Muhammed Esed Meali |
|
1: Ha-Mim. | |
2: Düşün özünde apaçık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilahi fermanı! | |
3: Onu, düşünüp kavrayabilmeniz için Arapça bir hitabe yaptık. | |
4: Ve o, katımızda bulunan bütün vahiylerin kaynağında(n çıkmış)tır; o, gerçekten yücedir, hikmet doludur. | |
5: (Siz ey hakikati inkar edenler!) Kendi kişiliğinizi harcayan insanlar olduğunuzu göre göre bu hatırlatma ve uyarıyı sizden tamamen geri mi çekelim? | |
6: Eski zamanların halkına ne kadar da çok peygamber gönderdik! | |
7: Ama onlara hiçbir peygamber gelmedi ki o'nunla alay etmiş olmasınlar; | |
8: (sonunda) şimdikilerden daha kudretli (oldukları halde) onları silip yok ettik ve o eski toplumlar geçmişten bir iz, bir hatıra oldular. | |
9: İşte böyle, şayet onlara da "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorarsan hiç tereddüt etmeden "Kudret Sahibi Olan, Her Şeyi Bilen (Allah)tır." cevabını verecekler. | |
10: Yeri sizin için bir beşik yapan ve üzerinde (geçiminizi kazanma) yolları var eden O'dur; umulur ki doğru yolu (seçer ve onu) izlersiniz. | |
11: O'dur gökten gerekli miktarda suyu tekrar tekrar indiren; işte, Biz (nasıl) onunla ölü toprağa hayat veriyorsak, siz de böyle (öldükten sonra) yeniden sahneye çıkarılacaksınız. | |
12: Ve O bütün karşıtları (da) yaratandır. O'dur bütün gemileri ve hayvanları binmeniz için sizin hizmetinize veren; | |
13: böyle yapar ki onlara hükmedesiniz ve ne zaman onlardan yararlanırsanız Rabbinizin nimetlerini hatırlayıp "(Bütün) bunları bizim hizmetimize veren O ne yücedir, çünkü (O olmasaydı) biz bunu elde edemezdik; | |
14: o halde biz mutlaka O'na döneceğiz!" diyesiniz. | |
15: Ama hala O'na bir çocuk yakıştırırlar, üstelik yarattıklarından birini! Belli ki, (böyle düşünen) insan şükretmeyi terk etmiş bir nankördür! | |
16: Yoksa, (düşünüyor musunuz ki) O, yarattıkları arasından kız çocukları kendisi için seçti ve size erkek çocukları bıraktı? | |
17: Nitekim onlardan birine, Rahman'a kolayca isnad ettiği (çocuğun doğumu) müjdelenirse, yüzü kararır ve içi öfkeyle dolar. | |
18: "Ne!" (diye şaşkınlıkla sorar), "(Bir kız sahibi mi oldum) (yalnız) süs için var olan bir kız?" Bunun üzerine kendini belli belirsiz bir iç çatışmanın içinde bulur. | |
19: Ve onlar meleklerin (de) -ki Rahman tarafından yaratılan varlıklardır- dişi olduklarını iddia ederler, (yoksa) onların yaratılışını gördüler mi? Onların bu saçma iddiası kaydedilecek ve böyleleri (Hesap Günü bundan dolayı) yargılanacaklar! | |
20: Onlar hala: "Rahman dilemiş ol(ma)saydı biz onlara asla tapmazdık!" diyorlar. (Ama) onlar (Rahman'ın) böyle bir şey (istediği) hakkında bilgi sahibi değiller. Onlar sadece zannediyorlar. | |
21: Yoksa biz, bundan önce, kendilerine, hala sıkı sıkıya sarıldıkları (aykırı) bir vahiy mi gönderdik? | |
22: Hayır! Ama şöyle derler: "Biz atalarımızı (belli) bir inanç üzerinde bulduk ve ancak onların izinden giderek doğru yolu buluruz!" | |
23: İşte böyle: Biz, ne zaman, senden önce herhangi bir topluluğa bir uyarıcı gönderdiysek, halkın keyif ve haz peşinde koşan kesimi daima şöyle dediler: "Biz atalarımızı bir inanç üzerinde bulduk, biz ancak onların izinden gideriz!" | |
