» 33 / Ahzâb  49:

Kuran Sırası: 33
İniş Sırası: 90
Ahzab Suresi = Hizipler/Gruplar/Topluluklar Suresi
ismini Müslümanlara karsi savasmak üzere birlesen Arap kabilelerinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73

33:49 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
EY/HEY/AH | SİZ! | kimseler | inanan(lar) | zaman | nikahladığınız | inanan kadınları | sonra | boşarsanız | | önce | | onlara dokunmadan | yoktur | size | onların üzerinde | | bir iddet (hakkınız) | sayacağınız | hemen geçimliklerini verin | ve onları serbest bırakın | bir bırakışla | güzel |

ǼYHÆ ÆLZ̃YN ËMNWÆ ÎZ̃Æ NKḪTM ÆLMÙMNÆT S̃M ŦLGTMWHN MN GBL ǼN TMSWHN FMÆ LKM ALYHN MN AD̃T TATD̃WNHÆ FMTAWHN WSRḪWHN SRÆḪÆ CMYLÆ
eyyuhā elleƶīne āmenū iƶā nekeHtumu l-mu'mināti ṧumme Talleḳtumūhunne min ḳabli en temessūhunne femā lekum ǎleyhinne min ǐddetin teǎ'teddūnehā femettiǔhunne ve serriHūhunne serāHen cemīlen

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَا فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا

Transcript Okunuş Türkçe
1. YÆ = yā : EY/HEY/AH
2. ǼYHÆ = eyyuhā : SİZ!
3. ÆLZ̃YN = elleƶīne : kimseler
4. ËMNWÆ = āmenū : inanan(lar)
5. ÎZ̃Æ = iƶā : zaman
6. NKḪTM = nekeHtumu : nikahladığınız
7. ÆLMÙMNÆT = l-mu'mināti : inanan kadınları
8. S̃M = ṧumme : sonra
9. ŦLGTMWHN = Talleḳtumūhunne : boşarsanız
10. MN = min :
11. GBL = ḳabli : önce
12. ǼN = en :
13. TMSWHN = temessūhunne : onlara dokunmadan
14. FMÆ = femā : yoktur
15. LKM = lekum : size
16. ALYHN = ǎleyhinne : onların üzerinde
17. MN = min :
18. AD̃T = ǐddetin : bir iddet (hakkınız)
19. TATD̃WNHÆ = teǎ'teddūnehā : sayacağınız
20. FMTAWHN = femettiǔhunne : hemen geçimliklerini verin
21. WSRḪWHN = ve serriHūhunne : ve onları serbest bırakın
22. SRÆḪÆ = serāHen : bir bırakışla
23. CMYLÆ = cemīlen : güzel
EY/HEY/AH | SİZ! | kimseler | inanan(lar) | zaman | nikahladığınız | inanan kadınları | sonra | boşarsanız | | önce | | onlara dokunmadan | yoktur | size | onların üzerinde | | bir iddet (hakkınız) | sayacağınız | hemen geçimliklerini verin | ve onları serbest bırakın | bir bırakışla | güzel |

[Y] [EYH] [] [ÆMN] [] [NKḪ] [ÆMN] [] [ŦLG] [] [GBL] [] [MSS] [] [] [] [] [AD̃D̃] [AD̃D̃] [MTA] [SRḪ] [SRḪ] [CML]
ǼYHÆ ÆLZ̃YN ËMNWÆ ÎZ̃Æ NKḪTM ÆLMÙMNÆT S̃M ŦLGTMWHN MN GBL ǼN TMSWHN FMÆ LKM ALYHN MN AD̃T TATD̃WNHÆ FMTAWHN WSRḪWHN SRÆḪÆ CMYLÆ

eyyuhā elleƶīne āmenū iƶā nekeHtumu l-mu'mināti ṧumme Talleḳtumūhunne min ḳabli en temessūhunne femā lekum ǎleyhinne min ǐddetin teǎ'teddūnehā femettiǔhunne ve serriHūhunne serāHen cemīlen
يا أيها الذين آمنوا إذا نكحتم المؤمنات ثم طلقتموهن من قبل أن تمسوهن فما لكم عليهن من عدة تعتدونها فمتعوهن وسرحوهن سراحا جميلا

