Süleyman Ateş Meali |
|
1: Olacak vak'a olduğu (kıyâmet koptuğu) zaman, | |
2: Onun oluşunu yalanlayacak yoktur. | |
3: O alçaltıcı, yükselticidir (yerleri alt üst eder), | |
4: Yer şiddetlice sarsıldığı, | |
5: Dağlar serpildikçe serpildiği, | |
6: Dağılan toz duman haline geldiği | |
7: Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman; | |
8: Sağın adamları (amel defterleri sağ tarafından verilenler), ne uğurlulardır onlar! | |
9: Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler), ne uğursuzlardır onlar! | |
10: Ve o sâbıklar, sâbıklar! | |
11: İşte , onlardır (Allâh'a) yaklaştırılanlar, | |
12: Ni'met cennetlerinde. | |
13: Çoğu öncekilerden, | |
14: Birâzı da sonrakilerden (olan bu insanlar), | |
15: Altın ve cevahirle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. | |
16: Onların üzerinde karşılıklı yaslanırlar. | |
17: Çevrelerinde, ebedi yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşır; | |
18: Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. | |
19: (Bir şarap ki) Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. | |
20: Beğendikleri meyva(lar), | |
21: Canlarının çektiği kuş et(ler)i, | |
22: İri gözlü hûriler, | |
23: Saklı inciler gibi; | |
24: Yaptıklarına karşılık olarak. | |
25: Orada ne boş bir söz ve ne de günâha sokan bir laf işitirler. | |
26: Duydukları söz, yalnız "Selâm, selâm" dır. | |
27: Sağın adamları, nedir o sağın adamları! | |
28: (Onlar) Dikensiz kirazlar, | |
29: (Kökünden tepesine kadar) meyva dizili muzlar, | |
30: Uzamış gölge(ler), | |
31: Fışkıran sular, | |
32: Pek çok mevya arasında; | |
33: Tükenmeyen ve yasaklanmayan! | |
34: Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler. | |
35: Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşâ' etmişiz, | |
36: Onları bâkireler yapmışızdır. | |
37: Hep yaşıt sevgililer; | |
38: Sağın adamları için. | |
39: (Bu sağcıların) Bir bölümü öncekilerdendir, | |
40: Bir bölümü de sonrakilerdendir. | |
41: Solun adamları (amel defterleri, sol tarafından verilenler), nedir o solcular! | |
42: (Onlar) Delikçiklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, | |
43: Kara dumandan bir gölge altında, | |
44: Ki ne serindir, ne faydalı. | |
45: Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmışlardı. | |
46: Büyük günâhı işlemekte ısrar ediyorlardı. | |
47: Ve diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?" | |
48: "Önceki atalarımız da mı?" | |
49: De ki: "Öncekiler de sonrakiler de." | |
50: "Belli bir günün buluşma vakti için mutlaka toplanacaklardır." | |
51: Sonra siz de, ey sapık yalanlayıcılar (o zaman toplanacaksınız). | |
52: (Suçlular) Mutlaka bir Zakkum ağacından yiyecekler, | |
53: Onunla karınları(nı) dolduracaklar, | |
54: Üzerine de kaynar su içeceklerdir. | |
55: Susuzluk hastalığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceklerdir! | |
56: İşte cezâ gününde onların ağırlanışı böyledir. | |
57: Biz sizi yarattık; doğrulamanız gerekmez mi? | |
58: Akıttığınız meniyi gördünüz mü? | |
59: Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar biz miyiz? | |
60: Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmiş değildir (kimse ölüme engel olamaz). | |
61: (Size böyle ölümü takdir ettik) Ki sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi, bilmediğiniz bir biçimde yeniden inşâ' edelim. | |
62: Andolsun, ilk yaratmayı bildiniz, (bunu) düşünüp ibret almanız gerekmez mi? | |
63: Ektiğinizi gördünüz mü? | |
64: Siz mi onu bitiyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz? | |
65: Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık, sızlanıp dururdunuz: | |
66: "Biz borçlandık, (yaptığmız masraflar boşa gitti)!" | |
67: "Doğrusu, biz yoksun bırakıldık!" (derdiniz). | |
68: İçtiğiniz suya baktınız mı? | |
69: Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz? | |
70: Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şüketmeniz gerekmez mi? | |
71: (İki dalı birbirine sürterek) Çıkardığınız ateşi gördünüz mü? | |
72: Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz? | |
73: Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık. | |
74: Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt. | |
75: Yoo, yıldızların yerlerine yemin ederim, | |
76: Bilirseniz, bu büyük bir yemindir. | |
77: O, elbette değerli bir Kur'ân'dır, | |
78: Saklı bir Kitâptadır. | |
79: Ki ona temizlerden başkası dokunmaz. | |
80: (O), Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir. | |
81: Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz? | |
82: (Kur'ân'dan istifade edeceğiniz yerde) Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz (sizin ondan elde ettiğiniz nasib, sadece onu yalanlamanız mıdır)? | |
83: Ya can boğaza dayandığı zaman? | |
84: Ki siz de o zaman (can çekişen kimseye) bakıp durursunuz. | |
85: Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz. | |
86: Eğer (öldükten sonra) cezâlandırılmayacaksanız | |
87: (Bu sözünüzde doğru iseniz) o (çıkmakta olan ca)nı geri döndürsenize! | |
88: (O can, Allah'a) Yaklaştırılanlardan ise, | |
89: O'na rahatlık, güzel rızık ve ni'met cenneti var. | |
90: Eğer sağcılardan (amel defteri sağ tarafından verilenlerden) ise, | |
91: "(Ey sağcı) Sana sağcılardan selâm var!" | |
92: Ama yalanlayıcı sapıklardan ise; | |
93: Kaynar sudan bir ziyafet, | |
94: Ve cehenneme atılma var. | |
95: Kesin gerçek budur işte. | |
96: Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbih et (O'nu, kendisine lâyık olmayan sıfatlardan tenzih eyle). | |