Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
|
1: Yâsîn. | |
2: Hikmetli Kur'anın hakkı için | |
3: Emîn ol ki sen o risaletle gönderilen Peygamberlerdensin | |
4: Bir sıratı müstakîm üzerindesin | |
5: Tenziliyle o azîz rahîmin | |
6: İnzar edesin, vehameti haber veresin diye bir kavme. Babalar inzar edilmedi de haberleri de yok gafiller | |
7: Celâlim hakkı için daha çoklarına karşı söz hakkolmuştur da onlar iymana gelmezler | |
8: Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar | |
9: Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler | |
10: Ve onlarca müsavidir, ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar | |
11: Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağfiretle hem bir ecri kerîm ile müjdele | |
12: Hakıkat biz. Biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şeyi açık bir kütükte bir «İmam-ı Mübîn» de ihsa etmişizdir | |
13: Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı | |
14: O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz | |
15: Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz | |
16: Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz, | |
17: açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil | |
18: Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vazgeçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur | |
19: Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız | |
20: O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim! dedi; uyun o gönderilen Resullere | |
21: Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir | |
22: Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz | |
23: Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar | |
24: Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim | |
25: Haberiniz olsun ki ben rabbınıza iyman getirdim, gelin dinleyin beni | |
26: Denildi ki: haydi gir Cennete! Ay! dedi, nolurdu kavmın bilselerdi? | |
27: Rabbım bana ne mağrifet buyurdu. Beni ikram olunan kullarından kıldı. | |
28: Arkasından ise kavmının üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik | |
29: O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler. | |
30: Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı | |
31: Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karnlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar | |
32: Ancak hepsi toplanıp bizim katımıza ihzar edilmişlerdir | |
33: Hem bir âyettir onlara ölü arz. Biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar | |
34: Ve onda Cennetler yaptık, hurma bağçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık | |
35: Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin ma'mulâtından, halâ şükretmiyecekler mi? | |
36: Tenzih o yaradan sübhane bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemiyecekleri neler, nelerden | |
37: Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar | |
38: Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir | |
39: Aya da; menzil menzil ona miktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur | |
40: Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler | |
41: Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız | |
42: ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır | |
43: Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar | |
44: Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak için başka | |
45: Hal böyle iken onlara önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete şayan olasınız denildiği zaman | |
46: Kendilerine rablarının âyetlerinden her hangi bir âyet de gelse mutlaka ondan yüz çevire geldiler. | |
47: Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirir miyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz apaçık bir dalâl içinde değil de nesiniz? | |
48: Ve ne zaman bu va'd, doğru iseniz? diyorlar | |
49: Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir | |
50: O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir | |
51: Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden rablarına doğru akın ediyorlardır | |
52: Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahmanın va'd buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller | |
53: Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir | |
54: Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz | |
55: Cidden eshabı Cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler | |
56: Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır | |
57: Onlara orada bir meyve var, hem onlara orada ne iddia ederlerse var | |
58: Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm | |
59: Ve haydin ayrılın bugün ey mücrimler! | |
60: And vermedim mi size? «Ey adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır» diye | |
61: «Ve bana kulluk edin doğru yol budur» diye | |
62: Böyle iken celâlıma karşı o içinizden birçok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakıt sizin akıllarınız yokmıy dı? | |
63: Bu işte o Cehennem ki va'dolunur dururdunuz | |
64: Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için | |
65: Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı | |
66: Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler? | |
67: Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi | |
68: Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmıyacaklar mı? | |
69: Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'andır | |
70: Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz hakk olmak için | |
71: Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar | |
72: Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binidleri var, hem de onlardan yiyorlar | |
73: Onlardan daha birçok menfeatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ şükretmiyecekler mi? | |
74: Tuttular da Allahdan başka bir takım ilâhlar edindiler gûya yardım olunacaklar | |
75: Onların onlara yardıma güçleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan askerler. | |
76: O halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz dışlarını da | |
77: Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi | |
78: Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi | |
79: De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir | |
80: O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz | |
81: Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadir, hallâk o, alîm o | |
82: Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir | |
83: Artık tesbiyh edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhane! Hep de dördürülüp ona götürüleceksiniz | |