Ümit Şimşek Meali |
|
1: Sâd. And olsun öğüt dolu Kur'ân'a. | |
2: Doğrusu, inkâr edenler kibirleri yüzünden muhalefet içindeler. | |
3: Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman feryad edip durdularsa da kurtuluş vakti geçmişti. | |
4: Onlar, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar da 'Bu yalancı bir sihirbaz,' dediler. | |
5: 'Tanrıları tek bir tanrı mı yapacakmış? Ne acaip şey bu böyle?' | |
6: İleri gelenleri 'Yürüyün,' diyerek kalktılar. 'Tanrılarınız hakkında sebat gösterin. Sizden istenen budur. | |
7: 'Böyle birşeyi en son dinde bile işitmedik. Bu uydurmadan başka birşey değil! | |
8: 'Aramızdan ona mı kitap inmiş?' Doğrusu onlar Benim kitabımdan kuşku içindeler. Fakat henüz azabımı tatmadılar. | |
9: Yoksa herşeye üstün kudret sahibi ve bütün nimetlerin bağışlayıcısı olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı? | |
10: Yoksa, göklerin, yerin ve arasındakilerin hakimiyeti onlara mı ait? Öyleyse sebeplerle (bir imkan ve güç bularak göğe) yükselsinler. | |
11: Nihayet onlar da çeşitli topluluklardan, şuracıkta bozguna uğrayacak bir ordu döküntüsüdür. | |
12: Onlardan önce Nuh kavmi ile Âd ve güçlü saltanat sahibi Firavun da peygamberlerini yalanlamıştı. | |
13: Semud, Lût kavmi ve Eyke ahalisi de öyle. O topluluklar, işte bunlardı. | |
14: Hepsi de peygamberleri yalanladı ve hepsi cezayı hak etti. | |
15: Bunların beklediği de birtek sesten ibarettir ki, vakti eriştiğinde bir an bile gecikmeksizin geliverir. | |
16: Yine de 'Rabbimiz, bizim azaptan payımızı hesap gününden önce hemen ver' dediler. | |
17: Sen onların söylediklerine sabret ve güçlü kulumuz Davud'u hatırla. O, Allah'a yönelmiş bir kimseydi. | |
18: Dağları Biz onun emrine verdik ki, akşam sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi. | |
19: Kuşları da toplu halde onun emrine vermiştik; hepsi birden ona yönelirdi. | |
20: Biz onun egemenliğini güçlendirmiş ve kendisine hem hikmet, hem de açık ve güzel konuşma yeteneği vermiştik. | |
21: Peki, o dâvâcıların haberi sana ulaştı mı? Hani onlar duvardan tırmanarak mâbede girmişlerdi. | |
22: Yanına girdiklerinde, Davud onlardan korktu. 'Korkma,' dediler. 'Biz birbirimize hakkı geçen iki dâvâlıyız. Aşırı gitmeden, aramızda adaletle hükmet ve bize yolun doğrusunu göster. | |
23: 'Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu, benim de bir koyunum var. Buna rağmen 'O tek koyunu da bana ver' dedi ve tartışmada bana üstün geldi.' | |
24: Davud dedi ki: 'Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlık etmiş. Ortakların birçoğu böyle birbirinin hakkını yer. Ancak iman edip güzel işler yapanlar müstesna-ki, onların da sayısı pek azdır.' Davud kendisini sınadığımızı anladı ve Rabbinden bağışlanma diledi; Ona yönelerek secdeye kapandı. | |
25: Biz de onu bağışladık. Onun için katımızda bir yakınlık ve güzel bir âkıbet vardır. | |
26: Ey Davud, Biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. İnsanlar arasında adaletle hükmet. Keyfe tâbi olma ki seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmaları yüzünden, çetin bir azap vardır. | |
27: Biz göğü, yeri ve arasındakileri boşuna yaratmadık. Bu kâfirlerin zannıdır. Cehennem ateşinden, o kâfirlerin başlarına gelecek var! | |
28: Biz iman edip güzel işler yapanları yeryüzünde bozgunculuk edenlerle bir tutar mıyız? Yahut kötülükten sakınanları yoldan çıkanlarla bir tutar mıyız? | |
29: Bu kutlu bir kitaptır ki, âyetleri üzerinde iyice düşünsünler ve aklıselim sahipleri öğüt alsın diye sana indirmiş bulunuyoruz. | |
30: Davud'a Biz Süleyman'ı bağışladık. Ne güzel bir kuldu o; doğrusu, Allah'a yönelmiş bir kimseydi. | |
31: Hani bir ikindi vakti ona duruşu zarif, koşması çevik mi çevik atlar sunulmuştu. | |
32: Süleyman, 'Rabbimi hatırlattığı için mal sevgisi bana hoş geliyor' dedi. Nihayet atlar gözden kayboldular. | |
33: 'Onları bana getirin' dedi. Sonra onların boyunlarını ve bacaklarını okşadı. | |
34: Biz Süleyman'ı da sınadık ve onu tahtına bir ceset halinde bıraktık; sonra yine eski haline döndü. | |
35: 'Rabbim, beni bağışla,' dedi. 'Ve bana öyle bir saltanat ver ki, benden başka hiç kimseye nasip olmasın. Şüphesiz bütün nimetleri bağışlayan Sensin.' | |
36: Biz de rüzgârı ona boyun eğdirdik ki, onun emriyle istediği yöne doğru tatlı tatlı eserdi. | |
