Ahmed Hulusi Meali |
|
1: Ha, Miiim! | |
2: O BİLGİ'nin (Hakikat ve Sünnetullah hakkında) tenzîli (tafsile indirme), Aziyz ve Aliym olan Allâh'tandır! | |
3: Ğâfir'iz Zenb (suçları bağışlayıcı), Kabilit Tevb (tövbeyi - hakikatine dönmeyi kabul edici), Şediyd ül 'Ikab (suçları acımasız şiddetle cezalandıran) ve Züt Tavl'dır (lütfu ihsanı bol olan). . . Tanrı yok, sadece "HÛ"! O'nadır dönüş. | |
4: Allâh'ın işaretleri hakkında hakikat bilgisini inkâr edenlerden başkası mücadele edip tartışmaz! O hâlde onların beldelerde (keyifle) dolaşması seni aldatmasın. | |
5: Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra da hakikate karşı çıkan tüm topluluklar yalanladı. Her ümmet kendi Rasûllerini, Onu yakalamak (etkisizleştirmek, öldürmek) için niyetlendi. . . Bâtılı seslendirenler olarak, Hakk'ı geçersiz kılmak için mücadele ettiler. . . Bu yüzden onları yakaladım. . . Suçlarının karşılığını yaşatmam nasıl oldu? | |
6: Böylece hakikat bilgisini inkâr edenler hakkında "Onlar Nâr (ateş - radyasyon ortamı) ehlidir" diye Rabbinin sözü gerçekleşti. | |
7: Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunan (şuurlu) kuvveler (Allâh kudretinin açığa çıkış mahalleri) Rablerinin Hamdı olarak (Hamiyd Esmâ'sı açığa çıkışı ile) tespih ederler; O'na (hakikatleri olarak) iman ederler ve iman edenler için (hakikatlerinin gereğini yaşayamamaları - hakkını verememeleri yüzünden) mağfiret isterler! "Rabbimiz, rahmet ve ilminle her şeyi kapsamışsın. . . Tövbe edenleri ve senin yoluna uyanları mağfiret et ve onları yanma azabından koru!" | |
8: "Rabbimiz. . . Onları, kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine dâhil et. . . Onların atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden saflığa erenleri de. . . Muhakkak ki sen, evet sen Aziyz'sin, Hakiym'sin. " | |
9: "Onları benlikten - bedensellikten kaynaklanan kötü davranışlardan koru. . . Kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten o süreçte ona rahmet etmişsindir. . . İşte bu büyük kurtuluşun ta kendisidir!" | |
10: Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenlere: "Allâh'ın şiddetli öfkesi, sizin kendinize kızgınlığınızdan daha büyüktür. . . Hani siz imana çağrılıyordunuz da, inkâr ile reddediyordunuz!" diye nida olunur. | |
11: Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün (bedenden ayrılma ile yaşanan ve mahşerde benliksizlik yaşamı {ferd olarak gelirler âyetindeki olay}) ve iki kere(sinde) de dirilttin (yeni bir benlikle bâ's ettin) de kendimizdeki eksiklikleri itiraf ettik! (Bu durumdan) bir çıkış yolu var mı?" | |
12: İçinde bulunduğunuz hâlin sebebi şudur: Allâh, TEK'liğine davet ettiğinde (vehmettiğiniz - varsandığınız benliğinizden arınmayı teklif ettiğinde), küfür (inkâr) ettiniz! Eğer (teklif edilen) O'na şirk anlayışı olsa, iman ederdiniz. . . Hüküm, Alîy, Kebiyr olan (açığa çıkan kuvvelerinin hükmediciliğini reddedemeyeceğiniz) Allâh'ındır! | |
13: "HÛ" ki, işaretlerini size gösteriyor ve semâdan (bilincinize) sizin için bir rızık (hakikatine dair ilim) indiriyor. . . (Bunun ne demek olduğunu hakikatine) yönelenden başkası hatırlayıp üzerinde derin düşünemez! | |
14: Öyle ise hakikat bilgisini inkâr edenler kerih görse de, Din'i O'na has kılarak Allâh'a yönel! | |