[ي] [أ ي ه] [] [ا م ن] [] [ن ك ح] [ا م ن] [] [ط ل ق] [] [ق ب ل] [] [م س س] [] [] [] [] [ع د د] [ع د د] [م ت ع] [س ر ح] [س ر ح] [ج م ل]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
يا ي | Y EY/HEY/AH """O!"
أيها أ ي ه | EYH ǼYHÆ eyyuhā SİZ! You
الذين | ÆLZ̃YN elleƶīne kimseler O you who believe!
آمنوا ا م ن | ÆMN ËMNWÆ āmenū inanan(lar) O you who believe!
إذا | ÎZ̃Æ iƶā zaman When
نكحتم ن ك ح | NKḪ NKḪTM nekeHtumu nikahladığınız you marry
المؤمنات ا م ن | ÆMN ÆLMÙMNÆT l-mu'mināti inanan kadınları believing women
ثم | S̃M ṧumme sonra and then,
طلقتموهن ط ل ق | ŦLG ŦLGTMWHN Talleḳtumūhunne boşarsanız divorce them
من | MN min before
قبل ق ب ل | GBL GBL ḳabli önce before
أن | ǼN en [that]
تمسوهن م س س | MSS TMSWHN temessūhunne onlara dokunmadan you have touched them,
فما | FMÆ femā yoktur then not
لكم | LKM lekum size for you
عليهن | ALYHN ǎleyhinne onların üzerinde on them
من | MN min any
عدة ع د د | AD̃D̃ AD̃T ǐddetin bir iddet (hakkınız) waiting period
تعتدونها ع د د | AD̃D̃ TATD̃WNHÆ teǎ'teddūnehā sayacağınız (to) count concerning them.
فمتعوهن م ت ع | MTA FMTAWHN femettiǔhunne hemen geçimliklerini verin So provide for them
وسرحوهن س ر ح | SRḪ WSRḪWHN ve serriHūhunne ve onları serbest bırakın and release them
سراحا س ر ح | SRḪ SRÆḪÆ serāHen bir bırakışla (with) a release
جميلا ج م ل | CML CMYLÆ cemīlen güzel good.
EY/HEY/AH | SİZ! | kimseler | inanan(lar) | zaman | nikahladığınız | inanan kadınları | sonra | boşarsanız | | önce | | onlara dokunmadan | yoktur | size | onların üzerinde | | bir iddet (hakkınız) | sayacağınız | hemen geçimliklerini verin | ve onları serbest bırakın | bir bırakışla | güzel |

[Y] [EYH] [] [ÆMN] [] [NKḪ] [ÆMN] [] [ŦLG] [] [GBL] [] [MSS] [] [] [] [] [AD̃D̃] [AD̃D̃] [MTA] [SRḪ] [SRḪ] [CML]
ǼYHÆ ÆLZ̃YN ËMNWÆ ÎZ̃Æ NKḪTM ÆLMÙMNÆT S̃M ŦLGTMWHN MN GBL ǼN TMSWHN FMÆ LKM ALYHN MN AD̃T TATD̃WNHÆ FMTAWHN WSRḪWHN SRÆḪÆ CMYLÆ

eyyuhā elleƶīne āmenū iƶā nekeHtumu l-mu'mināti ṧumme Talleḳtumūhunne min ḳabli en temessūhunne femā lekum ǎleyhinne min ǐddetin teǎ'teddūnehā femettiǔhunne ve serriHūhunne serāHen cemīlen
يا أيها الذين آمنوا إذا نكحتم المؤمنات ثم طلقتموهن من قبل أن تمسوهن فما لكم عليهن من عدة تعتدونها فمتعوهن وسرحوهن سراحا جميلا

