» 25 / Furkân  :

Kuran Sırası: 25
İniş Sırası: 42
Furkan Suresi = Furkan Suresi
ismini 1. ayetinde geçen hakki batildan ayiran manasindaki Furkan kelimesinden alir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77

25: için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

İbni Kesir Meali
1: Alemleri uyarmak üzere kuluna Furkan'ı indiren ne yücedir.
2: O ki; göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Çocuk edinmemiştir, mülkte ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş ve bir ölçüyle takdir etmiştir.
3: O'nu bırakıp da, bir şey yaratmayan; üstelik kendileri yaratılmış olan ve kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermeyen, öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandırmaya gücü yetmeyen bir takım ilahlar edindiler.
4: Küfredenler dediler ki: Bu ancak onun uydurduğu bir yalandır ve ona bu hususta bir başka topluluk yardım etmiştir. Hiç şüphesiz onlar, zulüm ve iftira ile geldiler.
5: Ve dediler ki: Öncekilerin masallarıdır. Başkalarına yazdırıp sabah akşam kendisine okunmaktadır.
6: De ki: Onu göklerde ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir. Şüphesiz ki O; Gafur ve Rahim olandır.
7: Ve dediler ki: Bu peygambere ne oluyor ki; yemek yiyor, sokaklarda geziyor? Onun beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilmeli değil miydi?
8: Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya besleneceği bir bahçe olmalı değil miydi? O zalimler dediler ki: Siz, büyülenmiş bir adamdan başkasına tabi olmuyorsunuz.
9: Bir bak; sana nasıl misaller getirip saptılar. Bir daha yol bulamazlar.
10: Dilerse sana bunlardan daha hayırlı olarak altından ırmaklar akan cennet ler verebilen ve köşkler kurabilen Allah ne yücedir.
11: Fakat onlar, kıyamet saatını da yalanladılar. Biz, o saatın geleceğini yalanlayanlara öyle çılgın bir ateş hazırladık ki.
12: Bu, kendilerine uzak bir yerden gözükünce onun kaynayışını ve uğultusunu duyacaklardır.
13: Elleri boyunlarına bağlı olarak onun en dar bir yerine atıldıkları zaman orada yok olup gitmeyi isterler.
14: Bugün bir kere yok olmayı değil, bir çok kereler yok olmayı isteyin.
15: De ki: Bu mu daha hayırlıdır, yoksa müttakilere vaad olunan ebedi cennet mi? Ki bu, onlar için bir mükafat ve son duraktır.
16: Onlar için orada diledikleri her şey var. Ve temelli kalırlar. Bu, Rabbının yerine getirilmesi istenen bir vaadidir.
17: O gün Rabbın onları ve Allah'tan başka taptıklarını bir araya toplar ve: Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar? der.
18: Onlar da derler ki: Tenzih ederiz, Seni bırakır da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Ama Sen, onlara ve babalarına nimetler verdin de, Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular.
19: İşte sizi söylediklerinizde yalancı çıkardılar. Artık üzerinizden azabı çeviremez ve yardım göremezsiniz. Sizden zulmedenlere büyük bir azab tattıracağız, denir.
20: Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, sokaklarda gezinirlerdi. Sabreder misiniz diye sizi birbirinizle deneriz. Ve Rabbın Basir olandır.
21: Bize kavuşmayı ummayanlar: Bize melekler indirilmeli değil miydi veya Rabbımızı görmeli değil miydik? derler. Andolsun ki; kendi kendilerine büyüklenmişler ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır.
22: Melekleri görecekleri gün; işte o gün, günahkarlara iyi haberler yoktur. Melekler: Size iyi haber yasaktır, yasak, derler.
23: Yaptıkları her işi ele alır ve onu toz-duman ederiz.
24: O gün cennet yaranının kalacağı yer; çok daha iyi, dinlenecekleri yer; çok daha güzeldir.
25: Ve o gün; gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak, melekler bölük bölük indirileceklerdir.
26: O günde gerçek mülk, Rahman'ındır. Kafirler için de pek yaman bir gündür.
27: O gün; zalim kimse iki elini ısırarak: Ne olurdu ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydım, diyecektir.
28: Vay başıma gelene: Keşki falancayı dost edinmeseydim.
29: Andolsun ki; bana gelen zikirden beni, o saptırdı. Şeytan; insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır.
30: Ve Peygamber dedi ki: Ey RAbbım; doğrusu kavmim bu Kur'an'ı terkedilmiş olarak bıraktı.
31: İşte böylece Biz; her peygambere suçlulardan bir düşman kıldık. Hidayete götüren ve yardımcı olarak Rabbın yeter.
32: O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi? Halbuki Biz; onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle azar azar indirir ve ağır ağır okuruz.
33: Onlar sana bir misal getirmeye görsünler, Biz; onun gerçeğini ve en iyi anlaşılanını sana getirmişizdir.
34: Cehennemde yüzleri üstü toplanacak olanların; işte onların yeri çok kötü ve yolu çok sapıktır.
35: Andolsun ki; Biz, Musa'ya kitabı verdik. Kardeşi Harun'u da kendisine vezir yaptık.
36: Ayetlerimizi yalanlayan kavme gidin, dedik. Neticede o kavmi yerle bir ettik.
