Şaban Piriş Meali |
|
1: Tâ Sîn mîm. | |
2: Bunlar, apaçık kitabın ayetleridir. | |
3: Mümin olmuyorlar diye neredeyse kendini mahvedeceksin. | |
4: Dilersek, üzerlerine gökten bir işaret indiririz de boyunları öne eğilip kalır. | |
5: Rahman’dan kendilerine gelen her yeni uyarıdan hemen yüz çevirenler oldular. | |
6: Onlar, inkar ettiler; ama, alay ettikleri şeyin haberleri onlara gelecektir. | |
7: Yeryüzüne hiç bakmıyorlar mı? Her çiftten nice hoş bitkiler bitirdik. | |
8: İşte bunda da bir işaret vardır. Buna rağmen onların çoğu inanacak değildir. | |
9: Elbette Rabbin, güçlüdür, merhametlidir. | |
10: Hani Rabbin, Musa’ya: -Zalim kavme git! diye seslenmişti. | |
11: Firavun’un kavmine... Onlar hala sakınmayacaklar mı? | |
12: -Rabbim, beni yalancı saymalarından korkuyorum, dedi. | |
13: Göğsüm daralır, dilim açılmaz. Onun için Harun’a da peygamberlik ver. | |
14: Üstelik onlara karşı işlediğim bir de suçum var. Beni öldürmelerinden korkarım. | |
15: -Asla (bunu yapamazlar), dedi. İkiniz, ayetlerimle birlikte gidin, şüphesiz biz, sizin yanınızdayız, işitmekteyiz. | |
16: Firavun’a gidin ve deyin ki: “Biz, evrenin sahibinin elçileriyiz. | |
17: İsrailoğulları'nı bizimle beraber gönder.” | |
18: Firavun dedi ki: -Çocukken seni içimizde büyütmedik mi? Ömrün boyunca senelerce aramızda kalmadın mı? | |
19: Sonunda yapacağını yaptın, Sen nankörün birisin! | |
20: -Ben, onu yaptığım zaman dalalet içinde olanlardan biriydim, dedi. | |
21: Sizden koktuğum için de kaçtım. Sonra Rabbim bana gerçeği kavrama yetisi verdi ve beni bir elçi olarak görevlendirdi. | |
22: Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğulları’nı kendine köle edinmenin bedelidir. | |
23: Firavun dedi ki: -Alemlerin Rabbi de nedir? | |
24: -Göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin sahibidir, eğer gerçekten anlayabilirseniz... dedi. | |
25: -Duyuyor musunuz? dedi Firavun, etrafındakilere. | |
26: Musa: -O sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir, dedi. | |
27: (Firavun ise:) -Size gönderilen elçi elbette delidir, dedi. | |
28: -Eğer aklınızı kullanırsanız (anlarsınız ki) O, doğunun, batının ve arasındakilerin sahibi / Rabbi’dir, dedi. | |
29: -Eğer benden başka bir ilah edinirsen, seni elbette zindana atılanlardan edeceğim! dedi (Firavun). | |
30: -Sana, apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi. | |
31: -Haydi doğru söylüyorsan onu getir, bakalım! dedi. | |
32: Bunun üzerine Musa asasını atmış ve o da hemen apaçık bir yılan oluvermişti. | |
33: Elini çekip çıkardı o da bakanlara bembeyaz oluverdi. | |
34: Etrafındaki ileri gelenlere: “Bu, muhakkak bilgin bir sihirbaz!” dedi. | |
35: Sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz? | |
36: -Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcılar gönder, dediler. | |
37: Sana bütün bilgiç sihirbazları getirsinler. | |
38: Sihirbazlar, belli bir günde, belirlenen bir vakitte toplandılar. | |
39: Halka da: “Siz de toplandınız mı?” denildi. | |
40: -Eğer galip gelen sihirbazlar olursa herhalde biz de onlara uyarız. | |
41: Sihirbazlar geldikleri zaman, Firavun’a: -Biz galip gelirsek, bize bir ödül var, değil mi? dediler. | |
42: -Evet, dedi. Siz o zaman, gözdelerimden olacaksınız. | |
43: Musa sihirbazlara: -Ne atacaksanız atın! dedi. | |
44: Onlar da, iplerini ve değneklerini attılar ve: -Firavun’un kudretiyle elbette galip gelecekler bizleriz! dediler. | |
45: Musa da değneğini attığı zaman, onların uydurdukları şeyleri yutmaya başladı. | |
46: Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar. | |
47: -Evrenin sahibine iman ettik, dediler. | |
48: Musa’nın ve Harun’un Rabbine! | |