24: (Bunun üzerine her peygamber) "Nasıl?" derdi, "Atalarınızı inanır bulduğunuzdan daha iyi bir kılavuz getirmiş olsam da mı?" Berikiler, buna, "Sizin mesajlarınızda bir doğruluk payı olduğunu inkar ediyoruz!" diye cevap verirlerdi. | |
25: Ama sonunda onlardan intikamımızı aldık; işte bakın hakikati yalanlayanların sonu ne oldu! | |
26: İbrahim, babasına ve halkına seslendi(ğinde bu gerçeği dikkate almıştı:) "Sizin taptıklarınıza tapmak benden uzak olsun! | |
27: Hiç kimse(ye tapmam), beni var etmiş olan hariç, beni doğru yola ileten O'dur!" | |
28: Ve bunu, daha sonra gelenler arasında yaşamaya devam eden bir söz olarak söyledi ki onlar (daima) o (sözü hatırlayıp ona) dönsünler. | |
29: Şimdi, (İbrahim'den sonra yaşamış olanlara gelince,) onlara -ve atalarına- her şeyi apaçık ortaya seren bir elçi aracılığıyla hakikati gönderinceye kadar istedikleri gibi yaşamalarına izin verdim: | |
30: ama şimdi hakikat onlara ulaşınca, "Bütün bunlar sadece büyüleyici laflardır ve biz onlarda bir doğruluk payı olduğuna inanmıyoruz!" derler. | |
31: Ve yine şöyle derler: "Bu Kuran, neden iki şehrin ileri gelenlerine inmiş değil?" | |
32: Rabbinin rahmetini yoksa onlar mı bölüştürüyorlar? (Hayır, nasıl ki) bu dünyada geçim araçlarını onlar arasında bölüştüren ve onların bazısını başkalarına yardım etmeleri için diğerlerinin üstüne çıkaran Biziz; (aynı şekilde, dilediğimize manevi bağışlarda bulunan da Biziz): Rabbinin bu rahmeti, onların yığabilecekleri bütün (dünyevi servetler)den daha hayırlıdır. | |
33: Eğer (sınırsız zenginliklerin önlerine serilmesiyle) bütün insanlar tek bir (şeytani) toplum haline gelmiyecek olsaydı, (şimdi) Rahman'ı inkar edenlerin evlerini gümüşten çatılar ve tırmanacakları (gümüşten) merdivenler ile donatırdık; | |
34: ve evlerine (gümüş) kapılar, üzerinde yatıp uzanacakları (gümüş) yataklar, | |
35: ve (sınırsız ölçüde) altın? Ama bunların tümü, bu dünya hayatının (gelip geçici) zevklerinden başka bir şey değildir; halbuki Allah'a karşı sorumluluk duyanları öteki dünya(da) Rableri katında (mutluluk) bekler. | |
36: Rahman'ın uyarısını görmezden gelmeyi tercih eden kimseye gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere (kalıcı) bir şeytani dürtü yerleştiririz. | |
37: Bu (şeytani dürtüler) böylelerini (hakikat) yolundan alıkoyar ve bunlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar! | |
38: Ama sonunda (bu şekilde günaha batmış olan) kişi, (Hesap Günü) önümüze geldiği zaman, (öteki kişiliğine,) "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı kadar bir mesafe olsaydı!" diyecektir; şu öteki kişilik ne kadar da kötüymüş! | |
39: O Gün bu(nu öğrenmeniz) size bir fayda sağlamaz, çünkü siz (birlikte) günah işlediniz, şimdi (de) azabınızı birbirinizle paylaşın. | |
40: Sen (ey Muhammed) sağıra işittirebilir misin, yahut köre doğru yolu gösterebilir misin, ya da sapkınlığa gömülmüş olana? | |
41: Biz (mesajın hakim duruma geçmeden önce) seni (onların) elinden alsak da (almasak da) mutlaka onlardan öcümüzü alırız. | |
42: ve onlara vaad ettiğimiz şeyi yerine getirdiğimizi (bu dünyada) sana göstersek de (göstermesek de) onlar üzerinde kesin bir otoriteye sahibiz! | |
43: Öyleyse sana vahyedilmiş olan her şeye sımsıkı sarıl; çünkü sen dosdoğru bir yoldasın; | |
