Ümit Şimşek Meali |
|
1: Kâf hâ yâ ayn sâd. | |
2: Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin yâdıdır. | |
3: Hani o Rabbine içinden yalvararak seslenmişti. | |
4: 'Rabbim,' demişti. 'Artık benim kemiklerim yıprandı; başım ihtiyarlık aleviyle tutuştu. Sana dualarımda da, ey Rabbim, mahrum kaldığım hiç olmadı. | |
5: 'Arkamdan benim yerimi alacaklardan kaygılanıyorum. Eşim ise kısırdır. Sen bana yüce katından bir veli bağışla. | |
6: 'Tâ ki bana ve Yakub ailesine vâris olsun. Rabbim, onu rızana erişen bir kul eyle.' | |
7: 'Ey Zekeriya,' buyurdu Allah. 'Biz seni Yahyâ adında bir oğulla müjdeliyoruz ki, daha önce hiç kimseyi ona adaş yapmış değiliz.' | |
8: Zekeriya 'Nasıl oğlum olabilir ki?' dedi. 'Eşim kısır, ben de ihtiyarlığın son haddine varmış haldeyim.' | |
9: 'Öyledir,' buyurdu Allah. 'Fakat Rabbin buyurdu ki: Bu Benim için kolaydır. Bundan önce de seni hiçbir şey değilken yaratmıştım.' | |
10: Zekeriya 'Bana bir alâmet ver, Rabbim' dedi. Allah 'Alâmetin, sapasağlam olduğun halde üç gece boyunca insanlarla konuşmamandır' buyurdu. | |
11: Derken Zekeriya mescidden halkın içine çıktı ve onlara 'Sabah akşam tesbih edin' diye işaret etti. | |
12: 'Yahyâ, kitaba sımsıkı sarıl' buyurduk. Ve daha çocukluğunda ona hikmet nasip ettik. | |
13: Tarafımızdan ona bir şefkat ve bir arınmışlık verdik. O da takvâ sahibi bir kul oldu. | |
14: Anne-babasına iyilik ederdi; isyankâr bir zorba değildi. | |
15: Selâm olsun ona doğduğu gün, öldüğü gün ve diriltileceği gün. | |
16: Kitapta Meryem'i de an. Hani o ailesinden ayrılmış ve doğu tarafında bir yere çekilmişti. | |
17: Ve onlarla arasına bir perde germişti. Derken Biz ona Ruhumuzu gönderdik; o da kendisine aynen bir beşer şeklinde göründü. | |
18: Meryem 'Senden Rahmân'a sığınırım,' dedi. 'Allah'tan korkuyorsan bana dokunma.' | |
19: Cebrail 'Ben Rabbinin elçisiyim,' dedi. 'Sana tertemiz bir oğul bağışlamak için geldim.' | |
20: Meryem 'Benim nasıl oğlum olabilir ki?' dedi. 'Ne bana bir beşer eli değdi, ne de ben iffetsizlik ettim.' | |
21: 'Orası öyle,' dedi Cebrail. 'Fakat Rabbin buyurdu ki: Bu Benim için kolaydır. Biz onu insanlara tarafımızdan bir âyet ve bir rahmet yapacağız. Bu ise hükme bağlanmış bir iştir.' | |
22: Meryem İsa'yı yüklendi ve onunla uzak bir yere çekildi. | |
23: Derken doğum sancısı geldi, onu bir hurma dalına tutunmaya zorladı.'Ne olurdu, bundan önce ölüp de unutulup gitseydim' diyordu. | |
24: 'Üzülme,' diye seslendi melek ona aşağıdan. 'Ayağının dibinde Rabbin bir dere yarattı. | |
25: 'Hurmanın dalını kendine doğru silkele; sana taze hurma dökülsün. | |
26: 'Artık ye, iç; gözün aydın olsun. Bir beşer gördüğünde 'Ben Rahmân için oruç adadım; bugün hiçbir insanla konuşmayacağım' de.' | |
27: Böylece onu kucağına alıp kavmine getirdi. 'Ey Meryem,' dediler. 'Sen pek tuhaf birşey yapmışsın. | |
28: 'Ey Harun'un kızkardeşi, senin baban kötü biri değildi; annen de iffetsiz değildi. | |
29: Meryem çocuğu işaret etti. 'Beşikteki çocukla nasıl konuşalım?' dediler. | |
30: Çocuk dedi ki: 'Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı. | |
31: 'Bulunduğum her yerde beni mübarek kıldı. Hayatta olduğum müddetçe bana namazı ve zekâtı öğütledi. | |
32: 'Beni anneme hayırlı bir evlât kıldı; bedbaht bir zorba yapmadı. | |
33: 'Doğduğum gün de, öldüğüm gün de, diriltileceğim gün de bana selâm olsun.' | |
34: İşte Meryem oğlu İsa budur. Hakkında anlaşmazlığa düştükleri sözün doğrusu da böyledir. | |
