Tefhim-ul Kuran Meali |
|
1: Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. | |
2: (Bu,) Rabbinin kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir. | |
3: Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman. | |
4: Demişti ki: «Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım.» | |
5: «Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın) dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.» | |
6: «Bana mirasçı olsun, Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl.» | |
7: (Allah buyurdu:) «Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş kılmamışız.» | |
8: Dedi ki: «Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım.» | |
9: (Ona gelen melek:) «İşte böyle» dedi. «Rabbin dedi ki: -Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiç bir şey değil iken, seni yaratmıştım.» | |
10: Dedi ki: «Rabbim, bana bir belge (ayet) ver.» Dedi ki: «Senin belgen, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır.» | |
11: Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: «Sabah akşam tesbih edin.» | |
12: (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) «Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.» Daha çocuk iken ona hikmet verdik. | |
13: Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik.) O, çok takva sahibi biriydi. | |
14: Ana ve babasına itaatkârdı ve isyan eden bir zorba değildi. | |
15: Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağı gün de. | |
16: Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. | |
17: Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. | |
18: Demişti ki: «Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)'a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).» | |
19: Demişti ki: «Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).» | |
20: O: «Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken» dedi. | |
21: «İşte böyle» dedi. «Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır) .» Ve iş de olup bitmişti. | |
22: Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi. | |
23: Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: «Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim.» | |
24: Altından (bir ses) ona seslendi: «Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır.» | |
25: Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin.» | |
26: Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: «Ben Rahman (olan Allah)'a oruç adadım, bugün hiç bir insanla konuşmayacağım.» | |
27: Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: «Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.» | |
28: «Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın utanmaz (bir kadın) değildi.» | |
29: Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?» | |
30: (İsa) Dedi ki: «Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.» | |
31: «Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekâtı vasiyet (emr) etti.» | |
32: «Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı.» | |
33: «Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de.» | |
34: İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri «Hak Söz». | |
35: Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: «Ol» der, o da hemen oluverir. | |
36: Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur. | |
37: İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay küfre sapanlara. | |
38: Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler. | |
39: İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar. | |
40: Şüphe yok, yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler. | |
41: Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi. | |
42: Hani babasına demişti: «Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?» | |
43: «Babacığım, gerçek şu ki, sana gelmeyen bir ilim geldi bana. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.» | |
44: «Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah) a başkaldırandır.» | |
45: «Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkmaktayım, o zaman şeytanın velisi olursun.» | |
46: (Babası) Demişti ki: «İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre de benden uzaklaş, (bir yerlere) git.» | |
47: (İbrahim:) «Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O bana pek lütufkârdır» dedi. | |
48: «Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım.» | |
49: Böylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakub'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık. | |
50: Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. | |
51: Kitap'ta Musa'yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. | |
52: Ona, Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık. | |
53: Ona rahmetimizden kardeşi Harun'u da bir peygaber olarak armağan ettik. | |
54: Kitap'ta İsmail'i de zikret. Çünkü o, va'dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. | |
55: Halkına, namazı ve zekâtı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan) dı. | |
56: Kitap'ta İdris'i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi. | |
57: Biz onu yüce bir mekân (makam) a yükseltmiştik. | |
58: İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan kuşakların) dan, İbrahim ve İsrail (Yakup) in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah') ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanıverirler. | |
59: Sonra onların arkasından öyle kuşaklar türedi ki, namaz (kılma duyarlığın) ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. | |
60: Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır) ; işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar. | |
61: Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphe yok, O'nun va'di yerine gelecektir. | |
62: Onda selamın dışında 'boşa harcanmış bir söz' işitmezler. Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta) dır. | |
63: O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız. | |
64: Biz (elçiler,) ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O'nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir. | |
65: Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerinin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olduğunu biliyor musun? | |
66: İnsan demektedir ki: «Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?» | |
67: İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? | |
68: Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. | |
69: Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah) a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. | |
70: Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi bilmekteyiz. | |
71: Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır. | |
72: Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulme sapanları diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz. | |
73: Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda, o küfre sapanlar, iman edenlere derler ki: «İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?» | |
74: Onlardan önce nice insan kuşaklarını yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler. | |
75: De ki: «Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. | |
76: Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır. | |
77: Ayetlerimizi inkâr edip, bana: «Elbette mal ve çocuklar verilecektir» diyeni gördün mü? | |
78: O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah) ın katında(n) bir ahid mi aldı? | |
79: Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azabta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız. | |
80: Onun söylemekte olduğuna biz mirasçı olacağız; o bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir. | |
81: Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler. | |
82: Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkâr edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler. | |
83: Görmedin mi, biz gerçekten şeytanları, küfre sapanların üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar. | |
84: Onlara karşı acele davranma; biz onlar için ancak saydıkça saymaktayız. | |
85: Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzuran) a toplayacağımız gün, | |
86: Suçlu günahkârları da, susamışlar olarak cehenneme süreceğiz. | |
87: Rahmanın katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olamayacaklardır. | |
88: «Rahman çocuk edinmiştir» dediler. | |
89: Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup geldiniz. | |
90: Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti. | |
91: Rahman adına çocuk öne sürdüklerinde (ötürü bunlar olacaktı) | |
92: Rahman (olan Allah) a çocuk edinmek yaraşmaz. | |
93: Göklerde ve yerde olan (herkesin her şeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir. | |
94: Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak da saymış bulunmaktadır. | |
95: Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız tek başlarına' geleceklerdir. | |
96: İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. | |
97: Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp korkutman için. | |
98: Biz, onlardan önce nice insan kuşaklarını yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiç birini hissediyor ya da onların fısıltılarını duyuyor musun? | |