44: ve bu (vahiy) şüphesiz senin ve halkın için bir şeref ve itibar (kaynağı) olacaktır ama zamanı gelince hepiniz (ona karşı tutumunuzdan dolayı) hesaba çekileceksiniz. | |
45: (Bırak başkasını da,) senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor, Rahman'dan başka tanrılara tapılmasına hiç izin vermiş miyiz? | |
46: İşte bu şekilde Musa'yı mesajlarımızla Firavun'a ve ileri gelen adamlarına gönderdik: Musa onlara, "Bakın" dedi, "ben bütün alemlerin Rabbinin bir elçisiyim!" | |
47: Ama önlerine (mucizevi) işaretlerimizi getirince, hemen onları alaya aldılar, | |
48: halbuki kendilerine gösterdiğimiz her işaret, öncekinden daha etkileyici idi ve (her defasında) onları belki (Bize) dönerler diye azaba çarptırdık. | |
49: Ve (her defasında,) "Ey büyücü!" diye feryad ettiler, "Seninle yaptığı (peygamberlik) sözleşmesinin hatırına bizim için Rabbine yalvar, biz artık kesinlikle doğru yola döneceğiz!" | |
50: Ama azaptan kurtarır kurtarmaz, bir bakarsın ki hemen sözlerinden dönüvermişler! | |
51: Ve Firavun, halkına bir çağrıda bulunarak "Ey kavmim!" dedi, "Mısır'ın hakimiyeti bana ait değil mi? Bütün bu nehirler benim ayaklarımın altında akmıyor mu? (Sizin en büyük efendiniz olduğumu) görmüyor musunuz? | |
52: Ben, ne demek istediğini bile anlatamayan şu zavallı adamdan daha iyi değil miyim?" | |
53: "Sonra, neden ona hiç altın bilezikler verilmemiş ve neden onunla birlikte bir melek gelmiş değil?" | |
54: Firavun, böylece halkını ahmaklaştırdı ve onlar da sonunda boyun eğdiler, çünkü onlar aldatılmış, ayartılmış bir halktı! | |
55: Ama Bize meydan okumaya devam edince onlara misillemede bulunduk ve hepsini suda boğduk. | |
56: onları geçmişten kalan bir hatıra ve sonrakiler için bir ibret örneği kıldık. | |
57: Şimdi, ne zaman Meryem'in oğlu(nun tabiatı) örnek olarak ortaya getirilse, (ey Muhammed,) senin kavmin bu yüzden yaygarayı basar; | |
58: ve "Hangisi daha iyi, bizim ilahlarımız mı yoksa o mu?" derler. (Ama) onlar bu mukayeseyi, yalnızca, sırf muhalefet olsun diye senin önüne getirirler. Evet, onlar kavgacı/tartışmacı bir toplumdur! | |
59: (İsa'ya gelince,) o sadece (bir insandır) kendisini (peygamberlikle) onurlandırdığımız ve İsrailoğulları için örnek kıldığımız bir kul(umuz). | |
60: Ve eğer isteseydik, (siz ey meleklere tapanlar,) sizi yeryüzünde birbiri ardından gelen melekler yapardık! | |
61: Bakın, bu (ilahi kelam) Son Saati(n geleceğini) bildiren bir araçtır; o halde (Son Saat) hakkında hiçbir şüpheye kapılmayın ve Bana uyun; dosdoğru yol (yalnız) budur. | |
62: Şeytan'ın sizi (bu yoldan) çevirmesine izin vermeyin; çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır! | |
63: İsa, (kendi halkına) hakikatin bütün kanıtları ile geldiği zaman, "Ben" dedi, "size hikmet ile ve üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklığa kavuşturmak üzere geldim. O halde, Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve bana tabi olun!" | |
64: "Allah, şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; öyleyse (yalnızca) O'na kulluk edin; doğru yol (sadece) budur!" | |
65: Fakat (İsa'dan sonra gelenler) arasından çıkan gruplar farklı görüşleri savunmaya başladılar. Vay haline o zulmedenlerin ve yazık o acı Gün'de (başlarına gelecek) azap için! | |
