadaka da ihsan et. Şüphe yok ki Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır.”
Bekir Sadak : Kardesleri vezirin yanina vardiklarinda: «Ey Vezir! Biz ve coluk cocugumuz darliga ugradik; pek degersiz bir malla geldik; olcegi bize tam yap ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri suphesiz mukafatlandirir» dediler.
Celal Yıldırım : Kardeşleri (Mısır'a dönüp) Yûsuf'un yanına girince, «Ey aziz (vezir), bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu ; az bir sermaye ile geldik. Artık bize yine de ölçeği tam tut, tasaddukta bulun. Şüphesiz ki Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır,» dediler.
Diyanet İşleri : Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler.
Diyanet İşleri (eski) : Kardeşleri vezirin yanına vardıklarında: 'Ey Vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz darlığa uğradık; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize tam yap ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır' dediler.
Diyanet Vakfi : Yusuf'un yanına girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır.
Edip Yüksel : (Yusuf'un) Huzuruna girince, 'Sayın ekselans, bize ve ailemize darlık dokundu; bu yüzden değersiz bir eşya ile geldik. Ama sen bize tam ölçü ver, bize yardımda bulun. ALLAH sadaka verenleri ödüllendirir,' dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sonra (Mısır'a gidip) onun huzuruna girince, dediler ki: «Ey şanlı vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz sıkıntı içindeyiz. Pek az bir sermaye ile geldik. Sen bize yine ölçek (zahire) ver, ayrıca sadaka da ihsan eyle. Çünkü Allah sadaka verenleri muhakkak mükafatlandırır.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bunun üzerine Yusuf'un huzuruna girdikleri vakit dediler ki: «Ey şanlı Aziz! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı bastırıverdi, önemsiz bir sermaye ile de geldik. Yine bize erzakımızı tam ölçü ver ve bize biraz da sadaka ver; çünkü Allah sadaka verenlere mükafatını verir!»
Elmalılı Hamdi Yazır : Bunun üzerine vaktaki huzuruna girdiler, ey şanlı Azîz, dediler: bize ve ıyalimize zaruret messetti, pek ehemmiyetsiz bir sermaye ile de geldik, yine bize tam ölçü ver ve bize tesadduk buyur, çünkü Allah, tasadduk edenlere mükâfatını verir
Fizilal-il Kuran : Yakub'un oğulları, Yusuf'un yanına girdiklerinde dediler ki; 'Ey vezir, biz ve ailemiz sıkıntıya düştük, yanımızda düşük değerli bir bedel getirdik, fakat sen erzağımızı eksiltmeden ver, bize bağışta bulun. Çünkü Allah hayırseverleri ödüllendirir...»
Gültekin Onan : Böylece onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman dediler ki: "Ey Vezir, bize ve ehlimize (ailemize) şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Tanrı tasaddukta bulunanlara karşılığını verir."
Hakkı Yılmaz : Sonra Yûsuf'un huzuruna girince, dediler ki: “Ey Aziz! Bize ve ehlimize sıkıntı dokundu. Ve biz az bir sermaye ile geldik. Sen bize yine ölçek ver. Ve bize sadaka da ver. Şüphesiz Allah sadaka verenlere karşılıklar verir.”
Hasan Basri Çantay : Bunun üzerine (Ya'kubun oğulları tekrar Mısıra gidib Yuusufun) huzuruna girdikleri zaman dediler ki: «Ey azîz, bizi de, ailemizi de darlık basdı. Pek ehemmiyyetsiz bir sermâye ile geldik. Bize yine tam ölçek ver. Hakkımızda ayrıca lütufkârlık da et. Zîrâ Allah lûtufkârları mükâfatlandırır».
Hayrat Neşriyat : Bunun üzerine (kardeşleri tekrar Mısır’a gelip Yûsuf’un) huzûruna girdiklerinde dediler ki: 'Ey azîz! Bize ve âilemize zarûret (kıtlık ve açlık) dokundu ve pek ehemmiyetsiz bir sermâye ile geldik; (sen) yine de bize ölçeği tam olarak ver ve bize(ayrıca) bağışta bulun! (Bize fazladan erzak ver ve kardeşimiz Bünyâmin’i bize lûtfet!)Muhakkak ki Allah, sadaka verenleri mükâfâtlandırır.'
