Diyanet İşleri (eski) Meali |
|
1: Ya, Sin. | |
2: (2-4) Kuran'ı Hakim'e and olsun ki, sen doğru yol üzere gönderilmiş peygamberlerdensin. | |
5: (5-6) Bu, babaları uyarılmadığından gafil kalmış bir milleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah'ın indirdiği Kuran'dır. | |
7: And olsun ki, hüküm çoğunun aleyhine gerçekleşmiştir, bunun için artık inanmazlar. | |
8: Boyunlarına, çenelerine kadar varan demir halkalar geçirmişizdir, bunun için başları yukarı kalkıktır. | |
9: Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdir. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler. | |
10: Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar. | |
11: Sen ancak, Kuran'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Artık o kimseyi, bağışlanma ve cömertçe verilecek bir ecirle müjdele. | |
12: Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan Biziz; herşeyi, apaçık bir kitabda saymışızdır. | |
13: İnsanlara, halkına elçiler gelen şehri mesel olarak anlat: | |
14: Onlara iki elçi göndermiştik; onu yalanladıkları için üçüncü biriyle desteklemiştik. Onlar: 'Biz size gönderildik' demişlerdi. | |
15: 'Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman da bir şey indirmemiştir. Sadece yalan söylüyorsunuz' dediler. | |
16: (16-17) Elçiler: 'Doğrusu Rabbimiz bizim size gönderildiğimizi bilir; bize düşen ancak apaçık tebliğdir' demişlerdi. | |
18: 'Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz and olsun ki sizi taşlayacağız ve bizden size can yakıcı bir azap dokunacaktır' dediler. | |
19: Elçiler: 'Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi? Hayır; siz, aşırı giden bir milletsiniz' demişlerdi. | |
20: Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam gelmiş ve şöyle demişti: 'Ey Milletim! Gönderilen elçilere uyun.' | |
21: 'Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.' | |
22: 'Beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döneceksiniz.' | |
23: 'O'nu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar.' | |
24: 'Doğrusu o takdirde apaçık bir sapıklık içinde olurum.' | |
25: 'Şüphesiz ben Rabbinize inandım, beni dinleyin.' | |
26: (26-27) Ona 'Cennete gir' denince, 'Keşke milletim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını bilseydi!' demişti. | |
28: (28-29) Ondan sonra milleti üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir çığlık.. o kadar, hemen sönüp gittiler. | |
30: Kullara yazıklar olsun! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı. | |
31: Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi? | |
32: Hepsi huzurumuza getirileceklerdir. | |
33: İşte onlara bir delil: Ölü yeri diriltir ve oradan taneler çıkarırız da ondan yerler. | |
34: Orada hurmalıklar ve üzüm bağları var ederiz, aralarında pınarlar fışkırtırız. | |
35: Onun ve elleriyle yaptıklarının ürünlerini yesinler; şükretmezler mi? | |
36: Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden çift çift yaratan Allah münezzehtir. | |
37: Onlara bir delil de gecedir; gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler. | |
38: Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu, güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur. | |
39: Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir. | |
40: Aya erişmek güneşe düşmez. Gece de gündüzü geçemez. Her biri bir yörüngede yürürler. | |
41: (41-42) Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır. | |
43: Dilesek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirlerdi. | |
44: Ama katımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar geçinme olarak onları geri bıraktık. | |
45: Onlara: 'Geçmişinizden ve geleceğinizden sakının, belki acınırsınız' dendiği zaman yüz çevirirler. | |
46: Zaten Rabbinin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde ondan hep yüz çeviregelmişlerdi. | |
47: Onlara: 'Allah'ın size verdiği rızıktan sarfedin' denince inkar edenler inananlara: 'Allah dileseydi doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz apaçık bir sapıklıktasınız' derler. | |
48: 'Doğru sözlü iseniz bildirin bu vaad ne zamandır?' derler. | |
49: Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler. | |
50: O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler. | |
51: Sura üflenince, kabirlerinden Rablerine koşarak çıkarlar. | |
52: 'Vah halimize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?' derler. Onlara: 'İşte Rahman olan Allah'ın vadettiği budur, peygamberler doğru söylemişlerdi' denir. | |
53: Tek bir çığlık kopar, hepsi, hemen huzurumuza getirilmiş olur. | |
54: Artık bugün kimseye hiçbir haksızlıkta bulunulmaz. İşlediklerinizden başkasıyla karşılık görmezsiniz. | |
55: Doğrusu bugün, cennetlikler eğlenceyle meşguldürler. | |
56: Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır. | |
57: Orada meyveler ve her istedikleri onlarındır. | |
58: Merhametli olan Rab katından onlara selam vardır. | |
59: (59-61) Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün müminlerden ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi? | |
62: And olsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştı, akletmez miydiniz? | |
63: İşte bu, size söz verilen cehennemdir. | |
64: Bugün, inkarcılığınıza karşılık oraya girin. | |
65: İşte o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahidlik eder. | |
66: Dilesek, gözlerini kör ederdik de yol bulmağa çalışırlardı. Nasıl görebilirlerdi? | |
67: Dilesek, onları oldukları yerde dondururduk da, ne ileri gidebilirler ve ne de geri dönebilirlerdi. | |
68: Uzun ömürlü yaptığımızın hilkatini tersine çevirmişizdir. Akletmezler mi? | |
69: Biz ona şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kuran'dır. | |
70: Diri olan kimseyi uyarsın ve verilen söz de inkarcıların aleyhine çıksın. | |
71: Kudretimizle kendileri için hayvanlar yarattığımızı görmezler mi? Onlara sahip olmaktadırlar. | |
72: Onları kendilerinin buyruğuna verdik; bindikleri de, etini yedikleri de vardır. | |
73: Onlarda daha nice faydalar, içecekler vardır; şükretmezler mi? | |
74: Allah'ı bırakıp da, kendilerine yardımı dokunur diye, başka tanrılar edindiler. | |
75: Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler. | |
76: Bunların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da şüphesiz biliriz. | |
77: (77-78) İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; 'Çürümüş kemikleri kim yaratacak' diyerek, Bize misal vermeye kalkar? | |
79: De ki: 'Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir.' | |
80: Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır. Ondan ateş yakarsınız. | |
81: Gökleri ve yeri yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette olur; çünkü O, yaratan ve bilendir. | |
82: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye 'Ol' demektir, hemen olur. | |
83: Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah münezzehtir. | |