REM – prefixed resumption particle ACC – accusative particle PREV – preventive particle mā الفاء استئنافية كافة ومكفوفة
يسرناه
ي س ر | YSR
YSRNÆH
yessernāhu
biz o'nu kolaylaştırdık
We have made it easy
Ye,Sin,Re,Nun,Elif,He, 10,60,200,50,1,5,
V – 1st person plural (form II) perfect verb PRON – subject pronoun PRON – 3rd person masculine singular object pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بلسانك
ل س ن | LSN
BLSÆNK
bilisānike
senin diline
in your tongue
Be,Lam,Sin,Elif,Nun,Kef, 2,30,60,1,50,20,
"P – prefixed preposition bi N – genitive masculine noun → Tongue PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun" جار ومجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لعلهم
|
LALHM
leǎllehum
umulur ki
so that they may
Lam,Ayn,Lam,He,Mim, 30,70,30,5,40,
ACC – accusative particle PRON – 3rd person masculine plural object pronoun حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «لعل»
يتذكرون
ذ ك ر | Z̃KR
YTZ̃KRWN
yeteƶekkerūne
düşünüp öğüt alırlar
take heed.
Ye,Te,Zel,Kef,Re,Vav,Nun, 10,400,700,20,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form V) imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
Konu Başlığı: [44:51-59] Erdemliler
Abdulbaki Gölpınarlı : Gerçekten de öğüt alsınlar diye Kur'ân'ı senin dilinle indirdik, okuyuşunu da kolaylaştırdık.
Adem Uğur : Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
Ahmed Hulusi : Biz Onu lisanın olarak kolaylaştırdık, umulur ki üzerinde düşünürler diye.
Ahmet Tekin : Biz Kur’ân’ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki, onlar düşünüp öğüt alırlar.
Ahmet Varol : Belki düşünüp öğüt alırlar diye onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık.
Ali Bulaç : Belki onlar öğüt alıp düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.
Ali Fikri Yavuz : Biz Kur’an’ı senin dilinle indirib onu (okuyuşunu) kolaylaştırdık; olur ki anlar ve öğüd alırlar.
Bekir Sadak : (58-59) Biz, ogut alirlar diye, Kuran'i senin dilinde indirerek kolayca anlasilmasini sagladik. Sen bekle, onlar da beklemektedirler. *
Celal Yıldırım : Biz O'nu (Kur'ân'ı) iyi düşünüp anlasınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık.
Diyanet İşleri : (Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
Diyanet İşleri (eski) : (58-59) Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.
Diyanet Vakfi : Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
Edip Yüksel : Öğüt alsınlar diye senin dilinle onu kolaylaştırdık.