Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
1: Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. | |
2: Rabbinin rahmetinin, Zekeriyya kuluna anılışıdır bu... | |
3: Hani o, Rabbine gizli bir sesle seslenmişti de, | |
4: Şöyle demişti: "Rabbim, işte karşındayım. Kemik gevşedi bende. İhtiyarlıktan başım beyaz alevle tutuştu. Sana yakarma konusunda ise Rabbim, hiç bedbaht olmadım." | |
5: "Ben, arkamdan gelecek yakınlarımdan endişe ediyorum. Karımsa kısır. O halde, katından bana bir dost bağışla; | |
6: Ki hem bana mirasçı olsun hem de Yakub hanedanına mirasçı olsun. Ve onu hoşnutluğunu kazanmış bir kul eyle, Rabbim." | |
7: Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz; adı Yahya, daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık. | |
8: Dedi: "Rabbim, benim için oğul nasıl söz konusu olur? Karım, doğurganlığını yitirmiştir, bense yaşlılığın gerçekten en ileri basamağına ulaştım." | |
9: "Bu budur." dedi. Rabbin şöyle buyurdu: "Onu yapmak benim için çok kolaydır. Nitekim daha önce de sen hiçbir şey değilken seni yaratmıştım." | |
10: Dedi: "Rabbim, bana bir işaret ver." Cevap verdi: "İşaretin, sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşmamandır." | |
11: Bunun üzerine Zekeriyya, yakarış yerinden ayrılıp halkının karşısına geçti ve onlara "sabah akşam tespih edin" diye işaret verdi. | |
12: "Ey Yahya! Kitap'ı kuvvetle tut." Biz ona daha sabi iken hikmet verdik. | |
13: Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o. | |
14: Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil. | |
15: Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün. | |
16: Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti. | |
17: Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü. | |
18: Meryem demişti: "Ben senden, Rahman'a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol." | |
19: Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım." | |
20: Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim." | |
21: Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu." | |
22: Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi. | |
23: Nihayet doğum sancısı onu, bir hurma ağacının kütüğüne götürdü. "Ah dedi, keşke daha önce ölseydim, keşke unutulup gitseydim." | |
24: Altından ona şöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirdi." | |
25: "Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir." | |
26: "Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen şöyle söyle: 'Ben Rahman için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım." | |
27: Meryem, onu taşıyarak toplumuna getirdi. "Ey Meryem, dediler, şaşılacak bir iş yaptın!" | |
28: "Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Annen de bir kahpe değildi." | |
29: Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?" | |
30: Sabi dedi: "Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı." | |
31: "Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı önerdi." | |
32: "Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı." | |
33: "Selam bana doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün." | |
34: İşte Meryem'in oğlu İsa budur! Hakkında kuşku ve çelişmeye düştükleri şeyin doğrusu bu sözdür. | |
35: Bir oğul edinmek Allah'a asla yakışmaz. O'nun şanı yücedir. Bir iş ve oluşa karar verdi mi, ona sadece "Ol!" der, o hemen oluverir. | |
36: Şüphesiz, Allah, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde O'na ibadet edin. Dosdoğru yol budur. | |
37: Kendi aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Büyük bir günün tanıklığından ötürü vay o inkârcıların haline! | |
38: Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün, açık bir sapıklık içindedirler. | |
39: Sen onları, o hasret günü ile ilgili olarak uyar. Çünkü onlar gaflet içindeyken, iman da etmemişken iş bitirilmiş olacaktır. | |
40: Yeryüzüne ve üzerindekilere biz mirasçı olacağız, biz. Ve bize döndürülecekler. | |
41: Kitap'ta İbrahim'i de an. O, özü sözü doğru bir peygamberdi. | |
42: Hani, babasına demişti ki: "Babacığım; işitmeyen, görmeyen, sana hiçbir yarar sağlamayan şeylere niçin kulluk ediyorsun?" | |
43: "Babacığım, bana ilimden, sana ulaşmayan bir nasip geldi. O halde bana uy ki, seni düzgün bir yola ileteyim." | |
44: "Babacığım, şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman'a isyan etmişti." | |
45: "Babacığım, ben sana Rahman'dan bir azap dokunmasından, böylece şeytanın dostu haline gelmenden korkuyorum!" | |
46: Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi seni taşlarım. Uzun bir süre uzak kal benden!" | |
47: Dedi: "Selam sana! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır." | |
48: "Sizden de Allah dışındaki yakardıklarınızdan da ayrılıyorum; Rabbime dua edeceğim. Umarım, Rabbime yakarışımla bahtsızlığa düşmem." | |
