| Ömer Öngüt Meali |
|
| 1: Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab'ın ve apaçık Kur'an'ın âyetleridir. | |
| 2: İnkâr edenler zaman zaman temenni edecekler: Keşke müslüman olaymışlar! | |
| 3: Bırak onları, yesinler, arzu, boş emeller onları oyalayadursun. Yakında bilecekler! | |
| 4: Biz hiçbir memleketi yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın. | |
| 5: Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de ondan geri kalır. | |
| 6: Dediler ki: “Ey kendisine zikir (Kur'an) indirilen kimse! Sen mutlaka cinlenmiş (delirmiş)sin. ” | |
| 7: “Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirmeli değil misin?” | |
| 8: Biz melekleri ancak hak ile indiririz. İşte o zaman onlara mühlet verilmez. | |
| 9: Bir zikir olan Kur'an'ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz. | |
| 10: Andolsun ki senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik. | |
| 11: Onlara herhangi bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ederlerdi. | |
| 12: İşte böylece biz onu (inkârı) suçluların kalplerine sokarız. | |
| 13: Kendilerinden öncekilerin sünneti (başlarına gelenler) geçmiş olduğu halde, yine de ona inanmazlar. | |
| 14: Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan yukarı çıksalar, | |
| 15: Yine de: “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhalde büyülendik. ” derlerdi. | |
| 16: Andolsun ki biz gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için süsledik. | |
| 17: Ve biz onu taşlanmış her şeytandan koruduk. | |
| 18: Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş şûlesi yetişip kovalar. | |
| 19: Yeri döşeyip yaydık. Orada sabit dağlar yerleştirdik. Yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik. | |
| 20: Orada hem sizin için hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz varlıklar için geçimlikler yarattık. | |
| 21: Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli ölçüye göre indiririz. | |
| 22: Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten de su indirdik, onunla sizi suladık. Yoksa o suyu siz depolayamazdınız. | |
| 23: Doğrusu biz hem diriltir hem de öldürürüz. Ve ancak biziz hepsine vâris olanlar. | |
| 24: Andolsun ki biz sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz. | |
| 25: Şüphesiz ki Rabbin onları toplayacaktır. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir. | |
| 26: Andolsun ki biz insanı pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattık. | |
| 27: Cinleri de daha önce şiddetli ateş alevinden yarattık. | |
| 28: Rabbin meleklere demişti ki: “Ben balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. ” | |
| 29: “Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın. ” | |
| 30: Bunun üzerine meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. | |
| 31: Fakat İblis hariç. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi. | |
| 32: Allah: “Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?” dedi. | |
| 33: İblis: “Ben pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim!” dedi. | |
| 34: Buyurdu ki: “Çık oradan! Sen artık kovuldun!” | |
| 35: “Kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır. ” | |
| 36: Dedi ki: “Rabbim! Tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver!” | |
| 37: Buyurdu ki: “Şüphesiz ki sen mühlet verilenlerdensin. ” | |
| 38: “Bilinen vaktin gününe kadar. ” | |
| 39: Dedi ki: “Rabbim! Beni azdırdığın için, andolsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım. ” | |
| 40: “Ancak içlerinden ihlâsa erdirilmiş kulların hariç. ” | |
| 41: Allah buyurdu ki: “İşte bana varan dosdoğru yol budur. ” | |
| 42: “Benim hâlis kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan azgınlar bunun dışındadır. ” | |
| 43: Cehennem onların hepsine vâdolunan yerdir. | |
| 44: O cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan bir kısmı taksim olunmuştur. | |
| 45: Muttakiler cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. | |
| 46: “Esenlikle ve korkusuz korkusuz oraya girin!” | |
| 47: Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Artık onlar kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. | |
