Muhammed Esed Meali |
|
1: Kıyamet Günü'nü tanıklığa çağırırım! | |
2: İnsan vicdanının kınayan sesini tanıklığa çağırırım! | |
3: İnsan, (onu tekrar diriltip) kemiklerini yeniden bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? | |
4: Hayır, kesinlikle! Onu parmak uçlarına kadar yeniden var etmeye kadiriz! | |
5: Ama yine de insan, önüne serilmiş olan şeyi inkara kalkışır, | |
6: ve (istihza ile) sorar: "Şu Kıyamet Günü ne zaman gelecekmiş?" | |
7: Ama (o Gün,) gözler korku ile açıldığında, | |
8: ve ay karanlığa gömüldüğünde, | |
9: ve güneş ile ay bir araya getirildiğinde, | |
10: o Gün insan haykıracak: "(Eyvah!) Nereye kaçayım?" | |
11: Hayır! Bir sığınak yok (senin için, ey insan)! | |
12: O Gün bütün yolların varış yeri, Rabbinin katı olacak! | |
13: O Gün insana, yaptığı ve yapmadığı her şey bildirilecek: | |
14: hayır, aslında insan, kendi aleyhine şahitlik yapacak, | |
15: mazeretler bulup kendi (yaptıkları)nı gizlemeye çalışsa bile. | |
16: (Vahyin sözlerini tekrarlarken) dilini hızla oynatıp durma; | |
17: çünkü onu (senin kalbine) yerleştirmek ve (gerektiğinde) okutturmak Bizim işimizdir. | |
18: Böylece, onu telaffuz ettiğimiz zaman, kelimelerini (bütün zihnini vererek) takip et, | |
19: sonra onun anlamını açıklamak da Bize düşer. | |
20: (Çoğunuz) bu geçici hayatı seviyorsunuz, | |
21: ama öteki dünyayı (ve Hesap Günü'nü) hiç düşünmüyorsunuz! | |
22: Bazı yüzler o Gün mutlulukla parlayacak, | |
23: Rablerine bakarken; | |
24: ve o Gün bazı yüzler ümitsizlikle kararacak, | |
25: çatırdatan bir felaketin başlarına gelmek üzere olduğunu bilerek. | |
26: Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır, | |
27: ve insanlar: "(onu kurtaracak) bir hekim yok mu?" diye sorarlar; | |
28: kendisi de bilir ki bu ayrılma vaktidir, | |
29: ve ölüm sancıları ile örülmektedir: | |
30: işte o zaman gidişinin Rabbine doğru olduğunu hisseder! | |
31: (Artık son pişmanlık fayda etmez) çünkü (yaşadığı sürece) hakikati kabul etmedi ve (aydınlığa kavuşmak için) namaz kılmadı; | |
32: tam tersine, hakikati yalanladı ve (ondan) uzaklaştı, | |
33: ve sonra böbürlenerek geldiği yere döndü. | |
34: (Ama ey insan, akibetin geliyor her dakika) yakınına, daha da yakınına, | |
35: yakınına, daha da yakınına! | |
36: İnsan, başıboş bırakılacağını ve dilediği gibi hareket edebileceğini mi sanır? | |
37: O, bir zamanlar (sadece) akıtılan bir meni damlası değil miydi, | |
38: ve sonra döllenmiş hücre; bu safhada Allah (onu) yaratmış ve olması gerektiği gibi şekil vermişti, | |
39: ve ondan iki cinsi, erkeği ve dişiyi var etmişti? | |
40: Öyleyse, Allah, ölüyü hayata yeniden döndüremez mi? | |