Adem Uğur Meali |
|
1: Saf saf dizilenlere, | |
2: O haykırıp sürenlere, | |
3: Ve o zikir okuyanlara, | |
4: Yemin ederim ki, ilâhınız birdir. | |
5: O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların Rabbidir. | |
6: Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik. | |
7: Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk. | |
8: Onlar, artık mele-i a'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. | |
9: Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. | |
10: Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder. | |
11: Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. | |
12: Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar. | |
13: Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar. | |
14: Bir mucize görseler alay ederler. | |
15: Bu ancak açık bir büyüdür, derler. | |
16: Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz? | |
17: İlk atalarımızda mı (diriltilecek)? | |
18: De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz). | |
19: O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar. | |
20: (Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler. | |
21: İşte bu; yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür. | |
22: (Allah, meleklerine emreder:) "Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve tapmış olduklarını toplayın". | |
23: "Allah'tan başka. Onlara cehennemin yolunu gösterin". | |
24: "Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!" | |
25: Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz? | |
26: Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir. | |
27: (İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar. | |
28: (Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler. | |
29: (Ötekiler de:) "Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz". | |
30: Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz. | |
31: Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız. | |
32: Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık. | |
33: Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar. | |
34: İşte biz, suçlulara böyle yaparız. | |
35: Çünkü onlara: Allah'tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi. | |
36: Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız? derlerdi. | |
37: Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı. | |
38: Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız. | |
39: Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir. | |
40: (Bu azaptan) Ancak Allah'ın hâlis kulları istisnâ edilecek. | |
41: Bunlar için bilinen bir rızık vardır. | |
42: (Türlü türlü) meyveler vardır. Ve onlar ağırlanırlar. | |
43: Naîm cennetlerinde. | |
44: Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar. | |
45: Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır. | |
46: Berraktır, içenlere lezzet verir. | |
47: O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar. | |
48: Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır. | |
49: Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır. | |
50: İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar. | |
51: İçlerinden biri: "Benim, bir arkadaşım vardı" der. | |
52: Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? | |
53: Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız? | |
54: (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. | |
55: İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü. | |
56: "Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. | |
57: Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi. | |
58: Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek miyiz? | |
59: Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azâba da uğratılmayacağız ha?! | |
60: Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. | |
61: Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar. | |
62: Şimdi ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?. | |
63: Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık. | |
64: Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır. | |
65: Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir. | |
66: (Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar. | |
67: Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır. | |
68: Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır. | |
69: Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular. | |
70: Şimdi de kendileri onların peşlerinden koşturuyorlar. | |
71: Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalâlete düştü. | |
72: Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik. | |
73: Uyarılanların âkıbetinin ne olduğuna bir bak! | |
74: Allah'ın ihlâslı kulları müstesna. | |
75: Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz! | |
76: Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık. | |
77: Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık. | |
78: Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık | |
79: Bütün âlemlerden Nuh'a selam olsun! | |
80: İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. | |
81: Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi. | |
82: Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk. | |
83: Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi. | |
84: Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi. | |
85: Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti. | |
86: Allah'tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz? | |
87: O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir? | |
88: Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı. | |
89: Ben hastayım, dedi. | |
90: Ona arkalarını dönüp gittiler. | |
91: Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? | |
92: Neden konuşmuyorsunuz? dedi. | |
93: Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.) | |
94: (Putperestler) koşarak İbrahim'e geldiler. | |
95: İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! | |
96: Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. | |
97: Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler. | |
98: Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık. | |
99: (Oradan kurtulan İbrahim:) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek". | |
100: O: "Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver", dedi. | |
101: İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik. | |
102: Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi. | |
103: Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: | |
104: Biz ona: "Ey İbrahim!" diye seslendik. | |
105: Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. | |
106: Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır. | |
107: Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. | |
108: Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: | |
109: İbrahim'e selam! dedik. | |
110: Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. | |
111: Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. | |
112: Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim'e) İshak'ı müjdeledik. | |
113: Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak. | |
114: Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik. | |
115: Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. | |
116: Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu. | |
117: Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat'ı) verdik. | |
118: Her ikisini de doğru yola ilettik. | |
119: Sonra gelenler içinde, namlarına şunu bıraktık. | |
120: Musa ve Harun'a selam olsun. | |
121: Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız. | |
122: Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı. | |
123: İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi. | |
124: (İlyas) milletine: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? | |
125: Yaratanların en iyisini bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? demişti. | |
126: Sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı? | |
127: Bunun üzerine İlyas'ı yalanladılar. Onun için onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir. | |
128: Ancak Allah'ın ihlâslı kulları müstesna. | |
129: Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık, | |
130: İlyas'a selâm! dedik. | |
131: Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız. | |
132: Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı. | |
133: Lût da elbette peygamberlerdendi. | |
134: Hani biz Lût'u ve ailesinin hepsini kurtardık. | |
135: Ancak geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, | |
136: Sonra diğerlerini yok ettik. | |
137: (Ey insanlar!) Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz, sabahleyin | |
138: Ve geceleyin. Hâla akıllanmayacak mısınız? | |
139: Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi. | |
140: Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı. | |
141: Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de kaybedenlerden oldu. | |
142: Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu. | |
143: Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, | |
144: Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. | |
145: Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık. | |
146: Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik. | |
147: Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. | |
148: Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık. | |
149: Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı? | |
150: Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık? | |
151: Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar ki; | |
152: Allah doğurdu diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar. | |
153: Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş! | |
154: Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? | |
155: Hiç düşünmüyor musunuz? | |
156: Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var? | |
157: Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin! | |
158: Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler. | |
159: Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir. | |
160: Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir). | |
161: Sizler ve taptığınız şeyler! | |
162: Hiçbiriniz, Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız. | |
163: Cehenneme girecek kimseden başkasını. | |
164: (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. | |
165: Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz. | |
166: Ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz. | |
167: Putperestler şöyle diyorlardı. | |
168: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, | |
169: Mutlaka Allah'ın ihlâslı kulları olurduk!. | |
170: İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir! | |
171: Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: | |
172: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. | |
173: Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir. | |
174: Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma. | |
175: Onların halini gör, onlar da görecekler. | |
176: Azabımızı acele mi istiyorlar? | |
177: Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur! | |
178: Sen bir zamana kadar onlara aldırma. | |
179: Onların halini gör, onlar da göreceklerdir. | |
180: Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir. | |
181: Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun! | |
182: Alemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun! | |