Ömer Öngüt Meali |
|
1: Hâ. Mîm. | |
2: Apaçık Kitab'a andolsun ki! | |
3: Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik. Biz uyarıcılarız. | |
4: O gecede her hikmetli iş ayrılır. | |
5: Katımızdan bir emir olmak üzere. Muhakkak ki biz peygamberler göndeririz. | |
6: Bu, Rabbinden bir rahmettir. Gerçekten O, işiten ve bilendir. | |
7: Eğer inanmıyorsanız O, göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir. | |
8: O'ndan başka ilâh yoktur. O diriltir, O öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir. | |
9: Hayır! Onlar bir şüphe içindedirler ve eğlenip duruyorlar. | |
10: Resulüm! O halde sen göğün apaçık bir duman getireceği günü bekle. | |
11: Bütün insanları bürüyecektir. Bu acıklı bir azaptır. | |
12: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, doğrusu biz artık iman ediyoruz. " (derler). | |
13: Nerede onlarda düşünüp öğüt almak? Oysa onlara apaçık bir peygamber gelmişti. | |
14: Sonra ondan yüz çevirdiler ve: "Öğretilmiştir, delidir. " dediler. | |
15: Biz, azabı biraz kaldıracağız, siz tekrar (eski halinize) döneceksiniz. | |
16: Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün intikam alacağız. | |
17: Andolsun ki onlardan önce Firavun kavmini de imtihan ettik ve onlara kerim bir peygamber gelmişti. | |
18: (Onlara dedi ki): "Allah'ın kullarını bana bırakın! Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. " | |
19: "Allah'a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getirdim. " | |
20: "Ben, beni taşa tutmanızdan benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım. " | |
21: "Eğer bana inanmazsanız, başımdan çekilin gidin!" | |
22: "Bunlar günahkâr bir topluluktur. " diye Rabbine niyazda bulundu. | |
23: "Kullarımı geceleyin götür, çünkü takip edileceksiniz. " | |
24: "Denizi açık bir halde bırak, çünkü onlar boğulacak bir ordudur. " | |
25: Orada nice nice bağlar-bahçeler, pınarlar-çeşmeler bırakmışlardı. | |
26: Nice nice ekinler, güzel makamlar, muhteşem konaklar. | |
27: Zevk ve sefa sürüp eğlendikleri nice nimetler. | |
28: Bu böyle oldu. Biz de onları başka bir kavme miras bıraktık. | |
29: Gök ve yer onlar için gözyaşı dökmedi, onlara mühlet de verilmedi. | |
30: Andolsun ki biz İsrailoğullarını alçaltıcı azaptan kurtardık. | |
31: Firavun'dan. Doğrusu o, azgın bir zorba idi. | |
32: Ve andolsun ki, onların durumunu bilerek âlemlerin üzerinde seçkin kıldık. | |
33: Onlara âyetlerden (mucizelerden) öylelerini verdik ki, her birinde açıkça bir imtihan vardı. | |
34: Bunlar ise şöyle diyorlar: | |
35: "İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz yeniden diriltilecek değiliz. " | |
36: "Eğer doğru sözlü iseniz bize atalarımızı getirsenize!" | |
37: Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tubba' kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları da helâk ettik, çünkü onlar günahkâr idiler. | |
38: Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri oyun olsun diye yaratmadık | |
39: Biz onları ancak hak olmak üzere yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler. | |
40: Şüphesiz ki (hakkı bâtıldan) ayıran o hüküm günü, herkesin bir araya toplanacağı gündür. | |
41: O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez. | |
42: Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki O Azîz'dir, çok merhametlidir. | |
43: Şüphesiz ki Zakkum ağacı. | |
44: Günahkârların yiyeceğidir. | |
45: Erimiş maden gibi karınlarında kaynar. | |
46: Sıcak suyun kaynaması gibi. | |
47: "Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin!" | |
48: "Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün!" | |
49: "Tat bakalım! Hani sen kendince çok üstün, çok şerefli bir kimse idin. " | |
50: "Bu, işte o şüphe edip durduğun şeydir. " | |
51: Muttakiler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. | |
52: Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. | |
53: İnce ipekten ve parlak atlastan (elbiseler) giyerek karşılıklı otururlar. | |
54: Böyle olduğu gibi, biz onları ayrıca iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir. | |
55: Orada güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler. | |
56: Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur. | |
57: Rabbinden bir lütuf olarak. İşte o büyük kurtuluş budur. | |
58: Resulüm! Biz onu (Kur'an'ı) senin dilin ile kolaylaştırdık ki, düşünüp ibret alsınlar. | |
59: Öyle ise bekle, onlar da beklemektedirler. | |