Ahmet Varol Meali |
|
1: Alemler için uyarıcı olması üzere kuluna furkanı [1] indiren (Allah) ne yücedir. | |
2: O ki, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur; bir çocuk edinmemiştir; mülkünde ortağı yoktur; her şeyi yaratmış ve ona belli bir ölçüye göre düzen (şekil) vermiştir. | |
3: O'ndan başka, bir şey yaratamayan ve kendileri yaratılan, kendilerine bile bir zarar veya yarar sağlayamayan, öldürmeye de, yaşatmaya da, yeniden diriltmeye de güçleri olmayan ilahlar edindiler. | |
4: İnkar edenler dediler ki: 'Bu (Kur'an), onun (Muhammed'in) uydurduğu bir düzmeceden başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir.' Böylece onlar kesinlikle haksız ve yalan (bir söz) ortaya attılar. | |
5: Yine dediler ki: '(Bunlar) öncekilerin masallarıdır. O onları yazdırmıştır ve sabah akşam kendisine okunmaktadır.' | |
6: De ki: 'Onu göklerdeki ve yerdeki gizliliği bilen (Allah) indirdi. O çok bağışlayan, çok rahmet edendir.' | |
7: Dediler ki: 'Bu Peygambere ne oluyor ki yemek yiyor çarşılarda dolaşıyor. Ona kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmeli değil miydi? | |
8: Yahut kendisine bir hazine atılmalı veya içinden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?' Zalimler: 'Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz' dediler. | |
9: Bak senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar. Onlar artık hiçbir yol bulamazlar. | |
10: O (Allah) pek yücedir ki, dilerse sana bundan daha hayırlısını, altından ırmaklar akan cennetler verir ve senin için köşkler var eder. | |
11: Hayır, onlar kıyamet saatini de yalanladılar. Kıyamet saatini yalanlayanlar için çılgın bir ateş hazırladık. | |
12: O onları uzak bir yerden görünce onlar onun öfkelenişini [2] ve uğultusunu duyarlar. | |
13: Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman orada yokoluşu (ölümü) çağırırlar. | |
14: 'Bugün bir tek yokoluşu değil pek çok (kere) yokoluşu çağırın.' | |
15: De ki: 'Bu mu daha hayırlıdır yoksa takva sahiplerine vaadedilen sonsuzluk cenneti mi? Orası onlar için bir mükafat ve dönüş yeridir.' | |
16: Onlara orada istedikleri vardır ve (orada) ebedi kalırlar. Bu Rabbinin üzerine, (yerine getirilmesi) istenen bir vaaddir. | |
17: O gün onları ve Allah'tan başka taptıklarını toplayıp der ki: 'Siz mi şu kullarımı saptırdınız yoksa kendileri mi yoldan saptılar?' | |
18: Derler ki: 'Seni tenzih ederiz. Senden başka dostlar edinmemiz bize yaraşmaz. Ancak sen onları ve atalarını yararlandırdın, onlar da zikri [3] unuttular ve böylece helake uğrayan bir topluluk oldular.' | |
19: Böylece sizi, söyledikleriniz konusunda kesinlikle yalanlamışlardır. Artık ne (azabı) geri çevirmeye ne de yardıma [4] güç yetirebilirsiniz. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azap tattırırız. | |
20: Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de muhakkak yemek yiyor çarşılarda dolaşıyorlardı. Sabrediyor musunuz diye sizin bazılarınızı bazılarınız için imtihan kıldık. Senin Rabbin görendir. | |
21: Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: 'Bize meleklerin indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?' Andolsun onlar kendi kendilerine büyüklenmiş ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır. | |
22: Melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara müjde yoktur ve (melekler onlara): '(Müjde) size yasaktır yasak!' derler. | |
23: Onların işlediği her ameli ele alıp savrulmuş toz haline getiririz. | |
24: O gün cennetliklerin kalacakları yer daha iyi, dinlenecekleri yer daha güzeldir. | |
25: O gün gök beyaz bulutlarla parçalanır ve melekler akın akın indirilirler. | |
26: O gün gerçek mülk [5] Rahman'ındır ve o, kâfirler için oldukça zor bir gün olur. | |
27: O gün zalim kişi ellerini ısırarak der ki: 'Ah keşke Peygamberle birlikte bir yol edinmiş olsaydım. | |
28: Yazık bana! Keşke filancayı dost edinmeseydim! | |
29: Andolsun o beni, bana geldikten sonra zikirden (Kur'an'dan) saptırdı. Şeytan da insanı yalnız ve yardımsız bırakır.' | |
30: Peygamber dedi ki: 'Ey Rabbim! Doğrusu kavmim şu Kur'an'ı terkedilmiş halde bıraktılar.' | |
31: Biz bu şekilde her peygamber için suçlulardan bir düşman var ettik. Doğru yola iletici ve yardımcı olarak Rabbin yeter. | |
32: İnkar edenler dediler ki: 'Bu Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi?' Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırmak için bu şekilde (ayet ayet indirdik) ve belli bir düzen üzere ağır ağır okuduk. | |
33: Sana her ne örnek getirseler mutlaka biz de (ona karşı) sana hakkı ve daha güzel açıklamayı getiririz. | |
34: O yüzüstü cehenneme sürülecek olanlar, işte onlar daha kötü yerde ve daha sapık yoldadırlar. | |
35: Andolsun biz Musa'ya kitabı verdik ve kardeşi Harun'u onun yanında yardımcı kıldık. | |
36: Böylece onlara: 'Ayetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin' dedik. Sonuçta onları temelli bir yıkıma uğrattık. | |
37: Nuh kavmi de peygamberleri yalanlayınca onları suda boğduk ve onları insanlar için bir ibret kıldık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık. | |