35: Evlât edinmek Allah'a yaraşmaz; O her kusurdan münezzehtir. O bir işin olmasını murad ettiğinde sadece 'Ol' der; o da oluverir. | |
36: İsa onlara 'Allah sizin de, benim de Rabbimizdir; Ona kulluk edin. İşte dosdoğru yol budur' demişti. | |
37: Fakat çeşitli topluluklar onun hakkında anlaşmazlığa düştüler. O büyük gün görüldüğünde, kâfirlerin başına gelecek var! | |
38: Huzurumuza getirildiklerinde neler işitecek, neler görecekler! Fakat bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindeler. | |
39: Onları, hükmün verileceği pişmanlık gününden sakındır. Çünkü onlar hâlâ gaflet içindeler ve inanmıyorlar. | |
40: Yeryüzüne de, onun üzerindekilere de Biz vâris oluruz; onlar ise huzurumuza dönerler. | |
41: Kitapta İbrahim'i de an. O, özü sözü doğru bir peygamberdi. | |
42: Hani o babasına demişti ki: 'Babacığım, işitmeyen, görmeyen, senin bir ihtiyacını gidermeyen şeylere niçin ibadet ediyorsun? | |
43: 'Babacığım, sana gelmeyen bir bilgi bana ulaşmış bulunuyor. Bana uy ki seni doğru bir yola ulaştırayım. | |
44: 'Babacığım, şeytana tapma. Çünkü şeytan, Rahmân'a âsi olmuştur. | |
45: 'Babacığım, sana Rahmân'dan bir azap dokunur da şeytana arkadaş olursun diye korkuyorum.' | |
46: Babası 'İbrahim,' dedi. 'Yoksa sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bundan vazgeçmezsen seni taşlarım. Şimdi sen uzunca bir süre benden uzak dur.' | |
47: İbrahim 'Sana selâm olsun,' dedi. 'Senin için Rabbimden af dileyeceğim. O bana karşı çok lütufkârdır. | |
48: 'Ben sizden de, sizin Allah'tan başka dua ettiklerinizden de uzaklaşıyor ve sadece Rabbime dua ediyorum. Umarım, Rabbime ettiğim dualarımda mahrum kalmam.' | |
49: İbrahim onlardan ve onların Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşınca, Biz de ona İshak ile Yakub'u bağışladık; herbirini de peygamber yaptık. | |
50: Onlara rahmetimizden lütfettik ve arkalarında güzel ve şerefli bir nam bıraktık. | |
51: Kitapta Musa'yı da an. O da ihlâsa erdirilmiş bir kul, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdi. | |
52: Ona Tûr'un sağ tarafından seslenmiş ve Bizimle doğrudan konuşması için onu huzurumuza almıştık. | |
53: Ona, rahmetimizin eseri olarak, kardeşi Harun'u peygamber olarak vermiştik. | |
54: Kitapta İsmail'i de an. O sözünde sadık idi ve Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdi. | |
55: Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbinin katında da rızaya erişmişti. | |
56: Kitapta İdris'i de an. O da özü sözü doğru bir peygamberdi. | |
57: Onu yüce bir mertebeye çıkarmıştık. | |
58: Onlar, Âdem'in soyundan, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızdan, İbrahim ile Yakub'un ve hidayet verip seçkin kıldığımız kimselerin soyundan, Allah'ın nimetlerine erişmiş peygamberler idi. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlardı. | |
59: Onların ardından namazı bırakan ve şehvetlerinin peşine düşen bir nesil geldi ki, onlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklar. | |
60: Ancak tevbe ederek iman eden ve güzel işler yapan kimseler müstesnadır; onlar, hiçbir haksızlığa uğramadan Cennete girerler. | |
61: Orası Adn Cennetleridir ki, Rahmân onu kullarına görmedikleri halde vaad etmiştir. Onun vaadi ise yerini bulacak bir vaaddir. | |
62: Orada onlar boş söz işitmezler, ancak esenlik işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır. | |
