» 40 / Mü’min  83:

Kuran Sırası: 40
İniş Sırası: 60
Mümin Suresi = Inanan/Bagislayan Suresi
Allah’in günahlari bagislayan sifatinin yeraldigi 3. ayetteki Gafir kelimesinden ötürü bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85

40:83 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
ne zaman ki | onlara gelince | elçileri | açık kanıtlarla | sevindiler | ile | yanlarında bulunan | -den | bilgi- | sonunda kuşatıverdi | kendilerini | şey | oldukları | onunla | alay ediyor(lar) |

FLMÆ CÆÙTHM RSLHM BÆLBYNÆT FRḪWÆ BMÆ AND̃HM MN ÆLALM WḪÆG BHM KÆNWÆ BH YSTHZÙWN
felemmā cā'ethum rusuluhum bil-beyyināti feriHū bimā ǐndehum mine l-ǐlmi ve Hāḳa bihim kānū bihi yestehziūne

فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ

Transcript Okunuş Türkçe
1. FLMÆ = felemmā : ne zaman ki
2. CÆÙTHM = cā'ethum : onlara gelince
3. RSLHM = rusuluhum : elçileri
4. BÆLBYNÆT = bil-beyyināti : açık kanıtlarla
5. FRḪWÆ = feriHū : sevindiler
6. BMÆ = bimā : ile
7. AND̃HM = ǐndehum : yanlarında bulunan
8. MN = mine : -den
9. ÆLALM = l-ǐlmi : bilgi-
10. WḪÆG = ve Hāḳa : sonunda kuşatıverdi
11. BHM = bihim : kendilerini
12. MÆ = mā : şey
13. KÆNWÆ = kānū : oldukları
14. BH = bihi : onunla
15. YSTHZÙWN = yestehziūne : alay ediyor(lar)
ne zaman ki | onlara gelince | elçileri | açık kanıtlarla | sevindiler | ile | yanlarında bulunan | -den | bilgi- | sonunda kuşatıverdi | kendilerini | şey | oldukları | onunla | alay ediyor(lar) |

[] [CYÆ] [RSL] [BYN] [FRḪ] [] [AND̃] [] [ALM] [ḪYG] [] [] [KWN] [] [HZÆ]
FLMÆ CÆÙTHM RSLHM BÆLBYNÆT FRḪWÆ BMÆ AND̃HM MN ÆLALM WḪÆG BHM KÆNWÆ BH YSTHZÙWN

felemmā cā'ethum rusuluhum bil-beyyināti feriHū bimā ǐndehum mine l-ǐlmi ve Hāḳa bihim kānū bihi yestehziūne
فلما جاءتهم رسلهم بالبينات فرحوا بما عندهم من العلم وحاق بهم ما كانوا به يستهزئون

[] [ج ي ا] [ر س ل] [ب ي ن] [ف ر ح] [] [ع ن د] [] [ع ل م] [ح ي ق] [] [] [ك و ن] [] [ه ز ا]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLMÆ felemmā ne zaman ki Then when
جاءتهم ج ي ا | CYÆ CÆÙTHM cā'ethum onlara gelince came to them
رسلهم ر س ل | RSL RSLHM rusuluhum elçileri their Messengers
بالبينات ب ي ن | BYN BÆLBYNÆT bil-beyyināti açık kanıtlarla with clear proofs
فرحوا ف ر ح | FRḪ FRḪWÆ feriHū sevindiler they rejoiced
بما | BMÆ bimā ile in what
عندهم ع ن د | AND̃ AND̃HM ǐndehum yanlarında bulunan they had
من | MN mine -den of
العلم ع ل م | ALM ÆLALM l-ǐlmi bilgi- the knowledge,
وحاق ح ي ق | ḪYG WḪÆG ve Hāḳa sonunda kuşatıverdi and enveloped
بهم | BHM bihim kendilerini them
ما | şey what
كانوا ك و ن | KWN KÆNWÆ kānū oldukları they used to
به | BH bihi onunla [at it]
يستهزئون ه ز ا | HZÆ YSTHZÙWN yestehziūne alay ediyor(lar) mock.
ne zaman ki | onlara gelince | elçileri | açık kanıtlarla | sevindiler | ile | yanlarında bulunan | -den | bilgi- | sonunda kuşatıverdi | kendilerini | şey | oldukları | onunla | alay ediyor(lar) |

