Süleyman Ateş Meali |
|
1: Kâf hâ yâ 'ayn sâd. | |
2: Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyyâ'ya rahmetini anıştır. | |
3: O, Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı: | |
4: "Rabbim, demişti, ben, bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlk aleviyle tutuştu. Rabbim, sana du'â ile hiçbir zaman bahtsız olmadım (her du'â ettikçe kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etmedin)." | |
5: "Doğrusu ben arkamdan, yerime geçecek yakınlar(ımın iyi hareket etmeyecekler)inden korktum; karım da kısır. (Ne olur) katından bana yerime geçecek bir veli lutfet. | |
6: "Ki, (o), bana ve Ya'kûb oğullarına mirâsçı olsun. Rabbim, onu beğendiğin bir insan yap." | |
7: (Allâh buyurdu): Ey Zekeriyyâ, biz sana bir oğul müjdeleriz, adı Yahyâ'dır. Daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık (ondan önce kimseye bu adı vermedik.)" | |
8: (Zekeriyyâ): "Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Karım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım." | |
9: Dedi: "Öyledir, ama Rabbin: 'O bana kolaydır, daha önce sen de hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım' dedi." | |
10: "Rabbim, dedi, (öyle ise) bana bir işâret ver". "Senin işâretin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve gündüz) insanlarla konuşamamandır." dedi. | |
11: (Zekeriyyâ), ma'bedden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin!" diye işâret etti. | |
12: "Ey Yahyâ, Kitabı kuvvetle tut (Onun emirlerini uygula)." (dedik) ve ona çocuk iken hikmet verdik. | |
13: Katımızdan bir rahmet (bir acıma duygusu) ve temizlik de (verdik; o günâhlardan) korunan oldu. | |
14: Ana babasına iyilik ediciydi, baş kaldıran bir zorba değildi. | |
15: Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selâm olsun! | |
16: Kitapta Meryem'i de an. Bir zaman o âilesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti. | |
17: Onlarla kendisi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu (Cebrâil'i) ona gönderdik. (O) ona düzgün bir insan şeklinde göründü. | |
18: (Meryem) dedi ki: "Ben senden, çok esirgeyen(Allâh)'a sığınırım. Eğer (Allah'tan) korkuyorsan (bana dokunma)." | |
19: (Ruh): "Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim diye (geldim)." | |
20: "Benim nasıl oğlum olur, dedi, bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim." | |
21: (Ruh): "Öyledir, dedi, Rabbin: 'O bana kolaydır. Onu insanlara bir mu'cize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)' dedi" ve iş olup bitti. | |
22: (Meryem), ona gebe kaldı. Onunla uzak bir yere çekildi. | |
23: Doğum sancısı onu, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi. "Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!" | |
24: Altından (Ruh) ona şöyle seslendi: "Üzülme Rabbin alt tarafında bir su arkı var etti." | |
25: "Hurma dalını sana doğru silkele, üzerine olmuş, taze hurma dökülsün." | |
26: "Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen: "Ben Rahmân için (susma) oruc(u) adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" de." | |
27: (Meryem) onu taşıyarak kavmine getirdi: "Ey Meryem, dediler, sen tuhaf bir iş yaptın." | |
28: "Ey Hârûn'un kızkardeşi, baban kötü bir adam değildi, annen de fâhişe değildi (sen ne yaptın böyle)?" | |
29: (Meryem), çocuğu gösterdi. Dediler ki: "Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?" | |
30: (Çocuk): "Ben Allâh'ın kuluyum, dedi,(O) bana Kitabı verdi, beni peygamber yaptı." | |
31: "Beni bulunduğum her yerde yararlı kıldı. Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti!" | |
32: "(Beni) anneme iyilik eder (kıldı), beni baş kaldıran bir zorba yapmadı." | |
33: "Doğduğum gün de, öleceğim gün de ve diri olarak kaldırılacağım gün de bana esenlik verilmiştir. | |
34: İşte Meryem oğlu Îsâ. Şüphe edip ayrılığa düştükleri şey, "gerçek söz"e göre budur. | |
35: Çocuk edinmek, Allah'a yakışmaz. O'nun şânı yücedir. Bir işi yapmak istedi mi ona sadece "ol" der, (o da) olur. | |
36: "Şüphesiz, Allâh benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, O'na kulluk edin." İşte doğru yol budur. | |
37: Kendi aralarından hizipler, ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kâfirlerin haline! | |
38: Bize geldikleri gün ne güzel işitir, ne güzel görürler. Ama o zâlimler, bugün apaçık sapıklık içindedirler! | |
39: Onları şu hasret gününe karşı uyar ki, o zaman kendileri gaflet içinde inanmamakta ısrar ederlerken iş bitirilmiş olur (yaptıklarına pişman olup hasret çeker dururlar, ama iş işten geçmiştir artık). | |
40: Dünyâya ve üzerinde bulunanlara biz vâris oluruz biz, ve bize döndürülürler. | |
41: Kitapta İbrâhim'i de an; gerçekten o, çok doğru bir peygamberdi. | |
42: Babasına demişti ki: "Babacığım, işitmeyen görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" | |
43: "Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim." | |
44: "Babacığım, şeytâna tapma, çünkü şeytân, Rahmân'a isyân etmiştir." | |
45: "Babacığım, ben sana Rahmân'dan bir azâbın dokunmasından korkuyorum. O zaman, şeytânın dostu olursun." | |
46: (Babası): "Ey İbrâhim, dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl, git!" | |
47: (İbrâhim): "Selâm sana, (esenlik içinde kal), dedi, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lutufkârdır." | |