16: Bu süreçte onlar her yönleriyle ortaya çıkarlar! Onlar hiçbir şeyi Allâh'a gizleyemezler. . . "Yaşanan süreçte (Allâh'a göre 'AN' vardır, tek bir süreç) Mülk kiminmiş?". . . "Vahid, Kahhar olan (Tek ve mutlak hükmü zaman mekân kavramsız olarak yerine gelen) Allâh'ındır!" | |
17: Bu süreçte her nefs yaptıklarının getirisiyle karşılık bulur (yaptıklarının sonucunu yaşar)! Bu süreçte haksızlık yoktur! Muhakkak ki Allâh Seriy'ul Hisab'dır (anında yapılanın sonucunu yaşatmaya başlayandır). | |
18: Yaklaşan ölüm süreci ile onları uyar! O zaman gamla dolu olarak yürekleri gırtlaklarına dayanmıştır! Zâlimlerin ne bir dostu ve ne de itaat ederse (kurtaracak) bir şefi vardır. | |
19: (O), gözlerin hainliğini (gayrı görmeyi) ve sadırların gizlediği şeyi bilir. | |
20: Allâh, Hak olarak hükmeder. . . O'nun dûnunda yardım istedikleri ise, hiçbir şeyde hükümleri geçmez! Muhakkak ki Allâh Semi'dir, Basıyr'dir. | |
21: Yeryüzünde seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu; nazar edip görsünler? Onlar (öncekiler), bunlardan hem kuvvetçe ve hem de yeryüzünde meydana getirdikleri eserler itibarıyla daha ileriydiler. . . Nihayet Allâh onları suçlarının getirisiyle yakaladı. . . Onlar için Allâh'tan (hakikatlerinden) bir koruyucu da olmadı. | |
22: Bunun sebebi şu idi: Rasûlleri onlara apaçık delillerle geldi de küfür (inkâr) ettiler. . . Bunun üzerine Allâh da onları yakaladı. . . Muhakkak ki O, Kaviyy'dir, Şediyd ül 'Ikab'dır (suçu cezalandırması şiddetlidir). | |
23: Andolsun ki Musa'yı işaretlerimiz ve apaçık bir karşı konulamaz delil ile irsâl ettik. | |
24: Firavun'a, Haman'a ve Karun'a (irsâl ettik). . . Dediler ki: "Çok yalancı bir büyücüdür. " | |
25: (Musa) onlara indîmizden Hak olarak (Hakk'ı) getirince, dediler ki: "Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını diri bırakın". . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin tuzağı boşa çıkar! | |
26: Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim. . . O da Rabbini (yardıma) çağırsın. . . Muhakkak ki ben, (Musa'nın) din anlayışınızı değiştirmesinden yahut bu beldede fesat çıkarmasından korkuyorum. " | |
27: Musa dedi ki: "Muhakkak ki ben, yaptıklarının sonucunu yaşama sürecine iman etmeyen her kibirli benlik sahibinden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım. " | |
28: Firavun ailesinden olup o ana kadar imanını açıklamamış bir adam dedi ki: "Rabbim Allâh'tır, dediği için mi bir adamı öldürüyorsunuz? Oysa O, size Rabbinizden apaçık delillerle gelmiştir. . . Eğer o yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. . . Şayet doğru söyleyen ise, sizi uyardığı azap size isâbet eder! Muhakkak ki Allâh, (hakikatindeki sermayeyi) israf eden, çok yalancı kimseye hidâyet etmez. " | |
29: (O adam dedi ki): "Ey vatandaşlarım! Yeryüzünde hüküm sürenler olarak bugün zenginlik sizindir. . . Fakat, eğer bize gelirse, Allâh'ın hışmına karşı bize kim yardım edip kurtarır?". . . Firavun dedi ki: "Ben size kendi görüşümden başkasını göstermiyorum ve tek çıkar yoldan başkasına da sizi kılavuzluk etmiyorum. " | |
30: İman etmiş kimse dedi ki: "Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin üzerinize hakikate karşı birleşmişlerin başına gelenlerin yaşadığı sürecin benzeriyle karşılaşmanızdan korkuyorum. " | |
