| İbni Kesir Meali |
|
| 1: Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad. | |
| 2: Rabbının, kulu Zekeriyya'ya rahmetinin zikri. | |
| 3: Hani o; Rabbına içinden yalvarmıştı. | |
| 4: Ve demişti ki: Rabbım; gerçekten kemiklerim yıprandı, baş yaşlılık alevi ile tutuştu. Rabbım; şimdiye kadar sana yalvarmakla bir şeyden mahrum olmadım. | |
| 5: Doğrusu ben; kendimden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Bana katından bir oğul bağışla. | |
| 6: Ki bana ve Yakuboğullarına mirasçı olsun. Rabbım; onu razı olunan kıl. | |
| 7: Ey Zekeriyya; sana Yahya adında bir oğlan müjdeliyoruz. Daha önce bu adı hiç kimseye vermedik. | |
| 8: Rabbım; karım kısır ve ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olur ki? dedi. | |
| 9: Öyledir. Rabbım buyurdu ki: Bu, bana çok kolaydır. Daha önce sen yokken seni de yaratmıştım. | |
| 10: Öyleyse Rabbım bana bir nişan ver, dedi. Senin nişanın; birbiri ardı sıra üç gece insanlarla konuşmamandır, buyurdu. | |
| 11: Bunun üzerine ma'bedden çıkıp kavmine: Sabah akşam Allah'ı tesbih edin, diye işaret etti. | |
| 12: Ey Yahya, Kitab'a kuvvetle sarıl. Daha çocuk iken ona hikmet verdik. | |
| 13: Katımızdan bir kalb yumuşaklığı ile safiyet verdik. O, takva sahibi biri idi. | |
| 14: Anasına ve babasına karşı iyi davranırdı. Baş kaldıran bir zorba değildi. | |
| 15: Selam olsun ona, doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde. | |
| 16: Kitab'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak Doğu tarafında bir yere çekilmişti. | |
| 17: Onlardan gizlenmek için de bir perde germişti. Derken, Biz de ona ruhumuzu göndermiştik de tam bir insan olarak görünmüştü ona. | |
| 18: Rahman'a sığınırım senden, dedi. Eğer takva sahibi isen. | |
| 19: O da: Ben, Rabbının sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği bir elçiden başka bir şey değilim, dedi. | |
| 20: Meryem: Benim nasıl bir oğlum olabilir ki; bana hiç bir beşer dokunmamıştır. Ve ben, kötü kadın da değilim, dedi. | |
| 21: Bu böyledir, zira Rabbın; bu, Bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve katımızdan bir rahmet kılacağız, buyuruyor, dedi. Ve iş, olup bitti. | |
| 22: Nihayet ona gebe kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi. | |
| 23: Doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Keşki, dedi; bundan evvel öleydim de unutulup gideydim. | |
| 24: Altından ona şu nida geldi: Üzülme sakın, Rabbın senin ayağının altında bir ırmak akıttı. | |
| 25: Hurma dalını kendine doğru silkele; üstüne taze hurma dökülsün. | |
| 26: Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan; ben Rahman' a oruç adadım. Onun için bugün hiç bir kimseyle konuşmayacağım, de. | |
| 27: Derken çocuğu alıp kavmine getirdi. Ey Meryem; andolsun ki utanılacak bir şey yaptın, dediler. | |
| 28: Ey Harun'un kızkardeşi; baban kötü birisi değildi, annen de iffetsiz değildi, dediler. | |
| 29: Bunun üzerine o, çocuğu gösterdi: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler. | |
| 30: Çocuk dedi ki: Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı. | |
| 31: Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı ve yaşadığım müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti. | |
| 32: Bir de anneme iyi davranmamı. Ve beni bedbaht bir zorba kılmadı. | |
| 33: Selam olsun bana; doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde, dedi. | |
| 34: İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa, hak söze göre budur. | |
| 35: Oğul edinmek Allah'a asla yakışmaz. O münezzehtir. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece; ol, der, o da oluverir. | |
| 36: Şüphesiz ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. O'na ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur. | |
| 37: Fırkalar kendi aralarında ihtilafa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline. | |
| 38: Bize geldikleri gün; neler görüp işitecekler. Ne var ki zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. | |
| 39: Sen, onları hasret günü ile korkut. O gün, onlar gaflet içinde inanmamakta iken, iş bitirilmiş olur. | |
| 40: Şüphe yok ki bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara Biz, varis olacağız Ve onlar, Bize döndürüleceklerdir. | |
| 41: Kitab'da İbrahim'i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi. | |
| 42: Hani babasına demişti ki: Babacığım; işitmeyen, görmeyen ve sana hiç bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun? | |
| 43: Babacığım, doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana gelmiştir. Öyleyse bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim. | |
| 44: Babacığım, şeytana tapma. Çünkü şeytan, Rahman'a başkaldırmıştır. | |
| 45: Babacığım, sana Rahman'ın katından bir azabın gelmesinden korkuyorum. Böylece şeytanın dostu olarak kalırsın. | |
| 46: Dedi ki: Sen, benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Ey İbrahim, eğer bundan vazgeçmezsen; andolsun ki seni taşlarım, uzun bir müddet benden ayrıl, git. | |
| 47: İbrahim dedi ki: Selam olsun sana, senin için Rabbımdan mağfiret dileyeceğim. Zira O, bana karşı çok lütufkardır. | |
| 48: Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı bırakıp çekilirim, Rabbıma yalvarırım. Rabbıma yalvarışımdan ötürü mahrum kalmayacağımı umarım. | |