49: -Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? Anlaşıldı ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireyim ve sizi çarmıha gerdireyim de görün siz! dedi. | |
50: Onlar da: -Önemli değil, zaten Rabbimize döneceğiz. | |
51: İnananların ilki olduğumuz için Rabbimizin günahlarımızı bağışlayacağını umarız. | |
52: Musa’ya, kullarımı geceleyin yola çıkar diye vahyettik. | |
53: Firavun ise şehirlere toplayıcılar gönderip: | |
54: -Onlar, kuşkusuz, azınlık olan bir cemaattir. | |
55: Üstelik onlar bize karşı öfkelidirler. | |
56: Ama biz tedbirli bir toplumuz. | |
57: Biz de onları, bahçelerden ve pınarlardan çıkardık. | |
58: Hazinelerden ve şerefli makamlardan... | |
59: Böylece, onlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. | |
60: Güneşin doğuşuyla birlikte onların peşine düştüler. | |
61: İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın arkadaşları: -İşte yakalandık, dediler. | |
62: Musa: -Hayır, asla! dedi. Çünkü, Rabbim benimle beraberdir ve bana yol gösterecektir. | |
63: İşte o sırada, Musa’ya: -Asanı denize vur, diye vahyettik. O, hemen yarıldı ve her parçası koca bir dağ gibi oluverdi. | |
64: Oraya ötekilerini de yaklaştırdık. | |
65: Musa’yı ve yanındakilerin tümünü kurtardık. | |
66: Sonra da, arkalarından gelenleri suda boğduk. | |
67: Şüphesiz bunda bir “ayet/işaret” vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler. | |
68: Şüphesiz Rabbin, güçlü ve merhametli olan O’dur. | |
69: Onlara İbrahim’in haberini de oku! | |
70: Hani, babasına ve halkına: -Neye kulluk ediyorsunuz? demişti. | |
71: Onlar da: -Putlara kulluk ediyoruz, onlara bağlılıktan hiç ayrılmayız, dediler. | |
72: -Onlara dua ettiğiniz de sizi işitiyorlar mı? dedi. | |
73: Ya da size faydaları veya zararları dokunuyor mu? | |
74: -Hayır, dediler. Atalarımızı böyle yapıyor bulduk. | |
75: -Şimdi gördünüz mü nelere kulluk ettiğinizi? dedi. | |
76: Sizin ve önceki atalarınızın.. | |
77: Evrenin sahibinden başka, onların hepsi benim düşmanımdır. | |
78: Beni yaratan O’dur, bana yol gösteren O’dur. | |
79: Beni yediren ve içiren de O’dur. | |
80: Bana şifa veren... | |
81: Beni öldürecek olan, sonra yeniden beni diriltecek olan O’dur. | |
82: Kıyamet günü günahlarımı bağışlamasını ümit ettiğim de O’dur. | |
83: Rabbim bana kavrayış kabiliyeti ver ve beni iyiler arasına kat! | |
84: ..Ve beni, sonrakiler içinde “doğrunun sözcüsü” yap! | |
85: Beni nimet cennetlerinin varislerinden kıl! | |
86: Babamı da bağışla, çünkü o, şaşkınlardandır. | |
87: İnsanların yeniden diriltilecekleri gün beni rezil etme! | |
88: O gün, ne mal fayda verir ve ne de çocuklar... | |
89: Ancak kişi Allah’a tertemiz bir kalp ile gelmiş ola.! | |
90: O gün cennet, takva sahipleri için yaklaştırılmıştır. | |
91: Cehennem de azgınlar için hortlatılmıştır. | |
92: (92-93) Onlara: -Hani nerede, Allah’tan başka kendilerine kulluk ettikleriniz? Hiç size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı? denilir. | |
94: Ve onlar, saptırıcılarla birlikte cehennemin içine tepe takla yuvarlanır | |
95: Ve İblis’in tüm ordusu da. | |
96: Orada, birbirleriyle çekişerek, şöyle derler: | |
97: -Vallahi biz, açıkça sapıklıktaydık. | |
98: Çünkü sizi evrenin sahibi ile eşit tutmuştuk. | |
99: Bizi hep o günahkarlar şaşırtmıştı. | |
100: Şimdi, bir şefaatçimiz de yok.. | |
101: Sıcak bir dost da yok.. | |
102: Keşke bizim bir hakkımız daha olsaydı da müminlerden oluverseydik. | |
103: İşte bunda da bir ibret vardır. Fakat onların çoğu yine de iman etmezler. | |
104: Şüphesiz Rabbin güçlüdür, merhametlidir. | |
105: Nuh’un kavmi de elçileri yalanlamıştı. | |
106: Kardeşleri Nuh, onlara şöyle demişti: “Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? | |
107: Ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. | |
