İbni Kesir Meali |
|
1: Ha, Mim. | |
2: Apaçık kitaba andolsun ki; | |
3: Düşünüp anlayasınız diye gerçekten Biz, onu arabça bir Kur'an kılmışızdır | |
4: O nezdimizdeki ana kitabdadır. Şanı yücedir, hikmet doludur. | |
5: Haddi aşan bir kavimsiniz diye, sizi o Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim? | |
6: Daha öncekilere nice peygamberler göndermiştik. | |
7: Kendilerine bir peygamber gelmeyedursun mutlaka onunla alay ederlerdi. | |
8: Biz, bunlardan daha güçlü olanları helak ettik. Öncekilerin misali geçti. | |
9: Andolsun ki; onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, muhakkak: Onları Aziz, Alim yaratmıştır, diyeceklerdir. | |
10: O ki; yeri, sizin için bir beşik kılmış, doğru gidesiniz diye orada yollar var etmiştir. | |
11: O ki; gökten bir ölçüye göre su indirmiştir. İşte Biz, onunla ölü bir memleketi dirilttik, siz de böylece çıkarılacaksınız. | |
12: Ve O ki; bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve davarlar var etmiştir. | |
13: Ta ki bunların üzerine oturunca, Rabbınızın nimetini anarak: Bunları bize müsahhar kılan ne yücedir, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz. | |
14: Ve biz, şüphesiz Rabbımıza döneceğiz. | |
15: Ama onlar; kullarından bir kısmını, O'nun bir parçası saydılar. İnsan, gerçekten apaçık bir nankördür. | |
16: Yoksa; Allah, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp oğulları size mi ayırdı? | |
17: Ama Rahman'a isnad edilen kız evladla onlardan birisi müjdelenince; yüzü kapkara kesilir de öfkesinden yutkunur durur. | |
18: Yoksa süs içinde yetiştirilip de mücadelede açık olmayanı mı? | |
19: Onlar; Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarını mı görmüşler. Onların şehadetleri yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir. | |
20: Ve derler ki: Eğer Rahman dilemiş olsaydı; biz, onlara ibadet etmezdik. Onların bu konuda bir bilgileri yoktur. Onlar, yalnız yalan söyleyip dururlar. | |
21: Yoksa; daha önce onlara bir kitab verdik de ona mı tutunuyorlar? | |
22: Hayır, dediler ki: Doğrusu biz, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve biz de onların izlerinden gitmekteyiz. | |
23: Senden önce de hangi kasabaya bir uyarıcı gönderdiysek; o kasabanın varlıklıları sadece dediler ki: Doğrusu biz, babalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve biz de onların izlerine uymaktayız. | |
24: Şayet size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmişsem; yine mi bana uymazsınız? deyince, dediler ki: Doğrusu sizin gönderildiğiniz şeyi, biz inkar ediyoruz. | |
25: Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bak. | |
26: Hani İbrahim; babasına ve kavmine demişti ki: Şüphesiz ben, sizin taptığınız şeylerden uzağım. | |
27: Beni yaratan müstesna. Şüphesiz ki O; beni hidayete iletecektir. | |
28: Ve onu; belki dönerler diye ardından gelenler için kalıcı bir kelime kıldı. | |
29: Hayır. Ben, onları da, atalarını da hakkı açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim. | |
30: Hak kendilerine geldiğinde ise: Bu bir büyüdür. Doğrusu biz, onu inkar ediyoruz, dediler. | |
31: Ve dediler ki: Bu Kur'an, o iki kasabanın birinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi? | |
32: Yoksa Rabbının rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimlerini aralarında Biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürebilmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık. Rabbının rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. | |
33: Şayet insanlar, tek bir ümmet haline gelmeyecek olsaydı; Rahman'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını ve üzerinde yükseldikleri merdivenleri gümüşten yapardık. | |
34: Evlerinin kapılarını ve üzerlerine yaslanacakları kerevetleri de, | |
35: Altına boğardık. Bunların hepsi sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise; Rabbının katında müttakiler içindir. | |
36: Kim, Rahman'ın zikrinigörmezlikten gelirse; Biz, ona şeytanı musallat ederiz. | |
37: Şüphesiz ki onlar da bunları yoldan çıkarırlar. Bunlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. | |
38: Nihayet Bize gelince der ki: Keşki benimle senin aranda Doğu ile Batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı. Sen, ne kötü arkadaş imişsin. | |
39: Zulmettiğiniz için, bugün pişmanlığın hiç bir faydası yoktur. Muhakkak ki azabda ortaksınız. | |
40: Sen mi duyuracaksın o sağırlara? Körleri ve apaçık sapıklıkta olanları sen mi hidayete eriştireceksin? | |
41: Seni onlardan uzaklaştırsak da; muhakkak ki Biz, onlardan intikam alırız. | |
42: Yahut da onlara vaadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü Biz, onlara karşı gücü yetenleriz. | |
