Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
|
1: Kasem olsun ol kuvvetlere, o saf dizip de duranlara | |
2: O haykırıp da sürenlere | |
3: Ve o yolda zikr okuyanlara | |
4: Ki ilâhınız birdir sizin | |
5: Hep o Göklerin Yerin ve aralarındakilerin rabbı ve bütün meşrıkların rabbı | |
6: Bakınız biz o Dünya Semayı (o yakın Göğü) bir ziynetle donattık; kevakib. | |
7: Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk | |
8: Onlar mele-i a'lâyı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar. | |
9: Ve onlara ayrılmaz bir azâb vardır | |
10: Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihabı sâkıb takılır | |
11: Şimdi sor onlara yaradılışça kendileri mi daha çetin yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık. | |
12: Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar | |
13: İhtar edildiklerinde de düşünmüyorlar | |
14: Bir mu'cize gördükleri vakıt da eğlence yerine tutuyorlar | |
15: Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, apaçık bir sihir | |
16: Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı? Biz mi ba'solunacakmışız? | |
17: Evvelki atalarımız da mı? | |
18: De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak | |
19: Çünkü o bir zorlu kumandadan ıbarettir derhal gözleri açılıverir | |
20: Eyvah bizlere derler bu o din günü | |
21: Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü | |
22: Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allahdan başka taptıkları şeyleri | |
23: Toplayın da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru | |
24: Ve tevkıyf edin onları, çünkü sorguya çekilecekler. | |
25: Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz? | |
26: Hayır bu gün onlar teslim olmuşlardır | |
27: Ve ba'zısına dönmüş soruyorlardır: | |
28: Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz | |
29: Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız | |
30: Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavm idiniz | |
31: Onun için üzerimize rabbımızın kavli hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız | |
32: Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık | |
33: O halde hepsi o gün azâbda müşterektirler | |
34: İşte biz mücrimlere böyle yaparız | |
35: Çünkü onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı | |
36: Ve «hiç biz mecnun şâır için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı | |
37: Hayır o hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdik eyledi | |
38: Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız | |
39: Maamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız | |
40: Müstesnâ ancak Allahın ıhlâs verilmiş kulları | |
41: Onlar için bir «ma'lûm rızık» var | |
42: Meyveler ve onlar hep ikram olunurlar | |
43: Naîm Cennetlerinde | |
44: Karşılıklı tahtlar üzerinde | |
45: Maînden bir ke's ile üzerlerine pırlanılır | |
46: Bembeyaz, içenlere lezzet | |
47: Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur | |
48: Yanlarında iri gözlü nazarlarını hasretmiş nazenînler | |
49: Sanki saklı yumurtalar | |
50: Derken ba'zısı ba'zısına dönmüş soruyorlardır: | |
51: İçlerinden bir söyliyen benim der: bir karînim vardı | |
52: Derdi: sen cidden inananlardan mısın? | |
53: Öldüğümüz de bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt hakıkaten biz cezalanacak mıyız?» | |
54: Nasıl der: bir bakıştırır mısınız? | |
55: Derken bakmış onu tâ Cehennemin ortasında görmüştür | |
56: Tallahi, der: doğrusu sen az daha beni helâk edecektin | |
57: Rabbımın ni'meti olmasa idi ben de bu ihzar edilenlerden olacaktım | |
58: Nasılmış bak? Biz ölecek değiliz | |
59: ilk ölümümüzden başka. Ve biz muazzeb değiliz | |
60: Bu işte hiç şübhesiz o büyük murad, büyük kurtuluş | |
61: Böyle bir murad için çalışsın çalışan erler | |
62: Nasıl bu mu hayırlı konmak için yoksa o zakkum ağacı mı? | |
63: Ki biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır | |
64: O bir ağaçtır ki Cehennemin kökünde çıkar | |
65: Tomurcukları Şeytanların başları gibidir | |
66: Her halde onlar ondan yiyeceklerdir. Yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır | |
67: Sonra üzerine onların hamîmden bir haşlamaları vardır | |
68: Sonra da dönümleri şübhesiz ki Cehennemedir | |
69: Çünkü onlar babalarını dalâlette buldular | |
70: Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar | |
71: Hakıkat onlardan evvel eskilerin ekserisi dalâlette idi | |
72: Celâlim hakkı için içlerinde inzar edici Peygamberler de gönderdik | |
73: Sonra da bak o inzar edilenlerin akıbeti nasıl oldu? | |
74: Ancak Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka | |
75: Celâlim hakkı için bize Nuh nidâ etmişti, biz de hakıkat ne güzel mücîbiz | |
76: Hem onu ve ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık | |
77: Hem zürriyyetini bâkıy kalanlar kıldık | |
78: Hem de namına bıraktık sonrakiler içinde | |
79: Selâm Nuha bütün âlemler içinde | |
80: Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere | |
81: Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan | |
82: Sonra da diğerlerini suya boğduk | |
83: Şübhesiz İbrahim de onun kolundan | |
84: Çünkü rabbına selîm bir kalb ile geldi | |
85: Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz? | |
86: Yalancılık etmek için mi Allahdan başka ilâhlar istiyorsunuz? | |
87: Siz rabbül'âlemîni ne zannediyorsunuz? | |
88: Derken bir bakım baktı da nücume | |
