» 40 / Mü’min  85:

Kuran Sırası: 40
İniş Sırası: 60
Mümin Suresi = Inanan/Bagislayan Suresi
Allah’in günahlari bagislayan sifatinin yeraldigi 3. ayetteki Gafir kelimesinden ötürü bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85

40:85 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
fakat | sağlamadı | kendilerine bir fayda | inanmaları | zaman | gördükleri | hışmımızı | yasası budur | Allah'ın | | elbette | gelip geçen | hakkında | kulları | ve ziyana uğramışlardır | orada | kafirler |

FLM YK YNFAHM ÎYMÆNHM LMÆ RǼWÆ BǼSNÆ SNT ÆLLH ÆLTY GD̃ ḢLT FY ABÆD̃H WḢSR HNÆLK ÆLKÆFRWN
felem yeku yenfeǔhum īmānuhum lemmā raev be'senā sunnete llahi lletī ḳad ḣalet ǐbādihi ve ḣasira hunālike l-kāfirūne

فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ

Transcript Okunuş Türkçe
1. FLM = felem : fakat
2. YK = yeku : sağlamadı
3. YNFAHM = yenfeǔhum : kendilerine bir fayda
4. ÎYMÆNHM = īmānuhum : inanmaları
5. LMÆ = lemmā : zaman
6. RǼWÆ = raev : gördükleri
7. BǼSNÆ = be'senā : hışmımızı
8. SNT = sunnete : yasası budur
9. ÆLLH = llahi : Allah'ın
10. ÆLTY = lletī :
11. GD̃ = ḳad : elbette
12. ḢLT = ḣalet : gelip geçen
13. FY = fī : hakkında
14. ABÆD̃H = ǐbādihi : kulları
15. WḢSR = ve ḣasira : ve ziyana uğramışlardır
16. HNÆLK = hunālike : orada
17. ÆLKÆFRWN = l-kāfirūne : kafirler
fakat | sağlamadı | kendilerine bir fayda | inanmaları | zaman | gördükleri | hışmımızı | yasası budur | Allah'ın | | elbette | gelip geçen | hakkında | kulları | ve ziyana uğramışlardır | orada | kafirler |

[] [KWN] [NFA] [ÆMN] [] [RÆY] [BÆS] [SNN] [] [] [] [ḢLW] [] [ABD̃] [ḢSR] [] [KFR]
FLM YK YNFAHM ÎYMÆNHM LMÆ RǼWÆ BǼSNÆ SNT ÆLLH ÆLTY GD̃ ḢLT FY ABÆD̃H WḢSR HNÆLK ÆLKÆFRWN

felem yeku yenfeǔhum īmānuhum lemmā raev be'senā sunnete llahi lletī ḳad ḣalet ǐbādihi ve ḣasira hunālike l-kāfirūne
فلم يك ينفعهم إيمانهم لما رأوا بأسنا سنت الله التي قد خلت في عباده وخسر هنالك الكافرون

[] [ك و ن] [ن ف ع] [ا م ن] [] [ر ا ي] [ب ا س] [س ن ن] [] [] [] [خ ل و] [] [ع ب د] [خ س ر] [] [ك ف ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلم | FLM felem fakat But did not
يك ك و ن | KWN YK yeku sağlamadı But did not
ينفعهم ن ف ع | NFA YNFAHM yenfeǔhum kendilerine bir fayda benefit them
إيمانهم ا م ن | ÆMN ÎYMÆNHM īmānuhum inanmaları their faith
لما | LMÆ lemmā zaman when
رأوا ر ا ي | RÆY RǼWÆ raev gördükleri they saw
بأسنا ب ا س | BÆS BǼSNÆ be'senā hışmımızı Our punishment.
سنت س ن ن | SNN SNT sunnete yasası budur (Such is the) Way
الله | ÆLLH llahi Allah'ın (of) Allah
التي | ÆLTY lletī which
قد | GD̃ ḳad elbette (has) indeed
خلت خ ل و | ḢLW ḢLT ḣalet gelip geçen preceded
في | FY hakkında among
عباده ع ب د | ABD̃ ABÆD̃H ǐbādihi kulları His slaves.
وخسر خ س ر | ḢSR WḢSR ve ḣasira ve ziyana uğramışlardır And are lost
هنالك | HNÆLK hunālike orada there
الكافرون ك ف ر | KFR ÆLKÆFRWN l-kāfirūne kafirler the disbelievers.
fakat | sağlamadı | kendilerine bir fayda | inanmaları | zaman | gördükleri | hışmımızı | yasası budur | Allah'ın | | elbette | gelip geçen | hakkında | kulları | ve ziyana uğramışlardır | orada | kafirler |