| 48: Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. | |
| 49: Resulüm! Kullarıma benim çok bağışlayıcı ve merhamet edici olduğumu haber ver. | |
| 50: Fakat benim azabım da çok acıklı bir azaptır. | |
| 51: Onlara İbrahim'in misafirlerini anlat! | |
| 52: Onun yanına girdikleri zaman “Selâm sana!” dediler. O da: “Biz sizden korkuyoruz. ” dedi. | |
| 53: “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik. ” dediler. | |
| 54: O da: “Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen, beni müjdeliyor musunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?” dedi. | |
| 55: Dediler ki: “Sana hakkı müjdeledik, sakın ümit kesenlerden olma!” | |
| 56: İbrahim dedi ki: “Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümit keser?” | |
| 57: Dedi ki: “O halde işiniz nedir ey elçiler?” | |
| 58: Onlar da: “Biz suçlu bir kavme gönderildik. ” dediler. | |
| 59: Lut âilesi bunun dışındadır. Biz onların hepsini kurtaracağız. | |
| 60: Karısının geride kalanlardan olmasını uygun bulduk. | |
| 61: Vaktaki elçiler Lut âilesine geldiler. | |
| 62: Lut onlara: “Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz. ” dedi. | |
| 63: Dediler ki: “Biz sana onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik. ” | |
| 64: “Sana gerçekle geldik. Biz şüphesiz ki doğru söyleyenleriz. ” | |
| 65: “Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz sakın dönüp de ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere doğru gidin. ” | |
| 66: Ona kesin olarak şu emri hükmettiğimizi bildirdik: “Sabaha çıkarken mutlaka bunların sonları kesilmiş olacak. ” | |
| 67: Şehir halkı birbirine müjde vererek keyif içinde geldiler. | |
| 68: Lut onlara dedi ki: “Bunlar benim misafirlerimdir, onlara karşı beni mahçup edip utandırmayın. ” | |
| 69: “Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin. ” | |
| 70: Dediler ki: “Biz seni elâlemin işine karışmaktan menetmemiş miydik?” | |
| 71: Lut: “Alacaksanız işte benim kızlarım!” dedi. | |
| 72: Resulüm! Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde serseri bir halde idiler. | |
| 73: Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi. | |
| 74: Şehirlerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. | |
| 75: Gerçekten bunda görebilenler için âyetler (ibretler) vardır. | |
| 76: O yerler işlek yollar üzerinde hâlâ durmaktadır. | |
| 77: Şüphesiz ki bunda inananlar için âyetler (ibretler) vardır. | |
| 78: Eyke halkı da gerçekten zâlim idiler. | |
| 79: Biz onlardan intikam aldık. Hâlâ her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir. | |
| 80: Andolsun ki Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı. | |
| 81: Biz onlara âyetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi. | |
| 82: Onlar emniyet içinde kalacakları dağlardan evler oyarlardı. | |
| 83: Sabaha karşı o korkunç ses onları yakalayıverdi. | |
| 84: Kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı. | |
| 85: Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O kıyamet saati mutlaka gelecektir. Güzel bir hoşgörü ile muamele et. | |
| 86: Şüphesiz ki Rabbin yaratan ve bilendir. | |
| 87: Resulüm! Andolsun ki biz sana daima tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur'an'ı verdik. | |
| 88: Onlardan bazı sınıflara geçici olarak faydalanmaları için verdiğimiz şeylere sakın gözünü dikme. Onlara üzülme. Müminlere tevazu kanatlarını ger. | |
| 89: De ki: “Ben şüphesiz ki apaçık bir uyarıcıyım. ” | |
| 90: Biz o bölücülere (azap) indirmişizdir. | |
| 91: Onlar Kur'an'ı parça parça edenlerdir. | |
| 92: Rabbin hakkı için onlara mutlaka soracağız. | |
| 93: Yaptıkları şeylerden. | |
| 94: Resulüm! Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir. | |
| 95: Alay edenlere karşı şüphesiz ki biz sana yeteriz. | |
| 96: Onlar Allah ile beraber başka ilâh ediniyorlar. Onlar yakında bilecekler. | |
| 97: Gerçekten biliyoruz ki, söyledikleri şeylerden dolayı göğsün daralıyor, için sıkılıyor. | |
| 98: Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol! | |
| 99: Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et! | |