| 49: Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bırakıp çekilince; ona İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Ve her birini peygamber yaptık. | |
| 50: Bunlara rahmetimizden lutfettik. Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik | |
| 51: Kitab'da Musa'yı da an. Muhakkak ki o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş bir peygamberdi. | |
| 52: Ona Tur'un sağ yanından seslendik. Ve onu gizlice söyleşmek için yaklaştırdık. | |
| 53: Ve rahmetimizden ötürü ona; kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak bağışladık. | |
| 54: Kitab'da İsmail'i de an. Muhakkak ki o, vaadine sadık idi ve katımızdan gönderilmiş bir peygamberdi. | |
| 55: Kavmine namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbının katında hoşnudluğu ermişti. | |
| 56: Kitab'da İdris'i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi. | |
| 57: Onu yüce bir yere yükselttik. | |
| 58: İşte bunlar; Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Adem in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ile İsrail'in neslinden, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman; ağlayarak secdeye kapanırlardı. | |
| 59: Ama onların ardından namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. Onlar bu azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir. | |
| 60: Ancak tevbe edip iman ederek salih amel işleyenler müstesnadır. Onlar, hiç bir haksızlığa uğratılmadan cennete girerler. | |
| 61: Rahman'ın kullarına gıyaben vaad ettiği Adn cennetlerine. Şüphesiz O'nun sözü yerini bulacaktır. | |
| 62: Orada boş sözler değil, sadece selam sözü işitirler ve sabah-akşam rızıklarını hazır bulurlar. | |
| 63: İşte bu cennetlere; kullarımızdan takva sahiplerini mirasçı kılacağız. | |
| 64: Biz, ancak Rabbının emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bu ikisi arasındaki her şey, O'nundur. Ve Rabbın unutkan değildir. | |
| 65: Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbıdır. O halde O'na ibadet et ve bu ibadetinde devamlı ol. Sen, hiç O'nun için bir adaş bilir misin? | |
| 66: İnsan der ki: Ben, öldüğümde mi diriltileceğim? | |
| 67: İnsan hiç düşünmez mi ki; kendisi önceden bir şey değilken, Biz yarattık onu. | |
| 68: Rabbına andolsun ki; Biz, onları da, şeytanları da beraber mutlaka haşr edeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız. | |
| 69: Sonra her toplumdan Rahman'a karşı en çok başkaldıranları ortaya koyacağpız. | |
| 70: Cehenneme en çok layık olanları elbette Biz, biliriz. | |
| 71: Sizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbının yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür. | |
| 72: Sonra Biz, takvaya erenleri kurtaracağız. Zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız. | |
| 73: Ayetlerimiz kendilerine açıkça okunduğu zaman; küfreden o adamlar mü'minlere: Bu iki takım insanın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir? derler. | |
| 74: Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, varlıkça ve gösterişçe bunlardan çok daha üstündüler. | |
| 75: De ki: Rahman; sapıklıkta olanın günlerinin uzunluğunu uzattıkça uzatır. Nihayet tehdit edildikleri azabı veya kıyamet gününü gördükleri zaman; kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bileceklerdir. | |
| 76: Allah, hidayete erenlerin hidayetini artırır. Baki kalacak salih ameller Rabbının katında hem sevab olarak daha hayırlı, hem de netice olarak daha hayırlıdır. | |
| 77: Ayetlerimizi inkar eden; bana elbette mal ve çocuk verilecektir, diyeni gördün mü? | |
| 78: O, görülmeyeni mi biliyor yoksa Rahman katından bir söz mü almış? | |
| 79: Hayır, onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız. | |
| 80: Onun söylemekte olduğuna Biz, mirasçı olacağız. Kendisi Bize tek olarak gelecektir. | |
| 81: Onlar; kendilerine güç kazandırsın diye, Allah'ı bırakarak ilahlar edindiler. | |
| 82: Hayır, onlar kendilerinin ibadetlerini inkar edecekler ve aleyhlerine döneceklerdir. | |
| 83: Bilmiyor musun ki; kafirlerin üzerine, onları kışkırtan şeytanlar gönderdik. | |
| 84: Şu halde sen, onlara karşı acele etme. Biz, onların günlerini saydıkça sayıyoruz. | |
| 85: O gün muttakileri Rahman'ın huzurunda, O'na gelmiş konuklar olarak toplarız. | |
| 86: Mücrimleri de suya götürür gibi cehenneme süreriz. | |
| 87: Rahman'ın katında, ahid almış olanlardan başkası asla şefaatta bulunamayacaktır. | |
| 88: Bir kısım kimseler: Rahman çocuk edindi, dediler. | |
| 89: Andolsun ki; ortaya çok kötü bir şey attınız. | |
| 90: Neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar göçecekti; | |
| 91: Rahman'a çocuk isnad etmelerinden ötürü. | |
| 92: Oysa Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz. | |
| 93: Çünkü göklerde ve yerlerde olan her şey, Rahman'a kul olarak gelecektir. | |
| 94: Andolsun ki; ilmi onları kuşatmış ve teker teker saymıştır. | |
| 95: Hepsi kıyamet günü O'na tek olarak gelecektir. | |
| 96: Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenleri, Rahman sevgili kılacaktır. | |
| 97: İşte Biz; bunu muttakilere müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi uyarasın diye senin dilinde indirerek kolaylaştırdık. | |
| 98: Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Şimdi onlardan hiç bir varlık emaresi hissediyor veya bir ses işitiyor musun? | |