Suat Yıldırım Meali |
|
1: Kıyamet saati yaklaştı, Ay bölündü. | |
2: Ama o müşrikler her ne zaman bir mûcize görseler sırtlarını döner: "Bu, kuvvetli ve devamlı bir büyüdür!" derler. | |
3: Onlar hakkı yalan saydılar, heva ve heveslerine uydular. Halbuki her iş gibi bu nübüvvetin de kararlaştırılmış bir sonu elbette vardır. | |
4: Oysa onlara kendilerini inkârdan vazgeçirecek ibretler ihtiva eden nice olaylar bildirilmişti! | |
5: Bunlar son derece üstün hikmettir. Ama ne fayda! Uyarmalar kâr etmiyor. | |
6: Sen de şimdi onları kendi hallerine terk et. Gün gelir bir münâdî, hiç de hoşa gitmeyen, insanın görür görmez kaçacağı bir yere çağırır. | |
7: Gözleri korkudan önlerine eğildikçe eğilmiş, dehşet içinde mezarlarından çıkar, yayılmış çekirgeler gibi her tarafı dalga dalga kaplarlar. | |
8: Boyunlarını, çağıran münâdîye doğru uzatmış vaziyette, kâfirler: "Bugün çok zorlu bir gün, işimiz bitik!" derler. | |
9: Kendilerinden önce Nûh kavmi de Peygamberi yalancı saydı ve: "Bu delinin teki!" dediler. Onu incittiler, tebliğini engellediler. | |
10: O da: "Ya Rabbî, ben mağlubum, artık Sen bana yardım et!" dedi. | |
11: Biz de derhal, boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık. | |
12: Yeri pınar pınar fışkırttık. Öyle ki her iki su kütlesi, takdir edilen o işin olması için birleşti. | |
13: Biz Nuh’u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik. | |
14: O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu. | |
15: Biz bir ibret olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan? | |
16: Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım! | |
17: Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur’ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan? | |
18: Âd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydı. Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım! | |
19: Biz onların üstüne o pek talihsiz günde, her şeyi söküp atan bir kasırga gönderdik. | |
20: Öyle ki insanları, kökü sökülmüş, içi boş hurma kütükleri gibi fırlatıp atıyordu. | |
21: Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim, görsünler bakalım! | |
22: Yemin olsun! Biz ders alınsın diye Kur’ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan? | |
23: (23-25) Semûd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydılar ve: "Yani biz," dediler, "içimizden bir adamın peşinden mi gideceğiz? Böyle yaparsak doğrusu sapıtmış ve çıldırmış oluruz! Ne o, yani bu kitap, içimizden bula bula onu mu buldu, o mu buna lâyık görülmüş? Hiç de öyle değil, bilakis o, yalancının, küstahın tekidir!" | |
26: Biz de Peygamberleri Salih’e dedik ki: "Sen hiç üzülme! Asıl kimin yalancı ve küstah olduğunu yarın öğrenirler!" | |
27: "Biz imtihan etmek için onlara bir deve göndereceğiz. Şimdi sen onların ne yapacağını bekle ve eziyetlerine sabret." | |
28: "Hem onlara bildir ki su, aralarında nöbetleşe olacak, her su nöbetinde, sahibi hazır bulunacaktır." | |
29: Onlar en yakın arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağı çıkarıp deveyi kesti. | |
31: Biz onlara bir sayha, müthiş bir ses gönderdik, davar ağılındaki kuru ot ve çırpı gibi oldular. | |
32: Yemin olsun, Biz, ders alınsın diye Kur’ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan? | |
33: Lût kavmi de peygamberlerini yalancı saydılar. | |
34: (34-35) Biz de Lût’un ailesi dışında, hepsinin üzerine taş savuran bir fırtına gönderdik. Onları ise, tarafımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredenleri Biz böyle ödüllendiririz. | |
36: Lût onları Bizim yakalarından tutup azaba çarptıracağımızı söyleyerek tehdit etmişti. Ama onlar uyarmalara karşı şüpheye düştüler. | |
37: Onlar Lût’un misafirlerine karşı niyetlerini bozdular, onlarla yalnız kalmak için gidip gidip geldiler. Biz de gözlerini silme kör ettik. Haydi tadın Benim cezalandırmamı ve tehditlerimi! | |
38: Bir sabah kendilerini, yakalarını hiç bırakmayacak bir azap bastırıverdi. | |
39: Haydi tadın Benim cezalandırmamı ve tehditlerimi! | |
40: Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur’ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi, var mı düşünen ve ibret alan? | |
41: Firavun hanedanına da uyaran peygamberler geldi. | |
42: Onlar âyet ve delillerimizin hepsini yalan saydılar. Biz de onları mutlak galip, tam muktedir olan Allah’ın şanına yaraşır tarzda cezalandırdık. | |
43: Şimdi söyleyin (ey Mekkeliler!) Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı güçlüdür! Yoksa ilahî kitaplarda sizin ebedî olan âhirette kurtulacağınıza dair berat senedi mi var? | |
44: Ne o, "Biz tam dayanışma halinde olan, muzaffer bir topluluğuz" mu diyorlar? | |
45: İyi bilsinler: Onların toplu kuvvetleri bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. | |
46: Daha doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir. Kıyamet saatinin dehşeti ise tarif edilemeyecek kadar müthiş ve acıdır! | |
47: Mücrimler tam bir şaşkınlık ve çılgınlık içindedirler. | |
48: O gün cehennemde yüzleri üstü süründürülürler ve kendilerine: "Tadın cehennemin temâsını!" denilir. | |
49: Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık. | |
50: Bizim emrimiz sadece bir kere, hem de göz açıp kapama gibi pek hızlıdır. | |
51: Gerçekten Biz sizin nice benzerlerinizi imha ettik! Haydi var mı düşünen ve ibret alan? | |
52: (52-53) Onların yaptıkları her şey, defterlerde kayıtlıdır. Küçük, büyük her şey, satır satır yazılıdır. | |
54: Ama müttakiler ise cennetlerde, bahçelerde ve ırmak kenarındadırlar. | |
55: Son derece kuvvetli o Hükümdarın, hak ve dürüstlük meclisinde yerlerini alırlar. | |