Fizilal-il Kuran Meali |
|
1: Ta, sin, mim. | |
2: Bu ayetler, açık anlamlı Kitabın ayetleridir.? | |
3: Ey Muhammed, onlar mü'min olmuyorlar diye neredeyse canına kıyacaksın. | |
4: Eğer dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de karşısında boyunları eğik kalır. | |
5: Onlar son derece merhametli olan Allah'ın kendilerine gönderdiği her yeni uyarıya burun kıvırarak set çevirirler. | |
6: Onlar yalanladılar. Fakat, alay konusu ettikleri gerçeklerin somut olayları ile yakında yüzyüze geleceklerdir. | |
7: Onlar yeryüzüne bakarak orada ne kadar yararlı bitki türleri yarattığımızı görmezler mi? | |
8: Hiç kuşkusuz bunda, üstün gücümüzü kanıtlayan bir ayet vardır, ama onların çoğu inanmazlar. | |
9: Hiç kuşkusuz senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir. | |
10: Hani Rabb'in Musa'ya şöyle seslenmişti, «Şu zalim topluma git. | |
11: Firavun'un soydaşlarına. Onlar hiç mi başlarına geleceklerden korkmuyorlar?» | |
12: Musa dedi ki: «Ya Rabbi, onlar beni yalanlayacaklar diye korkuyorum.» | |
13: Bu yüzden canım sıkılır ve öfkemden dilim tutulur. Onun için Harun'a da peygamberlik görevi ver. | |
14: Hem onların bana isnat ettikleri bir suç var, bu gerekçe ile beni öldürürler diye korkuyorum. | |
15: Allah dedi ki; «Hayır, korkma, İkiniz birlikte ayetlerimizle gidiniz. Biz sizinle birlikteyiz ve söylenecek her sözü işitiriz.» | |
16: Firavun'un yanına vararak ona deyiniz ki; «Biz bütün alemlerin Rabb'i olan Allah'ın peygamberiyiz. | |
17: İsrailoğullarının bizimle birlikte buradan ayrılmalarına izin ver. | |
18: Firavun dedi ki: «Biz seni çocukken yanımıza alarak büyütmedik mi? Ömrünün birçok yılını aramızda geçirmedin mi?» | |
19: Sonunda o ağır suçu işledin. Sen o sırada bir kafirdin. | |
20: Musa dedi ki: «O suçu işlediğim sırada ben henüz doğru yolu bulmuş değildim. | |
21: Bu yüzden sizden korkunca yanınızdan kaçtım. Sonra Rabb'im bana hikmet bağışlayarak beni peygamberlerinden biri yaptı. | |
22: O nimet diye başıma kaktığın şey israiloğullarını köleleştirmenin sonucudur.» | |
23: Firavun, «alemlerin Rabb'i dediğin nedir?» dedi. | |
24: Musa «Eğer kesin gerçeği öğrenmek istiyorsanız, O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir» dedi. | |
25: Firavun çevresindekilere «dediklerini duyuyor musunuz?» dedi. | |
26: Musa: «O hem sizin hem de sizden önceki atalarınızın Rabbidir» dedi. | |
27: Firavun çevresindekilere: «Size peygamber olarak gönderilen bu adam kesinlikle bir delidir» dedi. | |
28: Musa, «Eğer düşünme yeteneğiniz varsa anlarsınız ki, O doğunun, batının ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir.» dedi. | |
29: Firavun «Eğer benden başka bir ilah edinirsen yemin ederim ki, seni hapse attırırım» dedi. | |
30: Musa «Sana doğru söylediğimi kanıtlayan apaçık bir delil göstersem de mi? dedi. | |
31: Firavun «Eğer doğru söylüyorsan kanıtını göster bakalım» dedi. | |
32: Bunun üzerine Musa elindeki değneği yere attı, değnek o anda sahici bir yılan oluverdi. | |
33: Ve elini yeninin altından çıkardı; bakanlar, onun ak bir parıltı saçtığını gördüler. | |
34: Bunun üzerine Firavun, çevresindeki seçkin yakınlarına dedi ki, «bu adam bilgili bir büyücüdür» | |
35: Sizi büyücülüğü ile yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Peki ne buyuruyorsunuz?» | |
36: Dediler ki; «Onu kardeşi ile birlikte oyala ve adam toplayacak elçilerini bütün kentlere gönder. | |
37: Bütün bilgili büyücüleri bulup sana getirsinler. | |
