Ümit Şimşek Meali |
|
1: O gerçek hadise gerçekleştiğinde, | |
2: Onun vukuunu yalanlayacak kimse olmaz. | |
3: O kimini alçaltır, kimini yüceltir. | |
4: Yer şiddetle sarsıldığında, | |
5: Dağlar paramparça olduğunda, | |
6: Toz olup uçuştuğunda, | |
7: Siz üç sınıfa ayrılmışsınızdır. | |
8: Ashab-ı Yemin ki ne mutlu kimselerdir. | |
9: Ashab-ı Şimal ki ne bedbaht kimselerdir. | |
10: Öne geçenler de hepsinden ileridir. | |
11: İşte onlar Allah katında yakınlık sahibidirler. | |
12: Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler. | |
13: Onların birçoğu öncekilerdendir. | |
14: Birazı da sonrakilerdendir. | |
15: Mücevheratla süslü tahtlar üzerindedirler. | |
16: Onlara kurulmuş, karşılıklı oturmaktadırlar. | |
17: Etraflarında hiç yaşlanmayan çocuklar dolaşır: | |
18: Pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehlerle. | |
19: O şaraptan ne başları ağrır, ne sarhoş olurlar. | |
20: Ve beğendikleri meyvelerle, | |
21: Ve canlarının çektiği kuş etleriyle. | |
22: Bir de güzel gözlü eşler vardır: | |
23: Saklı inciler gibi. | |
24: Bütün bunlar, onların yaptıklarına bir ödüldür. | |
25: Orada boş veya günah bir söz işitmezler. | |
26: İşittikleri hep esenlik, hep esenliktir. | |
28: Dikensiz ağaçlar, | |
29: Salkımlarla dolu muz ağaçları arasındadırlar. | |
30: Sürekli gölgeler altında, | |
31: Çağlayan su başlarında, | |
32: Pek çok meyveler arasındadırlar. | |
33: Ki ne arkası kesilir, ne de onlardan esirgenir. | |
34: Yüksek döşekler üstündedirler. | |
35: Biz o kadınları yeni bir yaratışla yaratmışızdır. | |
36: Ve onları bakire yapmışızdır: | |
37: Eşlerine âşık, hep bir yaşta. | |
38: Bütün bunlar Ashab-ı Yemin için. | |
40: Birçoğu da sonrakilerdendir. | |
41: Bir de Ashab-ı Şimal var ki, ne bedbahttır onlar. | |
42: İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler. | |
43: Kapkara bir dumanın gölgesindedirler. | |
44: Bir gölge ki ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur. | |
45: Çünkü onlar evvelce varlık içinde şımarmışlardı. | |
46: O büyük günahta ısrar ediyorlardı. | |
47: Ve diyorlardı ki: 'Biz ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra tekrar mı diriltilecekmişiz? | |
48: 'Ya evvelki atalarımız, onlar da mı?' | |
49: De ki: Öncekiler ve sonrakiler, | |
50: Belirlenmiş olan o malûm günde hepiniz toplanacaksınız. | |
51: Sonra da, ey yalanlayıcı sapıklar! | |
52: O zakkum ağacından yiyeceksiniz. | |
53: Karınlarınızı onunla dolduracaksınız. | |
54: Üstüne de kaynar su içeceksiniz. | |
55: Susamış devenin içişiyle içeceksiniz. | |
56: Onların hesap günündeki ikramları işte budur. | |
57: Sizi Biz yarattık; hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? | |
58: Gördünüz mü döktüğünüz meniyi? | |
59: Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa Biz miyiz yaratan? | |
60: Aranızda ölümü takdir eden Biziz. Kimse Bizi alıkoyacak değildir: | |
61: Ne yerinize benzerlerinizi getirmekten, ne de bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde sizi tekrar yaratmaktan. | |
62: İlk yaratılışınızı biliyorsunuz; öyleyse niçin hâlâ düşünmezsiniz? | |
63: Gördünüz mü ektiklerinizi? | |
64: Siz mi o ekinleri bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz bitiren? | |
65: Dileseydik onu kupkuru çöp yapardık da geveler dururdunuz: | |
66: 'Mahvolduk, borca battık, | |
67: 'Biz mahrum kaldık' diye. | |
68: Gördünüz mü içtiğiniz suyu? | |
69: Onu buluttan siz mi indiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz indiren? | |
70: Dileseydik onu acı bir su yapardık; öyleyse niçin hâlâ şükretmezsiniz? | |
71: Gördünüz mü tutuşturduğunuz ateşi? | |
72: Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratan? | |
73: Biz onu bir ibret yaptık ve tutuşturanlar için yararlı kıldık. | |
74: Öyleyse Ulu Rabbinin adını kusurdan ve ortaktan tenzih et. | |
75: Yemin ederim yıldızların düştüğü yerlere. | |
76: Bu bir yemin ki, bilseniz, pek büyüktür. | |
77: Bu çok şerefli bir Kur'ân'dır. | |
78: O korunmuş bir kitaptadır. | |
79: Tertemiz olanlardan başkası ona dokunmasın. | |
80: O Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. | |
81: Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz? | |
82: Ondan nasibinizi, onu yalanlamaktan ibaret mi kılıyorsunuz? | |
83: Peki, ya can boğaza gelip dayandığında? | |
84: O vakit siz bakar, durursunuz. | |
85: Biz ise ona sizden daha yakınızdır; ama siz görmezsiniz. | |
86: Madem hesaba çekilmeyeceksiniz: | |
87: Geri çevirin çıkan canı, eğer doğru söylüyorsanız. | |
88: Fakat o Allah katında yakınlık sahibi olanlardan ise, | |
89: Ölüm onun için rahat, güzel kokulu rızıklar ve nimetlerle dolu Cennet demektir. | |
90: Eğer Ashab-ı Yeminden ise, | |
91: Selâm olsun sana Ashab-ı Yeminden. | |
92: Ama Allah'ın âyetlerini yalanlayan sapıklardan ise, | |
93: Ona kaynar sudan bir ikram, | |
94: Ve Cehenneme atılmak vardır. | |
95: İşte bu kesin ve kuşkusuz gerçeğin tâ kendisidir. | |