Gültekin Onan Meali |
|
1: Ya. Sin. | |
2: Andolsun hikmetli Kuran'a. | |
3: Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin. | |
4: Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). | |
5: (Kuran) Güçlü ve üstün olan, esirgeyenin indirmesidir. | |
6: Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin). | |
7: Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur, artık inanmazlar. | |
8: Gerçekten biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır. | |
9: Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler. | |
10: Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar. | |
11: Sen ancak, zikre (Kuran'a) uyan ve gayb ile Rahmana (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele. | |
12: Şüphesiz biz, ölüleri biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini biz yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta / Levh-i Mahfuz'da tesbit edip korumuşuz. | |
13: Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver, hani oraya elçiler gelmişti. | |
14: Hani onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: "Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz." | |
15: Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylüyorsunuz." | |
16: Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilir." | |
17: "Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur." | |
18: Dediler ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azab dokunacaktır." | |
19: Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz." | |
20: Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim, elçilere uyun" dedi. | |
21: "Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir." | |
22: "Bana ne oluyor ki, beni yaratana (fetaraniy) kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz." | |
23: "Ben, O'ndan başka tanrılar edinir miyim ki, Rahman bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler." | |
24: "O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olurum." | |
25: "Şüphesiz ben, sizin rabbinize inandım; işte beni işitin." | |
26: Ona: "Cennete gir" denildi. O da: "Keşke benim kavmim de bir bilseydi" dedi. | |
27: "Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını." | |
28: Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik. | |
29: (Ancak onlara) yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler. | |
30: Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi. | |
31: Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler. | |
32: Ancak onların hepsi, toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir. | |
33: Ölü toprak kendileri için bir ayettir; biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle ondan yemektedirler. | |
34: Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık. | |
35: Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı? | |
36: Yerin bitirdiklerinden, kendi nefslerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Tanrı çok) yücedir. | |
37: Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen artık karanlıkta kalıvermişlerdir. | |
38: Güneş de kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir. | |
39: Aya gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner). | |
40: Ne güneşin aya erişip yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler. | |
41: Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir. | |
42: Ve onlar için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da. | |
43: Eğer dilersek onları batırır boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de kurtulabilirler. | |
44: Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka. | |
45: Onlara: "Önünüzde ve arkanızda olandan sakının, belki esirgenirsiniz" denildiğinde, (dinlemeyip inkara devam ederler). | |
46: Onlara, rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeye görsün, mutlaka ondan yüz çevirirler. | |
47: Ve onlara: "Size Tanrı'nın rızık olarak verdiklerinden infak edin" denildiği zaman, o küfredenler inananlara dediler ki: "Tanrı'nın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz apaçık bir şaşkınlık içindesiniz." | |
48: Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azab) ne zamanmış?" | |
49: Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir. | |
50: Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne ailelerine dönebilirler. | |
51: Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp giderler. | |
52: Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Bu, Rahmanın vaadettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". | |
53: O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir. | |
54: İşte bugün hiç kimseye (hiç)bir şeyle zulmedilmez ve siz de yaptıklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz. | |
55: Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler. | |
56: Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. | |
57: Orada taptaze meyveler, onların ve istek duydukları her şey onlarındır. | |
58: Çok esirgeyen rabden onlara bir de sözlü "Selam" (vardır). | |
59: "Ey suçlu günahkarlar, bugün siz bir yana çekilin." | |
60: "Ey adem oğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır." | |
61: "Bana kulluk edin, doğru yol budur." | |
62: Andolsun o, sizden birçok insan neslini saptırmıştı. Yine de akletmez misiniz? | |
63: İşte bu, size vadedilmiş cehennemdir. | |
64: Küfretmenize karşılık olmak üzere bugün oraya girin. | |
65: Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazandıklarını, elleri bize söylemekte, ayakları (aleyhlerinde) şahitlik etmektedir. | |
66: Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır kör ederdik, böylece yola dökülüp koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki? | |
67: Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi. | |
68: Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akletmezler mi? | |
69: Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kuran'dır. | |
70: (Kuran,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir). | |
71: Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar. | |
72: Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar. | |
73: Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi? | |
74: Yardım görürler umuduyla, Tanrı'dan başka tanrılar edindiler. | |
75: Onların (o tanrıların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir. | |
76: Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, sakladıklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz. | |
77: İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o apaçık bir düşman kesilmiştir. | |
78: Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" | |
79: De ki: "Onları, ilk defa yaratıp inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." | |
80: Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır siz de ondan yakıyorsunuz. | |
81: Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir. | |
82: Bir şeyi dilediği zaman O'nun buyruğu yalnızca "ol" demesidir; o da hemen oluverir. | |
83: Her şeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Tanrı) ne yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. | |