37: Nuh kavmini de peygamberlerini yalanladıkları vakit, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ayet yaptık. Zalimlere elim bir azab hazırlamışızdır.
38: Ad ve Semud'u da, Ress ashabını ve bunların arasında bir çok nesilleri de
39: Her birine misaller vermiştik. Ama hepsini kırdık geçirdik.
40: Andolsun ki; onlar, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardır. Onu görmediler mi? Hayır, onlar tekrar dirileceklerini ummazlar.
41: Seni gördükleri vakit: Bu mu Allah'ın gönderdiği elçi? diye alaya almaktan başka bir şey yapmazlar.
42: Gerçekten tanrılarımız üzerinde direnmeseydik bizi az kalsın onlardan saptıracaktı, derler. Azabı gördükleri vakit, kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir.
43: Heva ve hevesini tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi onun üzerine vekil sen mi olacaksın?
44: Yoksa sen, onların çoğunun dilediklerini veya aklettiklerini mi sanıyorsun? Başka değil, onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar.
45: Görmedin mi; Rabbın, gölgeyi nasıl uzatmıştır. İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz, güneşi ona delil kıldık.
46: Sonra onu yavaş yavaş kendimize çekmişizdir.
47: O'dur; size geceyi örtü, uykuyu rahatlık kılan ve gündüzü çalışma zamanı yapan.
48: Ve O'dur; rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen. Ve Biz; gökten tertemiz bir su indirdik.
49: Ki onunla ölü bir şehri canlandıralım ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulayalım.
50: Andolsun ki; düşünüp ibret alsınlar diye onu aralarında evirip çevirmekteyiz. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnmişlerdir.
51: Dileseydik; her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik.
52: Öyleyse sen, kafirlere uyma ve onlara karşı olanca gücünle cihad et.
53: Ve O'dur; iki denizi salıp katan. Şu tatlı ve susuzluğu giderici, bu ise tuzlu ve acıdır. İkisinin arasına bir engel ve aşılamayan bir sınır koymuştur.
54: O'dur; insanı sudan yaratarak ona soy-sop veren. Ve Rabbın her şeye kadirdir.
55: Allah'ı bırakıp kendilerine fayda veya zarar veremeyen şeylere ibadet ederler. Kafir; Rabbına karşı duranın yardımcısıdır.
56: Biz; seni, sadece bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
57: De ki: Buna karşılık ben, sizden bir ücret değil, sadece Rabbıma doğru bir yol tutmak isteyen kimseler olmanızı istiyorum.
58: Sen; asla ölmeyen ve daima diri olana tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak kendisi yeter.
59: Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra da Arş'a hükmeden Rahman'dır. Bunu haberdar olana sor.
60: Onlara: Rahman'a secde edin, denildiği zaman: Rahman da nedir? Senin bize emredegeldiğine mi secde edeceğiz? derler. Ve bu, onların nefretini arttırır.
61: Gökte burçlar var eden, orada bir çerağ ve aydınlatan ayı var eden ne yücedir.
62: İbret almak veya şükretmek isteyen kimseler için, gece ile gündüzü bir biri ardınca getiren O'dur.
63: Rahman'ın kulları, onlardır ki; yeryüzünde mütevazi olarak yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman, selam, derler.
64: Onlar ki; Rabbları için secdeye vararak ve kıyama durarak gecelerler.
65: Ve onlar ki: Rabbımız, bizden cehennem azabını uzaklaştır. Doğrusu cehennem in azabı sürekli ve acıdır, derler.
66: Muhakkak ki o, ne kötü bir karargah ve konaklama yeridir.
67: Onlar ki; infak ettikleri zaman, ne israf ederler, ne de cimrilik. İkisi arasında orta bir yol tutarlar.
68: Onlar ki; Allah ile beraber başka bir tanrıya tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Kim de bunları yaparsa, cezaya çarpar.
69: Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılarak temelli bırakılır.
70: Ancak tevbe eden, inanıp salih amel işleyenlerin; Allah, işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah; Gafur ve Rahim olandır.
71: Kim de tevbe edip salih amel işlerse; şüphesiz ki o, Allah'a tevbesi kabul edilmiş olarak döner.
72: Onlar ki; yalan yere şehadet etmezler. Boş ve kötü lakırdıya rastladıkları zaman, yüz çevirip vakarla geçerler.
73: Onlar ki; kendilerine Rabblarının ayetleri hatırlatıldığı vakit, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
74: Onlar ki; Rabbımız, eşlerimiz ve çocuklarımız hususunda gözümüzü aydın kıl, bizi müttakilere imam yap, derler.
75: İşte onlar, sabrettiklerinden dolayı cennetin en yüksek dereceleri ile mükafatlandırılırlar ve orada sağlık ve selamla karşılanırlar.
76: Orada temelli kalırlar. Orası ne güzel bir yer ve ne güzel bir duraktır.
77: De ki: Duanız olmasaydı, Rabbım size değer verir miydi? Gerçekten yalanladınız. O halde azab yakanızı bırakmayacaktır.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]
Kurandan.org - "Kuran Sözlüğü Projesi" - Araştırma & İnceleme Sayfası [BETA]
{index.php}