Ahmed Hulusi Meali |
|
1: Yaklaştı o saat ve Kamer (Ay) yarıldı! | |
2: Eğer bir mucize görseler yüz çevirir ve: "Olağan bir sihirdir" derler! | |
3: Yalanladılar ve hevâlarına (nefslerine hoş gelen şeylere, sonu boş arzularına) tâbi oldular! (Oysa) her hükmün gereği açığa çıkacaktır! | |
4: Andolsun ki onlara içinde vazgeçirici özellik ihtiva eden haberlerden gelmiştir. | |
5: Hikmeti bâliğa (amacı tam açıklayan hikmetli anlatım) verilmiştir! Ne var ki uyarmalar (anlayışı kıtlara) fayda vermiyor! | |
6: O hâlde onlardan yüz çevir! O çağırıcının çok dehşetli, korkunç olaya çağırdığı süreçte. . . | |
7: Gözleri dehşetten önlerine eğik hâlde, sanki yayılan çekirge sürüsü misali, cedeslerinden (kozalarından) çıkıyorlar. | |
8: Çağırıcıya süratle koşan Hakikat bilgisini inkâr edenler: "Bu şiddetli bir gündür!" derler. | |
9: Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir" dediler; (görevinden) engellediler. | |
10: Nihayet (Nuh da) Rabbine: "Gerçek ki ben mağlup oldum; bana yardım et" diye dua etti. | |
11: Biz de kuvvetle dökülen bir su ile semânın kapılarını açtık! | |
12: Arzı da kaynaklarıyla fışkırttık da takdir edilmiş hükümle sular (birbirine) kavuştu! | |
13: Onu (Nuh'u) tahta ve çivilerle oluşmuş (tekne) ile taşıdık. | |
14: (Tekne) gözetimimizde akıp gidiyordu. Nankörlük edilene (Nuh'a) bir ceza olmak üzere! | |
15: Andolsun ki onu (tekneyi insanlar için) bir işaret olarak (geride) bıraktık! Düşünen yok mu? | |
16: Benim azabım ve uyarmalarım bak nasıl oldu! | |
17: Andolsun ki Kurân'ı kolaylaştırdık, hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Düşünen yok mu? | |
18: Ad da yalanladı! (Peki) benim azabım ve uyarmalarım nasıl oldu? | |
19: Muhakkak ki biz onların üzerine, uğursuz bir gün içinde sürekli helâk edici bir kasırga irsâl ettik. | |
20: İnsanları, sanki sökülmüş hurma kütükleri gibi koparıp atıyordu. | |
22: Andolsun ki Kurân'ı kolaylaştırdık hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Düşünen yok mu? | |
23: Semud da uyarıcıları yalanladı. | |
24: Dediler ki: "Bizden bir beşere mi tâbi olacağız? O takdirde muhakkak ki inancımızdan sapıp ahmaklık içinde kalırız. " | |
25: "Zikir (hakikat ilmini hatırlatıcı) aramızdan Ona mı ilka olundu? Bilakis O küstah bir yalancıdır!" | |
26: Yarın kimin küstah bir yalancı olduğunu bilecekler! | |
27: Muhakkak ki biz, onlara bir sınav objesi olarak dişi deve irsâl ettik. . . Artık onları gözetle ve sabret. | |
28: Onlara haber ver ki, su aralarında paylaştırılmıştır. . . Her kısım sudan, nöbetleşe payını alsın. | |
29: Arkadaşlarına seslenip çağırdılar. Onlar da payını aldı, deveyi de vahşi şekilde boğazladılar! | |
31: Muhakkak ki biz onların üzerine sayha-i vâhide (bir tek şiddetli titreşimli ses) irsâl ettik de (davarların önüne) konmuş çöp kırıntısı gibi oldular. | |
32: Andolsun ki Kurân'ı kolaylaştırdık, hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Buna göre bir düşünen yok mu? | |
33: Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı. | |
34: Muhakkak ki biz onlara taşlar fırlatan kasırga irsâl ettik. . . Lût'un ailesi müstesna. . . Onları seherde kurtardık. | |
35: İndîmizden bir nimet olmak üzere. . . Şükredeni işte böyle cezalandırırız! | |
36: Andolsun ki (Lût) onları şiddetle yakalamamız konusunda uyardı da, onlar uyarıcıları kuşkuyla karşıladılar! | |
37: Andolsun ki Onun (Lût'un) konuklarından (şehvetle) zevk almak istediler de bu yüzden (görüşlerini) tam bir körlüğe soktuk! "Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı!" | |
38: Andolsun ki yerini bulmuş azap onlara sabahleyin bastırdı. | |
39: Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı! | |
41: Andolsun ki Firavun ailesine de uyarıcılar geldi. | |
42: İşaretlerimizin hepsini yalanladılar! Biz de onları karşı konulmaz kudretle yakaladık! | |
43: Sizin hakikat bilgisini inkâr edenleriniz bunlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa zeburlarda (hikmetli bilgilerde) sizin için bir kurtuluş müjdesi mi var? | |
44: Yoksa: "Biz yardımlaşan (yenilmez) topluluğuz" mu diyorlar? | |
45: Yakında o topluluk (Bedir'de) yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar! | |
46: Hayır, onların azapla buluşma zamanı O Saat'tir (ölüm)! O saat, (savaş yenilgisinden) daha şiddetli ve daha acıdır. | |
47: Muhakkak ki suçlular bir sapma ve ahmaklık içindedirler. | |
48: O süreçte yüzleri üzere ateşte sürüklenirler! "Sakar'ın (cehennemin) yakışını tadın!" (denilir). | |
49: Muhakkak ki biz her şeyi kaderiyle (yazılı - programlanmış) yarattık! | |
50: Emrimiz (hüküm ve oluş) tektir; göz kırpması gibidir (Allâh'a göre "AN" içinde olmuştur)! | |
51: Andolsun ki sizin benzerlerinizi helâk ettik. . . Bunu bir düşünen yok mu? | |
52: İşledikleri her şeyin bilgisi zeburlardadır (hikmet dolu bilgi metinlerinde). | |
53: Küçük - büyük hepsi satır satırdır! | |
54: Muhakkak ki korunanlar cennetlerde ve nehir kıyılarındadırlar. | |
55: Melik-i Muktedir'in kuvveleriyle hakikati yaşam boyutundadırlar! | |