» 29 / Ankebût  39:

Kuran Sırası: 29
İniş Sırası: 85
Ankebut Suresi = Disi Örümcek Suresi
41. ayetinde kâfirlerin isleri örümcek agina benzetildiginden bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69

29:39 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
ve Kaarun'u | ve Fir'avn'ı | ve Haman'ı | ve andolsun | onlara geldi | Musa | açık kanıtlarla | fakat onlar büyüklük tasladılar | | o yerde | ama | değillerdi | geçip gidecek |

WGÆRWN WFRAWN WHÆMÆN WLGD̃ CÆÙHM MWS BÆLBYNÆT FÆSTKBRWÆ FY ÆLǼRŽ WMÆ KÆNWÆ SÆBGYN
ve ḳārūne ve fir'ǎvne ve hāmāne veleḳad cā'ehum mūsā bil-beyyināti festekberū l-erDi ve mā kānū sābiḳīne

وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مُوسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ

Transcript Okunuş Türkçe
1. WGÆRWN = ve ḳārūne : ve Kaarun'u
2. WFRAWN = ve fir'ǎvne : ve Fir'avn'ı
3. WHÆMÆN = ve hāmāne : ve Haman'ı
4. WLGD̃ = veleḳad : ve andolsun
5. CÆÙHM = cā'ehum : onlara geldi
6. MWS = mūsā : Musa
7. BÆLBYNÆT = bil-beyyināti : açık kanıtlarla
8. FÆSTKBRWÆ = festekberū : fakat onlar büyüklük tasladılar
9. FY = fī :
10. ÆLǼRŽ = l-erDi : o yerde
11. WMÆ = ve mā : ama
12. KÆNWÆ = kānū : değillerdi
13. SÆBGYN = sābiḳīne : geçip gidecek
ve Kaarun'u | ve Fir'avn'ı | ve Haman'ı | ve andolsun | onlara geldi | Musa | açık kanıtlarla | fakat onlar büyüklük tasladılar | | o yerde | ama | değillerdi | geçip gidecek |

[] [] [] [] [CYÆ] [] [BYN] [KBR] [] [ÆRŽ] [] [KWN] [SBG]
WGÆRWN WFRAWN WHÆMÆN WLGD̃ CÆÙHM MWS BÆLBYNÆT FÆSTKBRWÆ FY ÆLǼRŽ WMÆ KÆNWÆ SÆBGYN

ve ḳārūne ve fir'ǎvne ve hāmāne veleḳad cā'ehum mūsā bil-beyyināti festekberū l-erDi ve mā kānū sābiḳīne
وقارون وفرعون وهامان ولقد جاءهم موسى بالبينات فاستكبروا في الأرض وما كانوا سابقين

[] [] [] [] [ج ي ا] [] [ب ي ن] [ك ب ر] [] [ا ر ض] [] [ك و ن] [س ب ق]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقارون | WGÆRWN ve ḳārūne ve Kaarun'u And Qarun,
وفرعون | WFRAWN ve fir'ǎvne ve Fir'avn'ı and Firaun
وهامان | WHÆMÆN ve hāmāne ve Haman'ı and Haman.
ولقد | WLGD̃ veleḳad ve andolsun And certainly
جاءهم ج ي ا | CYÆ CÆÙHM cā'ehum onlara geldi came to them
موسى | MWS mūsā Musa Musa
بالبينات ب ي ن | BYN BÆLBYNÆT bil-beyyināti açık kanıtlarla with clear evidences,
فاستكبروا ك ب ر | KBR FÆSTKBRWÆ festekberū fakat onlar büyüklük tasladılar but they were arrogant
في | FY in
الأرض ا ر ض | ÆRŽ ÆLǼRŽ l-erDi o yerde the earth,
وما | WMÆ ve mā ama and not
كانوا ك و ن | KWN KÆNWÆ kānū değillerdi they could
سابقين س ب ق | SBG SÆBGYN sābiḳīne geçip gidecek outstrip Us.
ve Kaarun'u | ve Fir'avn'ı | ve Haman'ı | ve andolsun | onlara geldi | Musa | açık kanıtlarla | fakat onlar büyüklük tasladılar | | o yerde | ama | değillerdi | geçip gidecek |

[] [] [] [] [CYÆ] [] [BYN] [KBR] [] [ÆRŽ] [] [KWN] [SBG]
WGÆRWN WFRAWN WHÆMÆN WLGD̃ CÆÙHM MWS BÆLBYNÆT FÆSTKBRWÆ FY ÆLǼRŽ WMÆ KÆNWÆ SÆBGYN

ve ḳārūne ve fir'ǎvne ve hāmāne veleḳad cā'ehum mūsā bil-beyyināti festekberū l-erDi ve mā kānū sābiḳīne
وقارون وفرعون وهامان ولقد جاءهم موسى بالبينات فاستكبروا في الأرض وما كانوا سابقين