43: Sen; sana vahyolunana sarıl. Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. | |
44: Doğrusu bu; sana ve kavmine bir öğüttür. Ondan sorguya çekileceksiniz. | |
45: Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor: Biz, Rahman'dan başka ibadet edecek tanrılar kılmış mıyız? | |
46: Andolsun ki; Biz, Musa'yı da ayetlerimizle Firavun'a ve erkanına göndermiştik. Ve demişti ki: Şüphesiz ben, alemlerin Rabbının elçisiyim. | |
47: Onlara ayetlerimizle varınca, onlar bunlara gülüvermişlerdi. | |
48: Onlara biri diğerinden daha büyük olmayan hiç bir ayet göstermedik. Doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık. | |
49: Ve dediler ki: Ey sihirbaz; sana verdiği ahde göre Rabbına bizim için dua et. Muhakkak biz, hidayete eriştirilmiş olacağız. | |
50: Azabı üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden caydılar. | |
51: Firavun, kavmine seslendi ve dedi ki: Ey kavmim; Mısır mülkü ve altımdan akan şu ırmaklar benim değil mi? Hala görmüyor musunuz? | |
52: Ben, açıkça söyleyemeyecek derecede zavallı olan şu adamdan daha hayırlı değil miyim? | |
53: Ona altın bilezikler verilmeli veya beraberinde kendisine yardım edecek melekler gelmeli değil miydi? | |
54: Firavun, kavmini küçümsedi, ama onlar yine de kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar, fasık olan bir kavim idi. | |
55: Bizi öfkelendirince; onlardan intikam aldık ve hepsini suda boğduk. | |
56: Ve onları, sonradan geleceklere bir geçmiş ve örnek kıldık. | |
57: Meryem'in oğlu misal olarak verilince; senin kavmin hemen bağrıştı. | |
58: Ve: Bizim tanrılarımız mı, yoksa o mu daha iyidir? dediler. Sana böyle demeleri, sadece tartışmaya girişmek içindir. Hayır, onlar kavgacı bir kavimdir. | |
59: O; kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. | |
60: Şayet dileseydik; sizden, yeryüzünde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik. | |
61: Şüphesiz ki o, saatın bilgisidir. O'ndan hiç şüphe etmeyin ve Bana tabi olun. İşte doğru yol. | |
62: Sakın şeytan sizi çevirmesin. Şüphesiz ki o, size apaçık bir düşmandır. | |
63: İsa huccetlerle gelince; demişti ki: Size hikmetle ve ihtilafa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin. | |
64: Muhakkak ki Allah, benim de Rabbımdır, sizin de Rabbınızdır. Öyleyse O' na ibadet edin. İşte doğru yol. | |
65: Ama aralarında hizibler birbirleriyle ihtilafa düştüler. Acıklı bir günün azabından vay o zulmedenlerin haline. | |
66: Onlar, farkında değillerken kendilerine ansızın o saatın gelmesini mi bekliyorlar? | |
67: O gün; müttakilerin dışında, dostlar birbirlerine düşman olurlar. | |
68: Ey kullarım; bugün size korku yoktur. Ve siz, üzülecek de değilsiniz. | |
69: Onlar ki; ayetlerimize iman etmiş ve müslüman olmuşlardır. | |
70: Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete girin. | |
71: Onlara altın kadehler ve tepsiler dolaştırılır. Canların istediği ve gözlerin hoşlandığı her şey oradadır. Ve siz, orada ebediyyen kalacaksınız. | |
72: İşte o cennet, işlediklerinize karşılık size miras kılındı. | |
73: Orada sizin için meyveler vardır. Ve onlardan yersiniz. | |
74: Muhakkak ki mücrimler; ebediyyen kalacakları cehennem azabındadırlar. | |
75: Azablarına ara verilmeyecek ve orada tamamen ümitsiz kalacaklardır. | |
76: Biz onlara zulmetmedik, ama onlar zalimlerin kendileridir. | |
77: Ey nöbetçi; Rabbın hiç olmazsa bizi ölüme mahkum etsin, diye çağırışırlar. O da: Siz, böyle kalacaksınız, der. | |
78: Andolsun ki; size hak ile geldik. Fakat çoğunuz hakkı hoş görmüyordunuz. | |
79: Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız. | |
80: Yoksa kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmiyoruz mu sanıyorlar? Hayır, öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadır. | |
81: De ki: Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı; o takdirde ben, kulluk edenlerin ilkiydim. | |
82: Göklerin ve yerin Rabbı, Arş'ın Rabbı onların tavsiflerinden münezzehtir. | |
83: Bırak onları, kendilerine vaadedilen güne ulaşıncaya kadar dalsınlar, oyalanıp dursunlar. | |
84: Gökte de ilah, yerde de ilah O'dur. Ve O; Hakim'dir, Alim'dir. | |
85: Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisine ait olan ne yücedir. Kıyamet saatının bilgisi O'nun katındadır ve O'na döndürüleceksiniz. | |
86: O'ndan başka tapındıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hak ile şehadet edenler bunun dışındadır ve onlar bilirler. | |
87: Andolsun ki; onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette; Allah, diyeceklerdir. O halde neye çevriliyorlar? | |
88: Onun: Ey Rabbım, demesi hakkı için, muhakkak ki bunlar inanmayan bir kavimdir. | |
89: Şimdilik sen, onlardan yüz çevir ve; selam, de. Yakında bileceklerdir. | |