[] [CYÆ] [RSL] [BYN] [FRḪ] [] [AND̃] [] [ALM] [ḪYG] [] [] [KWN] [] [HZÆ]
FLMÆ CÆÙTHM RSLHM BÆLBYNÆT FRḪWÆ BMÆ AND̃HM MN ÆLALM WḪÆG BHM KÆNWÆ BH YSTHZÙWN

felemmā cā'ethum rusuluhum bil-beyyināti feriHū bimā ǐndehum mine l-ǐlmi ve Hāḳa bihim kānū bihi yestehziūne
فلما جاءتهم رسلهم بالبينات فرحوا بما عندهم من العلم وحاق بهم ما كانوا به يستهزئون

[] [ج ي ا] [ر س ل] [ب ي ن] [ف ر ح] [] [ع ن د] [] [ع ل م] [ح ي ق] [] [] [ك و ن] [] [ه ز ا]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLMÆ felemmā ne zaman ki Then when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
جاءتهم ج ي ا | CYÆ CÆÙTHM cā'ethum onlara gelince came to them
Cim,Elif,,Te,He,Mim,
3,1,,400,5,40,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
رسلهم ر س ل | RSL RSLHM rusuluhum elçileri their Messengers
Re,Sin,Lam,He,Mim,
200,60,30,5,40,
N – nominative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
بالبينات ب ي ن | BYN BÆLBYNÆT bil-beyyināti açık kanıtlarla with clear proofs
Be,Elif,Lam,Be,Ye,Nun,Elif,Te,
2,1,30,2,10,50,1,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
جار ومجرور
فرحوا ف ر ح | FRḪ FRḪWÆ feriHū sevindiler they rejoiced
Fe,Re,Ha,Vav,Elif,
80,200,8,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بما | BMÆ bimā ile in what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
عندهم ع ن د | AND̃ AND̃HM ǐndehum yanlarında bulunan they had
Ayn,Nun,Dal,He,Mim,
70,50,4,5,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
من | MN mine -den of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
العلم ع ل م | ALM ÆLALM l-ǐlmi bilgi- the knowledge,
Elif,Lam,Ayn,Lam,Mim,
1,30,70,30,40,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وحاق ح ي ق | ḪYG WḪÆG ve Hāḳa sonunda kuşatıverdi and enveloped
Vav,Ha,Elif,Gaf,
6,8,1,100,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
بهم | BHM bihim kendilerini them
Be,He,Mim,
2,5,40,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
ما | şey what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
كانوا ك و ن | KWN KÆNWÆ kānū oldukları they used to
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
به | BH bihi onunla [at it]
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
يستهزئون ه ز ا | HZÆ YSTHZÙWN yestehziūne alay ediyor(lar) mock.
Ye,Sin,Te,He,Ze,,Vav,Nun,
10,60,400,5,7,,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل

