Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
|
1: Elif, Lam, Ra, bu işte kitabın ve bir Kur'anı mübînin âyetleri. | |
2: Bir zemân olur küfredenler arzu çekerler ki müsliman olsa idiler | |
3: Bırak onları yesinler içsinler, zevketsinler, emel, kendilerini eğliye dursun, sonra bilecekler | |
4: Biz hiç bir memleketi her halde ma'lûm bir yazısı olmaksızın helâk etmedik | |
5: Hiç bir ümmet ecelini ne sebkeder ne de geriletebilirler | |
6: Bir de ey o kendisine zikr indirilmiş olan, dediler: mutlaka sen mecnunsun! | |
7: Getirsena o Melâikeyi sadıklardan isen! | |
8: Biz o Melâikeyi ancak hakkile indiririz ve o vakıt onlara göz açtırılmaz | |
9: Şüphe yok o zikri biz indirdik biz, her halde biz onu muhafaza da edeceğiz | |
10: Celâlim hakkı için senden önce evvelkilerin şîaları içinde de Resuller gönderdik | |
11: Ve onlara hiç bir Resul gelmiyordu ki onunla istihza eder olmasınlar | |
12: Biz ona mücrimlerin kalblerinde böyle bir sülûk veririz | |
13: Ona iyman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmiştir | |
14: (14-15) Üzerlerine Semadan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz. | |
16: Şanım hakkı için biz Semâda burclar yaptık ve onu ehli nazar için tezyin eyledik | |
17: Hem onu her «şeytanirracîm» den hıfz ettik. | |
18: Ancak kulak hırsızlığı eden olur, onu da parlak bir şihab ta'kıb etmektedir | |
19: Arzı meddettik ve ona ağır baskılar bıraktık ve onda mevzun her şeyden bitirdik, | |
20: hem sizin için, hem sizin razikı olmadığınız kimseler için onda geçimlikler husule getirdik | |
21: Hiç bir şey yoktur ki bizim yanımızda hazineleri olmasın, fakat biz, onu ancak ma'lüm bir mıkdar ile indiririz | |
22: Bir de aşılayıcı rüzgârlar gönderdik de Semâdan bir kadrile bir su indirip sizi onunla suvardık, onu hazînelerde tutan siz değilsiniz | |
23: Her halde biz, mutlak hem bir hayat veririz hem öldürürüz, hepsine vâris de biziz | |
24: Kasem olsun ki içinizden öne geçmek istiyenler de ma'lûmumuz, geri kalmak istiyenler de ma'lûmumuz | |
25: Ve hakıkat rabbın o, onları hep haşredecek, hakıkat o, hakîmdir, alîmdir | |
26: Filhakika biz insanı bir «salsâl» den, mesnun bir balçıktan yarattık | |
27: Cann, onu da bundan evvel «narissemum»dan yaratmıştık | |
28: Ve düşün o vaktı ki Rabbın Melâikeye: ben, demişti: salsâlden, mesnun bir balçıktan bir beşer halkedeceğim. | |
29: Binaenaleyh onu tesviye ettiğim ve içine ruhumdan nefheylediğim vakıt derhal onun için secdeye kapanın | |
30: Onun üzerine Melâike, hepsi toptan secde ettiler | |
31: ancak İblîs secde edenlerle beraber olmaktan ibâ eyledi | |
32: Ya İblis, dedi: sen neye secde edenlerle beraber olmadın? | |
33: Benim, dedi: bir salsâlden, bir mesnun balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem kabil değildir | |
34: O halde, dedi: çık oradan çünkü sen racîmsin | |
35: Ve bu lâ'net ceza gününe kadar üzerindedir | |
36: Rabbım! dedi, öyle ise bana onların ba's olunacakları güne kadar mühlet ver | |
37: (37-38) Haydi dedi: sen vakti ma'lûm gününe kadar mühlet verilenlerdensin | |
39: Rabbım, dedi: beni azdırmana kasem ederim ki her halde ben onlar için Arzda tezyinat yapacağım ve hepsini iğvâ edeceğim | |
40: Ancak içlerinden ıhlâs verilen kulların müstesnâ | |
41: Bu, dedi: bir câdde «teahhüd ederim» dosdoğru | |
42: Hakıkat o kullarım, senin onlar üzerine bir sultan yoktur, ancak azgınlardan sana uyanlar başka | |
43: Elbet bunların da hepsinin mevıdleri şüphesiz Cehennem | |
44: Onun yedi kapısı vardır, her kapıya onlardan bir cüz'i maksum | |
45: Elbette müttekıyler, Cennetler, pınarlar içinde | |
46: Girin onlara selâmetle emîn emîn | |
47: Sinelerindeki kînleri soymuşuzdur da ıhvan olarak köşkler üzere karşı karşıya otururlar | |