İbni Kesir : Onlar yanına vardıklarında dediler ki: Ey Aziz; bizi de ailemizi de darlık bastı, pek değersiz bir malla geldik. Bize yine tam ölçek ver de tasadduk et. Muhakkak ki Allah, tasadduk edenleri mükafaatlandırır.
İskender Evrenosoğlu : Bundan sonra onun huzuruna girince şöyle dediler: “Ey azîz! Bize ve ailemize şiddetli darlık dokundu ve biz az sermaye ile geldik. Artık bize ölçeği tam olarak ver ve bize tasadduk et (sadaka ver). Muhakkak ki; Allah sadaka verenlerin mükâfatını verir."
Muhammed Esed : (Yakub'un oğulları Mısır'a geri dönüp Yusuf'un) huzuruna çıktıklarında, "Ey soylu kişi!" dediler, "Biz ve ailemiz (yine) darlık ve sıkıntıya düştük ve pek değersiz bir şeyle çıkıp geldik; sen yine de bizim için tartıyı tam tut ve bize karşı cömert ol; çünkü Allah cömertçe verenleri ödüllendirir!"
Ömer Nasuhi Bilmen : Vaktâ ki, O'nun huzuruna girdiler. Dediler ki: «Ey azîz! Bizi de, ailemizi de zaruret kapladı ve bir değersiz sermaye ile gelmiş olduk. Artık bize ölçüyü tamamla, ve bize tasaddukta bulun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ tasaddukta bulunanları mükâfaata erdirir.»
Ömer Öngüt : Yusuf'un huzuruna girdiklerinde dediler ki: “Ey Aziz! Biz de âilemiz de darlığa uğradık, çok değersiz bir sermaye ile geldik. Bize yine tam ölçek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Allah şüphesiz ki sadaka verenleri mükâfatlandırır. ”
Şaban Piriş : Kardeşleri Yusuf’un yanına girdiklerinde: -Ey Aziz! Biz ve ailemiz sıkıntı ve ihtiyaç içerisindeyiz; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize bol tut ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır, dediler.
Suat Yıldırım : Onlar Mısır’a varıp Yusuf’un huzuruna girerek "Aziz vezir! dediler, biz de, ailemiz de yine darlık ve sıkıntıya düştük, biz bu sefer pek az bir meblağ getirebildik. Lütfen bize tahsisatımızı tam ölçek ver de, parasını veremediğimiz kısmı da sadakanız olsun. Şüphesiz ki Allah tasadduk edenleri fazlasıyla ödüllendirir."
Süleyman Ateş : (Ya'kub'un oğulları, tekrar Mısır'a) Yûsuf'un yanına döndüklerinde dediler ki: "Ey vezir, bize ve çocuklarımıza darlık dokundu, değersiz de bir sermaye ile geldik, ama sen bizim için tam ölçü ver, bize tasadduk eyle; çünkü Allâh, tasadduk edenleri mükâfâtlandırır."
Tefhim-ul Kuran : Böylece onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: «Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir.»
Ümit Şimşek : Yusuf'un huzuruna girdiklerinde, 'Ey Aziz,' dediler. 'Biz ve ailemiz darlığa düştük; bu defa pek az bir sermaye ile gelebildik. Sen bize yine erzakımızı tam ver de üstü senin bağışın olsun. Allah bağışta bulunanları muhakkak ödüllendirir.'
Yaşar Nuri Öztürk : Tekrar Yûsuf'un yanına girdiklerinde şöyle dediler: "Ey Vezir! Bize de ailemize de zorluk dokundu. Önemsiz bir sermaye ile geldik. Sen bize tam ölçü zahire ver, bize sadaka vermiş ol. Allah, karşılıksız verenleri ödüllendirir."


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}