Ömer Öngüt Meali |
|
1: Yâsin. | |
2: Hikmet dolu Kur'an hakkı için ey Resulüm! | |
3: Muhakkak ki sen gönderilmiş peygamberlerdensin. | |
4: Doğru bir yol üzerindesin. | |
5: Üstün ve çok merhametli Allah'ın indirdiği (Kur'an yolu üzerindesin). | |
6: Ataları uyarılmadığı için gaflet içerisinde kalmış bir kavmi uyarman içindir. | |
7: Andolsun ki onların çoğunun üzerine söz hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. | |
8: Gerçekten biz onların boyunlarına demir halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır. | |
9: Biz onların önlerine bir sed, arkalarına bir sed çektik. Gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık görmezler. | |
10: Onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Onlar iman etmezler. | |
11: Sen ancak Zikr'e uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini bir mağfiret ve güzel bir mükâfat ile müjdele! | |
12: Hiç şüphesiz ki ölüleri ancak ve ancak biz diriltiriz. İşlediklerini ve eserlerini (geride bıraktıklarını) biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz'da) saymışızdır. | |
13: Onlara o memleket halkını (Antakyalıları) misal getir. Hani oraya elçiler gelmişlerdi. | |
14: O zaman kendilerine iki elçi göndermiştik de, onları yalanlamışlardı. Biz de bir üçüncü ile onları takviye edip desteklemiştik. "Gerçekten biz size gönderildik. " demişlerdi. | |
15: Onlar dediler ki: "Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Rahman herhangi bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!" | |
16: Elçiler de: "Rabbimiz biliyor ki gerçekten biz size gönderilmiş elçileriz. " dediler. | |
17: "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir. " | |
18: Onlar dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azap dokunur. " | |
19: Elçiler şöyle cevap verdi: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Size nasihat ediliyorsa, bu uğursuzluk mudur? Hayır! Siz aşırı giden bir kavimsiniz. " | |
20: Şehrin en uzak semtinden bir adam koşarak geldi. Dedi ki: "Ey kavmim! Gönderilmiş bulunan bu elçilere uyunuz. " | |
21: "Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyunuz, onlar doğru yoldadırlar. " | |
22: "Ben, beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döndürüleceksiniz. " | |
23: "Ben, O'ndan başka ilâhlar edinir miyim hiç? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek dilerse, o putların şefaatı bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar. " | |
24: "O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içinde olurum. " | |
25: "Şüphesiz ki ben sizin de Rabbiniz olan Allah'a inandım. O halde beni dinleyin. " | |
26: Ona: "Cennete gir!" denildi. O da: "Keşke kavmim bilseydi!" dedi. | |
27: "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını. " | |
28: Biz ondan sonra kavminin üzerine, onları helâk etmek için herhangi bir ordu indirmedik ve zaten indirecek de değildik. | |
29: Sadece bir tek çığlık oldu, o anda hemen sönüverdiler. | |
30: Ne yazık şu kullara! Kendilerine hangi peygamber gelse, onu hemen alaya alırlardı. | |
31: Görmüyorlar mı ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık kendilerine dönemezler. | |
32: Onların hepsi elbette huzurumuza getirileceklerdir. | |
33: Ölü toprak da onlar için bir âyet (delil)dir. Biz onu (yağmurla) dirilttik de ondan pek çok taneler çıkardık, işte onlar bunlardan yerler. | |
34: Biz yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları yarattık, içinden pınarlar fışkırttık. | |
35: Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı? | |
36: Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir! | |
37: Gece onlar için bir delildir. Biz geceden gündüzü sıyırıp çekeriz de, onlar birden karanlıkta kalıverirler. | |
38: Güneş de kendine mahsus yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. İşte bu Azîz ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir. | |
39: Ay için de konak yerleri tayin etmişizdir. Nihayet o eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner. | |
40: Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her birisi bir yörüngede yüzerler. | |
41: Onların zürriyetlerini (soylarını) dopdolu bir gemide taşımış olmamız da onlar için büyük bir âyet (ibret)dir. | |
42: Kendileri için bunun gibi daha nice binecek şeyler yarattık. | |