[] [KWN] [NFA] [ÆMN] [] [RÆY] [BÆS] [SNN] [] [] [] [ḢLW] [] [ABD̃] [ḢSR] [] [KFR]
FLM YK YNFAHM ÎYMÆNHM LMÆ RǼWÆ BǼSNÆ SNT ÆLLH ÆLTY GD̃ ḢLT FY ABÆD̃H WḢSR HNÆLK ÆLKÆFRWN

felem yeku yenfeǔhum īmānuhum lemmā raev be'senā sunnete llahi lletī ḳad ḣalet ǐbādihi ve ḣasira hunālike l-kāfirūne
فلم يك ينفعهم إيمانهم لما رأوا بأسنا سنت الله التي قد خلت في عباده وخسر هنالك الكافرون

[] [ك و ن] [ن ف ع] [ا م ن] [] [ر ا ي] [ب ا س] [س ن ن] [] [] [] [خ ل و] [] [ع ب د] [خ س ر] [] [ك ف ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلم | FLM felem fakat But did not
Fe,Lam,Mim,
80,30,40,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
يك ك و ن | KWN YK yeku sağlamadı But did not
Ye,Kef,
10,20,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
ينفعهم ن ف ع | NFA YNFAHM yenfeǔhum kendilerine bir fayda benefit them
Ye,Nun,Fe,Ayn,He,Mim,
10,50,80,70,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إيمانهم ا م ن | ÆMN ÎYMÆNHM īmānuhum inanmaları their faith
,Ye,Mim,Elif,Nun,He,Mim,
,10,40,1,50,5,40,
N – nominative masculine (form IV) verbal noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لما | LMÆ lemmā zaman when
Lam,Mim,Elif,
30,40,1,
T – time adverb
ظرف زمان
رأوا ر ا ي | RÆY RǼWÆ raev gördükleri they saw
Re,,Vav,Elif,
200,,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بأسنا ب ا س | BÆS BǼSNÆ be'senā hışmımızı Our punishment.
Be,,Sin,Nun,Elif,
2,,60,50,1,
N – accusative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم منصوب و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
سنت س ن ن | SNN SNT sunnete yasası budur (Such is the) Way
Sin,Nun,Te,
60,50,400,
N – accusative feminine singular noun
اسم منصوب
الله | ÆLLH llahi Allah'ın (of) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
التي | ÆLTY lletī which
Elif,Lam,Te,Ye,
1,30,400,10,
REL – feminine singular relative pronoun
اسم موصول
قد | GD̃ ḳad elbette (has) indeed
Gaf,Dal,
100,4,
CERT – particle of certainty
حرف تحقيق
خلت خ ل و | ḢLW ḢLT ḣalet gelip geçen preceded
Hı,Lam,Te,
600,30,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
في | FY hakkında among
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
عباده ع ب د | ABD̃ ABÆD̃H ǐbādihi kulları His slaves.
Ayn,Be,Elif,Dal,He,
70,2,1,4,5,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وخسر خ س ر | ḢSR WḢSR ve ḣasira ve ziyana uğramışlardır And are lost
Vav,Hı,Sin,Re,
6,600,60,200,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
هنالك | HNÆLK hunālike orada there
He,Nun,Elif,Lam,Kef,
5,50,1,30,20,
T – time adverb
ظرف زمان
الكافرون ك ف ر | KFR ÆLKÆFRWN l-kāfirūne kafirler the disbelievers.
Elif,Lam,Kef,Elif,Fe,Re,Vav,Nun,
1,30,20,1,80,200,6,50,
N – nominative masculine plural active participle
اسم مرفوع