[ي] [أ ي ه] [] [ا م ن] [] [ن ك ح] [ا م ن] [] [ط ل ق] [] [ق ب ل] [] [م س س] [] [] [] [] [ع د د] [ع د د] [م ت ع] [س ر ح] [س ر ح] [ج م ل]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
يا ي | Y EY/HEY/AH """O!"
Ye,Elif,
10,1,

أيها أ ي ه | EYH ǼYHÆ eyyuhā SİZ! You
,Ye,He,Elif,
,10,5,1,
VOC – prefixed vocative particle ya
N – nominative noun
أداة نداء
اسم مرفوع
الذين | ÆLZ̃YN elleƶīne kimseler O you who believe!
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
آمنوا ا م ن | ÆMN ËMNWÆ āmenū inanan(lar) O you who believe!
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إذا | ÎZ̃Æ iƶā zaman When
,Zel,Elif,
,700,1,
T – time adverb
ظرف زمان
نكحتم ن ك ح | NKḪ NKḪTM nekeHtumu nikahladığınız you marry
Nun,Kef,Ha,Te,Mim,
50,20,8,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
المؤمنات ا م ن | ÆMN ÆLMÙMNÆT l-mu'mināti inanan kadınları believing women
Elif,Lam,Mim,,Mim,Nun,Elif,Te,
1,30,40,,40,50,1,400,
N – genitive feminine plural (form IV) active participle
اسم مجرور
ثم | S̃M ṧumme sonra and then,
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
طلقتموهن ط ل ق | ŦLG ŦLGTMWHN Talleḳtumūhunne boşarsanız divorce them
Tı,Lam,Gaf,Te,Mim,Vav,He,Nun,
9,30,100,400,40,6,5,50,
V – 2nd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine plural object pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هن» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN min before
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبل ق ب ل | GBL GBL ḳabli önce before
Gaf,Be,Lam,
100,2,30,
N – genitive noun
اسم مجرور
أن | ǼN en [that]
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
تمسوهن م س س | MSS TMSWHN temessūhunne onlara dokunmadan you have touched them,
Te,Mim,Sin,Vav,He,Nun,
400,40,60,6,5,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine plural object pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هن» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فما | FMÆ femā yoktur then not
Fe,Mim,Elif,
80,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
لكم | LKM lekum size for you
Lam,Kef,Mim,
30,20,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
عليهن | ALYHN ǎleyhinne onların üzerinde on them
Ayn,Lam,Ye,He,Nun,
70,30,10,5,50,
P – preposition
PRON – 3rd person feminine plural object pronoun
جار ومجرور
من | MN min any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
عدة ع د د | AD̃D̃ AD̃T ǐddetin bir iddet (hakkınız) waiting period
Ayn,Dal,Te merbuta,
70,4,400,
N – genitive feminine indefinite noun
اسم مجرور
تعتدونها ع د د | AD̃D̃ TATD̃WNHÆ teǎ'teddūnehā sayacağınız (to) count concerning them.
Te,Ayn,Te,Dal,Vav,Nun,He,Elif,
400,70,400,4,6,50,5,1,
V – 2nd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فمتعوهن م ت ع | MTA FMTAWHN femettiǔhunne hemen geçimliklerini verin So provide for them
Fe,Mim,Te,Ayn,Vav,He,Nun,
80,40,400,70,6,5,50,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine plural (form II) imperative verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine plural object pronoun
الفاء استئنافية
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هن» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وسرحوهن س ر ح | SRḪ WSRḪWHN ve serriHūhunne ve onları serbest bırakın and release them
Vav,Sin,Re,Ha,Vav,He,Nun,
6,60,200,8,6,5,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine plural (form II) imperative verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine plural object pronoun
الواو عاطفة
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هن» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
سراحا س ر ح | SRḪ SRÆḪÆ serāHen bir bırakışla (with) a release
Sin,Re,Elif,Ha,Elif,
60,200,1,8,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
جميلا ج م ل | CML CMYLÆ cemīlen güzel good.
Cim,Mim,Ye,Lam,Elif,
3,40,10,30,1,
ADJ – accusative masculine singular indefinite adjective
صفة منصوبة