[] [] [] [] [ج ي ا] [] [ب ي ن] [ك ب ر] [] [ا ر ض] [] [ك و ن] [س ب ق]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقارون | WGÆRWN ve ḳārūne ve Kaarun'u And Qarun,
Vav,Gaf,Elif,Re,Vav,Nun,
6,100,1,200,6,50,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – genitive proper noun → Qarun"
الواو عاطفة
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
وفرعون | WFRAWN ve fir'ǎvne ve Fir'avn'ı and Firaun
Vav,Fe,Re,Ayn,Vav,Nun,
6,80,200,70,6,50,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – accusative masculine proper noun → Pharaoh"
الواو عاطفة
اسم علم منصوب
وهامان | WHÆMÆN ve hāmāne ve Haman'ı and Haman.
Vav,He,Elif,Mim,Elif,Nun,
6,5,1,40,1,50,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – accusative masculine proper noun → Haman"
الواو عاطفة
اسم علم منصوب
ولقد | WLGD̃ veleḳad ve andolsun And certainly
Vav,Lam,Gaf,Dal,
6,30,100,4,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
EMPH – emphatic prefix lām
CERT – particle of certainty
الواو عاطفة
اللام لام التوكيد
حرف تحقيق
جاءهم ج ي ا | CYÆ CÆÙHM cā'ehum onlara geldi came to them
Cim,Elif,,He,Mim,
3,1,,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
موسى | MWS mūsā Musa Musa
Mim,Vav,Sin,,
40,6,60,,
"PN – nominative masculine proper noun → Musa"
اسم علم مرفوع
بالبينات ب ي ن | BYN BÆLBYNÆT bil-beyyināti açık kanıtlarla with clear evidences,
Be,Elif,Lam,Be,Ye,Nun,Elif,Te,
2,1,30,2,10,50,1,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
جار ومجرور
فاستكبروا ك ب ر | KBR FÆSTKBRWÆ festekberū fakat onlar büyüklük tasladılar but they were arrogant
Fe,Elif,Sin,Te,Kef,Be,Re,Vav,Elif,
80,1,60,400,20,2,200,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural (form X) perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الأرض ا ر ض | ÆRŽ ÆLǼRŽ l-erDi o yerde the earth,
Elif,Lam,,Re,Dad,
1,30,,200,800,
"N – genitive feminine noun → Earth"
اسم مجرور
وما | WMÆ ve mā ama and not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
كانوا ك و ن | KWN KÆNWÆ kānū değillerdi they could
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
سابقين س ب ق | SBG SÆBGYN sābiḳīne geçip gidecek outstrip Us.
Sin,Elif,Be,Gaf,Ye,Nun,
60,1,2,100,10,50,
N – accusative masculine plural active participle
اسم منصوب

