Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
1: O beklenen müthiş olay olduğunda, | |
2: Yoktur onun oluşunu yalanlayacak. | |
3: Kimini alçaltır, kimini yükseltir. | |
4: Yerküre bir sarsılışla sarsıldığında, | |
5: Dağlar bir serpilişle serpildiğinde, | |
6: Hepsi un ufak olup dağılmıştır. | |
7: Ve sizler, üç çift/sınıf oluvermişsinizdir. | |
8: İşte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı? | |
9: İşte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı? | |
10: Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler... | |
11: İşte onlardır yaklaştırılanlar. | |
12: Nimetlerle dolu bahçelerdedirler. | |
13: Büyük kısmı öncekilerden, | |
14: Az bir kısmı da sonrakilerden. | |
15: Süslü, nakışlı tahtlar üzerinde, | |
16: Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar. | |
17: Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır. | |
18: Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde. | |
19: Ne başları döner ondan ne de akılları karışır. | |
20: Ve meyveler, gönüllerince seçtiklerinden. | |
21: Ve kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden. | |
22: Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü. | |
23: Titizlikle korunan inciler misali; | |
24: Yaptıklarına karşılık olarak. | |
25: Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey. | |
26: Sadece "selam, selam!" denir. | |
27: Uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı? | |
28: Dikensiz kirazlar, | |
29: Meyve dizili muz ağaçları, | |
30: Uzayan gölgeler, | |
31: Akıp dökülen sular, | |
32: Birçok meyveler arasındadırlar. | |
33: Ne tükenir ne yasaklanır. | |
34: Yükseğe yerleştirilmiş döşekler içinde. | |
35: Biz kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış, | |
36: Hepsini bakireler yapmışızdır, | |
37: Yaşıt cilveli dilberler halinde, | |
38: Uğur ve mutluluk yâranı için. | |
39: Bir bölümü öncekilerden. | |
40: Bir bölümü de sonrakilerden. | |
41: Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir şomluk ve uğursuzluk yâranı? | |
42: İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, | |
43: Simsiyah bir gölge altındadırlar. | |
44: Ne serindir ne de cömert. | |
45: Çünkü şomluk yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı. | |
46: O büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı. | |
47: Ve şöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?" | |
48: "Önceki atalarımız da mı?" | |
49: De ki: "Öncekiler de sonrakiler de." | |
50: Bilinen bir günün buluşma vakti/buluşma yerinde mutlaka biraraya getirileceklerdir. | |
51: Ve siz de ey sapık yalanlayıcılar! | |
52: Zakkumdan bir ağaçtan mutlaka yiyeceksiniz/yiyecekler. | |
53: Karınları dolduracaklar ondan, | |
54: Üzerine içecekler kaynar sudan, | |
55: Susuzluktan çıkmış develerin içişi gibi içecekler. | |
56: Din gününde ağırlanışları böyledir. | |
57: Sizi biz yarattık, biz! Tasdik etseydiniz olmaz mıydı? | |
58: Akıttığınız meniyi gördünüz mü? | |
59: Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa yaratıcılar bizler miyiz? | |
60: Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz. | |
61: Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız. | |
62: Yemin olsun, ilk yaratışı/yaratılışı bildiniz. Peki düşünüp ibret alsanız olmaz mı? | |
63: Ekmekte olduğunuzu gördünüz mü? | |
64: Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa bitirenler bizler miyiz? | |
65: Dileseydik, onu kuru bir çöp haline getirirdik de başlardınız şu şekilde gevelemeye: | |
66: "Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık." | |
67: "Doğrusu mahrum bırakıldık biz." | |
68: Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı? | |
69: Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz? | |
70: Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik. Peki şükretmeniz gerekmez mi? | |
71: Çakıp çakıp çıkardığınız o ateşi gördünüz mü? | |
72: Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratıp oluşturan bizler miyiz? | |
73: Biz onu hem bir ibret hem de çöl yolcularına bir nimet kıldık. | |
74: O halde o yüce Rabbinin adını tespih et! | |
75: İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme noktalarına yemin ediyorum. | |
76: Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu. | |
77: O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır. | |
78: Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır. | |
79: Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz. | |
80: Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir. | |
81: Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz? | |
82: Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz? | |
83: Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman! | |
84: İşte o zaman siz bakakalırsınız! | |
85: Biz ona sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz. | |
86: Madem ceza görmeyecek kişilersiniz, | |
87: Eğer doğru sözlülerseniz, onu geri çevirsenize. | |
88: Eğer o, yaklaştırılanlardan ise; | |
89: Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona. | |
90: Eğer kutlu, uğurlu kişilerdense, | |
91: "Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona. | |
92: Eğer yalanlayan sapıklardansa; | |
93: Kaynar sudan bir ziyafet, | |
94: Ve cehenneme salıverilme var ona. | |
95: İşte budur, o tartışmasız, o kesin gerçek! | |
96: Artık, o yüce Rabbinin adını tespih et! | |