Konu Başlığı: [33:49-52] Evlilik Yasaları

Abdulbaki Gölpınarlı : Ey inananlar, inanan kadınları nikâhladıktan sonra onlara dokunmadan boşarsanız onlar için sayacağınız bir bekleme müddeti yoktur; onlara geçinecek bir şey verin ve güzellikle bırakın.
Adem Uğur : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
Ahmed Hulusi : Ey iman edenler! İman etmiş kadınları nikâhlayıp sonra kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, sizin için onlar aleyhine, sizin belirleyeceğiniz bir iddet (yeniden evlenmelerine mâni bir süreç) hakkınız yoktur. . . Derhal mut'alarını verin (mal - para verin) ve kendilerini kolaylıkla serbest bırakın.
Ahmet Tekin : Ey iman edenler, mü’min kadınları nikâhladığınız zaman, henüz zifafa girmeden onları boşar, boşanma kararı alırsanız, onları, mahkemeye, hakemlere veya âlimlere hesaplatacağınız bir iddet süresince bekletmeye hakkınız yoktur. Onları hemen dünyalık vererek, ihtiyaçlarını karşılayarak güzel bir şekilde serbest bırakın.
Ahmet Varol : Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlar da sonra kendilerine dokunmadan boşarsanız sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Onlara geçimlik birşeyler verin ve kendilerini güzel bir tarzda salıverin.
Ali Bulaç : Ey iman edenler, mü'min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
Ali Fikri Yavuz : Ey müminler! Mümin hanımları nikâh edip de, sonra kendilerine dokunmadan (onlarla başbaşa kalmadan) onları boşarsanız, artık üzerlerine sayıp duracağınız bir iddet (üç hayız müddeti kadar bir bekleyiş) size yoktur; (hemen başka bir kocaya varabilirler). Bu takdirde onlara, hemen nikâh haklarını verip kendilerini güzel bir şekilde boşayın.
Bekir Sadak : Ey inananlar! Mumin kadinlarla nikahlanip, onlari, temasta bulunmadan bosadiginizda, artik onlar icin size iddet saymaya luzum yoktur. Kendilerine bagista bulunarak onlari guzellikle serbest birakin.
Celal Yıldırım : Ey imân edenler! İmân eden kadınları nikahladıktan sonra kendilerine henüz dokunmadan (cinsel yaklaşma ve ona itici bir davranışta bulunmadan) boşayacak olursanız, artık sizin için onlar hakkında sayacağınız i d d e t (şer'î bekleme süresi) yoktur. Onları geçimlikle yararlandırın ve güzel bir şekilde salıverin.
Diyanet İşleri : Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.
Diyanet İşleri (eski) : Ey inananlar! Mümin kadınlarla nikahlanıp, onları, temasta bulunmadan boşadığınızda, artık onlar için size iddet saymaya lüzum yoktur. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın.
Diyanet Vakfi : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
Edip Yüksel : Ey inananlar, inanan kadınları nikahladıktan sonra, onlarla cinsel ilişkiye girmeden boşarsanız, (bir başkasıyla evlenmelerinden önce) onların size bir bekleme süresi borcu yoktur.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâh edip de sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, sizin için üzerlerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Derhal müt'alarını (mehirleri belirlenmediği takdirde yararlanacakları bir mal) verip onları güzel bir şekilde salıverin.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ey iman edenler, mü'min kadınları nikahlayıp da kendileriyle ilişkide bulunmadan onları boşadığınızda onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Hemen mehirlerini verip onları güzelce salıverin!
Elmalılı Hamdi Yazır : Ey o bütün iyman edenler! Mü'minleri nikâh ettiğiniz, sonra onlara dokunmadan talâk verdiğiniz vakıt üzerlerinde sayacağınız bir ıddet hakkınız yoktur, derhal müt'alarını verib onları güzel bir surette salıverin