31: "Nuh toplumunun, Ad'ın (Hud'un toplumu), Semud'un (Sâlih'in toplumu) ve onlardan sonra gelenlerin benzeri. . . Allâh kulları için bir zulüm irade etmez. " | |
32: (O iman eden adam dedi ki): "Ey kavmim. . . Gerçekten ben, sizin üzerinize o endişeyle haykırışma sürecinin gelmesinden korkuyorum. " | |
33: Arkanızı dönüp kaçmaya çalışacağınız o süreçte, sizi Allâh'tan (koruyacak) bir koruyucu olmaz! Allâh kimi saptırırsa onun için hidâyet edici yoktur. | |
34: Daha önce Yusuf da size apaçık delilleriyle gelmişti de Onun size getirdiklerinden kuşku duyarak yaşamıştınız. . . Nihayet (Yusuf) vefat ettiğinde de: "Allâh, O'ndan sonra bir Rasûl asla bâ's etmez" demiştiniz. . . Allâh, israf eden, kuşkulu kimseyi böylece saptırır. | |
35: Onlar ki kendilerine gelmiş reddedilemez bir delil olmaksızın Allâh'ın işaretleri hakkında mücadele ederler. . . (Bu durum) hem Allâh indînde ve hem de iman edenlerin indînde şiddetli gazaba sebep oldu. . . Böylece Allâh, her kibirlenen, zorba bilinci kilitler. | |
36: Firavun dedi ki: "Ey Haman! Benim için yüksek bir kule bina et, belki o sebeplere ulaşırım. " | |
37: "Semâların sebeplerine. . . Bu sayede Musa'nın tanrısını anlayabilirim! Kesinlikle Onun yalancı olduğunu düşünüyorum!". . . Böylece Firavun'a yaptığı işin kötülüğü süslendirildi ve (hakikatine giden) yoldan engellendi. . . Firavun'un yöntemi hüsrandan başka bir şey sağlamadı! | |
38: (Firavun'un ailesinden) o iman eden dedi ki: "Ey halkım. . . Bana uyun, sizi olgunluğa erdirici yola yönlendireyim. " | |
39: "Ey halkım. . . Şu dünya hayatı sadece geçici nimetlerden yararlanma ve keyif sürmedir! Sonsuz gelecek yaşam daimî kalma yurdunun ta kendisidir!" | |
40: "Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun misli ile cezalanır! Erkek veya kadın, imanlı olarak kim imanın gereğini uygularsa, işte onlar cennete dâhil olurlar. . . O yaşamda, türlü sınırsız yaşam gıdasıyla beslenirler!" | |
41: "Ey halkım. . . Ne biçim iş ki, ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni Nâr'a davet ediyorsunuz!" | |
42: "Siz bana, Esmâ'sıyla hakikatim olan Allâh'ı inkâr etmemi ve hakkında bilgim olmayan şeyi O'na ortak koşmamı öneriyorsunuz! Ben ise sizi Aziyz, Ğaffar'a çağırıyorum. " | |
43: "Hakikat şu ki: Sizin beni kendisine davet ettiğinizin ne dünyada ve ne de sonsuz gelecek yaşamda bir daveti yoktur. . . Muhakkak ki bizim dönüşümüz Allâh'adır. . . Muhakkak ki (ömrünü) israf edenler Nâr arkadaşlarıdır!" | |
44: "Size söylediğimi yakında hatırlayacaksınız! Ben işimi Allâh'a bırakıyorum! Muhakkak ki Allâh kullarını Basıyr'dir. " | |
45: Nihayet Allâh onu (o imanlı adamı, Firavun ehlinin) yaptıkları mekrin kötülüklerinden korudu. . . Âl-i Firavun'u ise azabın kötüsü kuşattı. | |
46: (O kötü azap) Nâr'dır! Sabah - akşam ona arz olunurlar. . . O saatin geldiği süreçte de: "Âl-i Firavun'u azabın en şiddetlisine sokun!" (denilir). | |
47: Hani (o vakit) Nâr içinde birbirleriyle tartışırlar da, zayıf olanlar büyüklük taslayanlara der ki: "Doğrusu biz sizin tâbilerinizdik. . . Şimdi siz ateşi biraz olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?" | |