48: Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değildirler | |
49: Haber ver kullarıma ki hakıkat ben, benim öyle gafur, öyle rahîm | |
50: Bununla beraber azâbım da azâbı elîm | |
51: Hem onlara İbrahimin müsafirlerinden bahs et | |
52: O vakıt ki yanına girdiler de, selâm dediler, biz dedi: sizden cidden korkuyoruz | |
53: Korkma, dediler: biz sana alîm bir oğul tebşir ediyoruz | |
54: Beni mi, dedi: tebşir ettiniz? Bana ihtiyarlık gelib çatmışken, artık beni ne suretle tebşir edersiniz? | |
55: Seni dediler: emri hakkile tebşir ettik, onun için ümidi kesenlerden olma | |
56: Rabbının rahmetinden, dedi: sapkınlardan başka kim ümidi keser? | |
57: Ey mürseller, dedi: bunu müteakıb me'muriyyetiniz nedir? | |
58: Haberin olsun dediler: biz mücrim bir kavme gönderildik | |
59: Ancak âli Lût müstesna biz onların hepsini behemehal kurtaracağız | |
60: Ancak karısını takdir ettik o muhakkak kalacaklardandır | |
61: Bunun üzerine vaktâ ki âli Lûta mürseller geldiler | |
62: Siz, dedi: cidden ürkülecek bir kavmsiniz | |
63: Yok dediler biz sana onların şekkedip durduklarını getirdik | |
64: Ve sana emri hakkile geldik, emin ol biz sadıklarız | |
65: Hemen gecenin bir kısmında ehlini yürüt ve sen arkalarından git ve içinizden hiç bir kimse ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere geçin gidin | |
66: Ona kat'î olarak şu emri vahyettik: sabaha çıkarlarken şunların arkaları kat'iyyen kesilecek | |
67: Şehir ahalisi de haber alıb keyf içinde gelmişlerdi | |
68: Amanın dedi onlar benim müsafirlerim, artık beni rüsvay etmeyin | |
69: Allahtan korkun, beni utandırmayın | |
70: Seni dediler, âlemden nehyetmedikmi? | |
71: Tâ şunlar kızlarım, eğer yapacaksanız dedi | |
72: Resulüm! ömrüne kasem olsun ki hakikaten onlar serhoşlukları içinde ne halt ettiklerini bilmiyorlardı | |
73: Derken işrak vaktine girdikleri sırada bunları o sayha tutuverdi | |
74: Derhal şehirlerinin üstünü altına getiriverdik ve üzerlerine siccilden taşlar yağdırdık | |
75: elbette bunda fikr-u firaseti olanlara âyetler var | |
76: Hem o harabe yol üstünde duruyor | |
77: elbette bunda iymanı olanlar için bir âyet var | |
78: Hakikaten eshabı eyke de zalimler idi | |
79: Onlardan da intikam aldık, ikisi de apaçık önde bulunuyor | |
80: Hakikaten eshabı hıcir dahi Peygamberleri tekzib ettiler | |
81: Ve biz onlara âyetlerimizi vermiştik de ondan i'raz ediyorlardı | |
82: Dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı | |
83: Bunları da sabahleyin sayha tutuverdi | |
84: de o kesb edegeldikleri şeylerin kendilerine hiç faidesi olmadı. | |
85: Öyle ya biz Samavât-ü Arzı ve mabeynlerini ancak hakkile halkettik ve elbette saat muhakkak gelecek, şimdi sen safh-ı cemil ile muamele et! | |
86: Çünkü rabbın o öyle hallâk öyle alîm | |
87: Celâlim hakkı için sana «seb'ul mesâni»'yi ve Kur'anı azımi verdik | |
88: Sakın o kâfirlerden bir takımlarını zevkıyap ettiğimiz şeylere göz atma ve onlara karşı mahzun olma da mü'minlere kanadını indir | |
89: Ve de ki haberiniz olsun; ben o nezîri mübîn ben | |
90: Tıpkı indirdiğimiz gibi o taksimcilere | |
91: O, Kur'anı kısım kısım tefrık edenlere | |
92: (92-93) Ki rabbın hakkı için, biz onların hepsine mutlak ve muhakkak soracağız | |
94: Şimdi sen her ne ile emrolunuyorsan kafalarına çatlat ve müşriklere aldırma | |
95: Her halde biz sana o müstehzîlerin haklarından geliriz | |
96: Allah ile beraber diğer ilâh tutan o heriflerin yarın bilirler | |
97: Celâlim hakkı için biliyoruz ki onların tefevvühatına senin cidden göğsün daralıyor | |
98: O halde Rabbına hamdile tesbih et ve secdekârlardan ol | |
99: Ve Rabbına kulluk yap tâ sana o yâkîn gelene kadar | |