38: Bir süre sonra büyücüler belirli bir günün kararlaştırılan saatinde biraraya geldiler. | |
39: Halka da dediler ki, haydi toplanın bakalım. | |
40: Toplanın da eğer büyücüler galip gelirlerse onların peşinden gideriz. | |
41: Büyücüler gelince Firavun'a «Eğer biz yenecek olursak herhalde bize bir ödül verilecek değil mi? dediler. | |
42: Firavun evet, yakın adamlarım arasına gireceksiniz, dedi. | |
43: Musa, «Ne atacaksanız atın, hünerinizi gösterin bakalım» dedi. | |
44: Büyücüler, «Firavun'un ululuğuna andolsun ki, üstün gelen taraf biz olacağız» diyerek iplerini ve değneklerini attılar. | |
45: Arkasından Musa değneğini atınca, değnek büyücülerin bütün göz boyayıcılıklarını yutuverdi. | |
46: Bunun üzerine bütün büyücüler secdeye kapandılar. | |
47: Ve «bütün varlıkların Rabbine inandık. | |
48: Musa ile Harun'un Rabbine dediler. | |
49: Firavun, «ben izin vermeden O'na inandınız, öyle mi? Hiç kuşkusuz O size büyücülüğü öğreten elebaşınızdı. Ama yakında başınıza neler geleceğini öğreneceksiniz. Andolsun ki, sağlı sollu birer el ve ayağınızı kesecek ve arkasından hepinizi asacağım» dedi. | |
50: Büyücüler de dediler ki, «zararı yok, nasıl olsa Rabb'imize döneceğiz. | |
51: Bizler ilk inananlar olduğumuz için Rabb'imizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız.» | |
52: Arkasından Musa'ya «Bana inanan kullarımı geceleyin yola çıkar; sizi takip edecekler» diye vahyettik. | |
53: Firavun asker toplamakla görevli adamlarını şehirlere saldı. | |
54: Toplanan askerlerine dedi ki, «Bu adamlar, bir avuçluk, az sayıda bir toplulukturlar.» | |
55: Fakat bizi öfkelendiriyorlar. | |
56: Biz ihtiyatlı bir toplumuz. | |
57: Böylece biz, Firavun ve soydaşlarını bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık. | |
58: Hazinelerden ve konforlu köşklerden de. | |
59: Böylece bunlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. | |
60: Firavun ile soydaşları gün doğar doğmaz İsrailoğullarının ardına düştüler. | |
61: İki topluluk birbirlerini gördüklerinde Musa'nın taraftarları «Eyvah, yakalandık» dediler. | |
62: Musa «Hayır endişelenmeyin, Rabb'im benimle birliktedir, O bana bir çıkış yolu gösterecektir' dedi. | |
63: O sırada Musa'ya; «Değneğinle denize vur» diye vahyettik. Bunun üzerine deniz yarılarak içinde oniki yol açıldı. Denizin her parçası yüce bir dağ gibi oldu. | |
64: Arkadan gelenleri oraya yaklaştırdık. | |
65: Musa ile yanındakilerin tümünü kurtardık. | |
66: Arkasından öbürlerini suda boğduk. | |
67: Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Fakat insanların çoğu buna inanmadı. | |
68: Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir. | |
69: Ey Muhammed, o müşriklere İbrahim'in olayını da anlat. | |
70: Hani İbrahim, babası ile soydaşlarına, «Neye tapıyorsunuz?» dedi. | |
71: Onlar da «Putlara tapıyoruz ve biz tapınmayı hep sürdüreceğiz» dediler. | |
72: İbrahim dedi ki, «O putlar, kendilerini imdada çağırdığınızda sesinizi işitirler mi? | |
73: Ya da size yarar veya zarar dokundurabiliyorlar mı?» | |
74: Onlar, «Hayır ama, atalarımızın böyle yaptıklarını gördük» dediler. | |
75: İbrahim dedi ki, «Nelere taptığınızı görüyor musunuz?» | |
76: Gerek sizin ve gerekse eski atalarınızın. | |
77: O putlar, benim düşmanlarımdırlar. Benim tek dostum alemlerin Rabb'i olan Allah'tır. | |
78: O beni yaratan ve doğru yola iletendir. | |
79: O beni doyuran ve içirendir. | |
80: Hastalığımda beni iyileştiren O'dur. | |