48: O büyüklük taslayanlar da der ki: "Gerçek şu ki hepimiz onun içindeyiz. . . Muhakkak ki Allâh, kulları arasında hüküm vermiştir!" | |
49: Nâr'ın (ateşin - radyasyon okyanusunun) içinde olanlar, cehennem bekçilerine dedi ki: "Rabbinize yalvarın, azabı bir gün (olsun) bizden hafifletsin!" | |
50: (Bekçiler) dediler ki: "Rasûlleriniz size apaçık deliller olarak gelmedi mi?". . . Dediler ki: "Evet". . . (Bekçiler) dediler ki: "O hâlde kendiniz dua edin!". . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin duası da asılsız yönelişten başka bir şey değildir. | |
51: Muhakkak ki biz Rasûllerimize ve iman edenlere, dünya hayatında da şahitlerin kıyam ettiği günde de yardım edeceğiz. | |
52: O süreçte mazeret beyanları zâlimlere fayda vermez. . . Hem o lânet (Allâh'ın Esmâ kuvvelerinden uzak düşmüşlük) onlarındır ve hem de vatanın kötüsü onlarındır! | |
53: Andolsun ki Musa'ya hüda (Hakikat bilgisi) verdik. . . İsrailoğullarını da BİLGİye mirasçı kıldık! | |
54: Derin düşünen akıl sahiplerine Hakikate erdirici ve hatırlatma olmak üzere! | |
55: Sabret! Muhakkak ki Allâh'ın vaadi haktır! Yanlışların için istiğfar et! Akşam ve sabah Rabbinin hamdi olarak tespih et! | |
56: Kendilerine gelmiş bir reddedilemez delil olmaksızın Allâh'ın işaretleri hakkında mücadele edenler var ya, onların içlerinde, asla ulaşamayacakları bir kibirden başka bir şey yoktur (Kibriyâ'nın farkındalığına asla ulaşamayacaklardır)! O hâlde sen, Esmâ'sıyla hakikatin olan Allâh'a sığın. . . Muhakkak ki O, "HÛ"; Semi'dir, Basıyr'dir. | |
57: Semâların ve Dünya'nın yaratılışı, insanların yaratılışından elbette fevkalâde büyük! Ne var ki insanların çoğunluğu bilmezler. | |
58: Kör ile gören, iman edip imanın gereğini uygulayan ile inkâr ile kötülük yapan bir olmaz! Ne kadar da az hatırlayıp düşünüyorsunuz! | |
59: Kesinlikle o Saat elbette gelecektir; onda kuşku yoktur. . . Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler! | |
60: Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim! Muhakkak ki kibirleri yüzünden ibadet etmeyenler, boyunları bükük olarak cehenneme gireceklerdir. " | |
61: Allâh ki, sizin için, geceyi onda sükûn bulasınız; gündüzü de görüp değerlendiresiniz diye yarattı! Muhakkak ki Allâh insanlara lütuf sahibidir. . . Ne var ki insanların çoğunluğu şükretmezler! | |
62: İşte budur Rabbiniz Allâh, her şeyin Halik'i! Tanrı yoktur; sadece "HÛ"! Nasıl (Hak'tan) döndürülüyorsunuz! | |
63: Allâh'ın işaretlerini bilerek inkâr edenler işte böylece döndürülür! | |
64: Allâh ki, arzı sizin için bir yaşama yeri, semâyı da bina (içindekilerle arzı - bedeni mamûr eden) olarak oluşturdu. . . Sizi tasvir etti (özelliklendirdi) de sizin (mânâ) sûretlerinizi (özelliklerinizi) en güzel etti ve sizi tayyibattan (ilim ve marifetlerden) yaşam gıdalarıyla besledi! İşte Rabbiniz Allâh! Âlemlerin (insanların) Rabbi Allâh ne yücedir! | |
65: "HÛ"dur El Hayy! Tanrı yoktur; sadece "HÛ"! Dini O'na has kılarak, O'na yönelin artık! Hamd, âlemlerin (insanların) Rabbi Allâh'a aittir. | |
66: De ki: "Rabbimden bana deliller geldiğinde, Allâh dûnunda sizin yöneldiklerinize tapınmaktan yasaklandım ve Rabb-ül âlemîn'e teslim olmakla hükmolundum. " | |