108: Allah’tan korkun ve bana itaat edin. | |
109: Buna karşılık sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim, ancak alemlerin Rabbine aittir. | |
111: -Sana ayak takımı tabi olmuşken, biz sana inanır mıyız? dediler. | |
112: Nuh da: -Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur. | |
113: Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Eğer anlarsanız, dedi. | |
114: Ben, müminleri kovacak değilim. | |
115: Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım. | |
116: -Eğer buna son vermezsen ey Nuh sen gerçekten taşlanacaklardan olacaksın! dediler. | |
117: -Rabbim, kavmim beni yalanladı, dedi. | |
118: Artık sen benimle onların arasında nasıl ayıracaksan ayır, beni ve yanımdaki müminleri kurtar. | |
119: Bunun üzerine biz, onu ve yanındakileri o yüklü gemide kurtuluşa erdirdik. | |
120: Sonra geride kalanları da suda boğduk. | |
121: İşte bunda da bir ibret vardır. Fakat, onların çoğu yine de inanacak değillerdir. | |
122: Şüphesiz Rabbin, güçlü olan, merhametli olan O’dur. | |
123: Ad Kavmi de peygamberleri yalanlamıştı. | |
124: Kardeşleri Hûd onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti. | |
125: Ben sizin için güvenilir bir peygamberim. | |
127: Buna karşılık sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim ancak Alemlerin Rabbine aittir. | |
128: Siz, her tepeye bir alamet bina edip eğlenir misiniz? | |
129: Ebedi kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı yapıyorsunuz? | |
130: Yakaladığınız zaman da zorbaca tutuyorsunuz. | |
132: Size bildiğiniz şeyleri sunandan korkun! | |
133: Size hayvanlar ve çocuklar sundu. | |
134: Bahçeler ve pınarlar sundu. | |
135: Ben, sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum. | |
136: Onlar da şöyle dediler: -Öğüt versen de vermesen de bizim için birdir. | |
137: Bu, ancak öncekilerin geleneğidir. | |
138: Biz, azaba uğrayacak değiliz. | |
139: Hûd’u yalanladılar. Biz de onları yok ettik. İşte bunda bir ibret vardır. Yine de onların çoğu inanacak değildir. | |
140: Rabbin ise, elbette güçlü olan, merhametli olan O’dur. | |
141: Semûd Kavmi de peygamberlerini yalanlamıştı. | |
142: Kardeşleri Salih, onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti. | |
145: Bu işe karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbine aittir. | |
146: Siz, burada güven içinde mi bırakılacaksınız? | |
147: Bahçelerde, pınarlarda... | |
148: Ekinler ve yumuşak tomurcuklu hurmalıklar içinde... | |
149: Dağları oyup, ustalıkla evler yapıyorsunuz. | |
150: Artık, Allah’tan korkun ve bana itaat edin. | |
151: Gafil, cahillerin emrine uymayın! | |
152: Onlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, düzeltmiyorlar. | |
153: -Sen, ancak büyülenmiş birisin, dediler. | |
154: Sen de sadece bizim gibi bir insansın. Eğer, sözlerin doğruysa bize bir mucize getir bakalım. | |
155: -İşte şu, bir devedir. Su içme hakkı belli bir gün onundur, belli bir gün sizindir, dedi. | |
156: Sakın ona bir kötülük etmeyin; yoksa sizi korkunç bir günün azabı yakalar. | |
157: Buna rağmen kestiler sonra da pişman oldular. | |
158: Çünkü onları azap yakaladı. Bu olayda gerçekten bir ibret vardır. Fakat onların çoğu yine de iman etmiş değildir. | |
160: Lut’un kavmi de elçileri yalanlamıştı. | |
161: Kardeşleri Lut onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti. | |
162: Ben, sizin için güvenilir bir Peygamberim. | |
164: Bu işime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak Alemlerin Rabbi’ne aittir. | |
165: İnsanların içinde erkeklere mi yanaşıyorsunuz? | |
166: Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıpta.. Gerçekten siz, azgın bir toplumsunuz. | |
167: -Ey Lut eğer son vermezsen, elbette sürgün edileceklerden olacaksın, dediler. | |
168: -Ben sizin yaptıklarınızdan tiksiniyorum dedi. | |
169: Rabbim, beni ve yakınlarımı onların yaptıklarından kurtar. | |
170: Onu ve tüm yakınlarını kurtardık. | |
171: Sadece geride kalanlar içindeki bir kocakarı hariç. | |
172: Sonra, diğerlerini yerle bir ettik. | |
173: Üzerlerine şiddetli bir yağmur yağdırdık. Uyarılmışların yağmuru ne kötüdür.. | |
174: İşte bunda da bir ibret vardır. Fakat, onların çoğu yine de inanmış değildir. | |
175: Rabbin ise, elbette, güçlü olan, merhametli olan O’dur. | |
176: Eyke halkı da peygamberleri yalanlamıştı. | |
177: Şuayb onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti. | |
180: Bu işime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbine aittir. | |
181: Ölçüyü tam tutun. Eksik tartanlardan olmayın. | |
182: Dosdoğru terazi ile tartın. | |
183: İnsanların eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık çıkarmayın. | |
184: Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun. | |
185: -Sen, ancak büyülenmiş bir adamsın dediler. | |
186: Sen, sadece bizim gibi bir insansın. Gerçekten senin yalancı olduğunu sanıyoruz. | |
187: Eğer, doğru söylüyorsan haydi üzerimize gökten bir parça düşürüver. | |
188: -Sizin yaptıklarınızı Rabbim çok iyi biliyor, dedi. | |
189: Onu yalanlamışlardı da, onları bulutlu bir günün azabı yakalamıştı. O, büyük günün azabı idi. | |
190: İşte bu olayda da bir ibret vardır, fakat onların çoğu yine de inanmış değildir. | |
192: Şüphesiz bu, alemlerin Rabbinin indirmesidir. | |
193: Onu Cebrail indirmiştir. | |
194: Uyarıcılardan olman için senin kalbine | |
195: Apaçık Arapça ile.. | |
196: O, önceki kitaplarda da (bildirilmiştir) | |
197: İsrailoğulları’nın bilginlerinin onu bilmeleri, onlar için bir belge değil midir? | |
198: Eğer onu bir yabancıya indirseydik, | |
199: O da onlara okusaydı, yine de ona inanmazlardı. | |
200: İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız da.. | |
201: Acı azabı görünceye kadar yine de ona inanmazlar. | |
202: O azap, onlara farkında olmadıkları bir anda ansızın gelir. | |
203: İşte o zaman: -Acaba bize biraz daha süre tanınır mı? derler. | |
204: Oysa onlar, bir an önce azabımız için acele etmiyorlar mıydı? | |
205: Gördün mü onları senelerce nimetlendirsek, | |
206: Sonra da onlara vaat edilen azap gelse... | |
207: Nimet içinde bulunmaları onlara ne fayda sağlar? | |
208: (208-209) Uyarıcılar göndermediğimiz hiçbir ülkeyi helak etmedik. Hiçbir zaman zulmedici olmadık. | |
210: Kur’an’ı şeytanlar indirmedi. | |
211: Bu onlara düşmez, buna güçleri de yetmez. | |
212: Çünkü onlar, vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır. | |
213: Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, azap görenlerden olursun. | |
214: En yakın akrabanı uyar. | |
215: Sana tabi olan müminlere yumuşak davran. | |
216: Eğer sana isyan ederlerse, ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım de. | |
217: Güçlü ve merhametli olan Allah’a bağlan! | |
218: (218-219) O, seni (namaza) kalktığın zaman da; secde edenler ile (secdeye) yatıp kalktığın zaman da görür. | |
220: Çünkü o işitendir, bilendir. | |
221: Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi? | |
222: Onlar, her günahkar, sahtekarlara inerler. | |
223: Onlar (şeytanlara) kulak verirler, çoğu zaten yalancıdır. | |
224: Ve şairler, onlara da azgınlar uyar. | |
225: Bilmez misin ki onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar | |
226: Ve yapmadıkları şeyleri söylerler. | |
227: İman eden, doğruları yapan ve çokça Allah’a zikreden, zulme uğradıkları zaman kendilerini savunanlar hariç. Zalimler, nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında öğrenecekler! | |