İbni Kesir Meali |
|
1: Elif, Lam, Ra. Bunlar kitabın ve Kur'an'ı Mübin'in ayetleridir. | |
2: Kafirler bir zaman gelir ki müslüman olmayı isteyeceklerdir. | |
3: Bırak onları; yesinler, eğlensinler ve kendilerini emel, oyalayadursun. Sonra öğreneceklerdir. | |
4: Biz, hiç bir kasabayı bilinen bir yazısı olmaksızın helak etmedik. | |
5: Hiç bir ümmetin süresi öne geçmez, geciktiremezler de. | |
6: Dediler ki: Ey kendisine kitab indirilen kişi; sen, mutlaka delisin. | |
7: Doğru söyleyenlerden isen; bize, melekleri getirmeli değil misin? | |
8: Biz, melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da kendilerine mühlet verilmez. | |
9: Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz. | |
10: Andolsun ki; senden önce çeşitli milletler içinde de peygamberler göndermiştik. | |
11: Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı. | |
12: Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız. | |
13: Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar | |
14: Onlara gökten bir kapı açsak da çıkmaya koyulsalardı; | |
15: Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik, derlerdi. | |
16: Andolsun ki; Biz, gökte burçlar yaptık ve onları bakanlar için donattık. | |
17: Ve onları kovulmuş her şeytandan koruduk. | |
18: Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa; apaçık görülen bir ateş onu kovalar. | |
19: Yeri de döşeyip yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Ve orada her şeyden ölçülü olarak yetiştirdik. | |
20: Orada hem sizin için, hem de rızıklarını temin edemeyecekleriniz için geçimlikler meydana getirdik. | |
21: Hiç bir şey yoktur ki; hazinesi Bizim katımızda olmasın. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz. | |
22: Rüzgarları da aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirip onunla sizi suladık. Yoksa siz onu biriktiremezdiniz. | |
23: Doğrusu Biz, hem diriltiriz, hem de öldürürüz. Hepsine varis de Biziz. | |
24: Andolsun ki; sizden öne geçenleri de Biz biliriz, geride kalanları da Biz biliriz. | |
25: Şüphe yok ki Rabbın, onları toplayacaktır. Gerçekten O, Hakim'dir, Alim'dir. | |
26: Andolsun ki Biz; insanı, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. | |
27: Daha önce de cinnleri alevli ateşten yarattık. | |
28: Hani Rabbın meleklere demişti ki: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım. | |
29: Onu yapıp ruhumdan üflediğimde; siz derhal onun için secdeye kapanın. | |
30: Bunun üzerine meleklerin hepsi bütünüyle secde etti. | |
31: Ancak İblis secde edenlerle beraber olmaktan çekinerek dayattı. | |
32: Buyurdu ki: Ey İblis, sen neden secde edenlerle beraber değildin? | |
33: Ben, dedi: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın insana secde etmem. | |
34: Buyurdu ki: Öyleyse çık oradan. Sen, artık kovulmuş birisin. | |
35: Muhakkak ki ceza gününe kadar la'net sanadır. | |
36: Dedi ki: Rabbım; beni hiç olmazsa tekrar dirilecekleri güne kadar ertele, | |
37: Buyurdu ki: Şüphesiz sen ertelenenlerdensin. | |
38: Bilinen gün gelene kadar. | |
39: Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım. | |
40: Ancak içlerinden ihlas verilen kulların müstesna. | |
41: Buyurdu ki: İşte, Benim taahhüd ettiğim dosdoğru yol budur. | |
42: Muhakkak ki kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olmaz. Ancak sana uyan sapıklar müstesna. | |
43: Şüphesiz onların hepsine vaadolunan yer, cehennemdir. | |
44: Onun yedi kapısı vardır. Ve her kapıdan onların girecekleri bir kısım vardır. | |
45: Müttakiler ise; muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler. | |
46: Selametle ve güven içinde girin oraya. | |
47: Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık. Artık onlar kardeş olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar. | |
