Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
|
1: Hâ, mîm. | |
2: Bu parlak kitabın kadrini bilin | |
3: Hakkâ biz onu Arabî olarak okunacak bir Kur'an kıldık ki akıl irdiresiniz | |
4: Ve hakıkat o, bizim nezdimizdeki ana kitabda çok yüksek, çok hikmetlidir | |
5: Siz müsrif bir kavm olduğunuz için şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz? | |
6: Halbuki evvelkiler içinde biz nice Peygamber gönderdik | |
7: Hiçbir Peygamber de gelmiyordu ki kendilerine onunla mutlak eğlenmesinler. | |
8: Onun için biz onlardan daha sert pençelileri helâk ettik ve evvelkilerin meseli geçti. | |
9: Celâlim hakkı için sorsan onlara o Gökleri ve Yeri kim yarattı? Elbette diyecekler: onları o azîz, alîm yarattı | |
10: O ki Arzı sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı | |
11: Ve o ki yukarıdan bir mikdar ile bir su indirmekte ve onunla ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de öyle çıkarılacaksınız | |
12: Ve o ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı | |
13: Ki sırtlarına kurulasınız, sonra üzerine kurulduğunuzda rabbınızın ni'metini anıp diyesiniz: tenzih o sübhâne ki bunu bize müsahhar kılmış, yoksa biz bunu yanaştıramazdık | |
14: Ve her halde biz dönüp dolaşıp rabbımıza varacağız | |
15: Öyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar, hakıkat insan çok nankör, açık bir küfürbazdır | |
16: Yoksa o, yaratıp durduğu mahlûklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi? | |
17: Halbuki içlerinden biri o Rahmana fırlattığı mesel ile kendisi tebşir kılındığı vakıt yüzü simsiyah oluyor da kederinden yutkunup yutkunup dolukuyor | |
18: Ya o zînet içinde yetiştirilecek de muhasamaya gelince beceremiyecek olanı öyle mi? | |
19: Rahmanın kulları olan Melâikeyi de dişi yaptılar, yaradılışlarına şâhid mi idiler? Şehadetleri yazılacak ve sorguya çekilecekler | |
20: Bir de dediler ki Rahman dilese idi biz onlara tapmazdık, bu babda onların bir ılimleri yoktur sâde atıyorlar | |
21: Yoksa biz onlara bundan evvel bir kitab vermişiz de ona mı tutunuyorlar? | |
22: Hayır, şöyle dediler: bizler, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ireriz | |
23: Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız | |
24: Ya, dedi: size atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi? Ha! dediler: biz o sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz | |
25: Onun üzerine biz de onlardan intikamını aldık da bak o tekzib edenlerin akıbeti nasıl oldu? | |
26: Bir vakıt da İbrahim babasına ve kavmına dedi: haberiniz olsun ben o sizin taptıklarınızdan beriyim. | |
27: O beni yaratandan başka, zira odur ki beni irdirecektir | |
28: Ve onu ardında (zürriyyetinde) kalan bir kelime yaptı gerek ki rücu' edeler | |
29: Fakat şunları ve atalarını ta kendilerine hakk ve bir Resuli mübîn gelinciye kadar müstefid edip yaşattım | |
30: Yaşattım da kendilerine hakk gelince «bu bir sihirdir, biz buna inanmayız» dediler | |
31: Ve «ne olurdu şu Kur'an iki memleketten bir büyük adama indirilse idi» dediler | |
32: Rabbının rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların o Dünya hayattaki maışetlerini aralarında biz taksim ettik ve bir kısmını diğerinin derecelerle üstüne çıkardık ki ba'zısı ba'zısını tutsun, çalıştırsın rabbının rahmeti ise onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır | |
33: Ve eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olması idi biz o Rahman’a küfreden kimselerin her halde evlerine gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacakları asansörler. | |
34: Ve odalarına kapılar ve üzerlerine kurulacakları koltuklar kanepeler | |
35: Ve altın ziynetler yapardık ve doğrusu bütün bunlar Dünya hayatın geçici metaı, rabbının ındinde. Âhıret ise korunan müttekîler içindir. | |
36: Ve her kim Rahmanın zikrinden teâmî ederse biz ona bir Şeytan sardırırız artık o ona arkadaştır | |
37: Ve her halde onlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar | |
38: Nihayet bize geldiği vakıt ah, der: keşke benimle senin aranda iki maşrık bu'du olsa idi! sen ne kötü arkadaşmışın | |
39: Böyle demek bugün size hiç de faide vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azâbda müştereksinizdir | |
40: O halde sen mi işittireceksin o sağırlara? Yâhud hidâyet edeceksin, o körlere ve açık bir dalâl içinde bulunanlara | |
41: Şu halde şayed biz seni alır götürür isek elbette onlardan intikam alacağız | |
42: Yâhud onlara yaptığımız vaîdi sana gösterirsek şübhe yok ki biz ona da muktediriz | |
43: Sen hemen o sana vahyolunana tutun muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin | |
44: Ve muhakkak ki o, hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride ondan mes'ul olacaksınız | |