81: O, beni öldürecek ve sonra yeniden diriltecek olandır. | |
82: Hesaplaşma günü günahlarımı affedeceğini umduğum da O'dur. | |
83: Ya Rabbi, bana yararlı bilgi ve egemenlik ver ve beni iyi kullarının arasına kat. | |
84: İlerdeki kuşaklar arasında doğruluğun sözcüsü olmamı nasip eyle. | |
85: Beni bol nimetli cennette sürekli kalanlardan eyle. | |
86: Babamı affeyle. Çünkü o sapıklardandır. | |
87: İnsanların yeniden dirilecekleri gün beni mahcup etme. | |
88: Ki, o gün, insana ne malı ve ne de evlatları yarar sağlamaz. | |
89: Yalnız temiz kalple Allah'ın huzuruna gelen kurtulur. | |
90: O gün, cennet, kötülüklerden sakınanların yakınına getirilir. | |
91: Cehennem de sapıkların gözleri önünde dikilir. | |
92: Sapıklara denir ki; «Hani vaktiyle taptığınız sözde ilahlar. | |
93: Allah'ı bir yana bırakarak ilah edindiğiniz putlar? Şimdi size yardım edebiliyorlar ya da kendilerini kurtarabiliyorlar mı? | |
94: Düzmece ilahlar ile sapıklar başaşağı cehenneme atılırlar. | |
95: Şeytanın bütün askerleri de. | |
96: Orada birbirleri ile tartışmaya tutuşarak derler ki, | |
97: Vallahi bizler apaçık bir sapıklığa saplanmıştık. | |
98: Çünkü sizleri alemlerin Rabb'ine denk tutmuştuk. | |
99: Bizi ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır. | |
100: Şimdi bizim bir şefaatçimiz yok. | |
101: Cana yakın bir dostumuz da yok. | |
102: Ah keşki, bir daha dünyaya dönebilsek de mü'minlerden olsak. | |
103: Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi. | |
105: Nuh'un soydaşları peygamberlerini yalanladılar. | |
106: Hani kardeşleri Nuh, onlara dedi ki, Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız? | |
107: Ben size gönderilmiş, güvenilir bir Allah elçisiyim. | |
108: Öyleyse Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz. | |
109: Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim çabamın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir. | |
110: O halde Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz. | |
111: Soydaşları, «peşinden gelenler aramızdaki ayak takımı iken hiç biz sana inanır mıyız» dediler. | |
112: Nuh dedi ki; «Onların neler yaptıklarını ben bilemem.» | |
113: Onların hesabını görmek, sadece Rabb'ime düşer. Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız. | |
114: Mü'minleri yanımdan kovmak bana yakışmaz. | |
115: Ben sadece açık sözlü bir uyarıcıyım. | |
116: Soydaşları; «Ey Nuh, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen taşa tutulup öldürülenlerden olacaksın» dediler. | |
117: Bunun üzerine Nuh dedi ki: «Ya Rabbi, soydaşlarım beni yalanladılar. | |
118: Onlar ile aramdaki meseleyi sen kesin çözüme bağla; beni ve yanımdaki mü'minleri kurtar.» | |
119: Bunun üzerine Nuh'u ve yanındakileri dolu bir gemiye bindirerek kurtardık. | |
120: Bunun arkasından dışarda kalanları suda boğduk. | |
123: Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar. | |
124: Hani kardeşleri Hud, onlara dedi ki, «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?» | |
126: Öyleyse Allah'tan korkunuz da, çağrıma uyunuz. | |
128: Sizler her yüksek tepeye gösteriş amaçlı bir anıt dikerek boş işlerle mi oyalanıyorsunuz.? | |
129: Hiç ölmemek ümidi ile sağlam köşkler mi yapıyorsunuz? | |
130: Birini yakalayınca zorbaca yakalıyorsunuz. | |
131: Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz. | |
132: Size bildiğiniz nimetleri bağışlayan Allah'tan korkunuz. | |