66: Onlar, (günaha batmış olanlar) (oturup) Son Saat'i mi bekliyorlar; onun (yaklaştığı) fark edilmeden başlarına ansızın gelmesini mi? | |
67: O Gün, (eski) dostlar birbirlerine düşman olacaklar; Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar dışında (hepsi). | |
68: (Ve Allah onlara,) "Ey Benim kullarım!" diyecek, "Bugün ne korkmanıza gerek var, ne de üzüleceksiniz! | |
69: (Siz ey) mesajlarımıza iman etmiş ve kendilerini Bize teslim etmiş olanlar! | |
70: Siz ve eşleriniz, sevinç ve mutlulukla cennete girin!" | |
71: (Orada) altın tepsiler ve kadehler ile karşılanacaklar ve canlarının istediği ve hoşlanacağı her şeyi orada bulacaklar. Ve siz orada oturup kalacaksınız (ey inananlar!) | |
72: Geçmişte yaptıklarınız sayesinde hak edeceğiniz cennet işte böyledir! | |
73: (bu yaptıklarınızın) meyvelerini bolca görecek (ve) onları tadacaksınız! | |
74: (Ama) dikkat edin, günaha batmış olanlar cehennem azabı içinde kalacaklar: | |
75: bu (azap), onlar için hiç hafifletilmeyecek ve orada çaresizlik, ümitsizlik içinde kaybolup gidecekler. | |
76: Onlara haksızlık yapacak olan Biz değiliz, ama onlardır kendi kendilerine haksızlık yapanlar. | |
77: Ve onlar: "Ey (cehennemi) idare eden (melek)!" diye seslenecekler, "Bırak Rabbin işimizi bitirsin!" (Bunun üzerine) melek, "Siz artık (bu durumda) kalacaksınız!" diye cevap verecek. | |
78: (Siz ey günahkarlar!) Size hakikati ilettik, fakat çoğunuz ondan nefret ediyorsunuz. | |
79: Öyle mi? (Hakikatin) ne olması gerektiğine onlar, (o, hakikati inkar edenler) mi karar verecek? | |
80: Yoksa onlar, dışarı vurmadıkları düşüncelerini ve gizli konuşmalarını duymaz mıyız sanırlar? Elbette (Biz duyarız) ve yanıbaşlarındaki semavi güçlerimiz (bütün o gizlediklerini) kaydederler. | |
81: De ki (ey Muhammed): "Eğer Rahman (gerçekten) bir erkek çocuk sahibi olsaydı, ben ona tapanların ilki olurdum!" | |
82: Göklerin ve yerin Rabbi -kudret ve egemenlik tahtının sahibi Rabb- onların isnad ettikleri her türlü sıfattan kesinlikle münezzehtir! | |
83: Onları bırak da vaad edilen (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar beyhude konuşmalarla oyalansınlar ve (kelimelerle) oynayıp dursunlar! | |
84: çünkü (o zaman anlayacaklardır ki) gökte ve yerde Allah (yalnız) O'dur ve yalnız O'dur hikmet sahibi olan, her şeyi bilen. | |
85: Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin mülkünün kendisine ait olduğu, Son Saat bilgisinin Sahibi ve hepinizin O'na döneceği (Allah)ın şanı ne yücedir! | |
86: Bazılarının Allah'tan başka sığınıp yalvardıkları bu (varlık)lar, (hayatlarında) hakikate şahitlik yapmış ve (Allah'ın tek ve benzersiz olduğunun) farkına varmış olanlar dışında (Hesap Günü) hiç kimseye şefaat etme gücüne sahip değiller. | |
87: Eğer onlara, (Allah'tan başka varlıklara tapanlara,) kendilerini kimin yarattığını sorsan hiç tereddütsüz "Allah!" derler. Peki, neden bu (apaçık gerçekten) sapıyorlar! | |
88: (Ama Allah gerçek müminleri hakkıyla bilir) ve onun (ümitsiz) feryadı(nı): "Ey Rabbim! Bunlar inanmayacak bir kavimdir!" | |
89: Ama sen onlar(ın yaptıkların)a dayan ve de ki: "Selam (olsun size)!" Çünkü onlar zamanı geldiğinde (hakikati) anlayacaklar. | |