48: Onlara orada hiç bir yorgunluk ve zahmet değmez. Oradan çıkarılacak da değillerdir. | |
49: Kullarıma bildir ki: Muhakkak Benim Ben, Gafur, Rahim olan. | |
50: Ve muhakkak ki azabım da elem verici bir azabtır. | |
51: Hem onlara İbrahim'in konuklarından haber ver. | |
52: Onun yanına girip: Selam demişlerdi. O da: Doğrusu biz, sizden endişe ediyoruz, demişti. | |
53: Demişlerdi ki: Korkma, biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik. | |
54: Ben, kocamışken mi bana müjde veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjdeliyorsunuz? dedi. | |
55: Dediler ki: Seni gerçekten müjdeliyoruz, öyleyse ümidini kesenlerden olma. | |
56: Dedi ki: Sapıklardan başka Rabbının rahmetinden kim ümidini keser? | |
57: Ey elçiler; gerçek işiniz nedir? dedi. | |
58: Dediler ki: Biz, günahkar bir kavme gönderildik. | |
59: Şu kadar var ki Lut ailesi bunların dışındadır. Biz, onların hepsini behemehal kurtaracağız. | |
60: Karısı müstesna. Karısının geride kalanlar arasında bulunmasını takdir ettik. | |
61: Elçiler Lut ailesine varınca; | |
62: Lut: Doğrusu siz, tanınmamış kimselersiniz, dedi. | |
63: Onlar da: Biz, sana sadece onların şüphe edip durdukları azabı getirdik. | |
64: Gerçekle geldik sana. Biz, şüphesiz doğru söyleyenleriz, dediler. | |
65: O halde geceleyin bir ara aileni yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiç biriniz arkaya bakmasın ve emrolunduğunuz yere doğru yürüyün, demişlerdi. | |
66: Böylece ona bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlayacaklarını bildirdik. | |
67: Şehir halkı sevinerek geldiler. | |
68: Dedi ki: Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni mahcub etmeyin. | |
69: Allah'tan korkun da beni rezil etmeyin. | |
70: Dediler ki: Biz seni alemlerden men'etmemiş miydik? | |
71: Dedi ki: Yapacaksanız işte bunlar, benim kızlarım. | |
72: Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde muhakkak serseri bir halde idiler. | |
73: Tan yeri ağarırken çığlık onları yakalayıverdi. | |
74: Ülkelerinin üstünü altına getirdi. Üzerlerine sert taş yağdırdık. | |
75: Bunda görebilenler için ayetler vardır. | |
76: O yerler, işlek yollar üzerinde hala durmaktadır. | |
77: Muhakkak ki bunda, inananlar için ayetler vardır. | |
78: Ormanlık yerde oturanlar da gerçekten zalim kimselerdi. | |
79: Bunun için onlardan öc aldık. Her ikisi de hala işlek bir yol üzerindedir | |
80: Andolsun ki Hicr ahalisi de peygamberlerini yalanlamışlardı. | |
81: Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde yüz çevirmişlerdi. | |
82: Onlar, dağlardan emin evler yontup oyarlardı. | |
83: Sabaha karşı çığlık onları da yakalayıverdi. | |
84: Binaenaleyh yaptıkları da kendilerine bir fayda sağlamadı. | |
85: Gökleri, yeri ve aralarındakini ancak hak ile yarattık. Kıyamet günü, muhakkak gelecektir. O halde sen yumuşak ve iyi davran. | |
86: Muhakkak ki senin Rabbın, yaratan ve bilendir. | |
87: Doğrusu sana; Biz, tekrarlanan yediyi ve şu Kur'an'ı verdik. | |
88: Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe gözlerini dikme ve onlara üzülme. İnananlara kanat ger. | |
89: De ki: Ben apaçık bir uyarıcıyım. | |
90: Tıpkı o bölüşenlere indirdiğimiz gibi. | |
91: Onlar ki; Kur'an'ı parçalara ayırmışlardı. | |
92: Rabbına andolsun ki; onların hepsine birden mutlaka soracağız; | |
93: Yapmakta oldukları şeyleri. | |
94: Sen; emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme. | |
95: O alaycılara karşı muhakkak ki Biz, sana yeteriz. | |
96: Onlar ki; Allah'la beraber başka bir tanrı edinirler. Onlar yakında bileceklerdir. | |
97: Andolsun; onların söylediğinden dolayı kalbinin sıkıldığını biliyoruz. | |
98: Sen, hemen Rabbını hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. | |
99: Ve sana yakin gelinceye kadar Rabbına ibadet et. | |