133: O size davar sürüleri ile evlatlar bağışladı. | |
134: Bahçeler ve pınarlar armağan etti. | |
135: Sizin hesabınıza 'büyük gün'ün azabından endişe ederim. | |
136: Adoğulları dediler ki, «İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizim için birdir.» | |
137: Bu uygulamalarımız, eski atalarımızdan bize gelen geleneklerden başka birşey değildir. | |
138: Bizim azaba çarpılmamız sözkonusu değildir. | |
139: Böylece peygamberlerini yalanladılar. Biz de onları yokettik. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğu inanmamış kimselerdir. | |
141: Semudoğulları da peygamberlerini yalanladılar. | |
142: Hani kardeşleri Salih onlara dedi ki, siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız? | |
143: Ben size gönderilmiş güvenilir bir Allah elçisiyim. | |
144: Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz. | |
145: Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum; benim çabalarımın karşılığını verecek olan, alemlerin Rabb'idir. | |
146: Siz bu dünyada hep güven içinde yaşatılacağınızı mı sanıyorsunuz? | |
147: Bahçeler ve pınarlar arasında | |
148: Ekinler ve olgun tomurcuklar hurmalar arasında | |
149: Dağları maharetle oyup alımlı köşkler yapıyorsunuz? | |
151: Aranızdaki azıtmışların emirlerine uymayınız. | |
152: Onlar yeryüzünde kargaşa çıkarırlar, hiçbir bozukluğu düzeltmezler. | |
153: Semudoğulları dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.» | |
154: Sen sadece bizler gibi bir insansın. Eğer doğru söylüyorsan bize bir mucize göster. | |
155: İstediğiniz mucize işte şu dişi devedir. Su içme sırası bir gün onun ve belli bir günde sizindir. | |
156: Ona bir kötülük dokundurmayınız. Yoksa Büyük Gün'ün azabına çarpılırsınız.' | |
157: Buna rağmen devenin ayaklarını keserek onu cansız yere devirdiler. Fakat hemen pişman oldular. | |
158: Arkasından azab, yakalarına yapıştı. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi. | |
160: Lut'un soydaşları da peygamberlerini yalanladılar. | |
161: Hani kardeşleri Lut, onlara dedi ki; «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız? | |
162: Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim. | |
164: Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim çabalarımın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir. | |
165: Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz, öyle mi? | |
166: Buna karşılık Rabb'inizin sizin için eş olarak yarattığı kadınları bırakıyorsunuz? Sizler doğal sınırları çiğneyen, sapık bir toplumsunuz. | |
167: Soydaşları «Ey Lut, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen kesinlikle seni buradan süreceğiz» dediler. | |
168: Lut dedi ki; Ben sizin bu sapık davranışınızdan tiksinenlerdenim. | |
169: Ya Rabbi, beni ve ailemi bunların sapık davranışlarının yaygın cezasından kurtar. | |
170: Biz de Lut'u ve ailesini kurtardık. | |
171: Ailesinden sadece yaşlı bir kadın, sapıklar arasında kaldı. | |
172: Sonra geride kalanları yokettik. | |
173: Onların başlarına müthiş bir yağmur yağdırdık. Uyarıcıları umursamayanların başlarına yağan yağmur ne fenadır. | |
174: Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdir. | |
176: Eyke halkı da peygamberlerini yalanladılar. | |
177: Hani Şuayb, onlara dedi ki; «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?» | |
178: Ben size gönderilmiş, güvenilir bir elçiyim. | |
180: Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum; benim çabalarımın karşılığını verecek olan, alemlerin Rabb'idir. | |