38: Ad'ı, Semud'u, Ress ahalisini ve bunların aralarında pek çok nesilleri de (helak ettik). | |
39: Her biri için örnekler verdik. (Öğüt almayınca da) hepsini kırıp geçirdik. | |
40: Andolsun onlar üzerine felaket yağmuru yağdırılan kasabaya uğramışlardı. Yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır onlar yeniden dirilişi ummuyorlardı. | |
41: Seni gördüklerinde, ancak alaya alırlar: 'Allah'ın Peygamber olarak gönderdiği bu mu? | |
42: Eğer biz onların üzerinde kararlılık göstermeseydik neredeyse bizi ilahlarımızdan saptıracaktı.' Yakında azabı gördüklerinde kimin yolca daha sapık olduğunu bilecekler. | |
43: Arzularını kendine ilah edinmiş olanı gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın? | |
44: Yoksa sen onların çoğunun duyduklarını veya akıl ettiklerini mi sanıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidirler belki yolca daha sapıktırlar. | |
45: Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? İsteseydi onu durgun kılardı. Sonra güneşi onun üzerine delil kıldık. | |
46: Sonra onu azar azar kendimize çektik. | |
47: O, sizin için geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme, gündüzü yayılıp çalışma (vakti) kılandır. | |
48: Rahmetinin öncesinde rüzgarları bir müjdeci olarak gönderen de O'dur. Biz gökten tertemiz su indirdik. | |
49: Onunla ölü bir beldeyi diriltelim ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan bir çoğunu onunla sulayalım diye. | |
50: Andolsun ki öğüt alsınlar diye onu aralarında dağıttık. [6] Ancak insanların çoğu nankörlükten başka bir şeye yanaşmadılar. | |
51: Eğer dileseydik her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik. | |
52: Öyleyse inkarcılara boyun eğme ve onlara karşı onunla (Kur'an'la) büyük bir cihad ver. | |
53: İki denizi birbirine salan O'dur. Bu tatlı ve susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. O ikisinin arasına bir perde ve aşılamayan bir sınır koymuştur. | |
54: Sudan insanı yaratan ve onu bir soy ve hısımlık sahibi kılan O'dur. Senin Rabbin her şeye güç yetirendir. | |
55: Allah'ı bırakıp kendilerine yararı da zararı da olmayanlara kulluk ediyorlar. İnkarcı kişi Rabbine karşı (şeytana) yardımcıdır. | |
56: Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. | |
57: De ki: 'Ben Rabbine yol edinmek isteyen (kimseler) dışında buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. [7] | |
58: Hiç ölmeyen daima diri olan (Allah)'a güven ve O'nu övgüyle tesbih et. O'nun kullarının günahlarından haberdar olması yeter. | |
59: Gökleri, yeri ve bu ikisinin arasındakileri altı günde yaratan sonra Arş'a hükümran olan O'dur. O Rahman'dır. Bunu (bundan) haberdar olan birine sor. | |
60: Onlara: 'Rahman'a secde edin' dendiğinde: 'Rahman da nedir? Senin bize emrettiğine secde eder miyiz?' derler. (Bu) onların nefretlerini artırır. | |
61: Gökte burçlar vareden, orada bir kandil (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratan (Allah) ne yücedir! | |
62: Öğüt almak veya şükretmek isteyen(ler) için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur. | |
63: Rahman'ın kulları yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler ve bilgisizler kendilerine laf attıklarında 'selam' derler. [8] | |
64: Onlar gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyama durarak geçirirler. | |
65: Onlar: 'Ey Rabbimiz! Cehennem azabını bizden sav. Şüphesiz onun azabı devamlıdır' derler. | |
66: 'Doğrusu orası çok kötü bir karargah ve çok kötü bir kalış yeridir' (derler). | |
67: Onlar harcadıkları zaman ne israf ne de cimrilik ederler. (Harcamaları) bu ikisi arasında dengeli olur. | |
68: Onlar Allah'la beraber başka bir ilaha tapmaz, Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmez ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezayı bulur. | |
69: Kıyamet günü ona azap kat kat artırılır ve onun içinde aşağılanmış olarak sonsuza kadar kalır. | |
70: Ancak tevbe eden, iman edip salih amel işleyenler müstesna. İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlayandır, rahmet edendir. | |
71: Kim tevbe eder ve salih amel işlerse şüphesiz o kabul görmüş olarak Allah'a döner. | |
72: Onlar yalancı şahitlik etmezler ve yararsız bir şeye rastladıklarında onurlu bir şekilde (yüz çevirip) geçerler. | |
73: Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığında onlara karşı kör ve sağır davranmazlar. | |
74: Onlar: 'Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve soylarımızdan göz aydınlığı olacak kimseler ihsan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl!' derler. | |
75: İşte onlar sabretmelerine karşılık (cennetin en yüksek derecesinde) odalarla mükafatlandırılacak ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanacaklardır. | |
76: Orada sonsuza kadar kalıcıdırlar. Orası ne güzel karargah ve ne güzel kalış yeridir. | |
77: De ki: 'Duanız olmasa Rabbim size bir değer vermez. Ancak yalanladınız; artık (sizin için azap) kaçınılmaz olacak.' | |