Ahmet Tekin Meali |
|
1: Başka söze gerek yok! Kıyamet gününe yemin ederim. | |
2: Fazla söze gerek yok! Kendini kınayan, pişmanlık duyan nefse, vicdanın kınayan sesine yemin ederim. | |
3: İnsan, çürümüş, toz toprak haline gelmiş kemiklerini tekrar toplayarak eski haline getiremeyeceğimizi mi sanıyor? | |
4: Evet, bizim onun parmak izlerini bile, aynen eski haline getirmeye gücümüz kudretimiz yeter. | |
5: Fakat insan, diriltilmeyi ve hesaba çekilmeyi yalanlamak, öncelikle günah işleyip tevbeyi ileri bir tarihe tehir etmek istiyor. | |
6: 'Kıyamet günü ne zaman?' diye soruyor. | |
7: Kıyamet gözlerde şimşek çaktığı zamandır. | |
8: Kıyamet ay tutulduğu zamandır. | |
9: Kıyamet güneşle ay bir araya getirildiği zamandır. | |
10: İşte o gün insan:
'Kaçacak yer neresi?' der. | |
11: Nereye kaçacaklar? Sığınacak yer yok. | |
12: O gün, varılıp durulacak yer Rabbinizin huzurudur. | |
13: O gün insan, önceden gönderdiği amelleri, yapmayıp ihmal ettikleri, birer birer ortaya konarak hesaba çekilir. | |
14: Üstelik insan, vicdanıyla, organlarıyla nefsine karşı şâhitlik eder. | |
15: Mazeretlerini sayıp dökse de, gizlemeye çalışsa da nafiledir. | |
16: Onu, Kur’ân’ı çabucak kavramak, okumak, atlamamak için dilini kıpırdatma. | |
17: Kur’ân’ın telifi, hâfızana yerleştirilmesi, bütünlük kazandırılarak okunması ve okutulması bize aittir. | |
18: Kur’ân’ı bütünlük kazandırarak okuduğumuz zaman, okunuşunu takip et, bütünlüğüne riayet et, Kur’ân ile amel et. | |
19: Sonra onu ayrıntılı olarak açıklamak, belletmek de bize aittir. | |
20: Dünyaya aldanmayın! Aslına bakarsanız, siz dünya hayatını, günlük geçici kazancı seviyorsunuz. | |
21: Âhireti, ebedî yurdu ihmal ediyor, bırakıyorsunuz. | |
22: O gün, ışıl ışıl parlayacak yüzler vardır. | |
23: Rabbine bakabilecek yüzler vardır. | |
24: O gün ekşiyen, kararan yüzler de vardır. | |
25: O gün, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacaklarını anlayacaklar. | |
26: Dünyayı âhirete nasıl tercih ederler? Can, boğaza dayandığı zaman, aranacaklar! | |
27: 'Kim tedavi edecek?' denilecek. | |
28: İşte o zaman, ayrılık vaktinin geldiğini sezer. | |
29: Dünyadan ayrılışın sıkıntısı ile ebedî âleme girişin tedirginliği içinde, bacaklar birbirine dolaşırken kefene sarılır. | |
30: O gün, yalnız Rabbinin huzuruna sevkiyat vardır. | |
31: Ne tasdik etti, ne sadaka verdi. Ne dua ve niyazda bulundu, ne peygamberi salât ü selâm ile andı, ne de namaz kıldı. | |
32: Fakat peygamberi, Kur’ân’ı yalanladı, arkasını dönüp güç ve iktidarını kullanarak, halkı peygambere karşı yönlendirdi. | |
33: Sonra çalım satarak yandaşlarının yanına gitti. | |
34: Cezalandırılacağın günler yaklaştı, iyice yaklaştı. | |
35: Bir daha teyit edelim. Cezalandırılacağın günler yaklaştı, iyice yaklaştı. | |
36: İnsan kendisinin sahipsiz, sorumsuz, başıboş, kimseye hayrı dokunmaz bir halde bırakılacağını mı sanıyor? | |
37: İnsan, döl yatağına dökülen, bir plana dâhil olan meniden bir katre, bir sperm, yumurta değil miydi? | |
38: Sonra ana rahmiyle bağ kurarak rahim duvarına yerleşen döllenmiş yumurta haline geldi. Allah onu insan biçiminde yarattı. Yaratılış amacına uygun olarak şekillendirdi. | |
39: İki cinsi, erkekleri ve dişileri oluşturan özellikleri (x ve y kromozomlarını) erkek menisinden hazırlayıp planladı. | |
40: Peki, bunu yapanın ölülere hayat vermeye gücü, kudreti yetmez mi? | |