Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
1: Yaklaştı kıyâmet ve yarıldı ay. | |
2: Ve onlar, bir delil gördüler mi yüz çevirirler de sürüp giden bir büyü derler. | |
3: Ve yalanlarlar ve dileklerine uyarlar ve her iş, kararlaştırılmıştır. | |
4: Ve andolsun, öyle haberler geldi onlara ki o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı. | |
5: Yüksek hikmet vardı, derken korkutuşlar fayda vermedi gitti. | |
6: Artık yüz çevir onlardan; o gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağırır. | |
7: Gözleri yerde, kabirlerden çıkarlar, sanki onlar, dağılmış çekirgelerdir. | |
8: Yönelirler çağırana; kâfirler, bugün derler, ne de zorlu gün. | |
9: Onlardan önce Nûh kavmi de kulumuzu yalanlamıştı ve delil dediler ona, pek fenâ incittiler onu. | |
10: Derken Rabbine duâ etti: Şüphe yok ki altoldum ben, artık sen yardım et bana. | |
11: Derken açtık göklerin kapılarını da şarıl şarıl ardı gelmez yağmurlar yağdırdık. | |
12: Ve yerden de sular fışkırttık, derken sular, mukadder bir emre göre birleşti. | |
13: Ve onu, tahtalardan yapılmış ve mıhlarla kenetlenmiş bir gemide taşıdık. | |
14: Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükâfattı nankörlük görene. | |
15: Ve andolsun ki bir delil olarak bıraktık onu, fakat bir ibret alan mı var? | |
16: Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım? | |
17: Ve andolsun öğüt ve ibret için Kur'ân'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var? | |
18: Âd da yalanlamıştı, derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım? | |
19: Şüphe yok ki sürüp giden uğursuz bir günde onlara bir kasırgadır yolladık. | |
20: Onları kökünden koparmadaydı, sanki köklerinden kopup baş aşağı devrilen hurma kütükleriydi onlar. | |
22: Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'ân'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var? | |
23: Semûd da korkutucuları yalanladı. | |
24: Derken bizden bir adama mı uyacağız dediler, gerçekten de o zaman elbette sapıklığa düşeriz, ateşlere yanar, kavruluruz. | |
25: Vahiy, içimizden gele gele ona mı geliyor? Hayır, o, yalancı kendini beğenmiş birisi. | |
26: Yarın bilirler kimmiş yalancı kendini beğenmiş. | |
27: Şüphe yok ki onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz, artık gözetle onları ve dayan. | |
28: Ve haber ver onlara, su, aralarında paylaştırılmıştır, her bölük, nöbetinde hazır olur, su alır. | |
29: Derken arkadaşlarına seslendiler, derken kılıcını çekti de devenin ayaklarını kesti, öldürdü. | |
31: Gerçekten de bir bağırış gönderdik onlara, derken hayvan ağılına konan çalıya çırpıya döndüler. | |
33: Lût kavmi de korkutucuları yalanladılar. | |
34: Gerçekten de, Lût'un âilesi müstesnâ, onlara taş yağdıran bir yel gönderdik, Lût'un âilesini de bir seher çağı kurtardık. | |
35: Katımızdan bir nîmet olarak; işte böyle mükâfatlandırırız şükredeni. | |
36: Ve andolsun ki o, bizim helâkimizle korkutmuştu onları da onlar, bu korkutuşlardan şüpheye düşmüşlerdi. | |
37: Ve gerçekten de onun konuklarını istemişlerdi de biz, kör edivermiştik gözlerini, artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımın sonucunu. | |
38: Ve andolsun ki bir sabah çağı üstlerine bir azap çöküvermişti onların. | |
39: Artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımı. | |
41: Ve andolsun ki Firavun soyuna da korkutucular gelmişti. | |
42: Bütün delillerimizi yalanladılar, derken onları üstün ve mutlak kudretli bir helâk edişle helâk ediverdik. | |
43: Sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı, yoksa kitaplarda bir kurtuluş mu var size? | |
44: Yoksa biz, birbirine yardım eden bir topluluğuz mu derler? | |
45: O topluluk, yakında bozguna uğrayacak ve ardını dönüp kaçacak. | |
46: Onlara vaadedilen azâbın mukadder zamânı kıyâmettir ve kıyâmetin azâbı, daha da zararlıdır ve daha da acı. | |
47: Şüphe yok ki suçlular, sapıklık içinde ve yakıp kavuran ateşlerdedir. | |
48: O gün, yüzüstü ateşe sürüklenip atılırlar; tadın bakalım, cehennemin yakışını. | |
49: Şüphe yok ki biz; her şeyi, bilgimizde mukadder olduğu gibi ve zamânında yarattık. | |
50: Ve bizim emrimiz, birdir, ancak bir göz kırpış, bir göz yumup açış gibi tezdir. | |
51: Ve andolsun ki taraftarlarınızı da helâk ettik, fakat bir ibret alan mı var? | |
52: Ve işledikleri her şey, kitaplardadır. | |
53: Ve küçük, büyük, hepsi de yazılıdır. | |
54: Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir, ırmakların başlarında. | |
55: Gerçeklik makamında, çok kudretli bir büyük padişah katında. | |