37: Binalar kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, | |
38: Zincirlere vurulmuş daha başkalarını da onun emrine verdik. | |
39: 'Bu bizim armağanımızdır,' dedik. 'İster ver, ister tut; hesabı sorulmaz.' | |
40: Onun için katımızda bir yakınlık ve güzel bir âkıbet vardır. | |
41: Kulumuz Eyyub'u da an ki, 'Yorgunluk ve acı yüzünden Şeytan bana sıkıntı verdi' diye Rabbine dua etmişti. | |
42: Ona 'Ayağını yere vur,' dedik. 'İşte sana hem yıkanmak, hem de içmek için soğuk bir su.' | |
43: Tarafımızdan bir rahmet ve aklıselim sahipleri için bir öğüt olarak, ona ailesini ve bir o kadarını daha bağışladık. | |
44: 'Eline bir demet alıp onunla vur; yeminini bozma' dedik. Gerçekten Biz onu sabredici bulduk. Ne güzel bir kuldu o; doğrusu, Allah'a yönelmiş bir kimseydi. | |
45: Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an. | |
46: Biz onları, özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kullar kıldık. | |
47: Hiç şüphesiz, onlar Bizim katımızda seçkin ve hayırlı kullardandı. | |
48: İsmail, Elyesa' ve Zülkifl'i de an. Onların hepsi de hayırlı kimselerdendi. | |
49: Bütün bunlar bir hatırlatmadır. Kötülükten sakınanlar için ise varılacak güzel bir yer vardır. | |
50: Adn Cennetleri ki, kapıları onlara açıktır. | |
51: Orada koltuklara kurulur, her çeşit meyve ve içecekten isterler. | |
52: Yanlarında ise gözlerini eşlerine çevirmiş yaşıt güzeller vardır. | |
53: İşte hesap günü için size vaad edilen budur. | |
54: Bu Bizim hazırladığımız rızıktır ki, bitmek tükenmek bilmez. | |
55: Bu sakınanlar içindir; azgınlar için ise varılacak kötü bir yer vardır. | |
56: Onların gireceği yer Cehennemdir. Ne kötü bir döşektir o! | |
57: İşte kaynar su ile irin; tatsınlar onu! | |
58: Bunlara benzer daha nice azaplar var. | |
59: 'İşte şunlar da sizinle beraber azaba göğüs gerecek olan güruh' denir. Ateştekiler 'Rahat yüzü görmesinler,' derler. 'Onlar da ateşe girecekler.' | |
60: Onlar ise 'Asıl siz rahat yüzü görmeyin,' derler. 'Bu âkıbeti siz bize hazırladınız. Ne kötü bir yer burası!' | |
61: 'Rabbimiz,' derler. 'Kim bunu başımıza getirdiyse, Sen ona ateşten kat kat azap ver!' | |
62: Sonra derler ki: 'Ne oluyor bize, dünyada iken kötü saydığımız adamları niçin burada göremiyoruz? | |
63: 'Halbuki biz onlarla eğlenirdik. Yoksa gözümüzden mi kaçtılar?' | |
64: Ateş ehlinin böylece çekişmesi gerçektir. | |
65: De ki: Ben ancak bir uyarıcıyım. Herşeyi kudretine boyun eğdiren tek bir Allah'tan başka tanrınız yoktur. | |
66: O göklerin, yerin ve arasındakilerin Rabbidir; Onun kudreti herşeye üstündür; O çok bağışlayıcıdır. | |
67: De ki: Bu Kur'ân pek büyük bir haberdir. | |
68: Siz ise ona sırtınızı dönüyorsunuz. | |
69: Yüce âlemlerin meclislerinde tartışılırken nelerin konuşulduğu hakkında benim bir bilgim yoktur. | |
70: Yalnız, ben apaçık bir uyarıcı olduğum için, bunlar bana vahyolunuyor. | |
71: Hani Rabbin meleklere demişti ki: 'Ben çamurdan bir beşer yaratacağım. | |
72: 'Ben ona güzel ve düzgün bir biçim verip ruhumdan üflediğim zaman, onun önünde secdeye kapanın.' | |
73: Meleklerin hepsi secde etti. | |
74: İblis müstesna. O büyüklük tasladı ve kâfir olup çıktı. | |
75: Allah buyurdu: 'Ey İblis, Kendi elimle yarattığım şeye secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü taslıyorsun, yoksa gerçekten yücelerden misin?' | |
76: İblis 'Ben ondan hayırlıyım,' dedi. 'Çünkü beni ateşten, onu çamurdan yarattın.' | |
77: Allah 'Çık oradan,' buyurdu. 'Artık kovulmuş birisin. | |
78: 'Hesap gününe kadar lânetim senin üzerindedir.' | |
79: İblis 'Yâ Rabbi, onların diriltilecekleri güne kadar bana süre tanı' dedi. | |
80: Allah buyurdu ki: 'Sana süre tanındı. | |
81: 'Bu süre, vakti belirlenmiş bir güne kadardır.' | |
82: İblis dedi ki: 'İzzetin hakkı için, onların hepsini azdıracağım. | |
83: 'Ancak içlerinden Senin ihlâsa erdirdiğin kulların müstesna.' | |
84: Allah buyurdu ki: 'İşte bu gerçek. Ben şu gerçeği de söylüyorum: | |
85: 'Cehennemi seninle ve sana uyanların hepsiyle birden dolduracağım.' | |
86: De ki: Tebliğim karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik de taslamıyorum. | |
87: O ancak bütün milletler ve bütün çağlar için bir öğüttür. | |
88: Onun verdiği haberin gerçek olduğunu bir süre sonra siz de öğreneceksiniz. | |