181: Ölçme işlemlerinizde dürüst olunuz, eksik ölçenlerden olmayınız. | |
182: Tartma işlemlerinde doğru ve duyarlı terazi kullanınız. | |
183: Halkın mallarına düşük değer biçmeyiniz, yeryüzünde kargaşa çıkarıp dirliği bozmayınız. | |
184: Sizi ve sizden önceki kuşakları yaratan Allah'tan korkunuz. | |
185: Eykeliler dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.» | |
186: Sen de sadece bizler gibi bir insansın. Senin kesinlikle yalan söylediğin kanısındayız. | |
187: Eğer doğru söylüyorsan başımıza gökten parçalar yağdır. | |
188: Şuayb «Rabbim neler yaptığınızı herkesten iyi bilir.» | |
189: Eykeliler, Şuayb'i yalanladılar. Bunun üzerine «Yakar bulut günü» nün azabı yakalarına yapıştı. O gerçekten müthiş bir günün azabı idi. | |
192: Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir. | |
193: Onu «güvenilir ruh» (Cebrail) indirdi. | |
194: Senin kalbine; uyarıcılardan biri olasın diye. | |
195: Açık, yalın bir arapça ile | |
196: Kur'an'ın temel ilkeleri, daha önceki ümmetlerin kutsal kitaplarında da yer almıştı. | |
197: İsrailoğulları bilginlerinin bu Kur'an'dan haberdar olmaları müşrikler için bir delil değil mi? | |
198: Eğer biz Kur'an'ı ana dili arapça olmayan birine indirseydik de, | |
199: Onu o müşriklere okusaydı ona yine inanmazlardı. | |
200: Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık. | |
201: Onlar acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar. | |
202: O azapla hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın yüzyüze gelirler. | |
203: O zaman «Acaba bize mühlet verilir mi?» derler. | |
204: Onlar azabımızın bir an önce gerçekleşmesini mi istiyorlar? | |
205: Baksana, eğer onları yıllarca refah içinde yaşatsak da, | |
206: Sonra tehdit edildikleri azap başlarına gelse; | |
207: Vaktiyle refah içinde geçirdikleri hayat kendilerine hiçbir fayda sağlamaz. | |
208: Yok ettiğimiz her ülkeye mutlaka uyarıcılar gönderdik. | |
209: Amaç başlarına gelecekleri kendilerine önceden haber vermektir. Biz zalim değiliz. | |
210: Kur'an, şeytanlar tarafından indirilmiş değildir. | |
211: Bu onların sıfatları ile bağdaşmaz. Zaten onlar bunu yapamazlar da. | |
212: Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir. | |
213: Sakın Allah'ın yanısıra başka bir ilaha yalvarma; yoksa azaba çarpılanlardan olursun. | |
214: Öncelikle en yakın akrabalarını uyar. | |
215: Sana uyan mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir. | |
216: Eğer hemşehrilerin sana karşı gelirlerse onlara «Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım» de. | |
217: Üstün iradeli ve merhametli olan Allah'a dayan. | |
218: O seni namaza durduğunda görür. | |
219: Secde edenler ile birlikte eğilip dikildiğini de görür. | |
220: Hiç kuşkusuz O, herşeyi işitir ve herşeyi görür. | |
221: Şeytânların kime ineceğini size söyleyeyim mi? | |
222: Onlar ne kadar aşırı yalancı ve günah düşkünü varsa onlara inerler. | |
223: Onlar, çoğunluğu yalancı olan şeytanların söylediklerine kulak verirler. | |
224: Şairlere gelince ancak amaçsız, havai insanlar onların peşinden gider. | |
225: Görmüyormusun ki, onlar her vadiye dalarlar. | |
226: Ve yapmadıklarını söylerler. | |
227: Yalnız iman edip iyi ameller işleyenler, sık sık Allah'ı ananlar ve zulme uğradıklarında zalimlere karşı koyanlar böyle değildirler. Zalimler ne acı bir akıbetle yüzyüze geleceklerini yakında anlayacaklardır. | |