Ahmet Varol Meali |
|
1: Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar? | |
2: O büyük haberden mi? | |
3: Ki onlar onun hakkında ayrılık içindedirler. | |
4: Hayır. Yakında bilecekler. | |
5: Sonra yine hayır. Yakında bilecekler. | |
6: Biz yeri bir döşek yapmadık mı? | |
7: Dağları da birer kazık? | |
8: Sizi de çift çift yarattık. | |
9: Uykunuzu bir dinlenme yaptık. | |
10: Geceyi bir örtü yaptık. | |
11: Gündüzü geçim zamanı kıldık. | |
12: Üstünüzde yedi sağlam (gök) bina ettik. | |
13: Parıl parıl parıldayan bir kandil varettik. | |
14: Sıkışarak (su) çıkaran (bulut)lardan [1] şarıl şarıl su indirdik. | |
15: Onunla taneler ve bitkiler çıkaralım diye. | |
16: Ve birbirine sarmaş dolaş bahçeler. | |
17: Şüphesiz (yaratıklar arasında hükmün verileceği) ayırım günü belirlenmiş bir vakittir. | |
18: O gün Sur'a üfrülür ve siz bölük bölük gelirsiniz. | |
19: Gök açılmış ve kapı kapı olmuştur. | |
20: Dağlar yürütülmüş bir serap olmuştur. | |
21: Şüphesiz cehennem bir pusudur. | |
22: Azgınların varacakları yerdir. | |
23: Sonu gelmeyecek çağlar boyunca orada kalacaklardır. | |
24: Orada ne bir serinlik ne de bir içecek tadarlar. | |
25: Sadece kaynar su ve irin. | |
26: Uygun bir ceza olarak. | |
27: Çünkü onlar bir hesap (göreceklerini) ummuyorlardı. | |
28: Ayetlerimizi de yalanlayabildikçe yalanladılar. | |
29: Biz ise her şeyi yazılı halde saydık. | |
30: 'Şimdi tadın. Artık sizin azaptan başka bir şeyinizi artırmayacağız.' | |
31: Şüphesiz takva sahipleri için bir kurtuluş vardır. | |
32: Bahçeler ve üzümler. | |
33: Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. | |
34: Dolu dolu kadeh(ler). | |
35: Orada ne bir boş söz ne de yalan duyarlar. | |
36: Rabbinden bir mükâfat, yeterli bir bağış olarak. | |
37: Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, Rahman olan (Allah)'tan ki O'na hitapta bulunmaya güç yetiremezler. | |
38: Ruh'un ve meleklerin sıra sıra duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışındakiler konuşamazlar. Onlar da doğruyu söylerler. | |
39: İşte bu gerçek olan gündür. Artık isteyen Rabbine giden bir yol tutar. | |
40: Doğrusu biz sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi ellerinin önden gönderdiğine bakar ve inkâr eden: 'Keşke ben toprak olsaydım!' der. | |