Konu Başlığı: [40:78-83] Matematiksel Mucize Tanrı'nın İzniyle Verildi

Abdulbaki Gölpınarlı : Peygamberleri, apaçık delillerle onlara gelince kendilerindeki bilgiye güvenip övündüler, kendilerini gördüler de alay ettikleri şey, başlarına geliverdi.
Adem Uğur : Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşeri) bilgiye güvendiler (onu alaya aldılar). Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.
Ahmed Hulusi : Rasûlleri onlara apaçık deliller olarak geldiklerinde, onlar kendi bildiklerine dayanarak sevinip şımardılar! Alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır!
Ahmet Tekin : Rasulleri onlara apaçık bilgiler, delillerle gelince, onlar kendilerinde bulunan beşerî bilgiye güvendiler. Onu alaya aldılar. Alaya almaya devam ettikleri şeyin gücü onları kuşatıverdi, işlerini bitirdi.
Ahmet Varol : Peygamberleri onlara açık delillerle geldiklerinde, onlar kendilerinde olan bilgiyle rahatla(yıp böbürlen)diler. (Ama) alaya almakta oldukları şey onları kuşatıverdi.
Ali Bulaç : Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşatıverdi.
Ali Fikri Yavuz : Çünkü onlara, peygamberleri mucizelerle geldikleri vakit, kendilerinde bulunan (batıl) ilme güvendiler de, o peygamberleri alaya aldıkları şeyin cezası kendilerini kuşatıverdi.
Bekir Sadak : Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandilar da, alaya aldiklari sey kendilerini sariverdi.
Celal Yıldırım : Peygamberlerimiz onlara açık belgeler ve mu'cizelerle gelince, onlar kendilerindeki bilgiden dolayı şımardılar da alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.
Diyanet İşleri : Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi.
Diyanet İşleri (eski) : Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.
Diyanet Vakfi : Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşerî) bilgiye güvendiler (onu alaya aldılar). Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.
Edip Yüksel : Elçileri apaçık kanıtlarla kendilerine vardıklarında, yanlarındaki bilgiyle gururlandılar. Alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Çünkü onlara peygamberleri, delillerle geldikleri zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de o alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Çünkü onlara peygamberleri açık delillerle geldiği zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de alay ettikleri şey kendilerini kuşatıverdi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Çünkü onlara Peygamberleri beyyinelerle geldikleri vakıt kendilerinde bulunan ılme güvendiler de o istihza ettikleri şey kendilerini kuşatıverdi
Fizilal-il Kuran : Peygamberleri, onlara belgelerle gelince, kendilerinden olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini salıverdi.
Gültekin Onan : Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşatıverdi.
Hakkı Yılmaz : Ne zaman ki elçileri onlara açık delillerle geldi, kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımarıklık etmişlerdi. Hâlbuki o, alay ettikleri şey onları kuşatmıştı.
Hasan Basri Çantay : Öyle ya, kendilerine peygamberleri apaçık mu'cizeler getirince onların nezdindeki ilme karşı (eğlenerek) şımarıklık gösterdiler de hakkında istihza edegeldikleri şey kendilerini çepçevre kuşatıverdi.
Hayrat Neşriyat : Öyle ki peygamberleri onlara mu'cizeler getirince, kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımardılar da, kendisiyle alay etmekte oldukları (azab) onları kuşatıverdi.
İbni Kesir : Peygamberleri kendilerine huccetlerle gelince; kendi yanlarındaki bilgi ile gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdi.
İskender Evrenosoğlu : Onlara resûlleri beyyinelerle geldiği zaman yanlarındaki ilim sebebiyle şımardılar. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı.
Muhammed Esed : Çünkü elçileri onlara, hakikatin bütün kanıtlarıyla geldiklerinde, (halen) sahip oldukları bilgiye yaslanarak küstahça böbürlendiler ve (böylece / sonunda,) küçümsedikleri şey tarafından sarılıp kuşatıldılar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Vaktâ ki, onlara peygamberleri zahir mûcizeler ile geldi, kendi yanlarındaki bilgiden olan ile ferahlandılar ve onları kendisiyle istihzâda bulundukları şey, şiddetle ihata etti.
Ömer Öngüt : Peygamberleri onlara apaçık delilleri getirince, kendilerinde olan ilim ile gururlandılar. Alaya aldıkları şey onları kuşatıverdi.
Şaban Piriş : Peygamberleri onlara apaçık belgelerle geldiği zaman, kendi bilgileri ile şımardılar ve alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
Suat Yıldırım : Resulleri onlara açık açık delilleri getirdikçe, bunlar kendilerinde bulunan bilgi ile şımarıp böbürlendiler (Peygamberlerin getirdiği hidâyetle alay ettiler). Sonunda alaya almalarının cezası, kendilerini her taraftan kuşatıverdi.
Süleyman Ateş : Elçileri onlara açık kanıtlar getirince, yanlarında bulunan bilgi ile sevin(ip övün)düler (peygamberlerin getirdikleri bilgiye değer vermediler, onlarla alay ettiler). Sonunda alay edegeldikleri şey, kendilerini kuşatıverdi.
Tefhim-ul Kuran : Peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, kendilerini sarıp kuşatıverdi.
Ümit Şimşek : Peygamberleri kendilerine apaçık delillerle geldiğinde, onlar sahip oldukları bilgiyle mağrur olmuşlardı. Sonunda, alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Resulleri onlara açık seçik beyyineler getirdiklerinde, onlar yanlarındaki bilgiyle sevinip övündüler. Ve alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}