Fizilal-il Kuran : Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlayıp da, henüz dokunmadan onları boşarsanız, onları iddet müddetince beklemeniz gerekmez. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın.
Gültekin Onan : Ey inananlar, inançlı (kadın)ları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
Hakkı Yılmaz : Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir bekleme süresi yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin.
Hasan Basri Çantay : Ey îman edenler, mü'min kadınları nikâhlayıb da sonra, kendilerine dokunmadan, onları boşadığınız zaman sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yokdur. O suretde onları fâidelendirib kendilerini güzel bir şekilde salıverin.
Hayrat Neşriyat : Ey îmân edenler! Mü’min kadınları nikâh eder de sonra kendilerine dokunmanızdan önce onları boşarsanız, bu durumda sizin için onların üzerinde sayacağınız bir iddet (süresi bekletme hakkınız) yoktur. Hemen onları (mehirlerinin yarısıyla) faydalandırın ve onları güzelce bir bırakmayla (incitmeden) güzellikle salıverin!
İbni Kesir : Ey iman edenler; mü'min kadınları nikahlayıp sonra onlarla temasta bulunmadan önce boşadığınızda, artık onlar için iddet saymanıza lüzum yoktur. Kendilerini geçindirin ve güzellikle serbest bırakın.
İskender Evrenosoğlu : Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Mü'min kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları temas etmeden önce boşadığınız zaman artık sizin için onun iddetini sayacağınız bir müddeti yoktur. Böylece onları metalandırın (mehirlerini verin) ve onları güzel bir bırakışla boşayın.
Muhammed Esed : Siz ey imana ermiş olanlar! Mümin kadınlarla evlenir ve fakat onlara dokunmadan boşarsanız, onlar adına bir iddet dönemi hesaplamaya ve (onlardan bunu) beklemeye hakkınız yoktur; o halde (hemen) ihtiyaçlarını karşılayın ve en güzel şekilde bırakın.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ey imân etmiş olanlar! İmân sahibesi olan kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları daha kendilerine temas etmeden evvel boşadığınız vakit, artık sizin için onların üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. O halde onları fâidelendiriniz ve onları güzelce bir sûrette salıveriniz.
Ömer Öngüt : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Bu takdirde hemen nikah haklarını verin ve güzellikle serbest bırakın.
Şaban Piriş : -Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp, sonra da onlarla ilişkiye girmeden boşadığınız zaman, onlara iddet saymanıza gerek yoktur. Onlara geçimliklerini verin ve onları güzel bir şekilde bırakın.
Suat Yıldırım : Ey müminler! Mümin kadınlarla nikâh akdi yapıp da onlara dokunmadan kendilerini boşayacak olursanız, onların iddet beklemelerini isteme hakkınız yoktur. Bu durumda bağışlayacağınız hediyelerle onları memnun ederek güzel bir şekilde boşayın.
Süleyman Ateş : Ey inananlar, inanan kadınları nikâhlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Hemen müt'alarını verin (biraz geçimlik verip memnun edin) ve onları güzellike serbest bırakın.
Tefhim-ul Kuran : Ey iman edenler, mü'min kadınları nikâhlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
Ümit Şimşek : Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikâhladıktan sonra kendilerine dokunmadan boşadığınız takdirde, onlar için saymanız gereken bir iddet yoktur. Yalnız onları gönül alacak birşeylerle faydalandırın ve güzellikle boşayın.
Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da kendilerini, onlara dokunmadan boşarsanız, sizin belirleyeceğiniz bir iddet boyunca onları bekletme hakkınız yoktur. O halde, böyle durumlarda onları nimetlendirin ve kendilerini güzelce serbest bırakın.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}