43: Dilersek onları suda boğarız. Ne kendilerine bir yardımcı bulunur, ne de kurtarılırlar. | |
44: Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ile ve bir süreye kadar geçinmeleri müstesnâ. | |
45: Onlara: "Yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işler hakkında Allah'tan korkun, umulur ki size merhamet olunur!" denildiği zaman (yüz çevirirler). | |
46: Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler. | |
47: Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfedin!" denildiğinde, kâfirler müminlere: "Allah'ın, dileseydi doyuracağı kimseleri biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz. " derler. | |
48: Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler. | |
49: Onların beklediği tek bir sestir. Birbirleriyle çekişip dururken ansızın onları yakalayıverir. | |
50: İşte o anda onlar ne bir tavsiyede bulunabilirler, ne de âilelerinin yanına dönebilirler. | |
51: Sur'a üflenince, kabirlerinden kalkıp Rablerine doğru akın ederler. | |
52: Derler ki: "Eyvah bize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Rahman olan Allah'ın vâdettiği işte budur. Demek peygamberler doğru söylemiş!" | |
53: Sadece tek bir sayha olur, sonra hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler. | |
54: O gün hiç kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz ve ancak yaptığınızın karşılığını görürsünüz. | |
55: O gün cennettekiler bir zevk ve eğlence ile meşguldürler. | |
56: Onlar ve eşleri gölgeliklerde tahtlar üzerine yaslanmışlardır. | |
57: Orada onlar için her çeşit meyveler vardır. Bütün arzuları yerine getirilir. | |
58: Çok merhametli bir Rab olan Allah'tan onlara söz olarak selâm gelir. | |
59: Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın! | |
60: Ey Âdemoğulları! Ben size: "Şeytana ibadet etmeyin, o sizin apaçık bir düşmanınızdır. " diye emretmedim mi? | |
61: "Ve bana kulluk edin, bu dosdoğru bir yoldur!" diye. | |
62: Andolsun ki o sizden birçok nesilleri kandırıp saptırmıştır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz? | |
63: İşte bu size vaad edilen cehennemdir. | |
64: İnkârınızdan dolayı bugün girin oraya! | |
65: O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şâhitlik eder. | |
66: Dileseydik gözlerini silme kör ederdik de yol bulmaya çalışırlardı. Fakat nasıl görebilirlerdi ki? | |
67: Dileseydik oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik. Ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yetmezdi. | |
68: Biz kime uzun ömür verirsek, onun yaratılışını başaşağı çeviririz. Hâlâ akıllarını kullanmıyorlar mı? | |
69: Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi de. Bu ancak bir zikirdir ve apaçık bir Kur'an'dır. | |
70: Tâ ki diri olan kimseyi uyarasın ve verilen söz de kâfirlerin aleyhine gerçekleşsin. | |
71: Onlar görmediler mi ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere kendilerine nice hayvanlar yarattık. Onlar da bunlara sahip olmaktadırlar. | |
72: O hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Kimine binerler, kiminin de etinden yerler. | |
73: O hayvanlarda kendileri için daha nice faydalar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi? | |
74: Onlar kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilâhlar edindiler. | |
75: Oysa onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri o ilâhlar için yardıma hazır askerlerdir. | |
76: Sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ki biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliriz. | |
77: İnsan, bizim kendisini nutfeden (kerih bir sudan) yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir. | |
78: Kendi yaratılışını unutur da: "Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" diyerek bize misal vermeye kalkışır. | |
79: De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek. O her türlü yaratmayı hakkıyla bilir. " | |
80: O ki, sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkardı. Siz de ondan ateş yakıyorsunuz. | |
81: Gökleri ve yeri yaratan, kendileri gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü O her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir. | |
82: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri sadece "Ol!" demekten ibarettir. O da hemen oluverir. | |
83: Her şeyin melekûtu (tasarrufu) elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. | |