» 44 / Duhân  39:

Kuran Sırası: 44
İniş Sırası: 64
Duhan Suresi = Duman Suresi
ismini 10. ayetinde geçen duhan kelimesinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59

44:39 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
| onları yaratmadık | dışında bir sebeple | hikmetli bir gaye | fakat | onların çoğu | | bilmiyorlar |

ḢLGNÆHMÆ ÎLÆ BÆLḪG WLKN ǼKS̃RHM YALMWN
ḣaleḳnāhumā illā bil-Haḳḳi velākinne ekṧerahum yeǎ'lemūne

مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Transcript Okunuş Türkçe
1. MÆ = mā :
2. ḢLGNÆHMÆ = ḣaleḳnāhumā : onları yaratmadık
3. ÎLÆ = illā : dışında bir sebeple
4. BÆLḪG = bil-Haḳḳi : hikmetli bir gaye
5. WLKN = velākinne : fakat
6. ǼKS̃RHM = ekṧerahum : onların çoğu
7. LÆ = lā :
8. YALMWN = yeǎ'lemūne : bilmiyorlar
| onları yaratmadık | dışında bir sebeple | hikmetli bir gaye | fakat | onların çoğu | | bilmiyorlar |

[] [ḢLG] [] [ḪGG] [] [KS̃R] [] [ALM]
ḢLGNÆHMÆ ÎLÆ BÆLḪG WLKN ǼKS̃RHM YALMWN

ḣaleḳnāhumā illā bil-Haḳḳi velākinne ekṧerahum yeǎ'lemūne
ما خلقناهما إلا بالحق ولكن أكثرهم لا يعلمون

[] [خ ل ق] [] [ح ق ق] [] [ك ث ر] [] [ع ل م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ما | Not
خلقناهما خ ل ق | ḢLG ḢLGNÆHMÆ ḣaleḳnāhumā onları yaratmadık We created both of them
إلا | ÎLÆ illā dışında bir sebeple but
بالحق ح ق ق | ḪGG BÆLḪG bil-Haḳḳi hikmetli bir gaye in [the] truth,
ولكن | WLKN velākinne fakat but
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ǼKS̃RHM ekṧerahum onların çoğu most of them
لا | (do) not
يعلمون ع ل م | ALM YALMWN yeǎ'lemūne bilmiyorlar know.
| onları yaratmadık | dışında bir sebeple | hikmetli bir gaye | fakat | onların çoğu | | bilmiyorlar |

[] [ḢLG] [] [ḪGG] [] [KS̃R] [] [ALM]
ḢLGNÆHMÆ ÎLÆ BÆLḪG WLKN ǼKS̃RHM YALMWN

ḣaleḳnāhumā illā bil-Haḳḳi velākinne ekṧerahum yeǎ'lemūne
ما خلقناهما إلا بالحق ولكن أكثرهم لا يعلمون

[] [خ ل ق] [] [ح ق ق] [] [ك ث ر] [] [ع ل م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ما | Not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
خلقناهما خ ل ق | ḢLG ḢLGNÆHMÆ ḣaleḳnāhumā onları yaratmadık We created both of them
Hı,Lam,Gaf,Nun,Elif,He,Mim,Elif,
600,30,100,50,1,5,40,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person dual object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إلا | ÎLÆ illā dışında bir sebeple but
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
بالحق ح ق ق | ḪGG BÆLḪG bil-Haḳḳi hikmetli bir gaye in [the] truth,
Be,Elif,Lam,Ha,Gaf,
2,1,30,8,100,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
ولكن | WLKN velākinne fakat but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
ACC – accusative particle
الواو عاطفة
حرف نصب من اخوات «ان»
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ǼKS̃RHM ekṧerahum onların çoğu most of them
,Kef,Se,Re,He,Mim,
,20,500,200,5,40,
N – accusative masculine singular noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لا | (do) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يعلمون ع ل م | ALM YALMWN yeǎ'lemūne bilmiyorlar know.
Ye,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,70,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل

Konu Başlığı: [44:10-39] Duman: Gelecekle İlgili Büyük Haber

Abdulbaki Gölpınarlı : Biz onları, ancak gerçek olarak yarattık ve fakat çoğu bilmez.
Adem Uğur : Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Ahmed Hulusi : Biz onları yalnızca Hak (Esmâ özelliklerimizin açığa çıkışı) olarak yarattık! Ne var ki onların çoğunluğu (bu hakikati) bilmezler.
Ahmet Tekin : Onları, ancak haklı bir gerekçe ile hikmete dayalı olarak hesaplı bir düzen içinde yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Ahmet Varol : Biz onları ancak hak üzere yarattık. Ama onların çoğu bilmezler.
Ali Bulaç : Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
Ali Fikri Yavuz : Ancak bunları (iman ve itaatı gerektiren) hak için yarattık; fakat onların, (Mekke kâfirlerinin) çoğu bilmezler.
Bekir Sadak : Biz onlari, ancak ve ancak gerektigi gibi yarattik, ama insanlarin cogu bilmezler.
Celal Yıldırım : Biz, ikisini de ancak hakk ile yarattık, ne var ki onların çoğu bilmezler.
Diyanet İşleri : Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
Diyanet İşleri (eski) : Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.
Diyanet Vakfi : Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Edip Yüksel : Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat pek çokları bilmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır : İkisini de ancak hak sebebiyle yarattık ve lâkin pek çokları bilmezler
Fizilal-il Kuran : Onları sadece hak ilkesine dayalı olarak yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Gültekin Onan : Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
Hakkı Yılmaz : Biz, o ikisini sadece hak/ gerçek ile oluşturduk. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Hasan Basri Çantay : Biz bunları hakkın ikaamesine sebeb olmakdan başka (bir hikmetle) yaratmadık. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Hayrat Neşriyat : Onları ancak hak ile yarattık; fakat onların çoğu bilmiyorlar.
İbni Kesir : Biz; onları, ancak hak ile yarattık. Ne var ki onların çoğu, bilmezler.
İskender Evrenosoğlu : İkisini de haktan başka bir şey ile yaratmadık (ikisini de hak ile yarattık). Ve lâkin onların çoğu bilmezler.
Muhammed Esed : Bunların hiç birini (deruni bir) hakikatten yoksun yaratmış değiliz ama çoğu bunu anlamaz.
Ömer Nasuhi Bilmen : İkisini de yaratmadık, ancak Hakk'a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.
Ömer Öngüt : Biz onları ancak hak olmak üzere yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.
Şaban Piriş : Onları ancak hak ile yarattık. Fakat, onların çoğu bilmez.
Suat Yıldırım : Evet, onları hak ve hikmetle, ciddî maksat ve gayelerle yarattık, ama onların çoğu bunu anlamazlar.
Süleyman Ateş : Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gâye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Tefhim-ul Kuran : Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
Ümit Şimşek : Biz onları ancak hak ve hikmetle yarattık; lâkin çokları bunu bilmiyor.
Yaşar Nuri Öztürk : İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}