45: Senden evvel gönderdiklerimize sor Resullerimizden! biz Rahmandan başka ıbadet olunacak ilâhlar yapmış mıyız? | |
46: Celâlim hakkı için Musâyı âyetlerimizle Fir'avne ve cem'ıyyetine gönderdik, vardı haberiniz olsun, dedi: ben bütün âlemlerin rabbının Resulüyüm | |
47: Vaktâ ki onlara böyle âyetlerimizle vardı, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler | |
48: Her ne âyet de gösteriyorsak onlara mutlak birbirinden büyüktü, tuttuk onları azâba da çektik ki rücu' edeler | |
49: Bu halde diyorlardı ki: gel ey sâhir! bizim için rabbına bir duâ et, sende olan ahdi hurmetine, çünkü biz artık yola geleceğiz | |
50: Bunun üzerine kendilerinden azâbı açtığımız vakıt da derhal cayıverdiler | |
51: Ve Fir'avn kavmının içinde şöyle bağırdı: ey kavmım! Mısır mülkü benim ve hep şu nehirler benim altımdan akıyor değil mi? Artık gözünüzü açsanız a | |
52: Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o hem hakîr hem de meramını anlatamıyor | |
53: Eğer o dediği gibi ise üzerine altın bilezikler atılsa ya! Yâhud yanında Melâikeler dizilse gelse ya! | |
54: Bu suretle kavmını istihfaf etti onlar da ona itaat eylediler çünkü dinden çıkmış fâsık bir kavm idiler | |
55: Böyle vaktâ ki bizi gadaba da'vet ettiler biz de kendilerinden intikam aldık hepsini birden gark ediverdik | |
56: Gark ediverdik de onları sonrakiler için hem bir selef hem bir mesel kıldık | |
57: Ve vaktâ ki Meryemin oğlu bir mesel olarak ortaya atıldı derhal kavmin ondan çığrıştılar | |
58: Ya! dediler: bizim ilâhlarımız mı hayırlı? Yoksa o mu? Bunu sana sırf bir cidal olarak fırlattılar, doğrusu onlar çok husumetli bir kavimdirler | |
59: Hayır o ilâh değil, halîs bir kuldur, biz ona in'am ettik ve kendisini Benî İsraîl için bir mesel yaptık | |
60: Ve dilersek sizlerden de Melâike yaparız Arzda halef olurlar | |
61: Ve hakkıkat o, saat için bir ılimdir, onun için sakın o saatin geleceğinde şekk etmeyin de bana tabi' olun, işte bu yegâne doğru yoldur | |
62: Ve sakın sizi Şeytan çelmesin, çünkü o size belli bir düşmandır | |
63: Isâ da o beyyinelerle geldiği vakıt şöyle dedi: ben size hikmet ile ve ihtilâf edip durduğunuz şeylerin ba'zısını size beyan edeyim diye geldim, onun için Allahdan korkun ve bana ıtaat edin, | |
64: haberiniz olsun Allah benim rabbım sizin de rabbınız ancak odur, onun için hep ona ıbadet edin, işte bu yegâne doğru yoldur | |
65: Sonra o hizibler kendi aralarında ıhtilâf ettiler, onun için elîm bir günün azâbından vay o zulmedenlere | |
66: Hep o saate, hiç farkında değillerken ansızın onun başlarına gelivermesine bakıyorlar | |
67: Dostlar o gün birbirlerine düşmandırlar, müstesnâ ancak müttekîler | |
68: Ey benim kullarım! Size hiç korku yoktur bugün ve siz mahzun da olmıyacaksınız | |
69: Benim âyetlerime iyman edip de halîs müsliman olan kullarım | |
70: Girin Cennete: siz ve zevceleriniz, sürurlar, neş'eler içinde | |
71: Altından tepsiler ve küplerle üzerlerine dönülür dolaşır, nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep orada ve siz orada muhalledsiniz | |
72: Ve işte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız Cennet | |
73: Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz | |
74: Haberiniz olsun ki mücrimler Cehennem azâbında muhalleddirler | |
75: Kendilerinden o azâb gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir | |
76: Ve biz onlara zulmetmemişizdir ve lâkin kendileri zalim idiler | |
77: Ve şöyle çığrışmaktadırlar: ya mâlik! Rabbın işimizi bitiriversin, o demiştir ki: her halde siz duracaksınız | |
78: Celâlım hakkı için biz size hakkı gönderdik ve lâkin ekseriniz hakkı hoşlanmıyanlarsınız | |
79: İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken biziz | |
80: Yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar | |
81: De ki: Rahmanın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum | |
82: Tenzih o sübhâna o Göklerin ve Yerin rabbı, rabbül'arşe onların vasıflarından | |
83: Şimdi bırak onları dalsınlar, oynıya dursunlar tâ va'dolundukları günlerine çatasıya kadar | |
84: Hem o odur ki Gökte de ilâh Yerde de ilâhdır ve hakîm odur alîm o | |
85: Ve ne yücedir o ki Göklerin Yerin ve bütün aralarındakilerin mülkü onun, saate ılim de onun nezdindedir ve hep döndürülüp ona götürüleceksiniz | |
86: Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka şehadet eden kimseler müstesnâ | |
87: Celâlım hakkı için sorsan onlara: kendilerini kim yarattı elbette Allah derler, o halde nasıl çevrilirler? | |
88: Onun ya rab! demesi hakkı için her halde onlar iymana gelmez bir kavımdırlar | |
89: Şimdi sen onlardan sarfı nazar et de 'selâm!' de, artık ileride bileceklerdir! | |