48: "Sizden de, Allah'tan başka yalvardıklarınızdan da ayrılıyor ve yalnız Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam (istediklerimden mahrum bırakılmam)." | |
49: İşte onlardan ve onların Allah'tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Ya'kûb'u armağan ettik ve hepsini de peygamber yaptık. | |
50: Onlara rahmetimizden (mal ve çocuk) lutfettik ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. | |
51: Kitapta Mûsâ'yı da an, çünkü o, içi temiz (bir insan)dı ve elçi bir peygamberdi. | |
52: Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik ve onu, özel konuşmak için (kendimize) yaklaştırdık. | |
53: Ona, acıdığımızdan dolayı kardeşi Hârûn'u da peygamber olarak armağan ettik. | |
54: Kitapta İsmâ'il'i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi. | |
55: Halkına namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti. | |
56: Kitapta İdris'i de an: Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi. | |
57: Onu yüce bir yere yükseltmiştik. | |
58: İşte bunlar; Allâh'ın ni'met verdiği peygamberlerden, Âdem neslinden, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil (Ya'kûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. | |
59: Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır. | |
60: Ancak tevbe eden, inanan ve iyi işler yapanlar, cennete girecekler ve hiç haksızlığa uğratılmayacaklardır. | |
61: Rahmân'ın kullarına gıyâben va'dettiği Adn cennetleri(ne gireceklerdir). Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir. | |
62: Orada boş söz değil, yalnız selâm işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır. | |
63: İşte kullarımızdan, korunanlara vereceğimiz cennet budur. | |
64: Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan herşey O'na âittir. Rabbin, asla unutkan değildir. | |
65: (O), göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O'na kulluk et ve O'na kullukta sabret. Hiç O'nun adıyla anılan birini biliyor musun? | |
66: İnsan: "Ben öldükten sonra mı diri olarak çıkarılacağım?" diyor. | |
67: İnsan önceden hiçbir şey değilken kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu? | |
68: Rabbine andolsun ki, onları ve şeytânları mutlaka toplayacağız, sonra onları diz çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde bulunduracağız. | |
69: Sonra her milletten Rahmân'a en çok karşı geleni ayıracağız. | |
70: Sonra, elbette biz, kimlerin oraya girmeğe uygun olduğunu daha iyi biliriz. | |
71: İçinizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesin borçtur. | |
72: Sonra korunanları kurtarırız ve zâlimleri öyle diz üstü çökmüş olarak bırakırız. | |
73: Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlar için "İki topluluktan hangisinin makamı daha hayırlı, meclisi (mevkii) daha güzeldir?" derler. | |
74: Onlardan önce nice nesiller helâk ettik ki onlar eşyaca ve gösterişce daha güzeldi. | |
75: De ki: "Kim sapıklık içinde ise Rahmân ona süre versin (ne çıkar). Nihâyet va'dedildiklerini -azâbı veya (Duruşma) sâ'ati(ni)- gördükleri zaman, kimin yerce daha kötü ve adamca daha zayıf olduğunu bileceklerdir. | |
76: Allâh, yola gelenlerin hidâyetini artırır. Kalıcı olan yararlı işler, Rabbinin yanında hem mükâfât bakımından daha iyidir, hem varılacak yer bakımından daha iyidir! | |
77: Âyetlerimizi inkâr edip: "Bana mal ve evlâd verilecek" diyen adamı gördün mü? | |
78: Gaybe mi çık(ıp bak)tı, yoksa Rahmân'ın huzûrunda bir söz mü aldı (Allâh ile bir andlaşma mı yaptı)? | |
79: Hayır (yanılıyor), biz onun dediğini yazacağız ve onun için azâbı uzattıkça uzatacağız. | |
80: O dediği(malı ve evlâdı)na biz vâris olacağız (nesi varsa hepsi bize kalacak) ve o, bize tek başına gelecek (yanında ne malı, ne de evlâdı olmayacak). | |
81: Kendilerine destek olsunlar diye Allah'tan başka tanrılar edindiler. | |
82: Hayır, (yarın o taptıkları tanrılar), bunların tapmalarını inkâr edecekler ve bunlara zıd olacaklardır. | |
83: Görmedin mi biz kâfirlere şeytânları gönderdik, onları oynatıp duruyorlar. | |
84: Onlar hakkında acele etme, biz onlar(ın günlerini ve nefeslerini doldurmaları) için saydıkça sayıyoruz. | |
85: Korunanları, binek üzerinde ikram ile Rahmân'a götürdüğümüz gün, | |
86: Suçluları da yaya ve susuz olarak cehenneme sürdüğümüz (gün), | |
87: Yalnız Rahmân'ın huzûrunda söz almış olanlardan başkaları şefâ'at edemezler. | |
88: "Rahmân çocuk edindi" dediler. | |
89: Andolsun ki, "Siz pek kötü bir cür'ette bulundunuz!" | |
90: Neredeyse o(sözün dehşeti)nden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktır!. | |
91: Rahmân için çocuk iddiâ ettiklerinden ötürü. | |
92: Çocuk edinmek Rahmân'a yakışmaz. | |
93: Göklerde ve yerde bulunan herkes Rahmân'a kul olarak gelecektir. | |
94: O, onların hepsini kuşatmış ve onları bir bir saymıştır. | |
95: Onların hepsi, kıyâmet günü O'na tek başına gelecektir. | |
96: İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahmân, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak(onları herkese sevdirecek)tir. | |
97: Biz o(Kur'â)n'ı senin diline kolaylaştırdık ki, onunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi onunla uyarasın. | |
98: Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun? | |