67: "HÛ", odur ki; sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir alakadan (embriyo) yarattı. . . Sonra sizi bir çocuk olarak çıkardı; sonra olgunluğa ulaşmanız, sonra yaşlılığı yaşamanız için ömür verdi. . . Sizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor. . . (Bunların oluşu) takdir edilen süreye ulaşmanız ve aklınızı kullanmanız içindir. | |
68: "HÛ" odur ki; diriltir ve öldürür! Hüküm verdiğinde yalnızca "Ol" der (olmasını irade eder); o, olur! | |
69: Allâh'ın işaretlerinde mücadele eden kimseleri görmedin mi? Nasıl da (Hak'tan) döndürülüyorlar? | |
70: Onlar ki hakikatlerinin BİLGİsini ve Rasûllerimiz olarak irsâl ettiklerimizi yalanladılar! Yakında bilecekler! | |
71: O vakit onların boyunlarında (beşeriyetlerinden kalma) bağlar (şartlanmaları ve değer yargıları) ve zincirler (zincirleme bağlılıklarla), sürüklenirler! | |
72: Hamim'de (kaynar suyun - yakan fikirlerin içinde). . . Sonra Nâr'da (ateşte - radyasyon okyanusunda) yakılırlar! | |
73: Sonra onlara denildi ki: "Nerede şirk koştuğunuz şeyler. . . " | |
74: "Allâh dûnunda!" Dediler ki: "Bizden kayboldular. . . Hayır, zaten biz daha önce, olmayan şeye yönelmişiz!". . . Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenleri böylece saptırır. | |
75: Bu, yeryüzünde haksız olarak sevinip şımarmanız ve kasılıp böbürlenmeniz yüzündendir. | |
76: Orada sonsuza dek kalmak üzere cehennem kapılarından girin. . . Benlik - kibir sahiplerinin yaşam ortamı ne kötüdür! | |
77: Sabret! Muhakkak ki Allâh'ın vaadi Hak'tır! Onlara vadettiğimizin bazısını sana göstersek de yahut (görmeden) seni vefat ettirirsek de (farketmez); (nasıl olsa) onlar bize rücu ettirilecekler. | |
78: Andolsun ki senden önce de Rasûller irsâl ettik. . . Onlardan kiminin hikâyelerini anlattık ve onlardan kimini de sana anlatmadık. . . Bir Rasûl için, Allâh izni dışında, mucize getirmesi mümkün değildir! Allâh hükmü geldiğinde, Hak olarak hükmedilir ve bâtıl peşinde koşanlar orada hüsrana uğrar! | |
79: Allâh ki, onlardan bazısını binesiniz ve bazısından da yiyesiniz diye en'amı sizin için oluşturdu. | |
80: Sizin için onlarda (daha başka) faydalar vardır. . . Hedeflediğiniz yere onların üzerinde ulaşmanız için. . . Onların üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz. | |
81: (Allâh) size işaretlerini gösteriyor. . . Allâh'ın işaretlerinin hangisini inkâr ediyorsunuz! | |
82: Arzda seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu nazar edip görsünler! Onlar (öncekiler), bunlardan hem kalabalık, hem de kuvvetçe ve yeryüzünde daha çok eser üretmişlerdi. Kazandıkları, onları kurtarmadı! | |
83: Rasûlleri onlara apaçık deliller olarak geldiklerinde, onlar kendi bildiklerine dayanarak sevinip şımardılar! Alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır! | |
84: Hışmımızı gördüklerinde: "Esmâ'sıyla hakikatimiz olan Allâh'a ve O'nun Tek olduğuna iman ettik; O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik" dediler. | |
85: Fakat hışmımızı gördükten sonra onların iman etmeleri kendilerine fayda vermedi! Bu, geçmişten beri uygulanan kulları hakkındaki Sünnetullah'tır! Hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden, Sünnetullah'tan perdeliler) işte bundan dolayı hüsrana uğradı! | |