Konu Başlığı: [29:39-40] Tanrı'nın Değişmeyen Sistemi

Abdulbaki Gölpınarlı : Ve Kârun'u ve Firavun'u ve Hâmân'ı da helâk etmiştik ve andolsun ki Mûsâ, onlara apaçık delillerle gelmişken tuttular da, yeryüzünde ululanmaya kalkıştılar ve azâbı da savuşturamadılar.
Adem Uğur : Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
Ahmed Hulusi : Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı (da böyle yaptık). . . Andolsun ki Musa onlara apaçık deliller olarak geldi de; dünyada benlik - büyüklük tasladılar. . . Oysa (gücümüzün) önüne geçemezlerdi!
Ahmet Tekin : Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun Mûsâ onlara apaçık deliller, mucizelerle gelmişti. Onlar ülkede, yeryüzünde büyüklük taslamışlar ve zorbalık ve diktatörlük ederek iktidarda kalmışlardı. Halbuki onlar da azâbımızdan kurtulacak değillerdi.
Ahmet Varol : Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (helak ettik). Andolsun ki Musa onlara apaçık deliller getirmişti. Ama onlar yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azaptan kurtulup) geçecek değillerdi.
Ali Bulaç : Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi.
Ali Fikri Yavuz : Karûn’u da, Firavûn’u da ve (onun veziri) Hâmân’ı da helâk ettik. Gerçekten Mûsa, onlara apaçık delillerle gelmişti de, onlar yeryüzünde kibirlenib baş kaldırdılar (iman etmediler). Halbuki (azabdan) kurtulacak değillerdi.
Bekir Sadak : Karun'u, Firavun'u ve Haman'i da yok ettik. And olsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmisti de onlar yeryuzunde buyukluk taslamislardi. Oysa azabimizdan kurtulamazlardi.
Celal Yıldırım : Karun'u, Fir'avn'ı ve Hâmân'ı da (inkâr ve azgınlıkları yüzünden) yok ettik. Sânım hakkı için Musâ onlara acık belgelerle (susturucu) mu'cizelerle geldi; fakat onlar, yeryüzünde büyüklük tasladılar (Hakk'ı kabul etmediler ve ona boyun eğmeyi gururlarına yediremediler). Halbuki (Allah'ı âciz bırakacak ve inecek azâbın) önüne geçebilecek değillerdi.
Diyanet İşleri : Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
Diyanet İşleri (eski) : Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da yok ettik. And olsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı.
Diyanet Vakfi : Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
Edip Yüksel : Karun, Firavun ve Haman'ı da... Musa, onlara apaçık delillerle gitmişti; ancak onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar. Atlatıp kaçamadılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Karun'a Firavun'a ve Haman'a da (gönderdik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık delillerle geldi de onlar; o yerde kibirlenip kafa tuttular. Oysa, (azabın) önüne geçecek değillerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Karuna ve Fir'avne ve Hamâne de, celâlim hakkı için onlara Musâ beyyinelerle geldi de onlar o yerde kibirlenib kafa tuttular, halbuki önüne geçecek değillerdi
Fizilal-il Kuran : Karun’u, Fir'avun’u ve (vezîri) Hâmân’ı da (helâk ettik); and olsun ki, Mûsâ onlara (apaçık) deliller getirmişti de (onlar) yeryüzünde büyüklük taslamışlardı; hâlbuki(onlar, azâbımızın) önüne geçecek kimseler değillerdi.
Gültekin Onan : Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi.
Hakkı Yılmaz : Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da yıkıma uğrattık. Andolsun ki Mûsâ onlara apaçık deliller ile gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki onlar, geçiciler değillerdi.
Hasan Basri Çantay : Kaarunu, Fir'avnı, Hâmaanı da (helak etdik). Andolsun ki Musa (daha evvel) kendilerine apaçık bürhanlar getirmişdi de onlar yer (yüzün) de büyklük taslamışlardı. Halbuki (azabın) önüne geçebilecek de değillerdi.
Hayrat Neşriyat : Karun’u, Fir'avun’u ve (vezîri) Hâmân’ı da (helâk ettik); and olsun ki, Mûsâ onlara (apaçık) deliller getirmişti de (onlar) yeryüzünde büyüklük taslamışlardı; hâlbuki(onlar, azâbımızın) önüne geçecek kimseler değillerdi.
İbni Kesir : Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da. Andolsun ki Musa, kendilerine apaçık burhanlar getirmiş de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki azabımızın önüne geçebilecek değillerdi.
İskender Evrenosoğlu : Ve andolsun ki Karun, firavun ve Haman'a, Musa (A.S) beyyinelerle (açık delillerle) geldi. Fakat onlar, yeryüzünde kibirlendiler. Ve onlar, (azabımızdan) kurtulanlar olmadılar.
Muhammed Esed : Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı (da böyle cezalandırdık). Musa onlara hakikatin bütün kanıtlarını getirmişti, ama onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar (ve o'nu reddettiler); halbuki onlar (elimizden) kaçıp kurtulamazlardı.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Karun'u ve Fir'avun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, onlara Mûsa beyyineler ile gelmişti. Fakat onlar yeryüzünde böbürlendiler. Halbuki, onlar (helâkin) önüne geçecek kimseler değildiler.
Ömer Öngüt : Kârun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki Musa onlara apaçık delillerle geldi, onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar, oysa onlar öne geçebilecek değillerdi.
Şaban Piriş : Karunu, Firavun’u ve Haman’ı (helak etti.) Musa, onlara belgelerle gelmişti. Fakat yeryüzünde büyüklendiler ama ileri gidemediler.
Suat Yıldırım : Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da helâk ettik. Mûsa kendilerine belgelerle, mûcizelerle geldi, ama onlar o ülkede kibirlendiler, büyüklük tasladılar, fakat hükmümüzden kurtulamadılar.
Süleyman Ateş : Kaarûn'u, Fir'avn'ı, Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun, Mûsâ onlara açık kanıtlar getirdi, fakat onlar o yerde büyüklük tasla(yıp âyetlerimizi kabule tenezzül etme)diler. Ama geçip gidecek, (elimizden kurtulacak) değillerdi.
Tefhim-ul Kuran : Karûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti ancak onlar yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi.
Ümit Şimşek : Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da helâk ettik. Halbuki Musa onlara apaçık deliller getirmiş, onlar ise o ülkede büyüklük taslamışlardı. Fakat azabımızdan kaçamadılar.
Yaşar Nuri Öztürk : Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da öyle yaptık. Yemin olsun, Mûsa onlara açık seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}