63: İşte kullarımızdan takvâ sahiplerini vâris kılacağımız Cennet budur. | |
64: Biz ancak Rabbimizin emriyle ineriz. Geçmişimiz, geleceğimiz ve bu ikisi arasındaki herşey Ona aittir. Ve Rabbin hiçbir şeyi unutmaz. | |
65: O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Yalnız Ona ibadet et; Ona ibadette sebat et. Hiç Ona adaş olabilecek birini biliyor musun? | |
66: Bir de insan diyor ki: 'Öldükten sonra diriltilecek miyim?' | |
67: O insan, daha önce hiçbir şey değilken onu yarattığımızı düşünmüyor mu? | |
68: Rabbine and olsun ki, onları da, şeytanları da diriltecek, sonra da Cehennemin etrafında diz çökmüş halde toplayacağız. | |
69: Sonra da, her topluluktan, Rahmân'a isyanda en ileri gidenlerini çekip çıkaracağız. | |
70: Cehenneme atılmaya kimin daha lâyık olduğunu Biz pekalâ biliriz. | |
71: İçinizde oradan geçmeyecek kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesinleşmiş hükmüdür. | |
72: Sonra, korunmuş olanları kurtarır, zalimleri ise orada diz üstü bırakırız. | |
73: Kendilerine apaçık âyetlerimiz okunduğunda, inkâr edenler iman edenlere dediler ki: 'Bu iki topluluktan hangisi daha üstün bir mevki ve toplum içinde?' | |
74: Oysa Biz onlardan önce serveti ve görüntüsü daha güzel nice nesilleri helâk ettik. | |
75: De ki: Sapıklıkta olana Rahmân ne kadar mühlet verirse versin; kendilerine vaad olunan şeyi-ister azap olsun, ister kıyamet-gördüklerinde öğrenecekler kimin mevkii daha kötü, kimin ordusu daha zayıfmış! | |
76: Doğru yolda olanların ise Allah hidayetlerini arttırır. Bâki kalan güzel işler, Rabbinin katında hem ödül bakımından, hem de âkıbet itibarıyla daha üstündür. | |
77: Gördün mü âyetlerimizi inkâr edip de 'Bana servet ve evlât verilecek' diyeni? | |
78: O gayba mı ulaştı, yoksa Rahmân'dan bir söz mü aldı? | |
79: Hâşâ! Söylediği şeyi yazacak ve azabını da arttırdıkça arttıracağız. | |
80: Söylediği şey Bize kalacak; o ise huzurumuza tek başına gelecektir. | |
81: Bir de, kendilerine üstünlük ve şeref sağlasın diye, Allah'tan başka tanrılar edindiler. | |
82: Hayır. O düzmece ilahlar, müşriklerin kendilerine yönelik tapınmalarını reddedecekler ve onlara karşı çıkacaklardır. | |
83: Görmedin mi? Biz şeytanları kâfirlere musallat etmişiz; onları kışkırtıp duruyorlar. | |
84: Onlar için acele etme. Biz onlara gün sayıyoruz. | |
85: O gün takvâ sahiplerini şerefli bir heyet halinde Rahmân'ın huzurunda toplarız. | |
86: Mücrimleri de susuz halde Cehenneme süreriz. | |
87: Rahmân'dan bir söz almış olanlar dışında hiç kimsenin o gün şefaat yetkisi olmaz. | |
88: Bir de 'Rahmân evlât edindi' dediler. | |
89: And olsun, pek çirkin birşey ortaya attınız. | |
90: Neredeyse gökler çatlayacaktı bu söz yüzünden; yer yarılacak, dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı: | |
91: Onlar Rahmân'a evlât yakıştırdı diye. | |
92: Oysa Rahmân'a evlât edinmek yaraşmaz. | |
93: Göklerde ve yerde kim varsa, hepsi Rahmân'ın huzuruna kul olarak gelir. | |
94: Allah onların hepsini kuşatmış, herbirini tek tek saymıştır. | |
95: Kıyamet gününde de onlar Onun huzuruna birer birer gelirler. | |
96: İman eden ve güzel işler yapanlar için Rahmân bir sevgi vücuda getirecektir. | |
97: Biz bu Kur'ân'ı senin dilinle indirdik ve kolaylaştırdık-tâ ki takvâ sahiplerini onunla müjdeleyesin, inatçı bir topluluğu da onunla sakındırasın. | |
98: Onlardan önce de Biz nice nesiller helâk ettik. Şimdi onlardan, gördüğün, yahut fısıltısını işittiğin birileri var mı? | |