N – genitive noun PRON – 1st person plural possessive pronoun اسم مجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
كذلك
|
KZ̃LK
keƶālike
böyle
Thus
Kef,Zel,Lam,Kef, 20,700,30,20,
P – prefixed preposition ka DEM – masculine singular demonstrative pronoun جار ومجرور
نجزي
ج ز ي | CZY
NCZY
neczī
biz mükafatlandırırız
We reward
Nun,Cim,Ze,Ye, 50,3,7,10,
V – 1st person plural imperfect verb فعل مضارع
من
|
MN
men
kimseyi
(one) who
Mim,Nun, 40,50,
REL – relative pronoun اسم موصول
شكر
ش ك ر | ŞKR
ŞKR
şekera
şükreden
(is) grateful.
Şın,Kef,Re, 300,20,200,
V – 3rd person masculine singular perfect verb فعل ماض
Konu Başlığı: [54:16-55] Kuran Anlaşılır Bir Mesajdır
Abdulbaki Gölpınarlı : Katımızdan bir nîmet olarak; işte böyle mükâfatlandırırız şükredeni.
Adem Uğur : Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
Ahmed Hulusi : İndîmizden bir nimet olmak üzere. . . Şükredeni işte böyle cezalandırırız!
Ahmet Tekin : Tarafımızdan bir lütuf olarak kurtardık. Şükredenleri biz böyle mükâfatlandırırız.
Ahmet Varol : Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte şükredeni böyle mükafatlandırırız.
Ali Bulaç : Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
Ali Fikri Yavuz : Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte (iman ve itaat etmek suretiyle nimetimize) şükür edeni, böyle mükâfatlandırırız.
Bekir Sadak : (34-35) Biz de uzerlerine tas yagdiran bir ruzgar gonderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarini, katimizdan bir nimet olarak seher vakti kurtardik. sukredene iste boyle mukafat veririz.
Celal Yıldırım : (34-35) Bunun için biz, üzerlerine taş (yağmuru yağdıran bir kasırga) gönderdik; ancak Lût ailesini katımızdan bir nîmet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredeni biz böyle mükâfatlandırırız.
Diyanet İşleri : (34-35) Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız.
Diyanet İşleri (eski) : (34-35) Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.
Diyanet Vakfi : (34-35) Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lût ailesi müstesna, katımızdan bir nimet olarak onları seher vaktinde kurtardık. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
Edip Yüksel : Katımızdan bir iyilik olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz.
Elmalılı Hamdi Yazır : Tarafımızdan bir ni'met olarak, işte şükredeni böyle karşılarız
Fizilal-il Kuran : Tarafımızdan sunulmuş bir nimet olarak. Biz şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
Gültekin Onan : Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
Hakkı Yılmaz : (34,35) "Biz onların üzerine ufak taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Lût'un ailesi bundan ayrı tutuldu. Onları katımızdan bir nimet olarak seher vaktinde kurtardık; Biz kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen kimseyi böyle mükâfâtlandırırız. "
Hasan Basri Çantay : Tarafımızdan bir ni'met olarak. İşte şükredenleri biz böyle mükâfatlandırırız.
Hayrat Neşriyat : (34-35) Şübhesiz ki biz, onların üzerine (taş yağdıran) bir kasırga gönderdik; ancak Lût âilesi müstesnâ. Tarafımızdan bir ni'met olarak onları (karısı hâriç) bir seher vaktinde kurtardık. İşte şükreden(ler)i böyle mükâfâtlandırırız!
İbni Kesir : Katımızdan bir nimet olarak. İşte Biz; şükredeni böyle mükafatlandırırız.
İskender Evrenosoğlu : Katımızdan bir ni'met olarak, şükreden kimseyi işte Biz, böyle mükâfatlandırırız.
Muhammed Esed : katımızdan bir nimet olarak; işte biz şükredenleri böyle ödüllendiririz.
Ömer Nasuhi Bilmen : Bizim tarafımızdan bir nîmet olarak, işte şükredeni öylece mükâfaatlandırırız.
Ömer Öngüt : Katımızdan bir rahmet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
Şaban Piriş : Katımızdan bir nimet olarak. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
Suat Yıldırım : (34-35) Biz de Lût’un ailesi dışında, hepsinin üzerine taş savuran bir fırtına gönderdik. Onları ise, tarafımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredenleri Biz böyle ödüllendiririz.
Süleyman Ateş : Katımızdan bir ni'met olarak. Biz şükredeni böyle mükâfâtlandırırız.
Tefhim-ul Kuran : Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
Ümit Şimşek : Bu ise katımızdan bir nimet idi. Şükredeni Biz böyle ödüllendiririz.
Yaşar Nuri Öztürk : Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz.