Suat Yıldırım Meali |
|
1: Onlar birbirine neyi sorup duruyorlar? | |
2: (2-3) Hakkında ihtilafa düştükleri o mühim haberi mi? | |
4: Hayır! (İhtilafa ne hacet,) yakında anlayacaklar! | |
5: Elbette ve elbette yakında gerçeği öğrenecekler! | |
6: Biz yeri bir döşek yapmadık mı? | |
7: Dağları da arzı tutan birer destek yapmadık mı? | |
8: Hem, sizi çift yarattık. | |
9: Uykunuzu dinlenme yaptık. | |
10: (10-11) Geceyi bir örtü, gündüzü geçiminiz için çalışma zamanı kıldık. | |
12: Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik. | |
13: Orada pırıl pırıl yanan bir lamba koyduk. | |
14: (14-16) Size hububat, tohumlar, bitkiler ve ağaçları birbirine sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye, sıkışıp yoğunlaşmış bulutlardan bol bol yağmur indirdik. | |
17: (İmdi bunları anladıysanız, hakkında ihtilaf ettiğiniz o mahşer dirilişini de anlarsınız. İşte bunları kim yapmışsa, ölüleri de O diriltecektir.) Evet, o "karar günü," vakti kesin olarak belirlenmiş bir gündür. | |
18: O gün sûra üfürülür, siz de bölük bölük gelirsiniz. | |
19: Gökler kapı kapı açılır (her tarafı kapı haline gelen gökten melâike orduları birden indirme yapar). | |
20: Dağlar yürütülür, serab olur gider, her taraf dümdüz olur. | |
21: Cehennem pusuda... Her an eline düşecek avlarını gözlemektedir. | |
22: Azgınların dönüp dolaşıp varacakları yuvalarıdır. | |
23: Devirler boyunca orada kalacaklardır. | |
24: Orada ne bir serinlik, ne bir içecek tadarlar. | |
25: İçecek olarak sadece kaynar su ile irin bulurlar. | |
26: Bu, yaptıklarının tam karşılığıdır. | |
27: Çünkü onlar bu hesap gününe inanmıyor (onu hesaba almıyorlardı). | |
28: İşleri güçleri ayetlerimizi yalan saymaktı. | |
29: Biz de (her şeyi kaydettiğimiz gibi), onların yaptıklarını da tek tek tesbit ettik. | |
30: Onun için onlara şöyle diyeceğiz: Yaptığınız kötülüklerin meyvelerini tadın! Artık Bizden sizin azabınızı artırmaktan başka bir şey beklemeyin. | |
31: Ama Allah’ı sayıp günahlardan sakınanlar, başarı ve mutluluğa ererler. | |
32: (32-34) Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var. | |
35: Orada boş sözler, yalanlar işitmezler. | |
36: İşte bu da Rabbinden mükâfat, yeter mi yeter! | |
37: Göklerin, yerin ve bunların arasındaki varlıkların Rabbinden, O Rahman’dan bir mükâfattır. O’nun huzurunda ağzını açacak, söz söyleyecek hiç kimse yoktur. | |
38: O gün Rûh ve melekler saf saf sıralanır. Rahman’ın izin verdiklerinin dışında, asla konuşmazlar. Konuşan da yerli yerinde söz söyler. | |
39: İşte bu, gerçekliği kesin olan gündür. Artık dileyen, Rabbine varan yolu tutar, O’na sığınır. | |
40: Biz, gelmesi yaklaşmış bir azabı bildirerek sizi uyarıyoruz. O gün gelecek ve her şahıs önünde, yalnız yapıp ettiklerini bulup bakacak ve kâfir: "Ah ne olurdu, keşke toprak olaydım!" diyecek. | |