49: İbrahim, onlardan ve Allah dışında kulluk ettiklerinden uzaklaşınca, ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve hepsini peygamber yaptık. | |
50: Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir doğruluk dili oluşturduk. | |
51: Kitap'ta Mûsa'yı da an. Çünkü o, içtenlik ve dürüstlüğe erdirilmişti ve o bir resul, bir peygamberdi. | |
52: Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik. Onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık. | |
53: Rahmetimizden ona kardeşi Hârun'u bir peygamber olarak armağan ettik. | |
54: Kitap'ta İsmail'i de an. Çünkü o, vaadinde sadıktı; bir resuldü, bir peygamberdi. | |
55: Ailesine namazı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir kişiydi. | |
56: Kitap'ta İdris'i de an. Çünkü o, özü sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi. | |
57: Onu yüce bir mekâna yükselttik. | |
58: İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimet lütfettiği peygamberlerdendir: Âdem'in soyundan, Nûh'la birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz kimselerden. Kendilerine Rahman'ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere kapanırlardı. | |
59: Ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını bulacaklardır. | |
60: Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar. | |
61: Rahman'ın, kullarına gaybda vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Kuşkusuz, O'nun vaadi yerine gelir. | |
62: Orada boş lakırdı değil, yalnızca "selam" işitirler. Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır. | |
63: Kullarımızdan takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet işte budur. | |
64: Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunlar arasındaki herşey O'nundur. Rabbin asla unutkan değildir. | |
65: Göklerin, yerin ve bunlar arasındaki şeylerin Rabbidir o. O'na kulluk/ibadet et ve O'na ibadette sabırlı ol. O'na adaş olacak birini biliyor musun? | |
66: Diyor ki insan: "Öldüğüm zaman diri olarak tekrar çıkarılacak mıyım?" | |
67: Hatırlamıyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken, onu biz yarattık. | |
68: Rabbine yemin olsun ki; onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra hepsini diz çökmüş halde cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız. | |
69: Sonra her gruptan, Rahman'a karşı kafa tutmada daha şiddetli davrananlar kimlerse, onları ayıracağız. | |
70: Elbette ki biz, oraya girmeye daha layık olanların kimler olduğunu herkesten iyi biliriz. | |
71: İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbin üzerinde kesinleşmiş bir hükümdür. | |
72: Sonra biz, korunup sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız. | |
73: Onlara ayetlerimiz açık seçik okunduğunda, inkâr edenler inananlara şöyle derler: "İki zümreden hangisi makamca daha üstün, meclisçe daha güzel?" | |
74: Onlardan önce nice kuşaklar helak ettik ki, malca ve manzaraca daha alımlıydılar. | |
75: De ki: "Her kim sapıklıkta ise Rahman ona iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya kıyametin kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim olduğunu bilecekler." | |
76: Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha hayırlıdır. | |
77: Ayetlerimizi inkâr edip, "Bana mal da evlat da kesinlikle verilecek." diyeni gördün mü? | |
78: Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı? | |
79: Hayır, hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız. | |
80: O dediklerine biz vâris olacağız. Kendisi bir başına bize gelecek. | |
81: Kendilerine onur ve destek olsunlar diye Allah dışında ilahlar edindiler. | |
82: Hayır; (o yalancı tanrılar) onların tapınışlarına küfredecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler. | |
83: Görmedin mi biz, şeytanları inkârcıların üzerine salmışız da onları oynatıp kıvırttırıyorlar. | |
84: Onlar için acele etme. Biz onlar için günleri teker teker sayıyoruz. | |
85: Gün olur, o sakınanları biz, Rahman'ın huzurunda heyet halinde toplarız. | |
86: Suçluları da susuz ve yaya olarak cehenneme sevk ederiz. | |
87: Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar. | |
88: "Rahman çocuk edindi." dediler. | |
89: Yemin olsun ki siz, çok çirkin bir iddiada bulundunuz. | |
90: Bu söz yüzünden neredeyse gökler çatlayacak, yer parçalanacak, dağlar yıkılıp çökecek; | |
91: Rahman için çocuk iddia ettiklerinden ötürü. | |
92: Rahman'a çocuk edinmek yakışmaz. | |
93: Göklerde ve yerde bulunan herkes, Rahman'a kul olarak gelecektir. | |
94: Yemin olsun, O onların hepsini kuşatmış ve tamamını tek tek saymıştır. | |
95: Ve onların hepsi kıyamet günü O'na tek tek gelecektir. | |
96: İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır. | |
97: Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın. | |
98: Biz onlardan önce de nice kuşaklar helâk ettik. Onlardan herhangi birini hissediyor musun, yahut onların bir iniltisini duyuyor musun? | |