Konu Başlığı: [40:84-85] Tanrı'nın Sünneti

Abdulbaki Gölpınarlı : Fakat azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, onlara bir fayda vermez. Allah'ın, kulları hakkında icrâ edilegelen yolu yordamıdır bu ve işte buracıkta kâfirler, ziyan edip giderler.
Adem Uğur : Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.
Ahmed Hulusi : Fakat hışmımızı gördükten sonra onların iman etmeleri kendilerine fayda vermedi! Bu, geçmişten beri uygulanan kulları hakkındaki Sünnetullah'tır! Hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden, Sünnetullah'tan perdeliler) işte bundan dolayı hüsrana uğradı!
Ahmet Tekin : Fakat azâbımızı gördükten sonraki imanları kendilerine fayda sağlamayacaktır. Allah’ın kullarıyla ilgili süregelen uyguladığı âdeti, sünneti, ceza kanunu budur. İşte o zaman kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.
Ahmet Varol : Ancak zorlu azabımızı gördükleri zamanki imanları onlara yarar sağlamadı. (Bu) Allah'ın kulları hakkında uygulanagelen sünnetidir. İşte inkâr edenler burada hüsrana uğramışlardır.
Ali Bulaç : Ama Bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.
Ali Fikri Yavuz : Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah’ın kulları hakkında olagelen sünneti (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır.
Bekir Sadak : Ama, Bizim siddetli azabimizi gorup de oyle inanmalari kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'in kullari hakkinda, otedenberi yururlukte olan yasasidir. Iste inkarcilar o zaman husranda kaldilar. *
Celal Yıldırım : Ne var ki, hışım ve şiddetimizi gördükleri vakitteki imânları kendilerine bir fayda vermedi. (Bu), Allah'ın kulları arasında süregelen sünnetidir ve işte kâfirler burada hüsrana uğradılar.
Diyanet İşleri : Fakat azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah’ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar.
Diyanet İşleri (eski) : Ama, Bizim şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar.
Diyanet Vakfi : Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.
Edip Yüksel : Azabımızı gördüklerinde inanmaları kendilerine bir yarar sağlamaz. Bu, daha önceki kulları hakkında sürekli uygulanan ALLAH'ın sünneti (yasası) dır. İşte o zaman inkarcılar hüsrana uğramışlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın, kulları hakkındaki geçegelen kanunu budur. İşte kâfirler bu noktada hüsrana düştüler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Dediler ama, hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın kulları hakkındaki süregelen kanunu (bu), işte hüsrana bu noktada düştü kafirler!
Elmalılı Hamdi Yazır : Dediler amma hışmımızı gördükleri vakıtki iymanları kendilerine faide verecek değildi. Allahın kullarında geçegelen sünneti, ve işte husrâna bu noktada düştü kâfirler
Fizilal-il Kuran : Fakat şiddetli azabımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı. Allah'ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kafirler ziyana uğramışlardır.
Gültekin Onan : Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman inançları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Tanrı'nın kulları arasında sürüp giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.
Hakkı Yılmaz : "Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine yarar sağlayacak değildi. –Allah'ın, kulları hakkındaki sürüp giden tutumu...– İşte kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler burada kaybettiler, zarara uğradılar. "
Hasan Basri Çantay : Fakat hışmımızı gördükleri zaman îmanları fâide verecek değildi. Allahın, kulları hakkında carî olagelen âdeti (budup). İşte kâfirler burada hüsrana uğradı.
Hayrat Neşriyat : Fakat azâbımızı gördükleri zaman (ettikleri bu) îmanları kendilerine fayda verecek değildir. Allah’ın, kulları hakkında süregelen kanunu (bu)dur! İşte kâfirler orada hüsrâna uğramıştır.
İbni Kesir : Ama baskınımızı görüp de öylece inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu; Allah'ın kulları hakkında öteden beri cari olan sünnetidir. Ve işte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.
İskender Evrenosoğlu : Şiddetli azabımızı gördükleri zaman artık onların îmânı, onlara bir fayda vermedi. Allah'ın, kulları hakkındaki gelip geçen sünneti (kanunu) budur. Kâfirler orada hüsrana uğradılar.
Muhammed Esed : Fakat cezamızın farkına vardıktan sonra iman etmiş olmaları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır. Allah'ın kulları için her zaman uyguladığı yol yöntem budur. İşte, hakikati inkar etmiş olanlar, o zaman ve orada, ziyana uğramış olacaklardır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık onlara Bizim azabımızı gördükleri zaman imân etmeleri bir fâide vermiş olmadı. (Bu) Allah'ın kulları hakkında cari olan adetidir. İşte kâfirler orada helâke uğramış oldu.
Ömer Öngüt : Fakat çetin azabımızı gördükleri zaman iman etmiş olmaları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Kulları hakkında Allah'ın önceden beri geçmiş olan sünneti (âdeti) budur. İşte kâfirler o zaman hüsrana uğramışlardır.
Şaban Piriş : Azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri onlara bir yarar sağlamadı. Allah’ın geçen kulları hakkındaki kanunu budur. İşte inkarcılar böyle hüsrana uğrar.
Suat Yıldırım : Fakat şiddetimizi gördüklerinde iman etmeleri kendilerine fayda sağlamadı. Allah’ın kulları hakkında carî olan uygulaması hep böyle olmuştur. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.
Süleyman Ateş : Fakat hışmımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı. Allâh'ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kâfirler ziyana uğramışlardır.
Tefhim-ul Kuran : Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp gitmekte olan sünnetidir. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.
Ümit Şimşek : Fakat azabımızı gördükleri zamanki imanlarının onlara bir faydası olmadı. Bu, Allah'ın kulları hakkında geçerli olan kanunudur. İşte o zaman kâfirler hüsrana düşüp gitmişlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk : Ne var ki, şiddetimizi gördüklerinde, ettikleri iman kendilerine yarar sağlamadı. Allah'ın, kulları hakkında işleyip duran yolu yöntemidir bu. İnkârcılar orada hüsrana uğradılar.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}