89: Ben dedi: hastayım | |
90: O vakıt arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler | |
91: Derken kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz? | |
92: Neyiniz var söylemiyorsunuz | |
93: Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi | |
94: Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler | |
95: A, dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? | |
96: Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı | |
97: Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın | |
98: Böyle ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük | |
99: Bir de dedi ki: ben rabbıma gidiyorum, o bana yolunu gösterir | |
100: Rabbım! bana salihînden ihsan buyur | |
101: Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik | |
102: Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın | |
103: Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı | |
104: Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim! | |
105: Ru'yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere | |
106: Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat'î bir imtihan | |
107: Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik | |
108: Namını da bıraktık sonrakiler içinde | |
109: Selâm İbrahime | |
110: Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere | |
112: Bir de onu salihînden bir Peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik | |
113: Hem ona hem İshaka bereketler verdik. İkisinin zürriyyetinden de hem muhsin olan var hem de nefsine açık zulmeden | |
114: Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik | |
115: Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık | |
116: Hem yardım ettik onlara da galibler onlar oldular | |
117: Hem kendilerine o belli kitabı verdik | |
118: Ve kendilerini doğru yola çıkardık | |
119: Sonrakiler içinde de namlarına şunu bıraktık | |
120: Selâm Musâ ile Haruna | |
121: Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne | |
122: Çünkü ikisi de bizim mü'min kullarımızdan | |
123: Şübhesiz İlyas da mürselînden | |
124: Zira kavmine demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? | |
125: Bir ba'le mi yalvarıyorsunuz bırakıb da o ahsenülhâlikîni | |
126: O rabbınız ve evvelki atalarınızın da rabbı olan Allahı? | |
127: O vakıt onu tekzib ettiler, şübhesiz ki onlar da ıhzâr edildiler | |
128: Müstesnâ Allahın ıhlâslı kulları | |
129: Ona da sonrakilerde şunu bıraktık | |
130: Selâm, ilyasîne | |
133: Şübhesiz Lût da mürselînden | |
134: Zira kurtardık onu ve bütün ehlini | |
135: kalan bir karıdan başka batanlar içinde | |
136: Sonra diğerlerini tedmir eyledik | |
137: Ve siz elbette onlara uğrar ve üzerinden geçerseniz, sabahleyin | |
138: Ve geceleyin, ya akıl edip de düşünmez misiniz | |
139: Şübhesiz Yunüs de o mürselînden | |
140: Hani bir vakıt dolu gemiye kaçmıştı, | |
141: kur'a çekmişti de kaydırılanlardan olmuştu | |
142: Derken kendisi balık yuttu melâmette idi | |
143: Eğer çok tesbih edenlerden olmasa idi | |
144: Her halde ba'solunacakları güne kadar onun karnında kalırdı | |
145: Hemen biz onu alana attık hasta idi | |
146: Ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik | |
147: Ve onu yüz bine Resul gönderdik ve hattâ artıyorlardı | |
148: O vakıt ona iyman ettiler de onları bir zamana kadar istifade ettirdik | |
149: Şimdi sor o seninkilere: rabbına kızlar, onlara oğullar öyle mi? | |
150: Yoksa biz Melâikeyi dişi yaratmışız da onlar şâhid mi bulunuyorlarmış? | |
151: Ha!.. onlar şübhesiz ki yalancıdırlar | |
152: «Allah doğurdu» derler ve elbette bunlar yalancıdırlar | |
153: Kızları oğullara tercih mi etmiş? | |
154: Nah sizlere! nasıl hukmediyorsunuz? | |
155: Hiç de mi düşünmezsiniz? | |
156: Yoksa sizin için açık bir ferman mı var? | |
157: O halde getirin kitabınızı sadıksanız | |
158: Bir de onunla Cinler beyninde bir neseb uydururlar. Celâlim hakkı için Cinler bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır | |
159: Münezzeh sübhan o Allah onların isnad ettikleri vasıflardan | |
160: Lâkin Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka | |
161: Çünkü siz ve taptıklarınız | |
162: Ona karşı kimseyi meftun edemezsiniz | |
163: Meğer ki Cahîme saldıran olsun | |
164: Bizden ise her birimiz için bir makamı ma'lûm vardır | |
165: Ve biz elbette biz o saf dizenleriz | |
166: Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz | |
167: Ve gerçek, evvel şöyle diyorlardır: | |
168: eğer yanımızda evvelkilerinkinden bir zikr olsa idi | |
169: Her halde Allahın ıhlâs ile seçilmiş kullarından olurduk | |
170: Fakat şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler | |
171: Celâlim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat etmiştir: | |
172: «Onlar elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır | |
173: Ve elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galib geleceklerdir» | |
174: Onun için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar | |
175: Gör onları: yakında görecekler | |
176: Ya şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar? | |
177: Amma onların sahasına indiği vakıt ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı!... | |
178: Yine sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar | |
179: Gör, yakında görecekler | |
180: Tesbiyh o ızzetin sahibi rabbına onların vasıflarından | |
181: Ve selâm mürselîne | |
182: Ve hamd âlemlerin rabbı Allaha | |