Ali Bulaç Meali |
|
1: Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı. | |
2: Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler. | |
3: Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.' | |
4: Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi. | |
5: (Ki her biri) Doruğunda, olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor. | |
6: Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün... | |
7: Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. | |
8: Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." | |
9: Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.' | |
10: Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al." | |
11: Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık. | |
12: Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti. | |
13: Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık; | |
14: Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkâr edilmiş/nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere. | |
15: Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı? | |
16: Şu halde Benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış? | |
17: Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı? | |
18: Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? | |
19: Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik. | |
20: İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp kopmuş hurma kütükleriymiş gibi. | |
21: Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? | |
23: Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı. | |
24: Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz." | |
25: "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır." | |
26: Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip öğreneceklerdir. | |
27: Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip bekle ve sabret. | |
28: "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun." | |
29: Arkadaşlarını çağırdılar, o da hançerini kapıp deveyi boğazladı. | |
31: Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler. | |
33: Lut kavmi de uyarıları yalanladı. | |
34: Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık; | |
35: Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz. | |
36: Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp yalanlamakta direttiler. | |
37: Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın." | |
38: Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp bastırıverdi. | |
39: Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın. | |
41: Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi. | |
42: Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik. | |
43: Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için Kitaplarda bir beraat mi var? | |
44: "Biz, 'birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan' bir toplumuz" mu diyorlar? | |
45: Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. | |
46: Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azab) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır. | |
47: Hiç şüphesiz suçlular günahkarlar, bir sapmışlık (dalâlet) ve çılgınlık içindedirler. | |
48: Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün "Cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek.) | |
49: Hiç şüphesiz, biz her şeyi kader ile yarattık. | |
50: Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.' | |
51: Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı? | |
52: Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır. | |
53: Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır. | |
54: Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler. | |
55: Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar. | |